Kobanê Davası avukatları: Düşman ceza hukuku uygulanıyor

  • 11:08 13 Eylül 2022
  • Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası'na ilişkin açıklama yapan avukatlar, müvekkillerine düşman ceza hukuku uygulandığını belirterek,  intikam alınmak istenilen HDP olsa da tüm yurttaşların hukuki güvenliğinin tehlikeye atıldığı bir sürecin içerisinde olunduğuna dikkat çekti. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Özdoğan ve Kobanê Davası avukatları, partisinin genel merkez binasında basın toplantısı gerçekleştirdi.  
 
‘Siyasi saiklerle devam eden toplu bir yargılama’
 
Kobanê Davası'nın son periyoduna ilişkin bilgi vermek için kamuoyunu bilgilendirmek üzere toplandıklarını söyleyen Nuray, söz konusu davanın sadece HDP’nin değil HDP siyaseti etrafında toplanan tüm kesimlere yönelik yargı eliyle yürütülen bir kumpas davası olduğunu kaydetti. Nuray, "İktidar cephesi kendisine karşı tehdit olarak gördüğü, HDP siyasetini ve siyasetçilerin yaratılmış, uydurulmuş ve uydurulmaya devam eden delilerle cezaevinde tutmaya ve duruşma salonlarında hapsetmeye devam etmektedir. HDP’nin temsil ettiği ve siyaseten mücadelesini yürüttüğü demokratik özgürlükçü yaşamı savunanlara karşı savaş ve çatışma ile beslenenlerin yürüttüğü bir yargı süreci şahitlik ettiğimiz süreç.  Faşizm dönemlerini karakterini gösteren siyasi saiklerle devam eden toplu yargılama şahit oluyoruz. HDP’nin sayfasından gönderilen tweet iddiasıyla başlatılan soruşturma DAİŞ’in soykırım tehdidi altına olduğu kadınların ve çocukların yaşam hakkını koruma amaçlı, içerikli tweetler üzerinden yürütülen yargılama aslında bu yargılamayı yürütenlerin bulunduğu tarafı da göstermektedir. Hala adalet bekleyen, hayatını kaybetmiş olan insanların iktidarın siyasi hesaplarının parçası haline getirilmesi, o kişilerin gerçek ölümlerinin gerçek koşullarının  ve sorumlularını araştırılmaması ayrıca acı verici bir tablodur” dedi.  
 
‘Düşman hukuku’
 
Yargı içerisindeki bir çetenin yöneticisi olduğu iddia edilen yargı mensubunun başkanlığında yürüyen yargılamada yapılan işlemlerinde yargısal işlemlerin olduğunu söylemenin mümkün olmadığını ifade eden Nuray, “Bu dosyada yürütülen tüm işlemler siyasi işlemlerdir. Hiçbir yargısal niteliği yoktur. Özellikle savunma hakkının ihlal edildiği, savunmaların süreyle kıstılandığı, delillerin mahkemenin ve savcının keyfine göre tartışıldığı, delillerin kapalı kapılar ardından üretildiği, avukatların baskı ve tehditle avukatlık yapmaya çalıştığı bir yargılama süreci yürütülüyor. Bizim cephemizde bunun adı düşman ceza hukukudur. Beraberinde müvekkilimiz haksız hukuksuz bir şekilde cezaevinde düşman infaz hukuku uygulamalarıyla da karşılaşmakta. Bizler yargının cübbesini kendisine kılıf yapmışların yürüttüğü yargılamaların hukukla ve adaletle bağı olmadığını düşünüyoruz” diye belirtti.  
 
