'12 Eylül darbesi aynı zamanda kadınlara dönük bir darbe'

  • 18:37 10 Eylül 2022
  • Güncel
 
ANKARA – “12 Eylül ve Süreklileşen Darbeler” panelinde konuşan HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, 12 Eylül darbesinin aynı zamanda özgür kadınlara dönük bir darbe olduğunu söyledi. Gülistan ayrıca, “Cezaevindeki direnişlerde kadın devrimcilerin çok büyük yeri vardır” diye ekledi.  
 
78’liler Girişimi 12 Eylül Darbesinin yaklaşan yıldönümü dolayısıyla panel düzenledi.“12 Eylül ve Süreklileşen Darbeler” başlıklı panel Tüm Belediyeler ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL-SEN) binasında bulunan konferans salonunda yapıldı. Panele Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, tarihçi ve yazar Doç. Dr. Fikret Başkaya, 78’liler girişiminden Ramazan Gezgin ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan katıldı. Panelde kolaylaştırıcı olarak Dilek Yılmaz yer aldı.
 
‘12 Eylül radikal bir devrim ile aşılabilir’
 
12 Eylül darbesinin ve bugüne gelen sürecin radikal bir devrim ile aşılacağını kaydeden Fikret, konuşmasında şu sözleri kullandı: “Aradan 42 yıl geçti, 80 de kurulan makine tıkır tıkır çalışmaya devam ediyor. Bu arada nice hükümetler kuruldu rejimde bir esneme olmadı. AKP’nin 20 yıldır iktidarda olmasının nedeni de bu. Dolayısıyla bu kuramsallaşmış 12 Eylül’ü aşmanın yolu hiç tartışmasız radikal bir devrim ile olabilir. Bu müessese nizamın partileri ile olabilecek bir şey değil. Türkiye’deki siyaset bütçeyi ve hazineyi yağmalatmak için yapılan bir şeyidir.”
 
‘Çok büyük tahribat’
 
Devletin sol ve Kürt hareketini bastırmak adına darbe yaptığının altını çizen Fikret devamında, “Bu arada Kürt sorunu da baştan itibaren yasaklarla, katliamlarla yol alıyor. Sadece sol hareket değil Kürt hareketi de müthiş bir ivme kazandı. 70’lerde ve bunu kırmak gerekiyordu. 12 Eylül darbesi imdada yetişti. Bir kere o örgütsel yapıları tasfiye ettiler. Çok büyük tahribat maalesef. Darbeden sonra ilk  yaptıkları işlerden biri, resmi ideolojiyi revize etmek oldu. Türk-İslam sentezi devletin resmi ideolojisine dönüştü. Neticede sistematik işkenceler, idamlar, cinayetler, katliamlar, Diyarbakır ve Mamak cezaevlerindeki vahşeti hepiniz bilirsiniz” sözlerini kullandı. 
 
‘12 Eylül işçilere ve Kürtlere yönelik bir darbe’
 
Panel, Gülistan Kılıç Koçyiğit’in söz almasıyla sürdü. 12 Eylül darbesinin hem işçi sınıfına hem de Kürt halkının eşitlik ve özgürlük istemlerine yönelik bir darbe olduğunu vurgulayan Gülistan şunları söyledi: “Aslında 12 Eylül’ün devletin tekçi yapısı nedeniyle 12 Eylül’den önce başlayan Kürt özgürlük hareketinin yükselişi ve bunun içinde çeşitli örgütlenmelere gitmesi ve bununla beraber Kürdistan’da da bir halk olarak iç inanışın başlaması ve iç sömürge olan Kürdistan’ın kendi özgürlük taleplerini yükseltmesi ve bunu toplumsallaştırıp kitleselleştirme meselesi de yine devletin en temel mottosu olan tek devlet tek millet bakış açısına çarpıyor. Hiçbir dönem demokratik, kapsayıcı olmayan, halkları, inançları, toplumsal kesimleri emeği görmeyen bir devletin göreceli emek haklarını göreceli işçi sınıfı haklarını bile aslında göz dikmesinin gerekçesi. Bu darbenin asıl öznesinin TÜSİAD ve Türkiye’deki burjuvazi olduğunu, egemen sınıflar olduğunu, bu egemen sınıfların hak arayan bütün toplumsal kesimleri yok etmek üzerine bir darbe yaptıklarını özel olarak söylememiz gerekiyor.”
 
