Meral Danış Beştaş'tan savcılara: Siz kime çalışıyorsunuz?

  • 11:04 29 Ağustos 2022
  • Siyaset
ANKARA - Meclis'te yaptığı basın toplantısında konuşan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Türkiye'de yargının şu anki durumuna dair yaptığı değerlendirmede savcılardan şu sorunun yanıtını istedi: "Siz kime çalışıyorsunuz."
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi.
 
Meral’den savcılara: Siz kime çalışıyorsunuz?
 
Meral, Türkiye'de hukuksuzluğun ilk sırada yer aldığını ve bununla beraber ortaya çıkan sonuçlara dikkat çekti. Meral şu ifadeleri kullandı: “Ne oluyor? Burada SPK’ya kadar uzanan, iktidar partisi milletvekilinin içinde yer aldığı, Cumhurbaşkanı Başdanışmanının olduğu iddialarla ilgili şu ana kadar kim suskun, kim sessiz? Yargı hakikaten nerede? Savcılar nerede? Bunu üç gündür herkes soruyor, 84 milyon soruyor fakat yargı sessizliğini korumaya devam ediyor. Savcılara çağrı yapıyorum. Neredesiniz? Fezleke hazırlamak da yarışan savcılar, neredesiniz? Eş Genel Başkanlarımızı dinlediğimiz için bizlerle ilgili fezleke hazırlayan savcılar neredesiniz? Tweet attı diye gece yarısı gözaltı kararı veren savcılar neredesiniz? Kadın katillerini koruyan, mütalaa veren savcılar neredesiniz? Bu ülkenin siyasetçilerini, milletvekillerini, büyükşehir belediye başkanlarını, PM üyelerini bir anda gece yarısı operasyonlarıyla gözaltı ve tutuklama kararı verdiren savcılar neredesiniz? Siz kime çalışıyorsunuz? Biz biliyoruz ama yine de soralım. Sadece iktidar adına mı çalışıyorsunuz? O görev sadece iktidarı korumak için mi verildi size? Bu soruların yanıtlarını alacağız. Bu devran böyle gitmeyecek. Şimdi yargı derken yargıdaki çeteleşmeyi mi söyleyelim, mafyalaşmayı mı söyleyelim? Kobanê Kumpas Davası'nın başkanı Bahtiyar Çolak’ın Atadedeler çetesinde sanık olmasını ve işledikleri suçların çarşaf çarşaf iddianamede yer almasını mı söyleyelim? Doğrusu o kadar söz var ki söyleyecek nereden devam edeceğimi bile şaşırıyorum."
 
‘Hukuk dışılığın bir diğer adı da çeteleşmedir’
 
Hukuk dışılığın bir diğer adının "çeteleşme" olduğunu dile getiren Meral devamında, "Çeteleşmeyi bir hukukçu olarak görüyorduk, yaşıyorduk ama bu kadarını beklemiyordum. Pes doğrusu. Bu kadar mı olur? Yargı içindeki mekanizma hukuk bu kadar mı çiğnenir? Neticede derin devletin ticari istihbarat ayağı olarak adlandırılan Atadedeler suç örgütüne bir operasyon yapılıyor, nitelikli dolandırıcılık, suç örgütü kurmaktan binlerce yıllık dava açılıyor ama o mahkeme başkanının yaptığı işlemler geçerli kabul ediliyor. Bugün, Kobanê kumpas davası o işlemler üzerinden devam ettiriliyor. Hakikaten suç işlemek amacıyla örgüt kuran, nitelikli dolandırıcılık yapan, rüşvete ve vergi kaçakçılığı suçlamalarıyla ilgili tam anlamıyla bir çeteleşme ile karşı karşıyayız Buna dair en güncel bölümü şimdi savcılar nerede? diye sordu. 
 
‘Cumhurbaşkanın başdanışmaları bu paraları nerden alıyor?’
 
