Kobanê Davası: Kürt sorunu böyle mi çözülecek!
- 17:24 6 Eylül 2022
- Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası'nda söz alan siyasetçiler, Kürt sorunun çözümünün önemine dikkat çekerken, tüm yaşananları dikkate alarak, "Böyle mi çözülecek" diye sordu.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 16’ncı duruşma periyodu, 6'ncı oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye devam ediyor.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına HDP’li milletvekillerinin yanı sıra çok sayıda avukat ile izleyici katılırken Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) bağlı Avukat Hakları Merkezi’nden (AHM) bir temsilci de gözlemci olarak yer aldı.
Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan oturumda ilk olarak söz alan Kürt siyasetçi Sibel Akdeniz, Kürtçe’nin Kirmançkî lehçesi ile hazırladığı savunmasının Türkçe yazılı tercümesini 9 Eylül Cuma günü mahkeme heyetine sunacağını belirtti.
Sonrasında mahkeme başkanı, iddia makamına mütalaanın hazır olup olmadığını sordu. 78 sayfa olduğu bildirilen mütalaanın dosyaya yazılı olarak sunulacağını bildiren mahkeme başkanı, mütalaanın siyasetçilerin bulunduğu infaz kurumlarına da müzekkere yazılarak ulaştırılmasına karar verdi.
‘Dönem değişince bu dava da bitecek’
Ardından söz alan HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız, dün duruşma salonu önünde dava avukatlarına yönelik polis saldırısını kınarken, bu saldırının Türkiye halklarına gerçekleştirilen saldırılardan bağımsız olmadığını ifade etti. Kobanê Davası’nın siyasi olduğunu vurgulayan Bülent, “Bu bir cinayet. Bu dava sırasında bize işkence yapıyorsunuz ancak siyasi dönem değişince bu dava da bitecek. Bunu mahkeme dahil herkes biliyor” diye belirtti. Yakın zamanda babasını kaybettiğini belirten Bülent, son anlarında onun yanında olamadığını söyledi ve mahkeme heyetine, “Yükünüz artıyor” dedi.
‘Kürt sorunu böyle çözülecek mi?’
Nazım Hikmet’in “Provokatör” şiirinde yer alan “Bu adam sattı arkadaşını; sattı altın bir tepside arkadaşının kanlı, kesik başını” dizelerini okuyan Bülent, gizli tanıkları “itirafçı” olarak tanımlarken, “HDP’yi kapatma davasıyla bu dava eş güdümlü gidiyor. Bu bir siyasi plan. Bu davayı dört beş tane itirafçı üzerine oturtmaya çalışıyorsunuz. Bu itirafçılara dayanarak siyasi ihtiyaçlara binaen bizi yargılamaya çalışıyorsunuz. Peki, Kürt sorunu itirafçılarla çözülecek mi? Böylesine büyük bir halk hareketinden bahsederken, buraya getirdiğiniz itirafçılarla sorunu nasıl çözeceksiniz? Tarih bu durumu Aziz Nesin’in trajikomik hikayeleri gibi yazacak” şeklinde konuştu.
Verilen aranın ardından Bülent yeniden söz aldı. Bülent şöyle devam etti: “Ruhen haksız ve zayıflar. Bu nedenle çok saldırıyorlar. Hrant Dink’i öldürdüklerinde ‘Hrant Türklüğü aşağıladı” dediler diyen, “Bu şekilde bir ortam oluşturdular ve lümpen bir çocuğa öldürttüler. Neden ona öldürttüler? Çünkü onlar maaşlı yurtseverlerdir. Kendileri yapamaz çünkü ellerindeki malı mülkü kaybetmekten korkarlar. Bu memlekette sözde bayrak düşmüşse elini ateşe sokarsın. Gidip 17 yaşındaki bir çocuğa bir Ermeni’yi öldürtmezsin. Bu mu yurtseverlik? Bayrağı Ogün Samast mı kaldıracak? İdlib’te Ruslar Türk askerlerini uçaklarla bombaladılar, hiç kimse bir şey yapamadı. Türk askeri orada radikal İslamcıları koruyordu. İşte bayrak o zaman düştü. Çin F-16 vermek istemiyor. Türkiye bunu alabilmek için aylardır uğraşıyor. Bayrak düştü. ABD Ticaret Bakanlığı Türkiye devletini bypass ediyor. TÜSİAD’a mesajlar gönderiyor. Bayrak orada da düştü. Bayrak, DAİŞ iki askeri canlı canlı yaktığında yine düştü. İngiltere ülkedeki çöplerini kamyonlarla Türkiye’ye gönderiyor. Bayrak bir kez daha düştü. Türk insanı en ucuz işçi olarak çalışıyor. Köle döneminde bile egemenlere daha pahalıya mal oluyordu işçiler. Bayrak işte böyle düştü. Türkiye, kara para aklama ve uyuşturucu merkezi oluyor. Sakarya-Düzce civarında bir sürü imalathane var. Dağıtım merkezi haline döndü ülke. Bayrak düştü.”