‘Ceza hukuku pervasızca ihlal ediliyor’
 
Ardından Kobanê Davası avukatlarından Cenk Yiğiter söz aldı. Başından beri Kobanê Davası'nı kumpas davası olarak tanımladıklarını dile getiren Cenk, “Bu kumpas HDP’ye HDP’li siyasetçiler yönelik bir kumpas. Bu davanın kovuşturmanın her aşamasında modern hukukun, çağdaş ceza hukukunun en kırmızı çizgilerinin açık açık pervasızca ihlal edildiği yargılama. Kumpas aslında hukuka yönelik bir kumpas, anayasa haklarına yönelik bir kumpas, insan haklarına yönelik bir kumpas. Bu yüzden bir intikam davası, intikam alınmak istenilen HDP olsa da tüm yurttaşların hukuki güvenliğin tehlikeye atıldığı bir sürecin içerisindeyiz. Dün 12 Eylül’ün 42’nci yıldönümüydü. 12 Eylül mutasyona uğramış bir şekilde ve de çok daha tehlikeli bir varyant halinde sürüyor. Bu davada bunu gözlemleyeceğimiz en net yerlerden birisi” ifadelerini kullandı.  
 
‘Mahkeme tanıklara uzman gibi muamele ediyor’
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairenin 2’Nolu Selahattin Demirtaş kararını hatırlatan Cenk, şöyle devam etti: “Büyük daire 6 Ekim 2014 günü HDP’nin çağrılarını değerlendiriyor. Büyük daire diyor ki; bu çağrılar tamamen siyasi ifade sınırları içerisinde diyor. Bu çağrılarla 7-8 Ekim’de yaşanan vahim şiddet olayları arasından bir nedensellik bağı yoktur diyor. Hal böyleyken AİHM’in bu kararını dolanmak için hem soruşturma savcısı  hem mahkeme tutukluluk devam kararında  diyor ki; ‘AİHM incelemesine girmeyen  haberi olmayan deliller var’ diyor. Bu deliller neler; tanık ifadeleri ve gizli tanık beyanları etnik pişmanlıktan yararlanan bir takım itirafçı beyanları. Hiçbir somut bilgiye dayanıyor. Büyük oranda yorum, mahkeme bunlara tanıklara tanık olarak muamele yapmıyor bir uzman gibi muamele yapıp yorumlarını soruyor. Tanıklardan uzman mütalaası alınıyor. En çok da tanık ifadelerinde dedikodu var. İddianamenin üzerinden bina edildiği gizli tanık Ulaş. Gizli tanık Ulaş’a mahkeme heyeti avukatların, sanıkların olmadığı gizli bir oturumda sorular yönetiliyor.  Bu sorulardan birtanesi de; ‘HDP MYK toplantısına KCK sözcülerinin katıldığına dair iddialar olduğunu söylüyor. Üye hakim bilgin var mı diyor. Gizli tanık Ulaş beyanında şunları belirtiyor; ‘Dedikodu siyasetin ilkel halidir. Bir konu hakkında dedikodu varsa onun gerçeklik payıda yarıya yakındır. Konuşulanlar var, sokakta, kafede, insanlar politik insanlar oturup sohbet ediyoruz.’ Mahkemenin tutukluluk devam gerekçesine yazdığı, savcının iddianameye aldığı tanık beyanında bundan ibarettir.” 
 
‘Toplantının Eğitim Sen’de olduğu HTS kayıtlarıyla ortaya çıktı’
 
AİHM’in HDP’nin dijital medya hesabından attığı tweetin herhangi bir şiddet içermediği kararına dikkat çeken Avukat Çiğdem Kozan da, mahkemenin HDP’yi yargılamak istediği için farklı bir yoldan ilerlediğini kaydetti. Çiğdem, “Dosyadan tanık beyanları ortaya çıktı. Tanık beyanlarını AİHM değerlendirmiş değil. MYK toplantısına dair beyanda bulunan tek bir tanık var. Gizli tanık A53. A53 beyanında MYK toplantısı 5 Eylül’de yapıldığını ve şu anki genel merkezde yapıldığını, üçüncü katında ve odanın içerisine dahi bilgi veriyor. 30 kişinin katıldığını söyleyen bir tanık. Oysa bu herkes tarafından biliniyor ki toplantı 6 Eylül’de yapıldı. Tanığın bahsettiği dönem şu anda HDP Genel Merkezi mevcut değil. HDP Genel Merkezi o dönemde yok.  O toplantı Eğitim Sen genel merkezde yapılmış bir toplantı. Tanık toplantı yapıldığı sırada genel merkezin orada olduğunu ve toplantıya giren çıkanı dahil gören bir konumda olduğunu iddia ediyor. HDP Genel Merkezi'nin ne zamandan beridir kullandığı hususunda müzekkere yazılmasını istedik. Yargıtay bu konuda genel merkezinin tanığın iddia ettiği tarihte olmadığını açığa çıkardı. Toplantının Eğitim Sen Genel Merkezi'nde yapıldığı ilişkin dosyada HTS kayıtları mevcut” şeklinde konuştu. 
 
