'Özgürlüğe Yürüyoruz' yürüyüşüne çağrı
- 09:18 8 Ekim 2022
- Güncel
İSTANBUL - Uluslararası komplonun 25'inci yılında, “Özgürlüğe Yürüyoruz” şiarıyla yarın Kadıköy’de gerçekleştirilecek olan yürüyüşe çağrı yapan düzenleyiciler, “Amacımız Önderlik üzerindeki tecridi kırıp fiziki özgürlüğünü sağlamak. Gelin beraber olalım, karanlıktan aydınlığa çıkalım” diye seslendi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Tevgera Jinên Azad (TJA), Anadolu Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANYAKAY-DER), Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleri İle Dayanışma Derneği (MATUHAY-DER), Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) ve Kürt Araştırmaları Derneği (Enstîtûya Kurdî), PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik 9 Ekim 1998’de devreye konulan uluslararası komplonun 25’inci yılında “Özgürlüğe Yürüyoruz” şiarıyla 9 Ekim’de Kadıköy’de yürüyüş gerçekleştirecek.
Birçok kesimden halkların da bulunması ve güçlü bir katılım gerçekleşmesi beklenen yürüyüşün düzenleyicilerinden ANYAKAY-DER Eşbaşkanı Evin Genç, DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, ÖHD Yönetim Kurulu üyesi avukat Ayşe Acinikli, yürüyüşün önemine dikkat çekti.
‘Amacımız Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlamak!’
“Yürüyüşün amacı Önderlik üzerindeki tecridi kırıp fiziki özgürlüğünü sağlamak” diyen ANYAKAY-DER Eşbaşkanı Evin Genç, “Tecrit Önderlik üzerinde başlayıp tüm Kürt halkı ve Ortadoğu halkaları üzerinde de devam etmektedir” diyerek İmralı’daki tecride ve 18 aylık haber alınamama durumuna işaret etti. Evin, amaçlarının tam da bu noktada Abdullah Öcalan’ın durumuna dikkat çekmek ve üzerindeki ağırlaştırılmış tecridi kırıp fiziki özgürlüğünü sağlamak olduğunu vurguladı. Yürüyüşün yalnızca Kürt halkını ilgilendirmediğine dikkat çeken Evin, tüm Türkiye halklarını ilgilendiren bir sorun olduğunun altını çizdi. Evin, “Çünkü halklar olarak önümüze yoz bir yaşam sürülüyor. Ahlaki değerlerimizden uzaklaştırılıp insana ait ne değer varsa bitirilmek isteniyor. Ve biz de bunu kabul etmiyor, 9 Ekim Pazar günü Kadıköy’de diyoruz ki, gelin beraber olalım, karanlıktan aydınlığa çıkalım” dedi.
‘Ortak yaşam Abdullah Öcalan önderliğinde örgütlendi’
Halkların onlarca yıldır Ortadoğu ve Türkiye’de barışa hasret olduğunu söyleyen DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan da süren devam eden savaş haline şu sözlerle dikkat çekti: “Bu savaş halini de ‘terörle’ gerekçelendiriyorlar. Oysa Ortadoğu’da ortak yaşamı başarmak zorunda olan Kürt, Ermeni, Arap, Süryani ve Ezîdî halkları var. Kendi varlıklarıyla, beraberindeki insanlarla barış ve huzur içinde yaşamak gibi talepleri var. Bu talep öncelikle Abdullah Öcalan önderliğinde örgütlenmiş, mücadelesi verilmiş, sesi çıkarılmıştır. Bu talep daha sonra barışa evrilmek için de çok ciddi çabalar sarf edilmiştir. Dönem dönem bu barış talebinin yükseltildiği ve bunu yaşayacak düzeye geldiğimiz zamanlar da oldu. Ama gelinen noktada Türkiye, NATO’yu da arkasına alarak bu ülkelerde işgal konumuna girmiştir.”
Kürt halkı yıllardır mücadele veriyor
Tüm halkların ve de özellikle inanç kurumlarının işgale ve savaşa karşı tepki göstermesi gerektiğini belirten Kadriye, “Bu mücadeleyi sol-sosyalistler, inanç kurumları, özgürlük talep edenler, kadın mücadelesi yürütenler öncelikle bu yayılmacı ve işgalci savaş politikalarına karşı çıkarak yol almalı” dedi. Kürt halkının her şeye rağmen barış için mücadele ettiğini vurgulayan Kadriye, “Zindanlarda açlık grevleri başlatıyorlar, talepleri de sürekli barıştır. DAD olarak barış çağrısı ve talebini yineliyoruz. Kürt halkı yıllardır barışla yaşamanın mücadelesini veriyor. Her seferinde barış talebini ‘terör’ diye niteleyip bunu ölüme, mâhkumiyete, zindana ve eziyete dönüştürmeyi vicdanen, ahlaken ve bir inanç kurumu olarak asla kabul etmiyoruz” şeklinde konuştu.
