Nagihan gördü, anlattı, öğretti!
- 09:03 10 Ekim 2022
- Güncel
Rozerin Gültekin-Marta Sömek
İSTANBUL - “Kadın devrimindeki derviş” olarak tanımladığı katledilen Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi Nagihan Akarsel’i anlatan yoldaşı Jineoloji Akademisi üyesi Haskar Kırmızgül, “Kalbi her zaman kavganın ateşiyle yanardı. En güzeli de onunla kavga yoldaşı olmak. Asla teslim olmadı. Bu kavganın büyük mirasının bir parçası. Yaşamı onun gibi sevmek, özgürlüğün tadına onun gibi ermek mirasını devralmaktır” diyor.
Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi ve Jineoloji dergisi editörü akademisyen, yazar, gazeteci Nagihan Akarsel, Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde 4 Ekim günü uğradığı silahlı saldırı sonucu katledildi. Kadın bilimi olarak adlandırılan ve hayatımıza ilk kez 2008 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Özgürlük Sosyolojisi” kitabında kullanmasıyla giren “jineolojî” kavramı üzerine çalışmalar yürüten Nagihan, Abdullah Öcalan’ın “kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşemeyeceği, kadının özgürlük düzeyinin toplumun özgürlük düzeyini belirlediği” temelinde yükselen ideolojisini model almıştı. PKK Lideri’nin özgürlük ve umut çözümlemeleri ile bu ideolojiyi yaşamı boyunca kadın mücadelesine işleyen Nagihan, kadınların özgürlük arayışına da ışık tutuyor.
Kavga yoldaşı anlatıyor…
“Kadın devrimindeki bir derviş” olarak tanımladığı Nagihan’ı, Jineoloji Akademisi üyesi Haskar Kırmızgül’den dinliyoruz. Haskar, uzun süre Nagihan ile beraber çalışmalar yürüten kadınlardan biri. Kendi deyimiyle “kavga yoldaşı”.
‘Nagihan yaşamın içinde bir akış’
Nagihan’ı, “Duygu ve düşünce, ideoloji ve felsefe, bilgi, kavga ve yaşamın içinde bir akış” sözleriyle tanımlayan Haskar, sınırları aşarak yoldaşlarının kalbine ve yaşamına dokunan bir kişiliği olduğunu da sözlerine ekliyor. Yaşamın her anına değer veren ve anlam biçen başka bir insanı henüz tanımadığını söyleyen Haskar, “Sakın bu sözler abartı olarak algılanmasın. ‘İnsanların değeri yitirildikten sonra anlaşılır’ derler. Bilinç, anlam gücü ve duyarlılıklar bazen yaşamın içindeyken bunları anlamanıza yetmeyebilir ama Nagihan hep kıymetlimizdi. Onunla sohbetlerimizde, çalışmalarla ilgili tartışmalarımızda benim yakınmalarımda, nasıl bu kadar incelikli bakabiliyor, nasıl bu kadar duyarlı olabiliyor diye düşündüğüm çok oldu. Duyarlılık, derinlik ve hassasiyetinin gücü sizi kendinizde yitirdiğiniz güzellikleri aratmaya sevk ederdi. En güzeli de neydi biliyor musunuz? Onunla kavga yoldaşı olmak…” ifadeleriyle Nagihan’ı anlatıyor.
Kalbi her zaman kavganın ateşiyle yanardı
Nagihan’ın hayatı yorumlayışının, tüm savaşlara rağmen yaşamın güzelliği ve değeri olduğuna dair inancını yükselttiğini paylaşan Haskar, insana olan inancı ve iyimserliği ile zulme meydan okuduğunu da vurguluyor. Nagihan’ın kimsenin görmediği incelikleri bulup yaşamla buluşturduğunu belirten Haskar, “Kalbi her zaman kavganın ateşiyle yanardı, devrimin coşkusunu bir saniye yitirmezdi. Her işte bu kavgaya layık olmak için tarih ve günceli birleştiren bir sonuç alırdı. İşte Nagihan böyleydi. Yüzeydekini değil, derindekini sorgulatan, sevdirendi... Onunla kavga yoldaşı, arkadaş olmak bu evrendeki varlığınızın bir değeri olduğuna inanmaktı. Devrimin her anına değer biçmeyi öğrenmekti. Bakmayın di’li geçmiş zaman eki kullandığıma, Nagihan gibi insanların bu evrene kattıkları yok olmaz. Nagihan, bir sitemim esnasında bana, ‘Verilen hiçbir emek evrende kaybolmaz’ demişti” ifadeleriyle mücadelesinin asla yok edilemeyeceğine işaret ediyor.