‘AKP 12 Eylül'ün devamıdır’
 
Darbenin bugünkü rejim tarafından devam ettirildiğini ifade eden Gülistan, AKP’nin hem ideolojik ve politik olarak hem de emek rejimine saldırı açısından 12 Eylül’ün devamı olduğuna dikkat çekti. Gülistan şöyle konuştu: “İdeolojik olarak AKP’yi doğuran şeyin 12 Eylül faşist darbesi olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor. Bununla beraber geçmiş dönemlerden ders çıkaran bir devlet aklının olduğunu da görüyoruz. Yüzde 10 barajı bir 12 Eylül eseridir. Biz yıllarca Türkiye’de yaşayan işçi sınıfı olarak, halklar olarak özgürlükçü partiler olarak bununla mücadele ettik. HDP ve Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) birleşik mücadele zeminini kurması, bütün toplumun ezilen kesimleriyle güç birliği yapıp parlamentodaki yüzde 10 barajını aşması o barajı yerle yeksan etmesidir. Bugün de birleşmek, mücadele etmek dışında bir seçenek olmadığını da ifade etmek gerekiyor. Birçok şeyin kendisi toplumda büyük bir travma yarattı. Bu devletin kendisini yeniden şekillendirmesine de vesile oldu. Siyasal İslam’ı devletin hizmetine sunarak ve toplumun düzenlenmesi, toplumun homojenleştirilmesi, toplumun terbiye edilmesinde araçsallaştıran bir yere oturdu. Buna uyan üst yapıları da değiştirmişlerdi. Eğitim sistemini de buna göre dönüştürdü. Toplum için de devletin denetimi dışında olabilecek her fikrin denetlenmesine dönük bir algı gelişti. Bu, sadece sol hareketler ya da Kürt özgürlük hareketi açısından değil, aynı zamanda devletin dışındaki muhalif İslami kesimlerin de baskılanması, onların da yok edilmesi üzerinden bir anlayış olduğunu görüyoruz. Bu anlamda İslamlaştırma, Türkleştirme ideolojisi, topyekün bunu uyguladı. Bu, aslında din üzerinden toplumu denetleme, toplum içindeki en ufak aykırı düşünceyi de yok etmeye yönelik bir şey. Biz, 80’den sonra bu dinselleştirmenin sonucunu görüyoruz.” 
 
‘Özgür kadınlara yönelik bir darbe’
 
 Özgürlük mücadelesi yürüten kadınlara değinen Gülistan, “12 Eylül darbesi, sol içerisindeki  özgürlük bilinci gelişen kadınlara yönelik bir darbe olduğunun da özel olarak altını çizmemiz gerekiyor. Hem cezaevinde olan Gültan Kışanak’ın, Sakine Cansız’ın ve daha birçok kadın yoldaşımızın mücadelesini ve direnişini selamlıyoruz. Çok büyük bir tarih yarattıklarını biliyoruz. Ne yazık ki devrimci solun da tarihin bu önemli kadın direnişçilerini görmezden geldiğini de ifade etmiş olalım” diye belirtti. 
 
‘12 Eylül davası bir hesaplaşma zemini gösterdi’
 
Son olarak konuşan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, 12 Eylüllerin ve sonrasında gelen sürecin bir daha yaşanmaması için hesaplaşmak, hakikati kabul etmek ve tazminat ödemek gerektiğinin altını çizdi. Öztürk, darbecilerin işlediği insanlık suçlarına karşı açılan davaların sürekli olarak ertelendiğine işaret ederek şöyle devam etti: “Davadaki en ilginç an şu: Ankara 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi hüküm verdiği zaman duruşma salonunda bulunan insanlar Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya’nın yüzüne karşı ‘Biz kazandık’ diye bağırdı. İşkencede yaşamını yitiren insanların isimlerini andılar, Mazlum Doğan kazandı diye bağıranlar oldu ve Berfo ananın çığlığı hiçbir zaman unutulmayacak. Berfo Ana’nın Oğlu Cemil’i aradığını ve iki elinin yakasında olduğunu söyledi. 12 Eylül davası duruşma salonunun dışında kurulan kürsüler ile yapılan açıklamalarla hakikaten bize darbe döneminde işlenen suçlar ile yüzleşme bağlamında bir platform oluşturdu, bir hesaplaşma zemini gösterdi.”
 
Panel, soru cevap şeklinde sona erdi.