HDP PM: Tecritle beraber bir işkence sistemi inşa edildi

  • 14:54 12 Eylül 2022
  • Güncel
 
ANKARA - HDP PM, yaptıkları son toplantıya dair yayınladığı sonuç bildirgesinde,  iktidarın, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde başlattığı mutlak tecritle, eşi benzeri görülmemiş bir işkence sistemi inşa ettiğini belirtilerek, "Mutlak tecritle amaç, Kürt sorununda çözümsüzlük ve Türkiye'nin demokratikleşme iradesinden uzaklaşmasıdır" denildi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP), 11-12 Eylül'de yeni mücadele hatlarına ilişkin Parti Meclisi (PM) üyeleri ile Balgat binalarında yaptıkları toplantının sonuç bildirgesini yayınladı. Bildirgede, dünya, Ortadoğu ve Türkiye'de  siyasal, ekonomik ve toplumsal krizin derinleştiği kaydedildi. Bildirgede, dünyada ve Türkiye'de devam eden savaş ve çatışmaların vahim bir düzeyde devam ettiği kaydedildi. 
 
‘Devrimci demokratik değerler tasfiye ediliyor’
 
Rusya ve Ukrayna savaşının Suriye, Irak ve Libya'da  emperyalist güçlerin, dünyayı nükleer saldırılarla tehdit etme düzeyine geldiğine işaret edilen bildirgede, "AKP-MHP ittifakı dış siyasette hala Kürt düşmanlığı ve yayılmacı politikaları sürdürmekte ısrar etmektedir. Ortadoğu siyasetini tamamen bunun üzerine kurmuş bu şer ittifakı, iç siyaseti dizayn etmek ve eriyen gücünü tahkim etmek için Güney Kürdistan'a saldırılarını sürdürmektedir. Suriye ile görüşmenin kapılarını aralamaya çalışırken, Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldıracak pazarlıklar da yapmaktadır. Çatışmacı dış politikasını sürdüren AKP-MHP, Libya'nın içişlerine de karışmaya devam etmektedir. Ortadoğu siyasetini, 'ülkenin bekası' ve 'ulusal güvenlik' aldatması üzerine oturtan AKP-MHP iktidarının temel hedefi Kürt ve Arap halklarının devrimci demokratik değerlerini tasfiye etmektir. Türkiye askeri güçleri müdahale ettiği sınır ötesi tüm topraklardan geri çekilmelidir" denildi.
 
'İşkence sistemi inşa ediliyor'
 
AKP-MHP ittifakının insanlığa, doğaya, topluma ve her canlıya karşı suç düzenini oluşturduğu  vurgulanan bildirgede şu ifadelere yer verildi: "Türkiye içinde yürüttüğü savaş politikalarını sınır ötesine taşıyarak hem bölgedeki istikrarsızlığı beslemiş, hem de Kürt düşmanlığının boyutlarını göstermiştir. İktidar, Kürt halkına dönük Ali Rıza Arslan'ın çocuğunun kemiklerini bir torba içinde babasına teslim edecek, mezarları tahrip edecek, bir insanın en doğal hakkı olan gömülme hakkını bile engelleyecek kadar kötülükle donatılmış bir zalimlik uyguluyor. Kuşkusuz ki, mevcut iktidarın mayası Kürt düşmanlığıdır. Bu ittifak, İmralı'da Sayın Abdullah Öcalan üzerinde başlattığı mutlak tecritle dünyada eşi benzeri görülmemiş bir işkence sistemi inşa etmektedir. Mutlak tecritle amaç, Kürt sorununda çözümsüzlükm ve Türkiye'nin demokratikleşme iradesinden uzaklaşmasıdır. Oysa mutlak tecridin sonlandırılması, Sayın Öcalan'ın Kürt sorununda barışın tesisi ve Türkiye'nin demokratikleşmesiyhle ilgili hayati ve kaçınılmaz rolünü bir kez daha ortaya çıkaracaktır."
 
