İHD’den 1 Eylül açıklaması: 7 yılda 1 bin 71 sivil yaşamını yitirdi
- 15:25 1 Eylül 2022
- Güncel
ANKARA - İHD Ankara Şubesi’nin 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle “2015-2021” yıllarını kapsayan 7 yıllık bilançonun yer aldığı verilerine göre, söz konusu süreçte 1 bin 71 sivil yaşamını yitirdi. 40 yıllık çatışmanın toplam maliyetinin ise 4 trilyon dolar olduğu kaydedildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında şube binalarında basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantının gerçekleştirildiği salona “Barış hakkını savunuyoruz” pankartı asılırken, açıklamaya İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İHD’li yöneticiler ve üyeler katıldı.
‘Barışı savunmak haktır’
Açıklamada söz alan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, 1 Eylül Dünya Barış Günü tarihçesini anlatarak sözlerine başladı. İHD savunucuları olarak, Türkiye’nin kendi barışını sağlaması için mücadele ettiklerini belirten Öztürk, barışı savunmanın bir hak olduğunu söyledi.
‘Çoğulculuk demokrasinin temelidir’
Ardından Nilay Nayman basın metnini okudu. Türkiye’nin etnik, dilsel, dinsel ve kültürel özellikleri bakımından çoğulcu bir dokuya sahip olduğuna vurgu yapan Nilay, çoğulculuğun aynı zamanda demokrasinin de temeli olduğunu kaydetti. Nilay, “Çoğulculuk aynı zamanda demokrasinin de temelidir. İHD demokrasi ile insan hakları arasında koparılamaz bir bağ bulunduğu düşüncesindedir. O nedenledir ki, İHD Türkiye’nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğunun altını çizmiş ve bu temel sorununun en önemli halkasının da Kürt sorunu olduğu tespitinde bulunmuş, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı taleplerinin karşılanması gerektiğini her zaman ifade etmiştir” diye belirtti.
Kürt sorunu vurgusu
“Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi sorununu çözebilmesi için yeni barış sürecine ve böylelikle çatışma çözümüne ihtiyacı vardır” diyen Nilay, şöyle devam etti: “Türkiye, Kürt sorunu gibi temel sorunlarını diyalog ve müzakereye dayalı çatışma çözüm yöntemleri kullanarak çözememiş bir ülkedir. Bu nedenle silahlı çatışmalar ülke içi ve ülke dışında devam etmektedir. Derneğimizin, 2015-2021 yıllarını kapsayan 7 yıllık bilançosunda Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve yeniden başlayan silahlı çatışmalar nedeni ile yaşamını yitirenler ile ilgili oldukça ağır bir bilanço mevcuttur. Buna göre, silahlı çatışmalar nedeni ile çatışma bölgesinde sivillerden 92 ölü, 302 yaralı, asker/polis/koruculardan 1 bin 391 ölü, 2 bin 765 yaralı, silahlı militanlardan 2 bin 874 ölü, 196 yaralı bulunmaktadır. Bunların dışında yargısız infazlarda öldürülen sivillerden 1 bin 071 ölü, 1 bin 282 yaralı, saldırıya uğrayanlardan 210 ölü, 1 bin 476 yaralı bulunmaktadır.
Yasa dışı örgüt saldırılarında ise 526 ölü, 2 bin 786 yaralı bulunmaktadır. Toplamda ise 6 bin 164 ölü, 8 bin 807 yaralı bulunmaktadır. Bu bilançoya Suriye ve Irak’ta (2020-2021 hariç) silahlı çatışmalar ve sınır ötesi askeri operasyonlarda yaşamlarını yitirenler dâhil değildir. Milli Savunma bakanının açıkladığı bilanço ise durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koymaktadır. Açıklanan rakamlar orta büyüklükte bir savaş bilançosudur.”
