Torbadaki kemiğin fotoğrafı: Mücadele etmeseydim binaların altında kalacaktı
- 09:08 1 Eylül 2022
- Güncel
Zelal Tunç
ERZURUM - 7 yıllık mücadelesinin ardından oğlu Hakan Arslan’ın Diyarbakır Adliyesi’nde “adli emanet” olarak teslim edildiği babası Ali Rıza Arslan, oğlunun kemikleri için “Onun bir parmağına razıydım” ifadelerini kullanırken, annesi Melike Arslan “ Oğlumu 7 yıl sonra babasının kucağında bir çuvalda gördüm” sözleriyle tepki gösterdi.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürecinde yaşanan çatışmalarda hayatını kaybeden Hakan Arslan’ın cenazesi 7 yıl sonra bir torba içinde ailesine teslim edildi. Hakan’ın babası Ali Rıza Arslan’ın oğluna ait cenazeyi bir torbada alması Türkiye ve dünya kamuoyunda büyük tepkilere neden olurken bu muamelenin “insanlık ayıbı” olduğu dillendirildi. Tepkiler devam ederken, Hakan’ın ailesinin çocukların cenazesini almak için verdiği mücadele sonucunda cenaze doğduğu Karayazı ilçesine bağlı Çavuşköy’e getirildi. Özyönetim direnişleri ardından Sur ilçesi başta olmak üzere Cizre, Silopi, Yüksekova, Nusaybin’de çocuklarının kemiklerine dahi ulaşamayan yüzlerce aile ise hala bekliyor.
Hakan Arslan kimdir?
Erzurum’un Karayazı ilçesine bağlı Çavuşköy’de 1993 yılında tarım ve hayvancılıkla uğraşan 6 çocuklu bir ailenin, dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelen Hakan, sakinliği ve çalışkanlığıyla bilinir. Askerlik yaptıktan sonra İstanbul’da inşaatta çalışan abilerinin yanında çalışan Hakan, bu sırada eşitsiz koşullarda emek sömürüsünü derinden hisseder. Bu durum Kürt kimliğinden kaynaklı ötekileştirilme ile baskıyı ağır bir şekilde yaşayan Hakan’ı sorgulamaya sürükler.
2013-2015 yılları arasında "çözüm süreci" olarak tariflenen sürecin AKP iktidarı tarafından bitirilmesinin ardından hızla ilerleyen baskı ortamı çok zaman geçmeden çatışmalı sürece evrilir. 2015 tarihinde özyönetim ilan edilen Sur, Cizre, Nusaybin, Yüksekova, Silopi ilçelerinde çatışmalar başlar. Ablukalarda Sur direnişine katılan ve çıkan çatışmada henüz 22 yaşında olan Hakan da yaşamını yitirir.
Onlarca kez Diyarbakır’ın yolunu tuttu
2016 tarihinde oğlunun yaşamını yitirdiğini duyması ardından Diyarbakır’a giden Hakan’ın babası Ali Rıza Arslan, DNA örneği verir ve ardından onlarca kez Diyarbakır’ın yolunu tutar, ancak birçok aile gibi cenazeyi alamaz. Katolik Kilisesi ve Hasırlı Mescidi arasındaki alanda kazı çalışması yürüten ekiplerin, 7 Şubat 2021’de toprağa gömülü kemiklerle karşılaşmasının duyulması ardından Adli Tıp Kurumu morguna kaldırılan kemiklerin, Hasırlı Camii’nin yanına defnedildiği yönünde bilgiler bulunan Hakan Arslan'a ait olabileceği belirtilir. Restorasyonlarda insan kemiklerinin çıktığı haberini duyunca tekrar harekete geçen Ali Rıza, yine tekrar Diyarbakır'ın yolunu tutar ancak cenazeyi yine alamaz.
‘Oğlumu televizyonda babasının taşıdığı çuvalda gördüm’
Diyarbakır Adliyesi’nden 29 Ağustos tarihinde bir torba içinde çocuğunun kemiklerini alan Ali Rıza Arslan’ın torbayı kucaklayarak çıktığı görüntüler kamuoyunda büyük tepkilere neden oldu ve Kürtlerin bugüne dek yaşadıklarına bir fotoğraf karesi daha eklendi. Televizyonda Ali Rıza’yı kucağında bir torbayla gören Hakan’ın annesi Melike Arslan duygularını şöyle ifade etti: “Oğlumun şehit olduğunu duyduktan sonra defalarca savcılığa, emniyete başvurarak, oğlumun cenazesini almaya çalıştık. Üzerinden 7 yıl geçti. 7 yıldır cenazesini almaya çalıştığım oğlumu televizyonda babasının taşıdığı bir çuvalda gördüm. 7 yıldır oğlumu aradığım acı bir tarafa, cenazesinin bir torbaya konularak babasının kucağına verilmesinin acısı bir tarafa. Bu kadar yıldır biriktirdiğim acı bu görüntüyle daha da derinleşti.”