‘Bu dava siyasi kırım davası’
Ardından mahkeme başkanı, iddia makamının mütalaası ve bu celsede okunan belgelere dair siyasetçilere ve avukatlarına söz verdi. Söz alan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, davada yaşanan hukuka aykırılıkları defalarca dile getirdiklerini belirtirken, “Dosyanızda benimle ilgili bir AİHM kararı var. Orada da yargılananların siyasi saiklerle tutuklu bulunduğuna dair bir karar var. O nedenle davanın siyasi amaçlarını es geçerek tartışmak hukuku görmemek olur. Neden bu davayı biz Türkiye tarihinin önemli bir siyasi davası olarak görüyoruz? Osmanlı çökerken İttihatçıların iki ayrı kanadının çatışması, Cumhuriyet’in kurulmasıyla son bulmadı. Demokrat Parti ve CHP olarak ikiye ayırılan gelenek, dillendirilen devletin bekası gereği laik seküler Türkiye Cumhuriyet Devleti’ni, bütün kimlikleri inkâr ederek inşa etmeye karar verdiler. O günden bugüne baktığımızda bu davanın neden siyasi kırım davası olduğu daha iyi anlaşılır” dedi.
‘Anadolu coğrafyası medeniyetler bileşkesidir’
Kobanê Davası’nda yargılananların da resmî ideolojiye karşı gelen siyasetçiler olduğunu vurgulayan Selahattin, sonrasında şunları söyledi: “Resmi ideolojiye uymuyorsa sanatçı da olsa, siyasetçi de olsa terörist kabul ediliyor. Salonda bulunan asker, polis ve diğer kamu görevlilerinin bu resmî ideolojiye inandığını düşünüyorum. ‘Devletin bütünlüğünü nasıl koruyacağız’ diye düşünüyorlar. Kendilerini devlet yanlısı olarak tanımlıyorlar. Tarih 1925’ten 2022’ye aynı kodlarla devam ediyoruz ama yanılıyorsunuz. O yıllarda yapılan hatalar düzeltilebilir. Devlet parçalanmadan, ulus bütünlüğü bozulmadan yeni tanımlar oluşturulabilir. Anadolu ve Mezopotamya coğrafyası aynı zamanda Mısır gibi büyük bir medeniyet merkezi, İstanbul gibi medeniyet merkezi var. Dünyada bu tanımları doğuracak hiçbir kimse olmasa bile biz bu zenginliklerle ve deneyimlerle kendimiz üretebiliriz. Dinlerin bize kazandırdığı muazzam birikimler var. Ayrıca yaşadığımız savaşlar, soykırımlar var. Kürt isyanları var. Buradan çıkarmamız gereken dersler var. Anadolu coğrafyası halklar ve medeniyetler bileşkesidir. Çok sayıda kültür vardır. Bunlar yok etmek veya tekleştirmek mümkün değildir.”
Çözüm için öcalan yetkilidir
Cumhuriyet’în kuruluş felsefesi, Kürtleri, Alevileri ve Çerkesleri savaşa dahil edebilmek için çoğulcu söylemlere yer vermiştir. Anadolu halkları da bu savaşta katkı sağlamıştır. Kürdistan’ın güney bölgesi Misak-ı Milli sınırları içerisinde tartışılıyordu ama Lozan ve 1924 Anayasası’nda bu iş bozuldu ve Türkleştirmenin resmi ideolojisi ortaya konuldu. Sene 2022’de savcı önümüze bir mütalaa koymuş. Mütalaanın temelinde Kürt sorunu, Kürtçe konuşma ve Kürtlükle ilgili meseleler. Herkes ders çıkarmalı. Yüz yıldır birbirimize çektirdiğimiz acılara son vermemiz lazım. 2012 sonu 2013 başındaki Çözüm Süreci’nde özgürlüklüklerle ve kansız bir çözüm talebi yükselmişti. Çözüm süreci Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin ayakları üzerine oturtulması isteğidir. Türkiye Devleti, kendi Kürt halkına dürüst ve eşit davransın ki Kürt de devletine taş atmasın istiyorduk. İşin emperyalizm boyutu da var. Emperyalizm Kürt Türk’ü vurmuş Türk Kürt’ü vurmuş buna bakmaz, rantına büyümesine bakar. Bu sorunun çözülmesinde sen ya da ben zarar görmeyiz. Emperyalizm zarar görür. Bu nedenle bu mesele aynı zamanda bir sınıf meselesidir. Çözmek için birilerinin cesaretli davranması gerekir. Özgürlüğünden feragat etmesi gerekecek. Korkak ve kaypak siyasetçilerle bu iş yürümez. Bize fedai siyasetçiler lazım. Terörist yaftası yemeyi göze almanız lazım. Çözüm için Abdullah Öcalan yetkilidir. Türkiye Cumhuriyeti demokrasi karşılığında Öcalan ile görüşmelidir. PKK’ye özgürlük ve demokrasi vadetmeli, başka bir şey değil.”
Selahattin, son olarak tüm siyasetçilerin tahliyesini talep etti. Duruşma devam ediyor.