Dersim Dağ: Komploya ve tecride karşı sesimizi yükseltelim

  • 12:38 7 Ekim 2022
  • Güncel
DİYARBAKIR - Gençleri 9 Ekim’de gerçekleştirilecek “Özgürlüğe Yürüyoruz” yürüyüşüne davet eden HDP Gençlik Meclisi Sözcüsü Dersim Dağ, “Tüm gençleri komploya ve tecride karşı ses yükseltmeye çağırıyoruz” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Gençlik Meclisi Sözcüsü Dersim Dağ, Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) Diyarbakır’da bulunan Genel Merkez Danışma Bürosu'nda gençlik gündemine dair açıklamalarda bulundu. 
 
Konuşmasına Gurbetelli Ersöz’ü anarak başlayan Dersim, Kürdistan Kadın Gazeteciler Günü’ne değindi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla başlayan uluslararası komploya da dikkat çeken Dersim, komployla beraber Kürt halkının özgürlük mücadelesinin tasfiye edilmesinin amaçlandığını kaydetti. 
 
'Paradigmanın inşası için çalışacağız'
 
PKK Lideri üzerinde ağırlaştırılarak devam ettirilen tecridin komplonun devamı olduğunu belirten Dersim, Abdullah Öcalan şahsında uygulanan tecridin sadece Kürt halkına değil, Ortadoğu halklarına da uygulandığını söyledi. Dersim, “Bugün basına düşen bir bilgiye göre Sayın Öcalan’a tekrar bir disiplin soruşturması açıldığını ve 3 aylık görüş yasağının verildiğini öğrendik. Biz tecridi kabul etmediğimiz gibi, işkenceye dönüşen disiplin soruşturmalarını da kabul etmiyoruz. Özellikle İmralı’daki disiplin cezaları, tecrit politikasının sürdürülmesi için yaratılmak istenen hukuki kılıftır. Biz Kürt genç kadınları, Kürt gençleri ve Kürt kadınları olarak bir kez daha söylüyoruz; tecrit politikasını yıkmanın, tecrit politikasına karşı mücadele etmenin yegane yolu Kadın Özgürlükçü, Ekolojik ve Demokratik paradigmanın inşasıdır. Bizler tecrit politikasını yıkmak ve uluslararası komployu boşa çıkarmak için Kadın Özgürlükçü, Ekolojik ve Demokratik paradigmanın inşası için çalışacağız” şeklinde konuştu. 
 
Gençlere çağrı
 
Komplonun yıl dönümde birçok kentte eylem ve etkinlikler gerçekleştirileceğini paylaşan Dersim, 9 Ekim’de İstanbul, Van, Diyarbakır,  İzmir ve Batman başta olmak üzere birçok kentte gerçekleştirilecek “Özgürlüğe Yürüyoruz” yürüyüşüne katılım için gençlere çağrıda bulundu. Dersim şu sözleri kullandı: “Komplonun yıl dönümde birçok ilde yürüyüşler, basın açıklamaları ve paneller gerçekleştiriyoruz. 9 Ekim günü İstanbul, Van, Amed, İzmir ve Batman başta olmak üzere birçok kentte yürüyüş gerçekleştireceğiz. Başta Amed halkı olmak tüm Kürt halkını; demokrasi, özgürlük ve barıştan yana olan tüm halkları, kadınları, gençleri komplonun yıl dönümünde bu yürüyüşlere katılmaya, komploya ve tecride karşı ses yükseltmeye çağırıyoruz. Özellikle Amed gençlerini, kadınlarını ve halkını 9 Ekim saat 15.00’te Özlem 2000 önünde yapacağımız yürüyüşe davet ediyoruz.” 
 
Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi ve gazeteci Nagihan Akarsel’in katledilmesine değinen Dersim, “Jîna Amînî’nin katledilmesinden sonra günlerdir Rojhilat ve İran sokakları ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganları ile yankılanıyor. Jîna Amînî’yi katleden karanlık zihniyet, ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganını kendisine rehber edinen, kadın özgürlük mücadelesini yürüten Nagihan Akarsel’i alçakça katletti. Nagihan’ın katledilmesi ile Kürt özgürlük mücadelesi ve Kürt kadın hareketi mücadelesi hedeflendi. Ama bu zihniyet, binlerce Nagihan’ın kadın özgürlük mücadelesini sürdüreceğini bilmelidir” diye belirtti. 
 
'6-8 Ekim direnişi bir milattır'
 
DAİŞ'in Kobanê'ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim tarihinde başlayan direnişin yıl dönümüne değinen Dersim şunları söyledi: “İktidar DAİŞ’in yenilgisinin intikamını Kürtlerden, HDP’den almak istiyor. Hiçbir güç, hiçbir zihniyet, hiçbir siyaset, Kürt halkının direnişini kumpas davalarına dönüştüremez. Kürt halkının meşruluğunu sorgulayamaz. 6-8 Ekim direnişi, bir milattır. Aynı şekilde DAİŞ’in yenilgisinin başlangıcıdır. O gün ‘Kobanê düştü düşecek diyenler’, bugün Kobanê’nin düşmeyişinin intikamını Kürt halkından ve partimizden alamaz.”
 