Hazırladıkları bir şemayı gösteren Meral, bu şemanın daha da genişleyeceğini sözlerine ekledi. Bir suç ortaklığı ile karşı karşıya kalındığını  kaydeden Meral, “İktidar aygıtı, bloğu, artık bizim de söylememize gerek yok söyleyenler söylüyor. Buna dair bu suç örgütü, bu suç ortaklığı düzenine dair merkez üssünün saraya kadar uzandığını görüyoruz. Cumhurbaşkanı başdanışmanları bu suç örgütünün, suç ortaklığının içindeler. Dün bir haber yayınlandı. İstifa ettiğine dair ama doğrulanmadı.  Ayrıca bu vesileyle şunu da sormak istiyorum? Cumhurbaşkanının kaç tane danışmanı var? Kaçı başdanışman? Bu paraları ne adına alıyorlar? Gerçekten onlara danışılıyor mu yoksa bir şeylerin üstü mü örtülüyor? Şu sorunun yanıtlarını da resmi olarak istiyoruz. Bu suç ortaklığı düzeninin kurumları var, yöntemleri var, uyguladıkları politikalar var ve tabiki sonuçları var. Hepimizin bütün toplumun iliklerine kadar hissettiği sonuçları var” diye konuştu. 
 
Meral konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: 
 
“Size kurumlara ilişkin bir kaç şey söyleyeyim. Bürokrasi, yargı, mafya, çete, tetikçi bir medya var. Yandaş medya var. Suç işleri bakanlığı, nerede suç işleniyorsa oradan İçişleri Bakanlığı çıkıyor. Son albümü de çıktı. Sosyal medyada bu eksikti bu da çıktı diye bir haber  çıktı. Tügva, Ensar, Beşli çete, SADAT, SPK, Borsa istanbul, Varlık fonu, TUİK… bütün bunlar bu suç ortaklığı düzenini devam ettirmek için aygıtlar birbirleriyle iletişim halinde, istişare halinde çalışmaya devam ediyorlar. Yöntemler ne? Yöntemleri aslında hepimiz biliyoruz. Bugün rüşvet çarkı akıl almaz boyutlarda işliyor. Yolsuzluk akıl almaz boyutlarda devam ediyor. İltimas derseniz zaten herkes hayatında bir şekilde bununla kayırmacılıkla, iltimasla karşılaşıyor. Tehdit, şantaj, mala araziye çökme gibi yığınla yöntem kullanılıyor.
 
Savaş politikası ve Kürt düşmanlığı 
 
Bu ülkenin dağı taşı neredeyse ihaleler veriliyor. Marmaris’te en son mahkeme kararına rağmen vatandaşların, sivil toplumun alınmamasını görüyoruz. Bu yöntemleri tabii ki arttırabiliriz. Dediğim gibi bu ilk elden söylediğimiz yöntemler. Politikaları ne? Başta tabii ki bir beka yalanı var. Bekamız diyorlar. Türkiye’nin bekası diyorlar. Bu beka meselesi toptan yalan. Suriye özelinde, Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik savaş ve operasyon tehditleri var. Şu anda bu açıklamayı yaptığımız saatlerde Tel Rıfat’ın yoğun bir bombardıman altında olduğu haberleri geçiyor. Milyon dolarlar içeride patlıyor ama bombalar Kuzey ve Doğu Suriye’de patlıyor. O bombalar patlıyor ki bu içerideki milyon dolarlar, rüşvet çarkı görülmesin. Bunun üstü örtülmeye çalışılıyor. Erdoğan koltuğunun gittiğini biliyor. Neye sarılıyor? Yine bir gece ansızın gelebiliriz diyorlar. Onlar ansızın savaş hesapları yaparken, birileri de rüşvet çarkını ansızın açıklıyor. Yolsuzluk çarkını ansızın açıklıyor. Evdeki hesap çarşıya uymuyor. Bunun karşısında susmayı artık bir alışkanlık haline getirdiler.
 
Sınır ötesi suçlar ortaya çıkacak
 
Dünya ya da dünyadaki ülkeler başta ABD ve Rusya olmak üzere kırmızı kart gösterdi Kuzey ve Doğu Suriye'ye operasyona. Buna rağmen bir gece ansızın gelebiliriz söylemi devam ediyor. Ellerinde savaş politikası ve Kürt düşmanlığı dışında malzeme kalmış değil. Halkın milliyetçi duygularını, şovenizm ve militarizm dalgasını yükselterek algı yönetme çabasını hep birlikte izliyoruz. Çok ucuz bir propaganda yöntemi olarak bunlar devam ediyor. Açıkçası şunu söylemek istiyorum. Kuzey ve Doğu Suriye’de insanlığa karşı işlenen suçlar BM dahil olmak üzere, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi raporlarında da geçiyor. Erdoğan ve iktidarı bunların hesabını tabiki verecektir. Şimdi daha önce savaş ilan ettiği Esed’le kardeş olmaya niyetlendi. Şaşırmıyoruz, bir gün düşman bir gün kardeş. Çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapıyor. Ama sınır ötesi suçlar ortaya çıkacak. Nasıl sınır içindeki suçlar tek tek ortaya dökülüyorsa sınır ötesi suçlar ilelebet kapalı kalmayacak. 
 
