Afganistan’ın devrimci kadınları geri adım atmıyor

  • 09:02 30 Ağustos 2022
  • Dünya
Melek Avcı
 
HABER MERKEZİ - RAWA üyesi Salma, Türkiye’nin Taliban’ın iktidara gelmesinde rol oynadığını belirterek, “Hem kültürel hem de dini olarak birbirine sıkı sıkıya bağlı bir şekilde, ülkenin her yerinde kendi çıkarları doğrultusunda kurumlar ve işletmeler açtı. Öyle ki, Kürtlere karşı IŞİD çetelerini kullanmaktan bile geri durmadılar” dedi. 
 
Taliban'ın 20 yıl aradan sonra geçtiğimiz yıl Afganistan’ın başkenti Kabil'i ele geçirmesiyle birlikte kadınlar kamusal alanın dışına itilerek evlere hapsedildi. Eğitim, çalışma ve sokağa çıkma hakları elinden alınan, burka giymeye zorlanan kadınlar, özgürlüklerini gasp eden bir dizi sınırlamaya maruz kaldı. ABD’nin 20 yıllık işgalinin bitmesiyle, köktendincilerin yönetiminde kadınların durumu daha da ağırlaştı. Özgürlükleri için mücadele eden kadınlara yönelik şiddet ve cezalar da arttı. 
 
Diğer taraftan ise ekonomik çöküşün baş gösterdiği ülkede, Taliban'ın hedefinde olanlar ve ülkeden ayrılmak isteyen binlerce kişi göç yoluna düştü. Ekonomik, politik ve sosyal nedenlerden dolayı yaşanan göç ise halen devam ediyor. Ülkede Taliban’ın uygulamalarından fazla etkilenen kesimi ise kadınlar oluşturuyor. Kadınlar geçmişten bugüne mücadele deneyimi ile birlikte Taliban’ın “yok etme” politikasına karşı her alanda mücadelesini yürütüyor.  
 
Meena Keshwar Kamal tarafından, 1977’de kurulan Afganistan Devrimci Kadınlar Birliği (RAWA), kuruluşundan bu yana ülkedeki kadın mücadelesinde önemli bir rol üstlendi. Kadın mücadelesini örgütleyerek, gizli okullarda eğitimler vererek ABD işgaline ve Taliban rejimine karşı direniş gösterdi. 
 
‘Türkiye Taliban’ın iktidara gelmesinde rol oynadı’
 
Taliban’ın iktidara gelişini, kadınların durumunu ve uluslararası zeminde nasıl karşılandıklarını RAWA üyesi Salma ile konuştuk. 
 
“Kadınların topuklu ayakkabı giymeleri, makyaj yapmaları ve hatta parfüm kullanmaları yasak çünkü Taliban’a göre bunların hepsi erkekleri "çekmek" ve onları İslam'ın kutsal yolundan saptırmak için "baştan çıkarma" olarak kabul ediliyor.”
 
* Taliban Kabil’i ele geçirdiğinden bu yana ülkede kadınlar ve kız çocuklarının haklarıyla ilgili medyadan birçok şey okuduk. Taliban geldikten sonra kadınların hayatı nasıl değişti?
 
Gerçekler maalesef medyada okuduklarınızdan çok daha karanlık ve acı verici. ABD’nin 20 yıllık işgali ve köktendincilerin mafya yönetiminde kadınların durumu felaketti. Büyük şehirlerde, kadınlar ve kız çocukları için sınırlı ve sahte bir özgürlük vardı fakat yine de Afgan kadınlar okula gidip iş sahibi olarak daha parlak bir gelecek için uğraşıyordu. Hatta aşırı muhafazakâr ve kadın düşmanı bu toplumda tamamen kadınların yönettiği küçük işletmeler bile vardı. Ne yazık ki, Taliban iktidara geldiğinde kadınların tüm başarıları ve hayalleri birkaç saat içinde yıkıldı. Kız çocuklarının gittiği okullar kapatıldı, üniversitelere kadınların girişi yasaklandı, tüm kadınlar evlere hapsedildi ve devlet kurumları dâhil her yerde kadınlara burka ya da abaya giyme dayatıldı. İktidarlarının ilk günlerinde, Kadın İşleri Bakanlığını, kadınlara seyahat ve bir dizi kısıtlama getiren kötü şöhretl Fazileti Teşvik ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanlığı ile değiştirdiler. Kadınlar özgürlükleri için mücadele ettikleri barışçıl protestolarda dövüldü ve kaçırıldı. Aylarca süren bu çatışmalardan ve huzursuzluk ortamından sonra kız çocuklarının altıncı sınıftan sonra okula gitmeleri de yasaklandı.
 