‘O alanda olacağız’
“Bizim talebimiz Alevilerin, Kürtlerin, kendini bu memlekette öteki hisseden tüm insanların anayasal eşit haklar çerçevesinde birlikte özgürce yaşaması” diyen Kadriye, “Bu yüzden barış mücadelesine tüm halkı ve toplumu çağırıyoruz. O alanda olacağız, herkesi de bekliyoruz” sözleriyle yürüyüşe çağrı yaptı. Başta PKK Lideri olmak üzere tüm tutsaklar üzerindeki tecride karşı herkesi yürüyüşe davet eden Kadriye, “Hakikat aşktır, aşk özgür yaşamdır’ şiarı, herkesin şiarı olmalıdır. Bugün Türkiye zindanlarında binlerce insan tutsak ve tecrit altında. Acildir, tecrit altındaki, zindanlardaki tutsaklara özgürlük. Bu özgürlükle beraber tüm topluma özgürlük gelecektir. Esaret altında olanın özgürlüğünü talep etmeyen, kendi özgürlüğünü asla inşa edemez. Onun için herkes o yürüyüşte yer almalı” sözleriyle seslendi.
‘Abdullah Öcalan’ın açacağı yolla Kürt sorunu çözülebilir’
Uluslararası komplo ile Kürt sorununun çözümsüzlüğünün hedeflendiğinin altını çizen ÖHD Yönetim Kurulu üyesi avukat Ayşe Acinikli ise, “Çünkü bugün bile hala Kürt sorununun Sayın Abdullah Öcalan ile gerçekleşebileceğini biliyoruz. Onun açacağı yolla Kürt sorunu çözülebilir ve barışçıl bir şekilde nihayete erdirilebilir” yorumunu yaptı. Çözümün önünün komplo ile kapatıldığını dile getiren Ayşe, “Sayın Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim komplosuyla başlayan süreçte sonuç olarak İmralı hapishanesine kapatılması durumu gelişti. Ve bununla beraber Türkiye’de hukuki sistemde çok büyük değişiklikler yapıldı. Şu anda bile İmralı’da denenen sistemlerin Türkiye geneline yayıldığını söylemek mümkün. Ağırlaştırılmış müebbetin infazında düzenlemeye gidildi ve ilk olarak burada uygulanan sistem, şu anda bütün Türkiye’de ve Kürdistan’da uygulanıyor” diye konuştu.
‘Komplo ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası oluşturuldu’
Siyasi ağırlaştırılmış müebbet cezası alan tutsakların müddetnamelerinde “ölüme kadar” yazmasını, uluslararası komplonun sonucu olarak yorumlayan Ayşe, “Çünkü kişiye özel olarak çıkarılan bir kanundu ama kişiye özel olarak kalmadı ve genele yayıldı. Şu anda siyasi olarak ağırlaştırılmış müebbet cezası alan kişilerin aynı anda iki kişiyi görmesine bile müsaade edilmiyor. Görüş ve telefon hakları normal hükümlülere göre çok az. Güneşi göremiyor bu insanlar, günde sadece bir saat havalandırmaya çıkarılıyor ve küçücük odada tek başına bırakılıyorlar. Aslında insanların diri diri mezara gömülmesi gibi bir şey bu. Ağırlaştırılmış müebbetlere uygulanılan infaz sistemi, bu komplonun sonucunda oluşturulmuş bir sistemdir. Ve infazdaki en büyük adaletsizlik, eşitsizlik diyebileceğimiz noktaya evirildi durum” sözleriyle komplonun ardından yaratılan “hukuk” sistemini çözümledi.
‘Yasalar uygulansa tecrit devam ediyor olmazdı’
PKK Lideri’nden 18 aydır hiçbir haber alınamadığı bir süreçte “Özgürlüğe Yürüyoruz” şiarının oldukça önemli olduğunu belirten Ayşe, “Tecridin kırılması bu protesto ve yürüyüşle amaçlanan noktanın Sayın Abdullah Öcalan’a kanundan, hukuktan doğan hakların kullandırılması olması gerçekten çok acı bir şey. Çünkü uygulanan bu tecrit kanuna ve hukuka uygun değil. Sadece Türkiye kendi yasalarını uygulasa şu anda bu tecrit devam ediyor olmazdı. Ama hiçbir şekilde hakları kendisine kullandırılmıyor, ailesiyle görüşemiyor, hakkında verilen kararlarla ilgili avukatlarına bilgi verilmiyor, bu nedenle zamanında başvurular yapılmıyor. Burada tecridin kırılması, hakların kullandırılması ve bu protesto hakkının bu anlamda çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sadece tecridin kırılmasının amaçlanmaması ve ‘Özgürlüğe Yürüyoruz’ şiarının ortaya koyulmasının değeri sadece hukukun uygulanması değil, daha fazlasının yolunun açılması talebi çok değerli ve kıymetli” ifadelerini kullandı.