Enflasyonun sebebi faiz değil iktidar
 
Hakikaten bu konuda konuşurken, bir de tabii ki ekonomi meselesi var. Ekonomi konusunda ben size bir tarih söyleyeceğim. Bu tarihe göre Ağustos 2021’de dolar 8.50, enflasyon yüzde 19 iken Erdoğan şunu söylemişti. Faizi indireceğiz, enflasyonda da düşecek demişti. Öyle buyurdu kendisi. Bir yıl sonra bugün enflasyon yüzde 80, dolar 20 TL'ye dayandı. Enflasyonunun sebebi faiz değil iktidarın kendisidir. Siz gitmediğiniz sürece enflasyon düşmeyecek bu suç düzeni ve hukuksuzluk düzeni bitmeyecek. İşte enflasyonun temel sebebi şu anda gösterdiğimiz suç ortaklığı düzenidir aynı zamanda. Bu da bunun sebeplerinden bir tanesidir. Her gün vatandaş söylüyor. Onlar adına söylüyoruz aslında. Tencereyi kaynatacak gaza, elektriğe, domates, bibere muhtaç haline gelen bir toplum gerçekliği ile karşı karşıyayız.
 
Hayatlar tek tek ortadan kaldırılıyor
 
Hayat pahalılığını kaldırma sözü veriyorlar ama hayatlar tek tek kararıyor. Geçenlerde Erdoğan yine yeni bir şey söyledi. 'Avrupa’da enflasyon yüzde 9 bizde yüzde 80.' Oradaki enflasyonun hissedilmesi Türkiye’deki gibi değil. Orada daha yüksek hissediliyormuş . Yüzde 70 enflasyon farkı var ama diyor ki Avrupa’dakiler daha yoğun hissediyor. Böyle bir algı yönetimi. Açıkçası maaşlar bir güne yetiyor. 29 günde sefalet devam ediyor. Banka kredileri artık yetmeyen maaşları ikame etme araçlarına dönüştü. İnsanlar maaşları yetmediği diye her ay yeni krediler alarak günü kurtarmaya çalışıyor. Sarayın israfı suç ekonomisi yeni ekonomik model dedikleri ucube ekonomi politikaları bu sorunu çözemez. Ülkeyi bir anda iflas edebilecekleri bir şemaya getirmiş durumda. İktidar sadece kendi rantını korumaya çalışıyor. O kadar çok yediler ki koltuklarından kalkamayacak hale geldiler. Bu bir metafor değil realite olarak önümüzde duruyor. Algı operasyonları tek kurtuluş reçeteleri olarak önlerinde duruyor. 
 
Erdoğan’a oy çıkan şehirlerde dolar hesabı
 
Size bir anket sonucu söyleyeceğim. Kendisine oy verenlerin de artık onlara güvenmediğini göstermesi açısından dikkat çekici. Erdoğan’ı 24 Haziran’da yüzde 68 oy aldığı Nevşehir kenti dolar hesaplarında üçüncü kent. Erdoğan yüzde 76 oy aldığı kent Aksaray, dolar hesaplarında ikinci kent. Erdoğan'ın yüzde 75 oy aldığı Yozgat, dolar hesaplarında birinci kent. İşte algı operasyonlarının iflas ettiği buradan görünüyor. Oysaki Erdogan sürekli TL’ye geçin çağrısı yapıyor. TL’ye geçin diyor ama kendisine oy verenler başta olmak üzere herkes dolara yatırım yapıyor. Artık geçti o günler. Kimse onlara itibar etmiyor.
 
