Kriz iktidarın tercihi, çözüm sokakta mücadelede!
- 09:05 7 Eylül 2022
- Emek/Ekonomi
Melike Aydın
İZMİR - Ekonomik krizin AKP-MHP iktidarının baskı, şiddet sömürü politikalarını derinleştirirken tercih ettiği yollardan kaynaklandığını dile getiren HDP Milletvekili Serpil Kemalbay, buna karşı sokakta mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi. CHP’yi eleştiren Serpil, izlediği politikalarla halkın sokağa çıkmasının önünü aldığını belirtti.
AKP-MHP iktidarının politikalarından kaynaklı ekonomik kriz derinleşirken, günden güne yapılan zamlar toplumun her kesimini etkiliyor. Krizin, iktidarın izlediği neoliberal politikalardan kaynaklandığını belirten Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay çözümün sokağa çıkmak olduğunu ancak ana muhalefet partisinin bunu engelleyici politikalar izlediğini ifade etti.
‘Güçlü bir mücadele yapılmıyor’
Ekonomik krizi sermayenin değil, halkın yaşadığını söyleyen Serpil, bunun AKP-MHP iktidarının baskı, şiddet sömürü politikalarını derinleştirirken tercih ettiği yollardan kaynaklandığını dile getirdi. İktidarın yoksullaştırdığı geniş halk kesimlerini yardımlarla kendi tabanı olarak konsolide etmeyi amaçladığını kaydeden Serpil, “Ekonomik krizin bu şekilde yaşanması çelişki değil, iktidarın olağan politikası. Nasıl oluyor da seçimler gelirken bu kadar zam yağmuru olabilir diye sorabiliriz. Toplumda örgütlülük, dayanışma sendikalarının mücadeleleri ağır baskılar altında. Örgütlülükler dağıtılmış durumda. Sendikalar ortak tutum almakta oldukça zorlanıyorlar. Bu konuda herkes bireysel olarak tepkilerini gösteriyor. Ama güçlü bir şekilde ortak mücadele ile zamlar geri alınsın noktasında bir ısrarı sokak eylemliliğini göremiyoruz” şeklinde konuştu.
‘Seçimler geliyor, iktidar zaten gidecek şeklinde bakmamalıyız’
Türkiye’de ana muhalefet partisi olan CHP’nin halkın sokağa çıkmasını bir şekilde önleyecek bir politika izlediğini ifade eden Serpil, “Sandık gelecek ve sandıkta hesap soracağız zihniyeti yaygınlaşıyor. Böyle bir zihniyetle yoksullukla mücadele etmek mümkün değil. Kadınlar, işsizler, bütün yoksullar zamlar geri alınsın deyip bir daha zam olmasını önleyecek politikalar üzerinde eylem yapamıyorsa, iktidar da zam yapmaktan geri durmaz, yapabildiği sürece zam yapmaya devam edecek. Bir taraftan savaş diğer taraftan sömürü politikalarıyla sarılı bu iktidar karşısında aslında işçiler, yoksullar halk olarak sokaklarda olmayı önemsiyoruz. ‘Seçimler geliyor, iktidar zaten gidecek sorunlardan kurutulacağız’ şeklinde bakmamalıyız” dedi.
‘Toplum odaklı politikalar izleyeceğiz’
Ekonomi politikalarının neoliberal sisteme göre belirlenmiş, doğanın, emeğin sömürüsü ve sermayenin daha fazla kar elde etmesi üzerine kurulu olduğunu belirten Serpil, şu sözleri kullandı: “Sağlığın eğitimin piyasalaşması, konuttan elektriğe yaşamın sürdürülmesi için gerekli olan tüm ihtiyaçlara baktığımız zaman hepsini bir kar alanı olarak gören bir anlayış var. Bu politikayı değiştirmek istiyoruz. Karı odaklayan bir politika yerine toplumu odaklayan bunun refahını kendine hedef koyan bir politika izlemek istiyoruz.”
'Bu politikaları terk etmeliler'
Olumlu sayılabilecek herşeyin toplum aleyhine yok edilebildiğini, bu şekilde derelere hidroelektrik santraller (HES) kurulduğunu, nadir bulunan ormanlık alanlarda taş ocakları açılabildiğini kaydeden Serpil, “Ekolojik bir politika izlenmesi gerekiyor. Yüzyıllık ağaçları kesip o alanlarda madenler çıkartan, maden patronlarını zengin etmeye yönelik maden ve enerji politikalarıyla belli kar hedeflerine ulaşmaya çalışılmasına karşı, biz doğayı savunmaya ve yerel ekonomileri destekleyen politikaları önemsiyoruz. Muğla’da eğer zeytinlik alanları keserek maden ocakları açıyorsanız, işçileşme yaratıyorsunuz, belki bir avuç insanı istihdam ediyorsunuz ama koca bir coğrafyayı, köylüleri, halkı gelir kaynaklarından koparıyorsunuz, çocukların geleceğini elinden alıyorsunuz. Sadece doğaya zarar vermek değil insanların refahıyla oynuyorsunuz, gelecekte üretemez bir şekilde kapitalizme bağlı hale getiriyorsunuz. Biz bu politikaların terk edilmesi gerektiğini düşünüyoruz” sözlerine yer verdi.
