Halide Türkoğlu: Devlet cezaevlerinde intikam almaya çalışıyor

  • 09:01 28 Eylül 2022
  • Güncel
 
Derya Ren
 
BATMAN - Kürt siyasetine saldırıları ve cezaevlerindeki hak ihlallerini değerlendiren HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcüsü Halide Türkoğlu, “Toplumun cezaevine doldurulduğunu söyleyebiliriz. Devlet bir şekilde bu insanlardan intikam almaya çalışıyor” dedi.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde 1999 yılından bu yana uygulanan mutlak tecrit 2015 yılından sonra giderek derinleştirildi. Tecridi derinleştiren iktidar, muhalif kesimlere dönük saldırılarını da artırdı. 2015 yılından bu yana başta Kürt kadın siyasetçiler olmak üzere yüzlerce siyasetçi yürüttükleri kadın mücadelesi ve siyasi parti çalışmaları  gerekçe gösterilerek iktidar yargısı tarafından tutuklandı.
 
AKP-MHP iktidarının tecrit politikasında ısrar etmesi karşısında siyasi tutsaklar büyük bir direniş içerisinde yer alırken, son olarak 12 Eylül’de Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalan siyasi tutsaklar yaşanan hak ihlalleri, hasta tutsakların durumu ve her geçen gün derinleştirilen tecride karşı 5 günlük “uyarı amaçlı” açlık grevi eylemi yaptı.
 
İmralı’da başlayarak topluma yayılan tecridi, Kürt siyasetçilerin hedef alınması ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini; 20 Mayıs’ta “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla 10 kişi ile birlikte tutuklanan ve 16 Eylül’de görülen duruşmada tahliye edilen Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcüsü Halide Türkoğlu ile konuştuk.
 
‘Kendi siyasetimizi oluşturmaya çalışıyoruz’
 
Kürt siyasetçilerin hedef alınmasının mevcut iktidarın zihniyeti ile ilgili bir durum olduğunun altını çizen Halide, “Bu iktidar cinsiyetçi ve Kürt düşmanı politikalar ile Kürt kadınları şahsında tüm Kürtlerde toplumsal düzelmeye gitmek istiyor. Biz siyasetçi kadınlar da bu gerçekliğin farkında olarak siyasetimizi yürütüyoruz. Önümüzde ataerkil kodlar ve mevcut iktidarın erkek egemen zihniyeti gibi engeller var. İktidar, ‘eğer benim istediğim gibi vatandaşlar olmazsanız, siyaset yapmazsanız ya da taleplerinizden vazgeçmezseniz baskı politikaları ile sizi bastırmaya çalışırım’ diyor. Yeri geldiğinde katletme, cezaevine koyma gibi bahanelerle kadınları siyasetten ve yönetimden uzaklaştırmaya çalışıyor. Ancak bizler Kürt kadın siyasetçiler olarak buna karşı kendi siyasetimizi yaratmaya çalışıyoruz” dedi.
 
‘Siyaset yapmamızı engelleyemezler’
 
Kürt kadınlar olarak kazanımlarına sahip çıkmaya çalıştıklarını dile getiren Halide, bu durumun mevcut iktidarı korkuttuğuna işaret etti. İktidarın bu korku ile saldırmaya devam edeceğini kaydeden Halide, “Ancak bu saldırılar biz kadınların özgürlük mücadelesinde geri adım atması, eşitlik ve farklılıklar meselesinde nasıl bir siyaset yapmamız gerektiğini engelleyemez. Kürt kadınlarının siyasette yer alması salt siyasette oy kullanması, seçilme meselesi değil. Mevcut ataerkil bir yapılanma olan devletin kendisi 21’inci yüzyılda değişim ve dönüşümü yaşamak zorunda. Mevcut haliyle kadın ve Kürt özgürlük mücadelesi veren her bir kesim bu yapıların ne kadar erk sisteme sahip olduğunu görüyor. Kürt kadınları siyasete girdiği günden bu yana nasıl bir ayrımcılığa maruz kaldığını görüyor. Kadınlar siyaset yapmanın yanında uğradıkları ayrımcılıkla da mücadele ediyor” değerlendirmelerinde bulundu.
 
‘Kadınlar kendi renklerini ortaya koydu’
 
Halide, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eşit temsiliyet ve eşbaşkanlığın dünyada birçok örneği var. Kürt kadınları siyaset yaparken salt konuşma yapmıyor. Aynı zamanda siyasetin temel unsuru olan uygulamaları hayata geçiriyor. Kürt kadınları sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da değişim ve dönüşümün ortak gücü oldu. ‘Nasıl yapmalı ve nasıl yaşamalı’ konusunda da rol model özelliği taşıyor. Bu mesele mevcut iktidarları korkutan bir durum. Yürütmede baş edemeyen iktidar farklı saldırılar ile kendini ayakta tutmaya çalışıyor. Bu bazen siyasi operasyonlar, bazen fiziksel şiddet boyutu, bazen de birçok kesimin kullandığı bir nefret söylemi olabiliyor. İşte en çok buralarda kadın düşmanlığını görüyoruz.”
 