Bugüne geldiğimizde kadınlar yanlarında mahrem bir erkek olmadan hiçbir yere gidemiyor, tek başlarına dışarı çıkan kadınlar ve arabalarına bindikleri taksiciler şiddete ve ağır cezalara maruz kalıyor. Kadınların topuklu ayakkabı giymeleri, makyaj yapmaları ve hatta parfüm kullanmaları yasak çünkü Taliban’a göre bunların hepsi erkekleri "çekmek" ve onları İslam'ın kutsal yolundan saptırmak için "baştan çıkarma" olarak kabul ediliyor. Diğer taraftan ekonomik krizin ülkeyi sarması ve milyonları açlığa sürüklemesi nedeniyle birçok kadın işini kaybetti.
 
*20 yıl önce kurduğunuz yer altı okullarına kadınlar Taliban’a fark ettirmeden güvenle ulaşabiliyor mu? Bu dersler sadece bilim temelli mi yoksa kadınları ideolojik olarak da eğitiyor mu?
 
Afganistan'ın bazı bölgelerinde, Kabil, Farah, Herat, Mazar, Celalabad gibi yer altı okulları kurmaya çalıştık. Bu okulları çok dikkat çekmemek için halkın yaşadığı normal evlerin küçük odalarını sınıflara çevirerek yaptık. Desteği ve yardımları ise çok önemli rolleri olan güvenilir, yerel destekçilerimiz üzerinden güvenliği sağlayarak yapıyoruz.  Okullarda, fen dersleri de dâhil olmak üzere hem okul dersleri hem de üniversite giriş sınavına hazırlık eğitimleri sunuyoruz. Fakat biz üniversite hazırlık dersleri versek de Taliban kadınların sınava girmesini yasaklayarak daha iyi bir gelecek hayal eden binlerce genç kadının umutlarını yıktı. Bu derslerin yanında elbette ideolojik dersler de veriyoruz, ancak bunu genellikle öngörülemeyen herhangi bir tehlikeyi veya tehdidi önleyebilmek için, aramızda çok yüksek düzeyde bir güven geliştirdikten ve her öğrenciyi kontrol ettikten sonra yapıyoruz.
 
“Bir annenin, daha büyük ve sağlıklı olan çocuklarını besleyebilmek için 6 aylık bebeğini 55 dolara satmak zorunda olmasına tanık olduk.”
 
*Ailelerin, diğer aile bireylerini beslemek için çocuklarını satmak veya onları evlendirmek zorunda kaldıkları konuşuluyor, bu doğru mu, buna açıklık getirir misiniz?
 
Evet, doğru, aslında durum, medyanın çizdiği tablodan çok daha kötü ve bu sadece buzdağının görünen kısmı. Bu tür rapor edilmeyen, on binlerce vaka mevcut çünkü çoğu zaman satıcılar (baba ve alıcı kişi) iyi bir fiyat üzerinden anlaşıyor ve bunu çok gizli bir şekilde yürütüyorlar. Üstelik bu yeni bir şey değil ve ABD’nin 20 yıllık işgali sırasında da yaşanıyordu. Bunlarla ilgili birçok vaka ve raporda söz konusu.
 
