Yeniden bakmak

  • 09:10 5 Eylül 2022
  • Kadının Kaleminden
 
“Hayallerimizi dizilerde gördüğümüz görüntülerle örmemeliyiz. Aşkı dizilerdeki gibi yaşamamalı, hakkımızı dizilerde gördüğümüz gibi silahla elde etmeye öykünmemeliyiz. Tam tersine ezber bozan, ses çıkaran sorgulayan bireyler olmalı ve çocuklarımıza ses olmalıyız.”
 
Deniz Yalçın
 
İnsan, farkında ya da değil, bütünün bir parçasıdır. Çoğunluğa uymaya meyilli. Toplumsallığın yönetimini, uygulanan algı politikalarıyla değiştirmeyi, belirlemeyi başarmış bir mekanizma da var…
 
Algı; anlamak, bilmek, görmekten ziyade düşünmeye, farklı açıdan bakmaya, empati kurmaya, farklı olanı kabul etmeye kapalı.
 
İnsanların algısı farklı olan her şeye kapalı. Kamusal alanda görünür olmanın büsbütün zorlaştırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Görüyoruz ki, anlamak, anlaşılmak görünür olabilmenin baş koşulu. Neyi nasıl göreceğini, nasıl anlayacağını, belirleyen bir şey… İnsanın en temel ihtiyaçlarına müdahale eden; yeme, içme, barınma kadar basit olan bu gereksinimlerin bile algı müdahaleleri ile değiştirildiğini görüyoruz…
 
Farkına varmadan tek tipleştirildiğimiz bir yerde farklı düşüncelerimizin ortaya çıkmasını bekleyemeyiz.
 
Hayallerimizi dizilerde gördüğümüz görüntülerle örmemeliyiz. Aşkı dizilerdeki gibi yaşamamalı, hakkımızı dizilerde gördüğümüz gibi güya sokak çocuğu gibi görünen ama aslında olmayan çocuklar gibi silahla elde etmeye öykünmemeliyiz. Evin sakin, uslu tonton nineleri ve dedeleri ideal anne babaları olmamalıyız. Tam tersine ezber bozan, ses çıkaran sorgulayan bireyler olmalı ve çocuklarımıza ses olmalıyız.
 
Çocuklarımızın hepsini çok sevmeliyiz. Hem de hiç ayırt etmeden… Huysuzu, huylusu, şirini, hareketlisi, sakini diye tanımlamadan… Hayvanları çok sevmeliyiz… Evlisi, evsizi, yabanisi, sürüngeni, tüylüsü, tüysüzü, uçanı, yüzeni… Börtü böceği çok sevmeliyiz… Ağacı çok ama çok sevmeliyiz… Meyve vereni, vermeyi, çiçek açanı, açmayanı, kuru dallı olanı, olmayanı… Otunu, gülünü, dikenini, kuruyan yaprağını çok sevmeliyiz.
 
Velhasıl, insanı çok sevmeliyiz, huysuzunu, güler yüzlüsünü, ağlayanını, bağıranını, eğlenenini, dans edenini, hayıflananı, korkanını, ürkenini, gencini, yaşlısını çok sevmeliyiz…
 
Sevmek bir bütün olduğunda, yanına umudu da eklediğinde sevgi çözecek; bu bizi bizden ayıran farklılıklarımızla bir bütün olduğumuzu unutturan mekanizmayı yok edecek. 
 
Toplum bireylerden oluşur. Bireyin huzuru toplumu belirler. Toplumsal huzur olmalı ki, kişi kendin güvende hissetsin. Temel ihtiyaçları karşılansın ki, yarının kaygısını gütmesin, aklı açık, zihni parlak olsun ve gelecek için içi umut dolu olsun. Geleceğimiz için bugünden harekete geçmeli ve mevcut mekanizmaları tümden silen örüntülerle kuşanmalıyız. Haydi yarın sorgulamaya ve ne olduğuna yeniden bakmaya var mısın?