HDP adına suç duyurusu
 
Yapılması gereken bir araştırma komisyonun bu meseleleri araştırması ve ortaya çıkarmasıdır. Bugün birçok siyasi parti suç duyurusunda bulunacaklar oysa ki hukukçular iyi bilir, vatandaş da iyi bilsin, özellikle suç duyurusu dilekçesi vermeye gerek yok. Her haber bir şikayetir. Cumhuriyet savcılarına suça muttali oldukları andan itibaren soruşturma açabilirler. Bugüne kadar böyle bir  savcı çıkmadı. Ben de buradan bu kadar haber, yorum ve açıklama karşısında susan savcılara çağrı yapmak istiyorum. HDP adına suç duyurusunda bulunuyorum. Evet sözlü olarak suç duyurusunda bulunuyorum. Peker’in Mine Özerden’in yaptığı açıklamalar ve kabulleri en son evde 180 milyon dolar olduğunu söylüyor. Yani bir savcı çıkıp üç polis gönderemiyor mı?  O para var mı yok mu? Para suç delilidir. Bunu bile yapmıyorlarsa suçu gizliyorlar demektir. İşte suç delillerini ortaya çıkarın. Somut bilgi veriliyor. Ne olmuş? Zehra Taşkesenlioğlu’nun AKP’den istifa ettiği ve sağlık nedenlerini gerekçe gösterdiği ifade ediliyor. Doğrulandı mı bilmiyorum. Bağımsız milletvekili olarak görevine devam edecekmiş. Sağlık gerekçeleri bağımsız vekilliğe engel değil. AKP’li vekil olmaya engelmiş. 
 
Bir kaçış planı var
 
Şunu da söyleyeyim. HDP’'ye saldıran HDP’ye hakaret eden herkesin bir şekilde böyle suçları ortaya çıkıyor. Bu da bunlardan bir tanesi. Ne dediyse doğru çıktı. Zehra hanımın bize genel kurulda hatiplerimize söyledikleri ortada. Neymiş? Suç gizliyormuş. Kendisini aklamaya çalışıyor muş. Geçmişte de vardı böyleleri. Biri de 180 milyon dolar meselesi basit mesele değil. Evde saklandığını duyunca herkesin aklına gelebilcek mesele benim de aklıma geldi. 17-25 Aralık’taki gelenek bozulmamış. Aradan yıllar geçti ne yapsınlar? Gidip Yunanistan'dan Amerika’dan evler alıyorlar. İşte dün haberlerde çarşaf çarşaf çıktı bazı vekiller AB vatandaşı olmak için ev satın alıyor. Bazıları yatırım yapıyor. Bir kaçış planı var. Bir yandan suçlar ifşa oluyor ve bunları görüyoruz. Ve bu suç duyurusu meselesini önemsediğimiz için bir kez daha söylüyorum. CMK 160. maddeye göre Cumhuriyet Savcıları ihbar veya başka bir suretle işlendiği izlenimi veren bir durumu öğrenir öğrenmez kamu davası açmaya yer olup olmadığına karar vermek için hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.  
 
Suç düzeni var ama yargı kayıp
 
Bu emredici hükümdür, başlayabilir demiyor. Bir takdir hakkı yok. Savcı öğrenir öğrenmez bunu yapmak zorunda. Görevini yerine getirmiyor. Gülşenleri tutuklamakla, Demirtaş’ları AİHM kararına rağmen cezaevinde tutan yargıyla, Kavala’yı ve daha binlerce siyasetçiyi cezaevinde tutmakla savcı olunmuyor, adil olunmuyor, adalet gelmiyor. Önemli olan kimliği ne olursa olsun suçları soruşturmak, bağımsız ve tarafsız bir yargı olduğunu ortaya koymaktır. Bağımsız ve tarafsız olmadıklarını biliyoruz. Bağımlı ve taraflı olduklarını bir milyon gerekçeyle ortaya koyabiliriz. Mahkeme kararlarıyla ortaya koyabiliriz. Ama maalesef yargı yok. Üç gündür dediğim gibi açıkçası suç ortada, failler ortada, üstüne üstlük konuşan Mine Tozlu Sineren kabul ediyor. Ortada bir tanık var. Rüşvet istendi diyor. Bitmiştir. Bu ülkede rüşvet almak suç olmaktan çıktıysa biz TBMM üyesi vekilleriyiz bu gizli yapabilecekleri bir yasa değil. En azından duyardık. Öyle bir şey yok. Demek ki neymiş yargı yok. Suç var, fail var, para var, yolsuzluk var, suç düzeni var, ama yargı kayıp. Yargı aranıyor. Savcılar aranıyor bu ülkede? Evet bizim de buna ilişkin suç duyurumuzun takibini yapacağımız söylemeyi borç biliyorum. 
 
