HDP'den gazetecilere yönelik hak ihlallerinin araştırılması için önerge

  • 14:01 7 Ocak 2019
  • Siyaset
ANKARA - HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle basın-yayın kuruluşlarına getirilen kısıtlamalar ve gazetecilerin maruz bırakıldıkları hak ihlallerinin araştırılması için Meclis'e önerge verdi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle basın-yayın organlarına yönelik hak ihlallerine ilişkin Meclis Başkanlığı'na Araştırma Önergesi sundu. Önergede, basın-yayın kuruluşlarına getirilen kısıtlamalar ve beraberinde gelen gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle cezaevine konulmalarına, ya da hedef haline getirilerek mesleklerini yürütemez halde olmalarının, Anayasal güvence altında olan "haber alma" hakkına olan etkilerinin araştırılması istendi. 
 
Araştırma önergesinin gerekçesinde ise şunlar belirtildi: 
 
"Türkiye uzunca bir süredir basın-yayın özgürlüğünün ihlali, tutuklu gazeteciler, kapatılan yayın organları ve sosyal medyaya dönemsel olarak getirilen kısıtlamalar nedeniyle dünya gündeminde de yer almaktadır. Kuşkusuz Türkiye basın-yayın özgürlüğü bakımından her daim otosansür mekanizmalarının işletildiği bir geçmişe sahiptir. Ancak mevcut iktidar döneminde bu baskı ortamı geçmişle kıyas edildiği vakit, hiç olmadığı bir biçimde artmış ve adeta ikinci bir istibdat döneminin varlığından söz edilir olmuştur. 
 
'Habercilik sona erdi'
 
Bu hususta geçmişe ilişkin pek çok hadise söz konusu olup, bir milat olarak kabul edilebilecek bir gelişme ise 2004 yılında Pamukova'da gerçekleşen bir tren kazasının ardından bir gazetecinin Ulaştırma Bakanının istifa edip etmeyeceğine yönelik sorusuna dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 'sen hangi gazetedensin' şeklindeki sorusu olarak ifade edilmektedir. Netice itibariyle hükümetin icraatlarına ilişkin pek çok hadisede gazetecilerin soru sormaları bir biçimde engellenirken, köşe yazarlarının çalıştıkları gazetelerden ayrıldıklarına ilişkin çok sayıda örnek söz konusudur. Nitekim gazete patronlarının iktidar partisi mensuplarınca arandıkları, belli haberlerin manipüle edildiğine ilişkin örnekler de kamuoyuna yansımıştır. En son Doğan medya grubunun devlet destekli kredilendirme yöntemi ile iktidar yanlısı olduğu bilinen Demirören grubuna satılmış olması basın özgürlüğünün sona erdiğine dair önemli bir nüvedir. Ana akım olarak adlandırılan bir medya organının tamamen hükümet yanlısı bir gruba devri ülkede artık haberciliğin sona erdiğine dair önemli bir olgudur. 
 
'142 gazeteci cezaevinde'
 
Diğer yandan muhalif medya kanalları ise kapatılma, yayınlarının engellenmesi, çalışanlarının cezaevine konulması gibi son derece ağır neticelere maruz bırakılmaktadırlar. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2018 Basın Özgürlüğü Yıllık Bilançosu'na göre, Türkiye'nin tutuklu gazeteci sayısında üçüncü sırada olduğu ifade edilmektedir. Örgütün hazırladığı yıllık rapora göre, dünya genelinde parmaklıklar arkasında 348 gazeteci ve basın mensubu tutulmakta olup bunların yarısından fazlası ise Çin, Mısır, Türkiye, İran ve Suudi Arabistan'da bulunmaktadır. Türkiye Gazeteciler Sendikasının verilerine göre ise 142 gazeteci ve medya çalışanının cezaevinde olduğu ifade edilmektedir. 
 
'İşten çıkarılma tehdidine maruz bırakıldı'
 
Gazetecilerin cezaevi tehdidinin yanı sıra yaptıkları haberler nedeniyle yüklü miktarlarda tazminat davaları ile karşı karşıya bırakılmaları hukuk eliyle ayrı bir tehdit aracının devreye sokulması anlamına gelmektedir. Bu bağlamda bir diğer gelişme de gazete ve televizyon çalışanlarının yaptıkları işler nedeniyle işten çıkarılma tehdidine maruz bırakılmaları şeklindedir. 
 
'Gazetecilerin kazanımları yok sayıldı'
 
Türkiye'ye özgü bir gün olan Çalışan Gazeteciler günü ilkin 1961-1971 yılları arasında 'Çalışan gazeteciler bayramı' adıyla kutlanmış; 1971 yılından sonra ise '10 Ocak Çalışan gazeteciler günü' olarak değiştirilmiştir. Gazetecilerin iş güvencesi, yazılı sözleşme, yasal ve sosyal hakları için başlattıkları mücadele ile elde ettikleri kazanımlara ilişkin olarak kutlanan bu günün, pek çok açıdan gazetecilik mesleğinin Türkiye'deki seyrinde bir dönüm noktası olduğu tartışmasızdır. Ancak günümüzde gazetecilerin cezaevine konulduğu, işsiz bırakıldığı, sarı basın kartlarının elinden alındığı, iktidar tarafından hedef gösterildikleri ve halk kitleleri önünde nefret söylemlerinin odağı oldukları sancılı bir süreç hakimdir. Gazetecilerin ve basın-yayın çalışanlarının elde ettikleri kazanımları yok sayan bu zihniyet, muhalif haber yapan gazetecilere neredeyse hayat hakkı tanımamaktadır. İktidar mensupları cezaevinde bulunan gazeteci sayısını verirken dahi meseleyi kriminalize etmekte, ellerinden sarı basın kartı alınmış olan meslek mensuplarını gazeteci olarak görmediklerimi her fırsatta bir refleks olarak dile getirmektedirler. 
 
'Metin Göktepe'yi hatırlatmakta fayda var'
 
Türkiye'de işini yapması engellenen gazetecilere ilişkin günümüz koşullarını değerlendirirken, 8 Ocak 1996 yılında polis tarafından dövülerek öldürülen Metin Göktepe olayını hatırlatmakta fayda var. Nitekim Türkiye'de gazetecilik mesleği iktidarların ilk hedefi olagelmiş ve ülke gündemindeki önemli hadiselerin üzeri bu ve benzeri yöntemlerle kapatılmıştır. 
 
'Gazeteciler doğrudan hedef haline getiriliyor'
 
Günümüzde ise gazetecilerin iktidar mensupları tarafından doğrudan hedef haline getirildiğine tanıklık etmekteyiz. Gelinen aşamada basın özgürlüğüne getirilen sınırlamaların hukuk normlarının dışına çıkmış olduğu açıktır. Gazetecilerin mevcut şartlar dahilinde mesleki faaliyetlerine getirilen engellemelerin aynı zamanda toplumsal bir sorun olduğu ve halkın haber alma hürriyetinin de yok sayılması meselesi incelenmeye ve araştırılmaya muhtaçtır. Bu konuda parlamento bir sorumluluk üstlenmeli ve basın özgürlüğüne ilişkin gerekli çalışmalar yürütülmelidir."