'Amaç temel ihtiyaçlara ulaşımı sağlamak'
İnşaatçı politikaların uzantısı olan madencilik politikalarına karşı halkın gelir kaynaklarını artırmak konusunda daha ekolojik ve sosyal refaha dayalı tercihler önerdiklerini belirten Serpil, “Yine kamu hizmetlerinin arttırılmasını, yaygınlaştırılmasını önemsiyoruz. Ya da dayanışma ekonomileriyle, halkın girişimleriyle oluşturulacak ekonomileri de destekleyebiliriz. Burada da temel aldığımız şey halkın sağlık, eğitim, barınma ve diğer temel ihtiyaçlarına ulaşmasını sağlamak” diye konuştu.
'Uluslararası sermayeye pazarlanan bir toplum modeli dayatılıyor’
Nitelikli, parasız, demokratik eğitimi sağlayacak politikalar geliştireceklerini vurgulayan Serpil, “Böylece işçileştirilen, sadece ucuza uluslararası sermayeye pazarlanan bir toplum hayali kuran ya da böyle bir toplumu dayatan politikalar yerine, nitelikli üretim yapabilecek kendi yaşamını kendi ayakları üzerinde durabilecek vasıflı insanların yaratılmasını sağlamak lazım. Sömürü sitemi yerine herkesin temel ihtiyaçlarına ücretsiz şekilde ulaşabileceği bir sistemi sağlamamız lazım” değerlendirmesi yaptı.
'Kamusal hizmetler sağlanmalı'
Olumlu görmedikleri mevcut anayasada bile sosyal devlet anlayışı ve temel hakların tanımlı olduğuna dikkt çeken Serpil, ancak sistemin sadece sermaye biriktirme hakkını temel aldığını sözlerine ekledi. Serpil şöyle devam etti: “Bunlar bizim temel haklarımız. Kamusal hizmetler sağlanmalı. Zaten ticarileşen eğitim sistemleri bizi buraya getirdi. Oysa daha önce eğitim sistemi ticari değildi, kamusal eğitim alanlarından da şikayet etiğimiz şeyler vardı ama bu eleştirileri de içerecek şekilde toplumun bütün bu temel ihtiyaçlara ücretsiz şekilde erişebilmesi sağlanabilmeli. Temel ihtiyaçları sağlayacak bir ekonomi modelinin hayata geçirilmesini istiyoruz.”
'Emekten sermayeye gelir transferi'
Halktan alan ve sermayeye veren bir gelir transferinin bulunduğunu ve ekonomistlerin darbe süreçlerinde böylesi bir transferin daha da hızlandığını ortaya koyduklarına değinen Serpil, “12 Eylül darbesine baktığımızda ekonomi transferinin çok boyutlandığını görüyoruz. Daha önceki oranlarla 12 Eylül faşizmi geldiği zamanki oranlar arasında 20-30 puan fark var. Aynı şekilde 15 temmuz 2015’de sermayenin aldığı payla ücretlinin aldığı pay giderek açılmış durumda. Yüzde 30’ların üzerinde bir pay alırken bütçede şu anda yüzde 25’lere düşmüş durumda. Bu gelir transferi, emekten sermayeye doğru oluyor. Bunun yolunu değiştirmek gerekiyor. Vergi sistemiyle eşit ve adil bir toplumu yaratabilmek gerekiyor” dedi.
‘Ekonomi katılımcı tarzla oluşturulacak’
Kara dayalı değil, halkın temel ihtiyaçlarının karşılanabileceği bir ekonomik modeli öncelemeyi hedeflediklerini dile getiren Serpil, “Eğitimin ve sağlığın güçlendirilerek üretimin ve tüketimin daha sağlıklı bir şekilde sağlanabileceği ekolojik, eşitlikçi ve kadın özgürlükçü bir toplum yapısı içinde ekonomiyi de katılımcı bir tarzda birlikte tartışarak oluşturmak istiyoruz. Bu temeller önemlidir ve bu temeller üzerinde tartışmalar yürütülmelidir” diye konuştu.