Ayşe Sürücü: Darbelerden konuşacaksak tecridi de konuşmalıyız
- 19:10 15 Eylül 2022
- Güncel
URFA / DİYARBAKIR – 12 Eylül darbesinin yıldönümü nedeniyle yapılan Diyarbakır ve Urfa’da düzenlenen panellerde, 12 Eylül sürecinde yaşananlar ile günümüzde yaşananlara dikkat çekildi. Panelde konuşan HDP’li Ayşe Sürücü, “Darbelerden konuşacaksak tecridi de konuşmamız gerek. Darbelerin bitmesi için Sayın Öcalan ile görüşmeleri lazım. Barış ve adaletin yolu İmralı’dan geçer” dedi.
Urfa 78’liler Girişimi, 12 Eylül askeri darbesinin yıldönümü nedeniyle “12 Eylül, Hukuksuzluk ve Adalet Arayışı” konulu panel düzenledi. Urfa Barosu Hizmet Binası’ndan bulunan Tahir Elçi Konferans Salonu’nda düzenlenen panele, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Urfa İl Örgütü yöneticileri, Urfa Barış Anneleri Meclisi üyeleri, Tevgera Jinên Azad TJA) aktivistleri, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Urfa Şube yöneticileri, Urfa Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri ve çok sayıda yurttaş katıldı.
Dönemin tanığı ve 1980 ve 1982 yıları arasında Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde iki yıl tutulan Urfa 78’liler Girişimi Sözcüsü Vahit Akgün’ün moderatör olduğu panelde, HDP Genel Merkezi Hukuk Komisyonu üyesi Sevda Çelik Özbingöl, HDP Urfa Milletvekili Ayşe Sürücü ve Urfa eski Baro Başkanı Ali Fuat Bucak konuşmacı olarak katıldı.
Panalistlere söz vermeden önce 12 Eylül’de yaşananlara değinen Vahit Akgün, Kürt özgürlük hareketinin 12 Eylül’de teslim alınamadığını belirterek, 12 Eylül hukuku ve uygulamalarının günümüzde de devam ettiğini söyledi.
Panelde söz alan HDP Genel Merkezi Hukuk Komisyonu üyesi Sevda Çelik Özbingöl, 12 Eylül’ün üzerinden 42 yıl geçtiğini söyleyerek, “42 yıl geçmesine rağmen darbenin sonuçlarına dair konuşuyoruz. 42 yıl önce bir süreç yaşadık toplum olarak. O sürecin mimarları hesap vermedi” diye belirtti.
‘Yüzleşme olmadı’
Darbeler ile yüzleşilmesi gerektiğini vurgulayan Sevda, yüzleşme olmadığı için Urfa Adliyesi önünde Adalet Nöbeti tutan Emine Şenyaşar’ın 556 gündür taleplerine karşılık verilmediğini dile getirdi. Sevda, “42 yıl sonrasında bile biz darbeyi konuşuyorsak demek ki hala adalet arayışımız sonuçlanmamış” diye ekledi.
Panel, HDP Urfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün konuşmasıyla devam etti. 12 Eylül’de kadınların maruz kaldığı işkencelere dikkat çeken Ayşe, “Gülten Kışanak Kürt bir kadın olduğu için işkenceye maruz kaldı. Gülten Kışanak ‘ben Türküm’ demediği için 6 ay boyunca bir kulübede tutuldu. Ama Gülten Kışanak Esad Oktay’ın işkencesine boyun eğmedi. Bugün Gülten Kışanak yine tutuklu. AKP, Kışanak gibi birçok seçilmiş siyasetçiyi siyasi rehine olarak cezaevine koydu. 12 Eylül üzerinden 42 yıl geçti ama bugün hala uygulamaları devam ediyor. 2016 yılında onlarca arkadaşımız tutuklandı bu bir darbe değil mi? Demokratik, sosyalist, Kürt, kadınlara yönelik saldırılar ara vermeden devam ediyor” sözlerine yer verdi.
Cezaevlerinde tutulan hasta tutsaklara değinen Ayşe, “Bunlardan biri Aysel Tuğluk. AKP-MHP’nin gerçekleştirdiği siyasi darbe sonucu tutuklandı. Demas hastası kendisi. Tek başına cezaevinde kalamamasına rağmen, bırakılmıyor. Bu darbedir. Aysel Tuğluk Kürt bir kadın olduğu için cezalandırılıyor” ifadelerini kullandı.
