'Cenazenin torba içinde verilmesi hiçbir inançta yok'
- 09:19 8 Eylül 2022
- Güncel
DİYARBAKIR - Hakan Arslan’ın cenazesinin ailesine bir torba içerisinde verilmesine tepki gösteren MEBYA-DER yöneticileri, yapılanın hiçbir inançta yeri olmadığına dikkat çekerek, herkesin cenazelere sahip çıkması çağrısı yaptı.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2015 yılındaki özyönetim direnişi sürecinde yaşamını yitiren Hakan Aslan’ın cenazesinin 7 yıl sonra bir torba içerisinde ailesine verilmesi, cenazelere dönük uygulamaları bir kez daha günde getirdi. İktidarın cenazelere yönelik politikalarına tepkiler sürerken, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) yöneticileri Meryem Soylu ve Halime Topuz da konuyu değerlendirdi.
‘7 yıldır çocuğunun cenazesini arıyor’
İktidarın cenazelere yaklaşımını kınayan Meryem Soylu, Hakan Arslan’ın cenazesinin 29 Ağustos’ta ailesine bir torba içerisinde verilmesine ilişkin, “Devletin cenazelere bu yaklaşımını kınıyorum. İnsanlık dışı bu zulüm ve işkence kabul edilemez. 7 yıldır oğlunun cenazesini arayan bir babaya cenaze torba içerisinde veriliyor. Baba, oğlunun cenazesini bir tabuta koyup defnetmeye hasretti” ifadelerini kullandı.
‘Müslümanlık ve adalet nerede?’
Cenazenin babaya verilme görüntülerini gördüğünde hissettiklerine ilişkin ise Meryem, şu ifadeleri kullandı: “Cenazenin o şekilde verildiğini gördüğümde içim yandı. İçimdeki yaralar yeniden kanadı. Dünya bu vahşete karşı neden sessiz? Bu ilk değil, son da olmayacak. Cenazelerimize saygısızlık ediyorlar. Yaşamını yitiren bir insana bu zulmü neden yapıyorlar? Çocuklarımızın cenazelerine karşı en kötü muameleleri yapıyorlar. Kendisine insan hakları savunucusuyum, dindarım diyenler nerede? Hani insanlığınız, Müslümanlığınız, adaletiniz? Adalet böyle mi? Hangi din ve mezhepte olursu olsun öldükten sonra bu zulüm ve işkence yapılmaz. Ailelere acı çektirmek için bunu zulmü yapıyorlar. Unutmasın diye bunu yapıyorlar. Ancak onlar da biliyorlar ki ne yaparlarsa yapsınlar bizler çocuklarımıza sahip çıkacağız.”
‘Mesele Kürtlük’
Meryem, çocuklarının cenazelerine sahip çıkacaklarının altını çizerek, şunları söyledi: “Çocuklarımızın cenazeleri kargolarla, torbalarla teslim ediliyor. O binanın üzerinde ‘adalet’ yazıyor ama orada adalet kalmamış. Eğer Kürt’sen, ölüm ve zulüm reva görülüyor. Ancak bu yapılan vahşettir. Şimdiye kadar böylesi bir vahşet görülmüş değil. Devletin amacı Kürtleri yok etmek. Hükümet ‘Eğer Kürt’se, öldürülmesi haktır, parçalayın ve torbalara koyun’ diyor. Mesele Kürt olunca vahşice yaklaşılıyor. Cenazelerimize yapılanların hiçbir hukukta yeri yok. İnsanlıkta böyle bir şeyin yeri yok. Bu zulüm asla kabul edilemez.”
‘Bu vahşettir’
İslam dininde böyle bir vahşetin olmadığını belirten Meryem, “İslamiyet’te yaşamını yitiren birine kim olursa olsun zulüm yapılamaz diyor. Bu yapılanların tümü vahşettir, hukuksuzluktur. Müslüman olan buna karşı çıkmalı, sesini çıkarmalı. Örneğin Cizre’de Cemile Çağırga yaşamını yitirdi annesi cenazeyi buzdolabında saklamak zorunda kaldı. Taybet İnan’ın cenazesi günlerce sokakta kaldı. Düşman cenazenin defnedilmesine izin vermedi. Bugüne kadar cenazelere birçok zulüm yapıldı. Kürt halkı düşmanını iyi tanımalı. Hükümet vahşetini her yönden sürdürüyor. Tüm halkımız çocuklarının cenazelerine sahip çıkmalı” dedi.
Cenazelere düşmanlık…
Halime Topuz da “Hükümet gözünü kulağını kapatmış, bilerek cenazelere düşmanlık yapıyor. Bu vahşetin son bulmasını istiyoruz. Asla bu vahşeti kabul etmiyoruz. Herkesin hakları var, neden Kürtlerin yok? Ailelere cenazeler torba içerisinde teslim ediliyor. Bu büyük bir acı. Bu vahşet ne zamana kadar devam edecek” diye sordu. Kürt kimliğine ve varlığına karşı düşmanlık yapıldığını dile getiren Halime, “Müslümanlık adı altında büyük bir vahşet yapılıyor. Cenazelerimize işkence ediliyor. Bununla bizi tehdit etmek istiyorlar. Kimliğimizden ve varlığımızdan vazgeçmemizi istiyorlar. Bu yüzden cenazelerimize saldırıyorlar. Kürt halkına ve tüm dünyaya bu vahşete karşı çıkma çağrısı yapıyoruz” diyerek sözlerini sonlandırdı.
İlk değil!
Hakan Arslan’ın cenazesinin torba içerisinde verilmesinden önce de cenazelere yönelik uygulamalar gündeme gelmişti. Dersim’de bir çatışmada yaşamını yitiren Agit İpek’in cenazesi 3 yıl sonra kargo ile Annesi Halise Aksoy’a gönderildi. 2018 yılında yaşamını yitiren Mahsum Aslan’ın cenazesi Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kargo ile Diyarbakır’ın Ergani ilçesindeki emniyete gönderildikten sonra aileye teslim edildi. 2016 yılında Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde yaşamını yitiren Siti Karatay’ın cenazesi 6 yıl sonra bir kutu içerisinde ailesine teslim edildi. 2021 yılında Diyarbakır’ın Dicle ilçesine bağlı Pîrêjman köyü kırsalında yaşamını yitiren Zindan Yeni’nin cenaze de 8 ay 9 gün sonra bir saklama kabında babasına teslim edildi.