Nagihan’ın jineolojîdeki rolü
Nagihan’ın son katıldığı, kendisinin de sunuculuğunu yaptığı 2021 Kasım’da başlayan Jinerjî isimli programın ortak çalışmalarının ürünü olduğunu söyleyen Haskar, jineolojînin topluma ulaşması için birçok açıdan çalışma yürüttüğünü dile getiriyor. Haskar, Nagihan ile birlikte yaptıkları programa dair şu paylaşımlarda bulunuyor: “Programdan önce içeriğe, tartışılacak temel noktalara ilişkin birçok kez görüş alışverişinde bulunduk. Programlara onunla birlikte katılmak benim açımdan çok rahatlatıcı olurdu her zaman. Çünkü sorumun cevabını çok net alacağımı bilirdim. Jineolojînin bu denli iddialı bir çıkış olmasında Nagihan’ın payı çok büyük.”
Jineolojîk bakışı…
Nagihan’ın yeni kavramlar kullandığına da dikkat çeken Haskar, “Mesela konuya ‘jineolojîk bakmak’ dedi. Bilim, devrimcilik ve felsefe arasındaki bağlantıları çok iyi kurdu. Onun yazılarını okuduğumuzda, değerlendirmelerini dinlediğimde, konuya hiç böyle bakmamıştım, yanı başımda duran bu hakikati böyle görmemiştim dediğim zamanlar çok oldu. Mücadele esnasında yarattığımız fakat yarattığımızı bilmediğimiz birçok kazanımımızı tanımlama gücünü onun jineolojîk bakışı sayesinde kazandık” diye anlatıyor. Nagihan’ın yaşama, güzelliğe, kadın mücadelesinin yükselmesine düşman olan zihniyetler tarafından katledildiğini belirten Haskar, düşmanca zihniyetin Nagihan’ın yaratmak istediği dünyayı hiçbir zaman anlamadığını da sözlerine ekliyor.
‘Yarattığı umuttan korkuyorlardı’
Nagihan’ın düşüncelerinin iktidarı ezip geçtiğine vurgu yapan Haskar, “Doğayla insan arasında denge kuran, insanı olması gerektiği sınırlara çeken, kadını yeniden yaşamın inşacısı ve temel öznesi hale getiren, modernitenin bireyciliklerine meydan okuyan, sömürgeciliğin yazdığı tarihi yerle bir eden hegemon güçlerin ölesiye korktuğu bir isyan çağrısıydı” diyor. Haskar, onun düşüncelerinin aynı zamanda gerçekleşebilir bir model olduğuna da dikkat çekerken, “Nagihan bu düşüncenin yayılması, anlaşılması, benimsenmesi ve uygulanması için öyle canla başla çalıştı ki bilim ekseninde yürütülecek bir devrimciliğin bu kadar kısa bir süre içinde yarattığı yenilikten, kurduğu evrensel bağlardan, aştığı tıkanıklıklardan bunların toplamı olarak yarattığı umuttan korkuyorlardı. Buna düşmanlardı” şeklinde konuşuyor.
‘Rêber Apo’nun paradigması toplumda yer edindi’
Yoldaşının özgür basın geleneğinin mimarlarından olduğunu da değinen Haskar, devletin Nagihan’dan ve düşüncesinden bu denli korkmasının nedenini, “yaşamın her alanında iz bırakması” sözleriyle açıklıyor. “Düşman, devrimciliği bu denli aşkla yapan, umudu bu denli diri tutan, inancı böylesi aşılayan kişinden korkmaz mı” diye soran Haskar, şöyle devam ediyor: “Rêber Apo’nun paradigmasının ve yarattığı toplumun bir hazine değerinde olduğunu bilen bu bilinçten korkmaz mı? Korkar ve yaşamasına izin vermez. Ama Nagihan’ı katledenler öylesine gafiller ki paradigmayı anlattığı binlerce insanın olduğunu, jineolojî eksenli devrimciliğin giderek toplumda yer edindiğini bilmiyorlar.