‘Tanık Kerem Gökalp savcıda verdiği ifadeyi doğrulamadı’
 
Tanık A53’ün toplantıda giren çıkanları gördüğünü iddia etmesine rağmen müvekilleri Aysel Tuğluk ve Ayla Akat Ata’nın toplantıda olduğu iddialarının da HTS kayıtlarıyla çürütüldüğüne vurgu yapan Çiğdem, “Diğer tanıklar MYK toplantısına dair somut bilgilerinin olmadığını söylediler. MYK toplantısıyla yalan beyanlarda bulunan tek tanık A53. ‘HDP’ye bir talimat geldi’  iddiası mevcut dosyada. Dosyanın ana omurgalarını oluşturan tweetin PKK’den talimat geldiği iddiası Dosyanın ana tanıklarından biri savcının iddianameyi oluşturduğu Kerem Gökalp idi. Keram Gökalp savcıda verdiği ifadeyi doğrulamadı. PKK’ye dair gördüğü hususlara değindi. Müvekillerimizin hiçbirini orada görmediğini ve tanımadığını söyledi. Keram Gökalp talimata dair de somut bir bilgisinin olmadığını söyledi. Ama önce gizli tanık olarak ABC123 olan Merdan Rüştüovalıoğlu olarak gizli dinlenen ABC123, baktı ki tahliye olmayacak, kendisi açık tanık olmaya karar verdi dosyada. Merdan Rüştüovalıoğlu, dosyada tanıklık yaptı. Talimatı, Zerrin isimli bir kişinin yazdığını iddia etti. Kendisinin de o sırada Zerrin’in yanında olduğunu ve talimatı okuduğuna değindi. Aynı açıklamanın HDP tarafından yapılan çağrıda yer aldığını söyledi. Kendisine Zerrin’e yazdıklarını hatırlayıp hatırlamadıklarını sorduğumuz da hatırlamadığını belirtti. Kendisine, ‘Zerrin’in kendisine ne kadar bir metin’ olduğunu sorduk. Kendisi, bir sayfa civarında olduğunu ifade etti. Ama HDP twiti bir kaç satırlık” sözlerini kullandı.  
 
‘KCK sözcülerinin de HTS kayıtlarının Ankara’da olmadığı çıktı’
 
Çiğdem şöyle devam etti: “Önce gizli tanık oluyor ardından açık tanık oluyor. Bu dosyanın iddianamesini yürüten savcı Ahmet Altun’a başka bir ifade veriyor, akabininde mahkemeye gelip başka bir ifade veriyor. Herbiri birbiriyle çelişki içerisinde. Bir ifadesinde kartla kurye aracılığıyla talimatın gönderdiğini iddia ediyor, bir başka ifadesinde kartın peçeteyle gönderdiğini iddia ediyor. Bir talimat gönderiliyorsa bunun bir usulü olacağı, tanığın bunu bileceği bunu anlatmaya gerek duymamız gereken bir şey iken, tanık her ifadesinde talimatın gelişine, talimatın usul ve biçimine dair farklı beyanlarda bulunuyor. Merdan Rüştüovalıoğlu'na göre sabah hızlıca yazılıp akşam HDP’nin toplantısına gönderilen talimat A53’e göre bir hafta önce HDP’ye ulaştırılmış bir talimat. Tanıkların talimatın geldiği tarihi, usulüne dair vermiş olduğu beyanların hepsi birbirinden farklı. KCK sözcülerinin katıldığı iddiası var. Gizli tank Ulaş, Mahir A53 dosyada yer alan tanıkların hepsi KCK sözcülerinin katıldığını iddia eden hepsi farklı isimler verdiler. Mahkeme bu isimlerin HTS kayıtlarını istedi. HTS kayıtları ile Ankara’da toplantıya katıldığı iddia olan KCK sözcülerinin Ankara’da olmadığı HTS kayıtları ortaya çıktı. Tanıkların spekülasyonlarla yalan beyanlarda bulunduğu çok mevcut.
 