Sonuç bildirgesinin devamında şu ifadelere yer verildi: 
 
“Son zamanlarda AİHM tarafından Sayın Öcalan’la ilgili verilen 'umut hakkı' kararı; Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve evrensel hukuk ilkelerine göre uygulanmalıdır. Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki temel sorunlardan biri olan Kürt sorununun çözümü, demokrasi mücadelesi veren herkesin yüzünü dönmesi ve onurlu bir barış için çalışması çok önemlidir. HDP bu konuda çalışmalarını sonuna kadar devam ettirecektir. Savaş, yalnızca halkların hayatını geri dönülmez bir biçimde etkilememekte bir bütün olarak doğa talanının da önünü açmaktadır. 17 Eylül’de savaş yıkımına ve doğa talanına karşı Türkiye’nin çeşitli yerlerinden ekoloji hareketlerinin öznelerinin ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla Cudi’ye yürüyoruz.
 
Kapitalizmin krizinin faturasını yoksullar ödemeyecek
 
Kapitalist sistemin yol açtığı ekonomik kriz ve giderek artan hayat pahalılığından dolayı Türkiye yurttaşlarının daha büyük bir kara kış geçireceğini biliyoruz. Enflasyonun durmaksızın yükselmesi yurttaşların gelirini gün geçtikçe geçimlik düzeyinin daha fazla altına çekiyor. Bir insanın temel ihtiyaçları olan barınma (durmadan artan elektrik, doğal gaz faturaları, ev kiraları) ve beslenme giderleri an be an artarak halkın hem alım gücünü düşürüyor hem de insani yaşam hakkını ve gelecek umudunu elinden alıyor. Halk açlık, yoksulluk ve pahalılık içinde yaşamlarını sürmeye çalışırken Saray ve çevresi milyon dolarlık yolsuzluklara imza atıyor. Her gün Saray yandaşlarının yolsuzluk belgeleri çarşaf çarşaf ortaya çıkıyor. İslami değerleri istismar eden ve dini kendi maddi çıkarları doğrultusunda kullanan iktidar ve yandaşları; halktan çaldıkları paralarla lüks ve şatafatlı hayat yaşarken, topluma da ‘mümin sabreder’ diyerek yoksulluğu kader olarak kabul ettirmeye çalışmaktadır. Kapitalizmin krizinin faturasını yoksullar ödemeyecek. Yurttaşın hakkını sermayeye peşkeş çeken, yolsuzluklarla ülkeyi daha da yoksullaştırıp kendini zengin eden AKP-MHP iktidarının daha da çürüttüğü bu düzene karşı ekonomide adaleti tesis edeceğiz. Hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı bir düzeni inşa edeceğiz.   
 
Kadın mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz
 
Savaşın, çatışmaların, sömürünün, yoksulluğun arttığı bu dönemde erkek egemen anlayış hayatın her alanında daha da derinleşerek kendini sürdürmektedir. Savaş ve çatışmaların sonucundan en çok etkilenen kadınlardır. Savaşları ve çatışmaları durdurabilecek en önemli güç kadınların evrensel barış mücadelesidir. AKP-MHP ittifakı döneminde kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, yaşam biçimine ve kılık kıyafetine müdahale ve tarihsel kazanımlarına el koyma had safhadadır. AKP-MHP zihniyetine karşı direnen siyasetçisiyle, sanatçısıyla bütün kadınlar susturulmak ve tutsak alınmak istenmektedir. Bir kadın partisi olan HDP,  İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere kadınların yüzyıllardır elde ettiği kazanımlardan da kadın mücadelesinden de vazgeçmeyecek.
 
Baskıcı zihniyet kadınların iradesini teslim alamayacak
 
Yakın zamanda milletvekilimiz Semra Güzel’in dokunulmazlığı haksız ve hukuksuz bir şekilde kaldırıldı. Milletvekilimiz adeta işkence edilerek gözaltına alınıp, tutuklandı. Semra Güzel Kürt halkının ve kadınların iradesidir. Bu baskıcı zihniyet kadınların iradesini teslim alamayacak. Kapitalizm krizini aşmaya çalışırken kadınların emeğini de en ucuz şekilde kullanmaktadır. Artan yoksulluğun bedelini hane içinde en ağır şekilde kadınlar yaşamaktadır. Kadınların yaşam hakkı, kimlikleri, emekleri ve özgürlükleri için verdiği kararlı ve kesintisiz mücadele başta AKP-MHP zihniyetini ve erkek egemenliğini alaşağı edecektir.
 