Devrime kalıcı mevziler kazandırdı
Nagihan Rojava’daki Jineolojî Araştırma Merkezleri, kadın ajansı çalışmaları, jineolojî akademileri, Jineolojî dergisi çalışmalarının kurucuları arasındaydı. Güney Kürdistan’da başlattığı ve sonuçlandırdığı Kadın Eserleri Kütüphanesi de son yürüttüğü çalışmaydı. Onları ortadan kaldıramadılar. Olmaz denileni yapabilmek Nagihan’ın temel motivasyonuydu. Yani saldırı, paradigmanın yayılma çabalarınaydı ama hesap yanlış. Nagihan zaten bu mücadeleye adım attığı günden katledildiği ana kadar devrime kalıcı mevziler kazandırdı.”
‘Nagihan gibi çarpan bir kalp lazım…’
Nagihan’ın topluma bıraktığı en büyük mirasın, aşıladığı kadın devrimi inancı olduğunun altını çizen Haskar, “Gördüğünü gösterdi, bildiğini anlattı ve öğrenerek öğretti. Bir çocuğa bakarken, bir gençteki enerjiye hayran kalırken, bir yaşlı kadının sözlerinin ardındaki felsefeyi görürken, bir genç savaşçının ölümle alay edişine hayretle bakarken, bir ağacın gölgesindeki huzuru hissederken bunları gördü, bildi. Bize böyle bakan göz, böyle çarpan bir kalp lazım. Nagihan’ın gözlerini, ellerini, yüreğini kuşanıp kavgada yol almak lazım” sözleriyle Nagihan’ın kadın mücadelesinde öncü bir rol olduğunu belirtiyor.
Asla teslim olmadı!
Haskar, Nagihan’ın kendilerine umudun kavgayı kazanmada ilk koşul olduğunu öğrettiğine işaret ederken, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın umut ve özgürlüğe dair fikriyatının da bunda rol aldığını vurguluyor. Haskar, “Nagihan, ‘Umut zaferden daha değerlidir’ diyerek yola çıkan ve umut ettiklerini hakikate dönüştüren, bu hareketin neleri başardığını gördü. Umutla yol almayı bu yüzden sevdi. Asla teslim olmadı. 21’inci yüzyılın kadın özgürlük yüzyılı olma olasılığını bu umutla bir hakikate dönüştürmek istedi. Bu kavganın büyük mirasının bir parçasıdır” diye konuşuyor.
Jin jiyan azadî…
Kürt kadınlardan dünya kadınlarının sloganına dönüşen ve bugünlerde tüm kadınların ortak mottosu olan “Jin jiyan azadî”ye de dikkat çeken Haskar, bu sloganı ile kadınlara yaratmak istedikleri özgür kadın kimliği için Nagihan’ın ışık olduğunu vurguluyor ve Nagihan’ı kadın devriminde yer alan bir derviş olarak tanımlıyor. “Bu sihirli formülü özgürlük arayışında ve özgürlükten bihaber olan tüm kadınlara anlatmak boynumuzun borcu olsun” diyen Haskar, “Sevgili yoldaşımız Nagihan’a borcumuz olsun. Yaşamı onun gibi sevmek, saygı duymak, anlamlandırmak, özgürlüğün tadına onun gibi ermek Nagihan’ın mirasını devralmaktır” cümlelerini kullanıyor.
‘Mücadelesine sahip çıkalım’
Özgürlük için verilen her emeğin Nagihan'ın gözünde çokça değerli olduğunu da dile getiren Haskar, yaşamını ortaya koyarak Federe Kürdistan'daki kirli hesapları bildiği halde bir adım dahi geri atmadan mücadelesine devam ettiğinin altını çiziyor. Haskar, son olarak da “O halde her kadın soluduğu, özgürce aldığı her nefesin bir bedeli olduğunu bilerek, bunun karşılığını eylem ve pratikte vererek ilerlemeli. Kim ne kadar özgür yaşamak istiyorsa o kadar katılmalı. Kim ki özgürlüğün tadına ermek istiyorsa bunun mücadele etmeden olmayacağını bilmeli” sözleriyle Nagihan’ın mücadelesine sahip çıkma çağrısında bulunuyor.