Örneğin, bir üyemiz, Herat'ta altı çocuklu bir annenin, daha büyük ve sağlıklı olan çocuklarını besleyebilmek için 6 aylık bebeğini sattığına tanık oldu. Anne kızı için ilk başta 100 dolar istedi ve üyemiz susup üzülünce, anne hiç duraksamadan hızlıca fiyatı 55 dolara indirdi. Bu durum annenin ne kadar çaresiz ve umutsuz olduğunu gösterdi bize.
 
“Avrupa, hızla düşen nüfuslarından dolayı göçü her zaman bir iş gücü ve insan emeği kaynağı olarak gördü. Bugün, Ukraynalı mülteciler ve diğer mülteciler arasındaki bariz ayrımcılığa tanık oluyoruz. Kadınlarımız, yardım için dünyanın dört bir yanına yalvaran mektuplar gönderiyor. Ülkedeki kadınların çoğu temel ihtiyaçlara dahi ulaşamazken, bırakın ülkeyi terk etmeyi küçük köylerden ayrılmayı bile hayal edemiyorlar”
 
* Taliban tarafında olmak istemeyenlerin göç ettiklerine dair veriler söz konusu, fakat Avrupa’nın mültecilerle ilgili politikaları ortada. Kadınlar daha iyi bir yaşam için bu zorunlu göçe dâhil oluyorlar mı?
 
Söz Avrupa’nın göçmenlerle ilgili politikalarına gelmişken, Afganistan, Suriye, Libya ve diğer yoksul Afrika ülkelerinden gelen göçmenler söz konusu olduğunda, Avrupa’nın politikaları her zaman ayrımcı olmuştur. Hızla düşen nüfuslarından dolayı göçü her zaman bir iş gücü ve insan emeği kaynağı olarak gördüler. Bugün Ukraynalı mülteciler ve diğer mülteciler arasındaki bariz ayrımcılığa tanık oluyoruz hatta öyle ki on binlerce Afgan’ın, Ukraynalılara hizmet etmek için bekletildiği durumlar var.
 
2020’de UNAMA Başkanı Deborah Lyons, Afganistan’ı, “dünyada kadın ve çocuk olmanın en kötü olduğu yerlerden biri” olarak nitelendirdi. Şimdi kadınların durumu daha da kötüleşti ve zorunlu göç tüm zamanların en yüksek seviyesinde. Önceden de insanlar para kazanmak veya güvensizlik nedeniyle Pakistan ve İran'a göç ediyordu ama bunlar genellikle Afganistan’daki ailelilerine para göndermek için ufak tefek işlere giden erkeklerdi. Şimdi ise beyin göçü yaşıyoruz. ABD ve müttefiklerinin sözde kurtarma uçuşları sırasında, aralarında kadınların da bulunduğu birçok eğitimli, yetenekli ve aydın insanımız ülkeyi terk etti.
 
Açıkça görülüyor ki, bu zorunlu göçe kadınlar da dâhil ve genç kadın ve kız çocuklarının çoğu Afganistan'dan ayrılmak istiyor fakat çok küçük bir kısmı gidebiliyor. Ayrılamayanlar ise dünyanın dört bir yanındaki insanlara, kuruluşlara ve hükümetlere kaçmalarına yardım etmeleri için yalvaran mektuplar gönderiyor. Ülkedeki kadınların çoğu temel ihtiyaçlara dahi ulaşamıyor, bu yüzden bırakın ülkeyi terk etmeyi küçük köylerden ayrılmayı bile hayal edemiyorlar. Toplumun onlara biçtiği çocuk doğurma ve ev işçiliği rolü içinde şiddet ve adaletsizlik cehenneminde yanmaya devam ediyorlar. Önceden, bazı sivil toplum kuruluşlarında ve bakanlıklarda, aile içi şiddet, taciz ve boşanma durumlarında hukuki ve psikolojik yardım alabilecekleri küçük birimler vardı. Şimdi Taliban, bu ve benzeri her türlü faaliyeti ve projeyi yasakladı, güvenli sığınma evlerinde yaşayan kadınlara baskınlar ve işkenceler yaptı.
 