Savcılar arasında fezleke yarışı var
 
Bu suç ortaklığı düzeninde uygulanan politikalara bir göz atalım. Neymiş? Savaş dedik. Neymiş Yunanistan ile gerginlik arada bir ısıtılıyor. Güvenlikçi siyaset hak özgürlük adalet kavramı kalmadı. Kumpas davaları kapatma davaları şu anda bir kumpas davası  devam ediyor. Vekillik düşürme bu ülkede kendisini koruduğu için Salihe Aydeniz milletvekilimizin dokunulmazlığı kaldırılacak. Komisyondan geçti. Yani ne demek bu. İnsan suçlar arasında, iddialar arasında bir kıyas yapsa adalet duygusu yerle bir olur. Savcılar arasında fezleke yarışı var. Rekor fezleke sayısının olduğu dönem. 27. dönem. Çünkü öksürüyoruz fezleke geliyor, yürüyoruz fezleke geliyor. Oturuyoruz fezleke  geliyor. Basın açıklaması yapıyoruz fezleke geliyor, tweet atıyoruz fezleke geliyor. Cezaevine mektup yazıyoruz fezleke geliyor. Bütün fezlekeleri incelediğim  için biliyorum. Bu bir politika. Savcılara talimat verilmiş. 
 
Türkiye’de insanlar  mutsuz
 
Yığınla konser yasağı var. Kürtlere ilişkin kültürlerine dillerine yaptıkları etkinliklere ilişkin ezelden devam eden bir yasaklama var. Bir halkın dili hala kilitlenmek isteniyor. İlkin hukuksuzluklar  ve yolsuzluklar Kürtlere karşı önceye devreye sokuyor sonra diğer kesimlere. Şimdi de konserler festivaller gençlerin, öğrencilerin onlarca yıllardır devam eden şenlikleri iptal ediliyor. Yargı sopası kullanılıyor. Valilikler karar alıyor. Yasaklar da bu suç düzeninin bir parçasıdır. nasıl devam edecekler ? Yüzbinlerce insan bir araya gelmesin, özgürlük şarkıları söylemesin eğlenmesin yaşam tarzına uygun bir şey yapmasın. Bu yaşam tarzına politik bir saldırıdır. Öylesine bir saldırı değildir. Toplum arasında ayrımcılık uygulamaktır. Hedef göstermelerle insanların katledildiğini biliyoruz. Cezaevlerinde işkence almış başını gidiyor. Yaşam tarzına müdahale, nefret dili bütün bunları yaşadığımız iklimde iliklerimize kadar hissediyoruz. Sonuçlarını yine herkes gibi bizler de yaşıyoruz. Kadın cinayetleri, iş cinayetleri cezasızlık politikası patlayan enflasyon. Irkçılık, göç, şiddet iklimi ve daha devam ediyor. Çok önemli bir şey daha var, Türkiye’de insanlar mutsuz, yüzler gülmüyor. Antidepresan kullanım oranları rekor kırıyor. Bir çok araştırma yapılıyor. Vatandaş, 'her an tutuklanabilirim' diyor, 'her an bir iftiraya maruz kalabilirim, her an yakalanabilirim' diyor. Bu da işin başka bir yönü.
 
HDP’nin EYT kanun teklifi  Meclis'te 
 
EYT kanun teklifimizi bugün itibariyle Meclis’e sunuyoruz. Emeklilikte yaşa takılanların (EYT) yaşadıkları artık herkesin bildiği bir mesele. Bugüne kadar bu düzenleme yapılmadı. Yani yaş sınırı meselesiyle hak kaybına uğrayan ve yaş  sınırı doluncaya kadar gelirden yoksun olan yurttaşların mağduriyetleri acil gündemlerden bir tanesidir. Biz baştan beri HDP olarak emeklilikte yaşa takılanların taleplerinin karşılanması için hem onlarla birlikte sahada olduk hem de onlarla birlikte mücadele ediyoruz. Onlar adına Meclis'e de hem önergeler verdik kanun tekliflerimiz de var. Bu yıl da bunu yeniliyoruz. Bunun gereğinin yerine getirilmesi için takipçisi olacağımızı belirtiyorum.”