'Cenazelere yaklaşım münferit değil'
- 09:01 12 Eylül 2022
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - İktidarın her geçen gün yaşama, cenazelere, mezarlıklara yönelik saldırılarını arttırmasına ve Hakan Arslan’ın cenazesinin kutu içerisinde ailesine teslim edilmesine dair konuşan Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi üyesi Avukat Burcu Çelik, cenazelere yönelik yaklaşımın münferit olmadığının altını çizdi.
Kürdistan ve Türkiye kentlerinde başta yaşam hakkı olmak üzere birçok hak ihlali yaşanıyor. Cenazelere işkence de bu hak ihlallerinin önemli bir kısmını oluşturuyor. Diyarbakır’da 2015-2016 yıllarında Sur direnişinde yaşamını yitirdikten sonra ailesinin 7 yıllık mücadelesi sonucu cenazesi 29 Ağustos’ta kutuda verilen Hakan Arslan, cenazelere yönelik işkencenin sonuncusu oldu. Diğer yandan, bu işkence yöntemi, hala çok sayıda ailenin cenazesini alamamasıyla da sürüyor.
Aralarında akademisyen, gazeteci, yazar, hukukçu ve insan hakları savunucularının da bulunduğu Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi'nin üyesi olan Avukat Burcu Çelik, konuya dair değerlendirme yaparak kamuoyunu duyarlı olmaya çağırdı.
‘Yaşananlar münferit değil’
Ölümün sadece felsefik ve ontolojik değil, aynı zamanda siyasi ve politik bir tarafının da olduğunu ifade eden Burcu, bundan dolayı iktidarların yaşam politikası kadar ölüm politikasının da olduğunu dile getirdi. Burcu, “Bugün yaşadığımız vakalar da ilk defa karşılaştığımız vakalar değil. Bugün cenazelere yapılan uygulamalarla neyin amaçlandığı ya da hangi mesajın verilmek istendiği yıllardır tartışılan konulardan biri. Verilmek istenen mesaj devletlerin birinin insan olup olmadığına, yas hakkının olup olmadığına, defin hakkının olup olmadığına karar verebiliyor olması. Aileler hangi inanca mensup ise o şekilde cenazeyi alıp defnetmesi gerekirken, bu düşünce cenazeyi ‘Hiç insani ve vicdani olmayan şekilde teslim edebilirim’ diyor. Devletin cenazelere yönelik yaklaşımı münferit olarak ele alınamaz” değerlendirmelerinde bulundu.
‘İnsanlığı olan bu durumdan utanmalı’
İnisiyatif olarak Hakan Arslan’ın cenazesine ulaşmaya çalışan ailesine dair bilgileri olduğuna değinen Burcu, “Kemiklerine ulaştı diye insanların mutlu olduğu bir süreçten geçiyoruz” sözlerine yer verdi. Burcu cenazelerin, sadece Kürtlerin ya da ötekileştirilen kesimin değil toplumun tamamının ele alarak sorgulaması gereken bir konu olduğunu vurgularken, “Hakan Arslan’ın cenazesinin teslim etme yönteminden dolayı uluslararası alanda birçok kurum ve kişiden tepki aldı. Ali Rıza Arslan, ‘insanlığı olan bu durumdan utanmalı’ diyor” hatırlatması yaptı.
‘Uluslararası mekanizmalar işlemiyor’
Türkiye’nin cenazelere yönelik uyguladığı politikalar ile imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelere de aykırı davrandığına işaret eden Burcu, Türkiye'de sadece cenazeler üzerinde bir hak ihlali olmadığını toplumun tamamına bu hak ihlalinin yayıldığını söyledi. Burcu, “Uluslararası hukuk, devletlerden bağımsız değil. Devletlerin ekonomik, siyasi, sosyal açıdan birbirine sıkı sıkı bağlı olduğunu bildiğimizden hiçbir ülkenin bağımsız olmadığını söyleyebiliriz. Uluslararası mekanizmaların işlemediğini söyleyemeyiz. Devletlerin aralarındaki ilişkiler verilen kararlarda çok etkili oluyor” sözleriyle uluslararası hukukun işlevsizliğine dikkat çekti.
‘Adalet beklenen yerde adaletsizlik yaşanıyor’
Burcu, her gün annelerin adalet talebiyle adliyeler önünde nöbet gerçekleştirmesine karşı devletin Hakan Arslan’ın cenazesini adliyeden teslim etmesine vurgu yaptı. Burcu, “Aile bir imza için gittiğini düşünüyor. Olması gereken de oydu. Ancak adalet aranan yerde adaletin tecelli edileceğine inanılan yargı kurumlarında en büyük adaletsizlik, vicdansızlık ve insani olmayan bir durumla karşı karşıya kalıyor. Ölen bir bedenin ölmesine de müsaade etmek gerekiyor. Yani ölen bir bedenin artık hangi inanca sahipse o inanç çerçevesinde toprak ile buluşmasına, diğer dünyaya göç etmesine müsaade etmek gerekiyor. 7 yıldır diri diri tutulan bir ölümden bahsediyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Toplumu duyarlı olmaya davet ediyoruz’
Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi olarak online ve yüz yüze hem ailelerle hem de bu alanda çalışan kurum ve kişilerle bir araya geldiklerini dile getiren Burcu, şöyle konuştu: “Cenazesi sokakta bekletilen Taybet İnan’dan ya da cenazesi buzlukta bekletilen Cemile’den cenazesi mezarlıktan çıkarılıp Dersim’e götürülen Hatun Tuğluk’a kadar birçok durum yaşadık. Bunların içerisinde mülteciler, Aleviler, Ermeniler, Cumartesi Anneleri var. Tüm bunları yaşarken hiçbir zaman tarihi göz ardı edemeyiz. İlk örnekler değil ama umut ediyoruz ki son olsun. İnisiyatif olarak amacımız ölü bedenine yöneltilen tüm bu hak ihlallerinin nedenlerini bilimsel açıdan, teorik bir kapsam da açığa çıkarmak. Tüm toplumu da bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz.”