Baskı bitmedi
Hakan’ın Diyarbakır’da olduğundan dahi haberlerinin olmadığını söyleyen Melike, o sırada sık sık jandarmanın evlerine geldiğini “Oğlunuz yaşıyor. Gidin bulun” şeklinde baskılara maruz kaldığını kaydetti. Bu sözlere karşı jandarmaya “ Yaşadığını biliyorsanız, gidin siz getirin” sözleriyle tepki gösterdiğini aktaran Melike, maruz kaldığı acıya karşılık “Allah hakkımızı onlara bırakmasın” dedi.
Tüm annelere çağrı: Çocuğunuzu arayın
Henüz çocuğunun kemiklerini dahi alamayan binlerce aileye çağrıda bulunan Melike, şunları söyledi: “Ben yıllardır oğlumu arıyordum. Oğluma ait şuanda bir avuç toprak var. O bir avuç toprak için de olsa, anneler mücadele etmeli. Ne olursa olsun çocuğunu bulmalı.”
Pes etmedi
DNA eşleşmesi sonrasında ilçede askerlerce çağırıldığını söyleyen Ali Rıza Arslan ise, “Askerler cenazeye kiminle gideceğimi sordu, arabamla gideceğimi söyleyince plakamı aldılar. Araç güzergâhımı aldılar. Cenazeyi almaya gitmeden önce, karakola uğramam gerektiğini söylediler. Karakola tekrar gidince bana ‘Mezarı kazın, biz gidip görelim’ dediler. Köyde mezarını kazdık, askerler kazdığımız mezarı fotoğrafladı” diye konuştu.
‘Oğlumu 7 yıl sonra bir kutuda aldım’
Diyarbakır Adliyesi’nden telefonla çağırıldığını kaydeden Ali Rıza, “Cenazemizin adli tıpta veya morgda olduğunu sanıyordum. İşlemler bittikten sonra adliye binası içinde ‘adli emanetlerin’ bulunduğu bölüme gittim. Kâğıtları imzaladım. Cenazeyi göreceğim dedim, cenazeyi taşıyıp getirdiler. Baktım cenaze küçük bir kutuda, görevli ‘İçinde CD var almam lazım’ dedi. Kutunun ağzını açtım, kemikleri görünce dünyam karardı. Hiçbir şey görmedim. 22 yaşındaki oğlumu 7 yıl sonra bir kutuda aldım, torbayla çıkınca ne olduğumu hatırlamıyorum” dedi.
‘Oğlumun parmağına dahi razıydım’
Kendilerine tabut bile verilmediğini söyleyen Ali Rıza, “ Kutuyla verdiler oğlumu. Ben oğlumun parmağının verilmesine bile razıydım o yüzden bir şey demeden çıktım. Böyle olmaması gerekiyordu, tabutta vermeleri gerekiyorlardı. İstanbul’dan nasıl getirildiyse öyle verdiler. Benim de yapabileceğim bir şey yoktu” ifadelerini kullandı.
‘Mücadele etmeseydim binaların altında kalacaktı’
Birçok ailenin hala cenazelerini aradığını, ancak cenazeleri vermeyerek işkencenin sürdürüldüğünü söyleyen Ali Rıza, şunları dile getirdi: “Birçok arkadaşımıza cenazeler verilmedi. Bazılarına sadece el, bazılarına sadece ayak verdiler. 7 yıldır büyük bir mücadele verdim. Benim gibi aileler mücadeleyi terk etmemeliler. Umarım kendi çocuklarını sağ bulurlar. Ben gidip DNA örneğini vermeseydim, arkasına düşmeseydim nasıl vereceklerdi bana, kim verecekti oğlumu? 2 kere DNA vermeseydim, bana vermeyeceklerdi, atacaklardı. Birçok cenaze Sur’da ki inşaatların arasında kayboldu, bazıları binaların altında kaldı. Ben de binaların altında kalmasından korkuyordum. Binanın altında kalsa bulamam diyordum. Kaç kere dua ettim ‘Allah’ım bulmadan canımı almaya’ diye.”
‘Tüm baroların suç duyurusunda bulunması gerekiyor’
Yaşanan süreçle ilgili Diyarbakır Barosu’nun suç duyurusunda bulunduğunu ifade eden Ali Rıza, son olarak şöyle seslendi: “Diğer barolarında suç duyurusunda bulunması gerekiyordu. Ne olursa olsun o bir insan.”