“Türkiye, her zaman Afgan siyasetinde çok hain bir rol oynadı. Pakistan ve İran'dan sonra, Taliban'ın iktidara gelmesinde etkili oldu ve bir NATO üyesi olarak, sadece İslami köktenciliği destekleyip besledi. Hem kültürel hem de dini olarak birbirine sıkı sıkıya bağlı bir şekilde, ülkenin her yerinde kendi çıkarları doğrultusunda kurumlar ve işletmeler açtı. Öyle ki, Kürtlere karşı İŞİD çetelerini kullanmaktan bile geri durmadılar.”
 
*ABD (NATO) güçleri Afganistan halkını Taliban’ın kaderine terk etti ve birçok ülke Taliban’la görüşmeye başladı hatta geçtiğimiz yıl Ekim ayında bir heyet Türkiye’yi ziyaret etti. Türkiye’nin ve diğer ülkelerin Taliban’a karşı bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kendinizi bu mücadelede uluslararası zeminde ‘yalnız bırakılmış’ hissediyor musunuz?
 
Türkiye her zaman, özellikle son 20 yılda, Afgan siyasetinde çok hain bir rol oynadı. Pakistan ve İran'dan sonra, Taliban'ın iktidara gelmesinde etkili oldu ve bir NATO üyesi olarak, sadece İslami köktenciliği destekleyip besledi. Hem kültürel hem de dini olarak birbirine sıkı sıkıya bağlı bir şekilde, ülkenin her yerinde kendi çıkarları için okullar, STK'lar, hayır kurumları ve işletmeler açtılar. Şirketlerini, medyalarını ve siyasi faaliyetlerini finanse ederek Abdul Rashid Dostum'u (Afganistan’ın Eski Başkan Yardımcısı) desteklediler. Böylece, başta Kuzey İttifakı olmak üzere tüm Jehadi (Cihatçı) köktenciler ve suçlular için bir sığınak sağladılar ve sağlamaya devam ediyorlar. Yakın zamanda Türkiye’de, tüm bu suçlu eski hükümet yetkilileri tarafından bir toplantı yapıldı ve Türk hükümetinin desteği olmasaydı bu mümkün olmazdı.
 
Bize göre Erdoğan, Kürt özgürlük savaşçılarına karşı IŞİD’i kullanan ve Türkiye'deki tüm ilerici, demokratik ve laik örgüt ve hareketleri bastırmaya çalışan bir faşist. köktenci ve kadın düşmanıdır. Ayrıca, sınırlarında Afgan göçmenlere yönelik insanlık dışı muameleleri kınanmalıdır. Türk hükümeti İran'ın teokratik rejiminden farklı değildir.
 
Hiçbir zaman geniş bir destek görmedik, ancak dünyanın her yerinden özgürlük ve barışsever insanların dayanışmasına her zaman sahip olmaktan gurur duyuyoruz. Destek görmememizin başlıca nedeni, RAWA dâhil Afganistan'daki radikal, ilerici hareketlerin ve bireylerin çoğunun büyük ölçüde susturulmuş olmasıdır. ABD emperyalizmini, suçlarını ve onun Afganistan'daki savaş çığırtkanlığı yapan politikalarını da eleştiriyoruz. Bu nedenle maalesef uluslararası ana akım medyada sık sık sansüre maruz kalıyoruz. Uluslar, Afgan kadınları köktendinci güçlere karşı güçlü, birleşik bir cephe olarak kabul etmek ve onları desteklemek yerine, onları kurtaracak birine ihtiyaç duyan kurbanlar olarak göstermeyi sürdürüyor.
 
“Kadınlar, en güçlü parfümlerini sıkarak mücadelelerini sürdürüyor. Afganistan için tek çözüm: bu zorlu yolda insanların birleşmesi, her türlü köktenciliğe ve onların yabancı efendilerine karşı mücadele etmektir. Biz, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan Afgan kadınının inanılmaz potansiyeline inanıyoruz”
 
*Kadınlar Taliban’a karşı mücadelelerine devam edecekler mi edeceklerse, bir sonraki adım ne olacak? Kazanımlarınızı geri alabilecek misiniz?
 