Özgürlüklere kilit vurulamaz
 
AKP-MHP iktidarı işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, engellilerin, doğa ve insan hakları savunucularının bütün kazanımlarına darbe vurarak toplumun nefes borularını kesmeye çalışmaktadırr. 12 Eylül askeri darbesinin 42. yıldönümünde yaşamın her alanında aynı darbeci zihniyet devam etmektedir. İktidar kayyım atamalarıyla, yargı ve siyaset üzerindeki vesayetiyle, topluma yönelik saldırı ve baskılarıyla aynı darbeci zihniyetle varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Ancak şiddet ve zor yöntemiyle toplumu teslim almaya çalışan hiçbir yönetim ve darbe pratiği başarılı olmamıştır AKP ve MHP’nin darbeci zihniyeti de 12 Eylül’ün lanetlenen darbe pratiği ile birlikte alınacaktır.Demokratik gösteri ve yürüyüş hakkını kullanmak isteyen öğretmenlere kolluk kuvveti sokak ortasında işkence etmekte. İşçilerin, kadınların, gençlerin, ekolojistlerin demokratik hak taleplerine yine işkenceyle yanıt verilmektedir. Konserler yasaklanmakta, özgür basının haber yapma, yurttaşın da haber alma hakkı engellenmektedir. Dışarıda artan baskının daha fazlası ve ağırı cezaevlerinde uygulanmaktadır. Sudan bahanelerle infazlar yakılmakta, mahpuslar aç-susuz bırakılmakta, hasta tutsaklar ölüme terk edilmektedir. Her gün onlarca tutsak ailesinden bu konularda başvurular alıyoruz. Sessiz kalmayacağız. Ailelerin adalet nöbetlerinin sesi olmaya devam edeceğiz. Her türlü yalanı, dolanı, yolsuzluğu, beceriksizliği açığa çıkan iktidar; toplumu baskı ve zor aygıtlarıyla susturacağını zannediyor ama yanılıyor. Yıllardır rahat nefes alamaz hale getirilen toplumla birlikte bütün toplumsal yaşamın, kadınların, doğanın, emeğin eşitlik, adalet ve demokrasi umudunu güçlendireceğiz.
 
Umut HDP’dir
 
Ülke erken ya da zamanında seçim olsa dahi artık seçim sathı- mailine girmiştir. Parti Meclisimiz bu süreci detaylı bir şekilde değerlendirmiş, partimizin devam eden seçim hazırlıklarını hızlandırmaya karar vermiştir. HDP hakkında açılan kapatma davası ve Kobanî Kumpas Davası devam ederken toplumu seçeneksiz bırakmamak üzere her anlamda hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. İsimler veya partiler yerine ilkeleri esas alan siyasetimizin, aksi yönde tutum sergileyen hiçbir adaya mecbur olmadığını bir kez daha deklare ediyoruz. Tek adam rejimini bitirmenin yolu yeni tek adamları dayatmak değildir, demokratikleşmeyi esas alarak kapsayıcı bir siyaset tarzını var etmektir. HDP, yakın geçmişte olduğu gibi en kritik zamanlarda, en yaratıcı hamlelerle siyasete yön vermeye ve kurucu bir değişimin önünü açmaya hazırdır.
 