‘Barışın, adaletin yolu İmralı’dan geçer’
12 Eylül sürecinden 50 kişinin idam edildiğini hatırlatan Ayşe, 2022’de cezaevlerinde 48 tutsağın yaşamını yitirdiğini söyledi. İmralı Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a 23 yıldır uygulanan tecridin topluma yayıldığını kaydeden Ayşe, “Her tutuklunun hakları var ancak Sayın Öcalan’ın hakları yok sayılıyor. 12 Eylül’den, darbelerden konuşacaksak tecridi de konuşmamız gerek. Tecrit neden ekonomik kriz, hukuksuzluklar, adaletsizlikler sonuçtur. Darbelerin bitmesi, ekonomik krizin son bulması için Sayın Öcalan ile görüşmeleri lazım. Barış ve adaletin yolu İmralı’dan geçer. Ne konuşursak konuşalım ne dersek diyelim tecridi konuşmamız gerekir. 12 Eylül darbesinde uygulananlar günümüzde de yapılıyor. 12 Eylül’e de boyun eğmedik, bugün yaşatılanlara da boyun eğmeyeceğiz. Ne yaparlarsa yapsınlar mücadelemizi büyüteceğiz” diye konuştu.
Panel, katılımcıların sorularına verilen cevaplarla sona erdi.
Diyarbakır
Diyarbakır’da ise 78’liler Girişimi, “12 Eylül ve Süreklileşen Darbeler” başlığı altında panel düzenledi. Panele, TJA, DBP, HDP, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Aileler ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEBYA-DER), Tututklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) katıldı.
HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Gülistan Atasoy’un moderatörlüğünü yaptığı panele DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Berivan Sincar, HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer, DBP PM üyesi İsmail Kino konuşmacı olarak katıldı. Salona, “Darbelerin karanlığından, direnişin aydınlığına” yazılı pankart asıldı.
Panel, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler için yapılan bir dakikalık saygı duruşu ile başladı.
'Kürtler statüye sahip olacak'
Panelde konuşan HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer, "Atatürk, Kürdistan'ın birçok şehrine gelerek toplantı yaptı ve Kürtlere bir söz verdi, 'Bir devlet kurulacak ve Kürtler de burada bir statüye sahip olacak' dedi. Ama buna karşılık hiçbir şey yapmadı" diyerek tarihsel süreci hatırlattı. Ardından söz alan DBP PM üyesi İsmail Kino, darbenin özel bir savaş olduğunu belirterek, "Bu özel savaşlar halkın hafızasına karşı bir saldırıdır. Amed zindanında Kürt şahsında insanlığı katlettiler. O zamanlarda tutsaklar üzerinde büyük bir baskı ve zulüm vardı” dedi.
'Özel savaş sistemi kuralsız savaştır'
Ardından konuşan DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Berivan Sincar, geçtiğimiz yüz yılı “savaş ve yıkım yüzyılı” olarak nitelendirdi. Berivan, "Dünyada halkların uluslarını kıdemli tayin etme haklarını işçi mücadelesi karşılığında gerçekleştirilen soykırım saldırıları birinci ve ikinci emperyalist dünya savaşları ile sürdürüldü. Milyonlarca insan yaşamını yitirdi. Bu savaşın yıkıcı etkilerine karşı geliştirilen anlaşmalar neticesinde artık savaşın tanımının değiştirilmesi ve kurallara bağlanması gibi bir karar alındı. Ama buna karşı da kapitalist sistem bir alternatif dönüşüme gitti ve özel savaş sistemini geliştirdi. Özel savaş sistemi ise kuralsız savaştır. Taraflara nispeten yürütülen bir savaştan ziyade kendisi gibi düşünmeyen herkese karşı gerçekleştirilen bir savaştır” sözlerini kullandı.
'Amed zindanı laboratuvar olma özelliğini taşıyor'
Berivan son olarak şunları söyledi: “50’li yıllar ile birlikte NATO oluşumu aslında Amed zindanındaki vahşetin bir laboratuvar olma özelliğinden bahsediyor. Orada yapılan işkenceler cehennemin nasıl olduğunun farkına varabilmektir. Ama bu süreci küresel yapılanmadan bağımsız görmemek gerekiyor.”
Panel, soru cevap şeklinde sona erdi.