Türkiye’deki seçimlerde PKK’nin bir dahiliyeti mi var?
 
Gizli tanık Hermes isimli tanık var; Gizli tanık Hermes, ‘ben o dönem onunla faaliyet yürütmüştüm’ dedi. HTS kayıtları geldi o tarihlerde o müvekkilimiz o ilde değil. Mahkeme müvekkillerimiz tanıklara teşhis etmeye çalıştığında bazı tanıklar müvekkillerimiz tanımadılar, müvekkilleri tanımayan tanık ifadelerinden söz ediyoruz. Gizli tanık Ulaş dedikodulardan duyduğunu anlattı mahkemede. Dedikodu üzerine kurulu bir iddianame çünkü davanın üç ana tanığından biri gizli tanık Ulaş. Merdan Rüştüovalıoğlu genel seçimlerde HDP’nin alacağı oy oranın bir PKK mensubunun kendisine söylediğini ifade etti. Akşam noktası virgülüne kadar HDP’nin oy oranını aldığını iddia etti. Mahkemenin şunu sorgulaması gerekirdi; PKK’nin Türkiye’deki genel seçimlerine dair HDP’nin alacağı oy oranını nasıl bilebilir. O zaman Türkiye’deki seçimlerde PKK’nin bir dahiliyeti mi var? Böyle bir şeyin mümkün olmadığını herkes biliyor. Ama tanık sorgulanamaz beyanları ciddiye alınan bir durumdaki bunları dahi söylemekten geri durmuyor. Merdan Rüştüovalıoğlu neden bu beyanlarda bulunuyor? Şırnak Cezeaevi'nde iken bu dosyanın tanıklarından olan Kerem Gökalp ile aynı cezaevinde kalmış. Kerem Gökalp’ın ifade verdikten sonra tahliye olduğunu biliyor .Bu dosyayı tahliye olma anahtarı olarak görüyor. Tanıkların tamamı yoruma dayalı.”
 
Duruşmaya katılım çağrısı 
 
Mahkemenin elinde somut deliler olmadığı için HDP’nin yargılamaya devam edeceğine işaret eden Çiğdem, mahkemenin gizli celse açıp gizli tanıklarını dinlemek, usulüne uygun olmayan müvekkillerinin teşhis edilmeye çalışılması savcı Ahmet Altun’un dosyada gizlilik kararını getirmesiyle mahkemenin de benzer tutumu sergilediğini söyledi. Çiğdem, “Bizler bunu düşman ceza hukuku olarak tanımlıyoruz. Burada yargılanmak istenilen gizli tanıklarla bu yargılamanın yürütülüyor olması düşman ceza hukuku ile değerlendirmek lazım. Normal bir yargılanmada bir tanığın çelişkileri varsa o tanığın beyanlarına itibar edilmemesi lazım. Dosyada birçok gizli tanık var, beyanları birbiriyle çelişiyor ama mahkeme istediği beyanları cımbız ile ayıklayarak, burada yapılmak istenilen HDP’nin fikriyatını muhalifleri ve kadınların yargılamak. Böyle hukuksuz bir yargılanmada duruşmalara daha çok katılım olması lazım. Hukuk camiası, siyasi camianın katılması gerekiyor. Bu hukuksuzluğa karşı HDP ile dayanışmak lazım” şeklinde konuştu.