'Sansür yasası geri çekilmeli'
 
Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen “Sansür Yasası” ile özgür basının susturulmak istendiğini vurgulayan Dersim, şu ifadelere yer verdi: “İktidar ulusal basını tekeline almış durumda. Bununla da yetinmeyip emniyet ve yargıyı sindirme ve susturma aracına dönüştürmek istiyor. Bütün bunlara rağmen düşüncesini dile getiren ve mesleğinin gereği olarak halka gerçekleri yazan onlarca gazeteci tutuklu. İktidar bununla da yetinmeyip, Özgür Basını susturmak, sosyal medyada gerçeklerin yazılmasını engellemek için sansür yasasını Meclis’e getiriyor. Sansür Yasası, ifade özgürlüğü önündeki büyük bir engeldir ve asla kabul edilemez. Sansür yasası ne bizler ne de basın etiği açısından kabul edilemez. Hiçbir basın meslek örgütü ile ortaklaşılmadan, hiçbir gencin, kadının fikri alınmadan hazırlanan bu yasa, iktidarın gerçekleri gizlemesi için yaptığı bir düzenlemedir. Sansür yasası derhal geri çekilmeli ve basının özgürce mesleğini yapması için gerekli koşullar yaratılmalıdır. 
 
Festivali boykot çağrısı 
 
Sosyal medyayı yasaklayan, gazetecileri susturan, susturamadığını da tutuklayan, tutuklayamadığını ise katleden, festivalleri ve konserleri yasaklayan iktidar, onların atadığı kayyımlar ve Kültür Bakanı Sur’da festival gerçekleştirmek istiyor. Bizler ne Kürt halkının iradesini gasp eden kayyımları ne ‘Sur’u Toledo yapacağız’ diyen iktidarı da ortaklarını da Sur’da yaşanan acıları da unutmadık. Bütün Amed halkına, Amed gençliğine festivali boykot etme çağrısı yapıyoruz. Bu festival özel savaş politikaları çerçevesinde kültürel soykırım amacıyla yapılan bir festivaldir. 
 
Barınma sorunu çözülmeli
 
Özel savaş politikalarının derinleştiriliyor. Bununla birlikte eğitim sisteminin bir özel savaş politikasına alet edildiğini biliyoruz. Eğitim sisteminin her gün değiştiği, toplumsal cinsiyetin göz ardı edildiği, toplumsal cinsiyete duyarlı olmayan bir eğitim sistemi ile barajların kaldırılmasıyla bu yıl 3 milyondan fazla üniversite öğrenci örgün eğitime başladı. Geçen yıl üniversite öğrencileri aylarca parklarda sabahladı, ‘barınamıyoruz’ dedi. Yine bu yıl barınma sorunu tekrar gün yüzüne çıktı. Gençler, ‘Okuyamıyoruz, geçinemiyoruz, beslenemiyoruz, barınamıyoruz’ dedi. Barınma da beslenme de en temel haktır. Barınma sorununu çözdük diyen iktidar koğuş sistemini yaratmış, artan enflasyona karşı porsiyon küçültmeyi önererek yurtlarda tek tip sistemine geçmiştir. Tek tip yemek sistemi insani değildir. Gençler koğuş değil yurt, tek tip yemek sistemi değil, en insani hak olan beslenme haklarını istiyor. Barınma sorunu bir an önce çözülmeli ve öğrencilerin talepleri karşılanmalıdır. 
 
Gençler şatafat içinde yaşayanları iktidarda bırakmayacak
 
Gençlerin en temel haklarını elinden alan bu iktidar, gençlerin mücadelesiyle saraylarından olacak. Öğrencileri, gençleri koğuş sisteminde ranza sistemiyle barınmaya zorlayan hiç kimse saraylarda kalamayacak. Tek tip yemek sistemiyle karnını doyuran öğrenciler asla ama asla şatafat içinde yaşayanları iktidarda bırakmayacak. İlk seçimde gençler AKP-MHP iktidarına kendisi yok saymanın, iradesinin yok sayılmasının ne olduğunu gösterecek. Bizler de buradan bir kez daha öğrencilerin taleplerinin bir an önce karşılanması, barınma ve beslenme sorunun çözülmesi eğitim hakkının gasp edilmemesi için yetkililerin gereklerini yapmaya çağırıyoruz. 
 
Öğrencilerin  yanındayız
 
Öğrencilerin yanındayız, mücadelemiz gençlik mücadelesi, öğrenci ve kadın mücadelesi olduğunu buradan belirtiyoruz. Tüm öğrencilere ve gençlere dayatılan bu şartları kabul etmeme ve en temel haklarını arama ve mücadeleyi büyütme çağrısını da yeniliyoruz. Bizler HDP Gençlik Meclisi olarak her zaman öğrencinin, emekçinin, işsizin, gencin yanında olduğumuzu, mücadelelerinin mücadelemiz olduğunu ve bunun ne olursa olsun iktidarı yıkıp gençlerin, öğrencinin ve emekçinin yönetimini inşa edeceğine inanıyoruz. Tüm gençlerde bu umutla, bu inançla örgütlenmeli ve mücadelesini yükseltmelidir.”