TJA kimliği direniş ve mücadele kimliğidir
- 09:02 27 Eylül 2022
- Kadının Kaleminden
“TJA kimliğinin özellikle son yıllarda illegalize edilmesi, meşru kadın hareketi olarak görülmemesi onlara geri adım attıramamış; aksine erkek yargıyı yargılayarak, meşru kadın mücadelesinin arkasında durarak ve TJA kimliğinin sahiplenilmesi noktasında daha da güçlenerek alanlara dönmüştür kadınlar.”
Halime Bayram
Tevgera Jinên Azad (TJA) kadını, ekolojiyi, çocuğu, toplumu ve bir bütünen kültürel kimlikleri mevcut erkek egemen sisteme ve bu sistemin kadın, ekoloji, çocuk, toplum ve kültürel kimlikler üzerinde yarattığı ve daha da derinleştirmek istediği tahakkümü, tacizi, tecavüzü, yakmayı, yıkmayı, yok etmeyi, yok saymayı, talanı kabul etmeyen; buna karşın direniş ve mücadeleyi kuşanan, varlığını direniş ve mücadele varlığı olarak ortaya koyan meşru bir kadın hak hareketidir. TJA, Türkiye’deki onlarca, dünyadaki binlerce meşru kadın hareketlerinden sadece birisi.
Kürt kadın hareketi mücadelesi var olmaya başladığı günden bugüne erkek egemen ideolojinin akıl almaz saldırılarına uğramıştır. Tüm bu saldırı konseptlerine rağmen erkek egemen ideolojiye karşı kadın örgütlülüğünü esas almış, toplumun öznesi olan kadını bu gaddar erkek egemen ideolojinin tahakkümünden çıkarması için adeta ateşten gömlek olan direnişi kuşanmış, “kadın özgürleşmeden toplum özgürleşemez” felsefesiyle yola çıkmıştır.
Bedel vere vere büyüdü
Bu yolda karşılaşacağı zorlukları, yorgunlukları, yılgınlıkları, mücadelesinin uğrayacağı saldırıları bilme gerçekliğiyle hareket ederek yol almaya başlamıştır. Hakikate ulaşmak için benimsediği bu felsefeyle başladığı mücadelede bırakın yapılan akıl almaz saldırıların bu mücadeleyi yolundan etmesini; her saldırı sonucu bedeller verse de kadın özgürlük paradigmasını güçlendirme azminden ve direnişinden ödün vermeden büyüyerek, toplumsallaşarak haklı mücadelesine olan inancıyla yoluna kararlılıkla devam etmiştir.
Özellikle son yıllarda Türkiye’de erkek egemen devlet tarafından kadınlara karşı hunharca saldırılar gerçekleştirilmekte, kadınlar meşru demokratik haklarını kullanarak çıktıkları alanlarda tereddüt etmeyen erkek devletin şiddet gücüyle karşı karşıya kalmakta, darbelenmekte, gözaltına alınmakta, tutuklanmakta, ev hapsine alınmakta. Kadınların tahakkümcü saldırılara karşı ortaya koyduğu yegane çizgi ise direnişinden ödün vermemek, bedensel ve ruhsal olarak aldığı bütün darbelere rağmen her seferinde alanlara çıkmak, hakkı olanı almak için mücadele etmesi gerektiğini bilmektir. Bunun için de meşru direnme hakkına güvenmekte ve cesaretini buradan almaktadır. Çünkü erkek devletin hakkı olanı kendisine lütfetmeyeceğini bilerek bütün varlığıyla kendisini mücadeleye adayan bir kadın kimliği gerçekliği var.
Kürt kadına karşı şiddet politikası
Son yıllarda Kürt’e karşı şiddetine şiddet katan, Kürt’ü ve özellikle Kürt kadınını fetişleştirmek için erkek-devletin bütün argümanlarını kullanmaktan gocunmayan, adeta devletin varlığını Kürt kadınını yok etmekle koruyacağını düşünen, bunu pratiğiyle de ortaya koyan erkek devlet ideolojisi; kadına karşı örgütlediği erkek yargı eliyle de hukuk tanımazlıkta sınır aşan bu hukuksuzlukları kadın mücadelesi yürüten kadınlar üzerinde mahkeme salonlarında, cezaevlerinde, alanlarda kıskaca aldığı kadın direnişçiler üzerinde yaşamsallaştırmakta beis görmemekte. Kadın mücadelesine karşı alana sürdüğü fütursuzlukta çağ aşan kolluk kuvvetlerine her türlü saldırı hakkı veren, kadını çiğneyip geçmekte tereddüt etmemeleri güvencesi veren, kadınları duvara çivilemekte komuta zincirini veren bu akıl almaz erkek-devlet şiddetini kadınlar gözler önünde her an ve her gün yaşarken, bu zulme karşı çıkmayan bir kadın gerçekliğini karşısında göremez, hayalini dahi kuramaz!
Egemenliğinizi koruyamazsınız!
Erkek sistem, kadınların mücadele geleneğinin ete kemiğe bürünmüş hali olduğunu bilmeli! Bu gerçeklik karşısında kadını yok saymak, yok etmek, varlığını tartışma hadsizliğine getirmeye çalışmak, sadece ve sadece sizlerin iktidarının sonu olur. Erkek rejiminizi yerle yeksan eder. Bunun karşısında hiçbir argümanınızın duramayacağını kadın direniş çizgisi her seferinde sizlere göstermektedir. Bunu bırakmakta bir an dahi tereddüt etmez bir direniş kimliğini hiçe sayarak egemenliğinizi koruyamazsınız!
Özgürlükte ısrarlıyız
TJA’nın 4’üncü Olağan Konferansı’nda kadınlar başta İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit ve bu tecridin kadın mücadelesine, topluma, ekolojiye, ekonomiye, kültüre, toplumun bütün kesimlerine sirayet etmesini; çürümüş erkek egemen siyasetin bunun karşısında her geçen gün sona yaklaştığını, bu sonun kadın direnişi ve büyüyen mücadelesiyle son bulacağını net olarak ortaya koydu. Bunu da, “Biz kadınlar faşizme karşı örgütlülükte kararlı, özgürlükte ısrarlıyız” şiarıyla önümüzdeki döneme karşı duruşunu net olarak belirledi.
TJA kimliğinin özellikle son yıllarda illegalize edilmesi, meşru kadın hareketi olarak görülmemesi, kimliğin sürekli kriminalize edilmesi, mahkeme salonlarında yargılama konusu yapılması, örgütlü kimliği için mücadele eden her Kürt kadının bununla yaftalanması onlara geri adım attıramamış; aksine erkek yargıyı yargılayarak, meşru kadın mücadelesinin arkasında durarak ve TJA kimliğinin sahiplenilmesi noktasında daha da güçlenerek alanlara dönmüştür kadınlar.
4’üncü konferansıyla TJA, Kürt kadın kimliğine faşizan erkek egemen sistemi tanımadığını, bunun karşısında gerçekleştirilecek her türlü kirli politika ve özel savaş uygulamalarının püskürtüleceğini, mücadelesini yükselterek haklı mücadelesine olan inanç, kararlılık ve ısrarla devam edeceğinin noktasını koymuştur.
Erkek-devlet şiddetinin özel savaş politikası sonucu katledilen tüm kadınlar isyanımızdır!
Jin Jiyan Azadî!