Kadınlar burka giymeyi reddederek, makyaj yaparak, topuklu ayakkabı giyerek ve en güçlü parfümlerini sıkarak mücadelelerini sürdürüyor. Yalnız seyahat etmeleri, hatta evlerinden çıkmaları yasaklanmasına rağmen, hala dışarı çıkıyor ve Taliban'a boyun eğmeyeceklerini gösteriyorlar. Bazı özel okullar ve üniversiteler tarafından düzenlenen gizli ev kursları veya çevrimiçi dersler aracılığıyla eğitim almaya devam ediyorlar. Sosyal medyada Taliban'ın despot rejimini eleştiriyor ve halkın acılarından bahsediyorlar. En temel adım, sadece şehirlerde değil, uzak il, ilçe ve köylerde de başta kadınlar olmak üzere Afgan halk kitlelerini bilinçlendirmek ve harekete geçirmektir. Afganistan için daha iyi bir gelecek için tek çözüm: insanların birleşmesi, seferber olması ve her türlü köktenciliğe ve onların yabancı efendilerine karşı mücadele etmektir.
 
Kurucumuz ve liderimiz Meena, “Afgan kadınları uyuyan aslanlar gibidir, bir kez uyandırıldığında aslanlarla aynı cesaret ve karizma ile tepki veririz” derdi. Bugün, bu karanlık Taliban yönetimindeki tek umut ışığı, Afganistan'ın birçok yerinde binlerce kadının verdiği mücadeledir. Kadınların artık Taliban'ın barbarca ve gerici baskısının kölesi olamayacağını görüyoruz. Kadınlar, temel haklarını talep ediyor ve biz zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan Afgan kadınının inanılmaz potansiyeline inanıyoruz.  Ancak ABD, Pakistan, İran ve Suudi Arabistan tarafından finanse edilen Taliban gibi çok güçlü bir düşmanla karşı karşıyayız. Haklarını geri alacaklar, ancak özgürlük ve özgürlüğe giden uzun, çalkantılı ve dolambaçlı bir yol olacak. Burası, özgür, demokratik ve laik bir Afganistan için zorlu mücadelemizde bizi desteklemeleri için, dünyadaki tüm özgürlük seven insanları dayanışmaya ve desteğe çağırdığımız yer.
 
* Son olarak uluslararası sivil toplum kuruluşlarına, ülkelere ve özellikle dünya halklarının kadınlarına bir mesajınız var mı?
 
En etkili destek, özgürlükçü, demokratik ve laik örgütlerle dayanışma göstermektir. Her yerde farkındalık yaratmak, Afgan halkının içinde bulunduğu insani krizin sorumlularını kınamak ve maddi yardımın gerektiği durumlarda, temel yaşamsal ihtiyaçlar için insani yardımlarda bulunmak önemli.
 
Uluslararası toplumun görevi, dikkatleri asla dağıtmamaktır. Taliban iktidara geldiğinde dünya basını Afganistan’ın içinde bulunduğu duruma dikkat çekti fakat bir süre sonra bu ilgi öldü ve unutuldu. Ana akım medyanın yaptığı da budur, her zaman insanların dikkatini dağıtmak, kafaları karıştırmak ve yanlış bilgilendirmek. Halkın mesajını iletmeye ve gerçeklik hakkında farkındalık yaratmaya daha çok ihtiyacımız var. Dünyanın, kadınlarımızın bu acımasız vahşilerin karanlık yönetimi altında yaşamak istemediğini bilmesini istiyoruz. Taliban, hiçbir koşulda hiçbir hükümet tarafından tanınmamalıdır.
 
Not: Güvenlik gerekçesiyle RAWA üyesi olan kadınların gerçek isimleri gizli tutulmaktadır.