‘40 yıllık çatışmanın toplam maliyeti 4 trilyon’
Çatışma ve savaş ortamı ile birlikte genel baskı ortamında şiddetin öne çıktığını ve bununla beraber nefret saldırılarında artış yaşandığını ifade eden Nilay “Nefret saikı ile artan ırkçı saldırılarda ise yükseliş eğilimi devam etmektedir. Bu ortam asgari insani ve ahlaki kuralların işletilmesini rafa kaldırmış, mezarlıklara yapılan saldırılar artmış, insan cenazelerinin (en son Hakan Arslan’ın cenazesi) torbalarda ailelerine teslim edilmesi hukuksuzluğun yanı sıra vicdanları yaralamış, toplumsal barışa zarar vermiştir. Bu sürecin ekonomiye verdiği telafi edilemez ağır kayıplar mevcuttur. Denilebilir ki sürekli bir ekonomik kriz hali oluşmuştur. Akademisyen İzzet Akyol’un, DPI için yazdığı raporda 40 yıllık çatışmanın toplam maliyetinin yaklaşık 4 trilyon ABD doları olduğu gerçeği çatışmanın devamının ekonomik yıkımla sonuçlanacağını göstermektedir. Kürt sorununda çözümsüzlük, Türkiye’yi rejim değişikliğine getirmiş ve otoriter bir yönetim anlayışının yarattığı sürekli bir baskı ortamı oluşturmuştur” ifadelerini kullandı.
‘Adalete olan güven duygusu temelden sarsılmıştır’
Tutsak yakınlarının tuttuğu Adalet Nöbeti’ne değinen Nilay, süregelen silahlı çatışma ortamının ve otoriterleşmenin toplumsal barışa zarar verdiğini dile getirdi. Nilay, “Cumartesi Annelerinin/kayıp yakınlarının/insan hakları savunucularının hakikat ve adalet arayışı yasaklarla engellenmiş, Şenyaşar ailesinin adalet direnişi sürecinde görüldüğü gibi her alanda adalet arayışları inadına yaygınlaşmıştır. Buna karşın yargının araçsallaşması adalete olan güven duygusunu temelden sarsmıştır. Bütün bu olumsuzluklardan kurtulmamız barışla mümkündür” ifadelerini kullandı.
‘Nasıl bir barış istiyoruz?’
Nilay, Kürt sorununun inkârından vazgeçilirse yaşanılacak olumlu gelişmeleri şöyle aktardı: “Kalıcı bir çatışmasızlık için çatışmanın tarafları sorumluluk alacaklardır. İmralı Hapishanesinde tutulan Abdullah Öcalan ve arkadaşları üzerindeki tecrit ve izolasyona son verilecek, aileleri ve avukatları ile görüşmeleri sağlanacaktır. Hapishanelerdeki hasta mahpuslar ile tüm siyasi mahpuslar serbest bırakılacaktır. Siyasi ve toplumsal muhalefet üzerindeki her türden baskı ortadan kaldırılacak, İfade, örgütlenme ve toplanma hakkının önündeki engeller kaldırılacaktır. HDP’nin siyaset yapma hakkına saygı duyulacak, kapatma davasından vazgeçilecektir. Kayyımlar geri alınacak, seçilen belediye eş başkanları ve diğer seçilmişler serbest bırakılarak görevlerine iade edilecektir. Sonra sorunun tarafları diyalog kuracak ve tartışacaklar. Nasıl bir barış istiyoruz? Nasıl bir çözüm istiyoruz? Sonra da müzakere ile uzlaşı yolu bulacaklar. Bu süreçlere siyasal ve toplumsal kesimlerin katılması sağlanacaktır. Bu süreçlerin yasal güvencesi oluşturulacak, nihayetinde ise anlaşma ile anayasal ve yasal çözümler bulunacaktır. Türkiye’nin siyasi partileri ve toplumsal muhalefeti barışa odaklandığı taktirde kesinlikle yeni bir barış sürecinin önünün açılacağı düşüncesindeyiz. Çünkü hepimizin barışa ihtiyacı vardır.”