Kilit parti konumumuzu güçlendireceğiz
 
Türkiye Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı ikilemi arasına sıkıştırılamaz. Demokrasi ve milliyetçilik ikileminde demokrasiyi dışlayanlarla, kendi küçük siyasi ikballerini halkların ikbalinin önüne koyanlarla HDP’nin aynı masada olması beklenemez. HDP emek, özgürlük, demokrasi, adalet ve eşitlik ayakları üzerinde inşa edilen bir zeminin ittifak ve öncü gücüdür. Millet İttifakının kapsayıcılıktan uzak ve ürkek tavrı, AKP-MHP ittifakının siyasi tuzağına düşme anlamına gelmektedir. Çünkü bu yaklaşım, iktidarın kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı siyasetine hizmet etmektedir. Oysa 7, Haziran, 24 Haziran ve 31 Mart seçimleri iki kutuplu siyaset tarzının nasıl mahkûm edilebileceğini net olarak göstermiştir. HDP’nin bu seçimlerdeki çoğulculuğu esas alan ve demokrasiyi örgütleyen politika tercihleri bir yandan AKP-MHP ittifakının baskıcı iktidarını zayıflatmış, rant kaynaklarını elinden almış diğer yandan ise iktidarı desteklemeyen tüm kesimlere başarmanın hangi yöntemlerle ve cesaretle olabileceğini göstermiştir. Bu kapsamda 2019 yılında yapılan seçimler ve dahası Türkiye’nin yakın siyasi geçmişi, HDP’nin kilit parti olduğu gerçekliğini kanıtlamaktadır. Parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihi önemde olduğu mevcut süreçte, parti olarak siyasi ve örgütsel tahkimatımızı büyüterek kilit parti konumumuzu güçlendireceğiz.
 
Türkiye’nin kronik sorunlarına bilgelikle, vicdanla, adaletle, cesaretle çözüm üretecek; bunun için de toplumsal dinamiklerle siyasi dinamiklerin bileşkesini kurarak ülkenin demokratik dönüşümünü sağlayacak bir iradeye ihtiyacı var. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokratik cumhuriyeti inşa etmeye ihtiyaç var.  Bu iradenin sahibi de, demokratik çözümün anahtarı da irade bileşenleriyle ve ittifak güçleriyle beraber HDP’dir. Partimiz darbeye karşı demokrasinin, vesayete karşı özgürlüklerin garantörü olacak yegane partidir ve bunu da mutlaka başarıya ulaştıracaktır.
 
Barışçıl bir gelecek için Emek ve Özgürlük İttifakı
 
Bizler 3. Yolu esas alarak bir yandan Kürt sorununda demokratik çözümü ve inançlara uygulanan ayrımcılığı ortadan kaldırmayı diğer yandan ise emeğin özgürlüğü ve toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan bir yaklaşımı örgütlüyoruz.Hayat pahalılığının içinde boğulmaya itilen halkın, işsizlikle yaşam feneri söndürülmeye çalışılan emekçilerin, KHK’lıların, EYT’lilerin, engellilerin, kurgu sınavlarla gelecekleriyle oynanan ve bugünün sahipleri olan gençlerin, kadınların, Cudi’de kesilen ormanların, anadilinde eğitim hakkı elinden alınan çocukların, pervasızca sürdürülen savaşın yarattığı tüm tahribatların sesi ve umudu HDP’dir, Emek ve Özgürlük İttifakı’dır.
 
Kanayan yaralara çare üretmenin zamanı çoktan gelmişti
 
Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünde; halkların iradesini gören dış siyaseti kurmada bizler rol alacağız. Bu kapsamda Emek ve Özgürlük İttifakı 24 Eylül’de İstanbul’da Türkiye halklarının büyük demokrasi yürüyüşünü başlatacak, umudu büyütecek olan ilkeleri ve yol haritasını kamuoyuyla paylaşacaktır.  Ülke ve bölge toprakları acılarla, sömürüyle fazlasıyla yoğruldu, artık yeter! Kanayan yaralara çare üretmenin zamanı çoktan gelmiştir. İnsanı ve doğayı merkezine alan bir düzende yaşamayı ülkenin ve bölgenin tüm insanları, halkları olarak hak ediyoruz. Ülkenin en dipte olduğu bu anda büyük sıçrama yapmanın koşulları mevcuttur. Tarihsel birikimimizle, akılla, cesaretle ve umutla; bütün Türkiye halkları, ezilen ve sömürülenleriyle beraber bu büyük sıçramayı gerçekleştirecek ve hep birlikte başaracağız.”