‘Toplum cezaevine dolduruluyor’
 
Kürt kadınların hem Kürt düşmanlığı hem de kadın düşmanlığı ile mücadele ettiklerini söyleyen Halide, bunun yanında halkların birlikte yaşamı örmesi konusunda adımlar attıklarını da belirtti. Halide, “Ülkede anti demokratik bir yapının varlığını görüyoruz. Bu durumun toplumsal alana ve birçok kuruma yansıdığını görüyoruz. Cezaevi süreçleri de bundan bağımsız değil. Bir tutuklama ve bu tutuklama üzerinden insanların bir araya geldiği mekanlar değil. Aynı zamanda kişilerin bastırılma ve değiştirilme alanlarıdır. Cezaevinde birçok kişi terörize edilerek, ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla getiriliyor. Cezaevlerinde bebeklerden, 70 yaşına kadar yaşlı ve hasta dediğimiz insanlar yer alıyor. Toplumun cezaevine doldurulduğunu söyleyebiliriz. Cezaevindeki demografik yapı, mevcut kültürel doku, Kürtler ya da Kürt siyasetinde yer alanlar ve bir şekilde mücadele edenler ile dolu olduğunu görüyoruz. Devlet bir şekilde bu insanlardan intikam almaya çalışıyor” diye ekledi.
 
‘Tutsaklara tecrit içinde tecrit uygulanıyor’
 
Halide, cezaevleri ile toplumun sindirilmeye çalışıldığını sözlerine ekleyerek, “Cezaevlerinde yaşanan her ölümün şüpheli ölüm olduğunu biliyoruz. Bir ülkenin demokrasisine cezaevlerine bakılıp söylenebilir. Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi yeni kurulan bir cezaevi özelliği taşıyor. İlk kurulduğu günden bu yana yüksek güvenlik adı altında tutsakların nefes alması engelleniyor. Bu da tecrit içinde tecridi yaşatmanın önünü açıyor. Bu süreçlerin salt Diyarbakır Cezaevi’nde değil mevcut siyasi iktidarın cezaevi politikalarını nasıl sistematikleştirdiğini gösteriyor. Yasal mevzuat ve kanunlarda yer alan birçok yasanın cezaevinde uygulanmadığını görüyoruz. Ve tek gerekçe güvenlik oluyor. Kitap okumadan sosyal etkinliklere katılmaya, sağlık hakkınızdan mahremiyet alanına güvenlik adı altında yok edildiğini görülüyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Cezaevinde kameralar yaşam alanını daraltıyor’
 
ATK’lerin verdiği “Cezaevinde kalabilir” raporları ve hasta tutsaklara yönelik ihlallere vurgu yapan Halide, “Hasta tutsaklar raporlar üzerinden tek hak ihlaline uğramıyor; hastaneye götürülme şekli bile insan onurunu kıracak bir işkence meselesi oluyor” dedi. Hastaneye götürülen tutsakların çift kelepçeli şekilde götürülmeye çalışıldığını kaydeden Halide, tutuklanan kişilerin ise cezaevine getirildikleri sırada çıplak aramaya maruz bırakıldığına dikkat çekti. Adalet Bakanlığı tarafından Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin her yerine kameraların yerleştirildiğini aktaran Halide, “Kameraların bu düzeyde yer alması yaşam alanını daraltan bir yerde duruyor. Bu da kadınların hiçbir şekilde rahat hareket etmelerinin önü kapatılıyor. Bu aynı zamanda mahremiyet alanını kısıtlayıcı bir hal alıyor. Yine mevcut iktidarın kabule ettiği yayınlar dışında hiçbir şekilde siyasi tutsaklar alternatif ve muhalif bilgiye ulaşamıyor. Sorunlar dinleniyor, ancak çözüme kavuşturulmayan bir yerde duruyor” sözlerine yer verdi.
 
‘Toplumun bir bütünen ses çıkarması gerekiyor’
 
Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalan kadın tutsakların 12 Eylül’de başlattıkları “uyarı amaçlı” açlık grevine değinen Halide, son olarak şunları söyledi: “Cezaevlerinde yapılan eylemler sınırlı sayıda. Ancak kamuoyunun kendisi yaşanan sorunları gündeme getirmediği sürece, gündemler oluşmayabiliyor. Yaşanan siyasi süreç bazen cezaevlerinin gündemleşmesinin önüne geçebiliyor. Bizler antidemokratik bütün uygulamalara karşı mücadele ederken, daha fazla cezaevlerini düşünerek hareket etmek gerekiyor. Her direniş, her tepki çok önemli. Her kesimin cezaevinde yaşanan sorunları dile getirmesi gerekiyor. En önemlisi de sağlık alanının. Eğer cezaevlerinde toplumun her kesiminden insanlar varsa o zaman toplumun bir bütünen ses çıkarması gerekiyor.”