DEM Parti milletvekilleri: Tablo çöküşün ve çözülmenin tablosudur

  • 21:40 16 Aralık 2024
  • Siyaset
ANKARA - Meclis kürsüsünde konuşan DEM Parti milletvekilleri, AKP’nin 22 yıllık iktidarında halkın omzuna yoksulluk ve eşitsizlik bıraktığına vurgu yaparak, “22 yılın sonucu olarak ortaya çıkan bu tablo bir çöküşün ve çözülmenin tablosudur” dedi. 
 
Meclis Genel Kurulu’nda 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmeleri sürüyor. Ticaret Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri sırasıyla söz aldı. 
 
‘Yolsuzluk yapanı vali kaymakamı daire başkanı yaptınız’
 
AKP’nin “çalıyor ama hizmet yapıyor” sözüyle hırsızlığı meşrulaştırdığını kaydeden Nejla Demir, “Bu iki bakanlık iktidarın pratikleri sayesinde bize fesat karıştırılan ihaleleri, vergi borcu silinen yandaşları, halkın peşkeş çekilen kaynakları, vurgun yapan valiyi, yargıladığı kişilerden rüşvet alan hakimi açıkçası itibarını yitirmiş kurumlarınızı ve kuruluşlarınızı akla getiriyor. AKP 22 yıl boyunca kamu kaynaklarını kendi zenginleri için kullanırken ‘çalıyor ama hizmet yapıyor’ sözüyle adeta çalmayı meşrulaştırdı. Yolsuzluk ve talan yapan kayyımı vali, memuru rektör, kaymakamı daire başkanı yaptınız. Bir nebze utanmanız duygunuz varsa bu da size yeter diyorum” dedi. 
 
‘Bu tablo çöküşün tablosudur’
 
“Hazinenin hazinesi size, maliyesi yine halka düşüyor” diyerek iktidarın yandaş şirketlerin vergi borçlarını silmesine tepki gösteren Nejla Demir devamında şu ifadeleri kullandı: “Siz hazineyi boşaltıkça, 5’li çetinin hanesinden silinip halkın hanesine yazılan dolaylı vergilerle hazine dolmaya devam ediyor.  Halkın emeği sizin için kurumayan bir su kaynağı haline gelmiş. Halk vergi ödedikçe yoksullaşırken siz zenginleşiyorsunuz. Yani sefası size cefası yine halka. AKP yoksulluğu bitirmek değil, yoksulluğu yönetmek istiyor. Yoksulluğu kendi iktidarının devamını sağlamak için kullanıyor. Bakanın bu tablodan övünmesi değil, utanması gerekiyordu. 22 yılın sonucu olarak ortaya çıkan bu tablo bir çöküşün ve çözülmenin tablosudur. Unutmayın bunu yaratanlar kadar buna sessiz kalanlar ve alkışlayanlar da aynı derecede sorumludur. Halkın karşısında ve tarihin vicdanında bunun hesabını er ya da geç vereceksiniz, bundan da hiç kimsenin şüphesi olmasın” 
 
‘Siirt ve İstanbul arasında 5 kat gelir farkı’ 
 
Ardından söz alan Sêrt vekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş, Kürt sorunun ekonomik boyutunun bölgesel eşitsizlikte kendini gösterdiğini vurguladı. Sabahat Erdoğan Sarıtaş, “Tüm ülke çapında etkileri görülen bu krizin en ağır faturası bizlerin kentlerine yani Kürt kentlerine kesilmiştir. Bölgesel eşitsizlikler, cumhuriyet tarihi boyunca bilinçli bir şekilde ekonomik-politik bir tercih olarak uygulanan politikaların neticesinde günümüze kadar gelerek derinleşmiştir. Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın geri bırakılması şark ıslahat planından umumi müfettişliklere, OHAL'den, OHAL uygulamalarından kayyım uygulamalarına kadar devam eden bir sürekliliği ortaya koymaktadır. Maalesef, onu bu haritada da görüyoruz. Siirt'teki ile İstanbul'dakinin gelir düzeyi arasında tam 5 kat fark vardır. AKP'nin izlediği politikalar neticesinde Türkiye'deki gelir uçurumu giderek derinleşmiş ve bu durum beraberinde toplumsal adaletsizliğin derinleşmesine de yol açmıştır” ifadelerini kullandı. 
 
‘Halk sizin talan ekonominizi sırtında taşımak zorunda mı?’
 
“Bütün kurumlarıyla birlikte gerçeği eğip bükmeye çalışan bu iktidar, emekçi halkın acı bir şekilde yaşadığı gerçeği eğip bükemiyor” diyen İstanbul vekili Kezban Konukçu ise halkın ekmek alamadığını belirtti. Kezban Konukçu, şöyle konuştu: “Asgari ücret artışı enflasyonu tetikliyormuş, külliyen yalan! Asgari ücret artışı enflasyonu tetiklemez, sermayedarlara yapılan vergi indirimleri ve sürekli olarak servet transferi yapmak için uygulanan ekonomi politikaları enflasyonu büyütmektedir.  Bu iktidar bir avuç zengini daha zengin yapmak için bütün emekçileri yoksullukta, hatta açlıkta ve borçlulukta eşitledi ve birleştirdi. Herkesi açlık sınırının altındaki asgari ücrette birleştirdi. Sermayenin göz bebeği Bakan Şimşek -şimdi burada oturuyor- sürekli vergiyi tabana yaymaktan bahsediyor, vergi zaten tabanda Sayın Bakan.  Dolaylı vergiler bütün vergilerin üçte 2'sini oluşturuyor. ‘Vergi harcamaları’ diye bir kalem uydurdunuz bütçede, sermayenin vergilerini siliyorsunuz, milletin yediği ekmektense vergi alıyorsunuz. Bu halk sizin talan ekonominizi sırtında taşımak zorunda mı? Asgari ücret öngörülen enflasyona göre artırılacakmış, bir de böyle bir durumla karşı karşıyayız. Bu kabul edilemez, milyonlarca emekçiyi açlığa mahkûm etmenize asla izin vermeyeceğiz.” 
 
Demokratik komünal ekonomi
 
Colemêrg vekili Öznur Bartın da şunları belirtti: “Kapitalist modernite insanları haklardan ve gelirden yoksun bırakırken toplumlar yoksullaşmış, mülksüzleşmiş ve emek sömürüsü derinleşmiştir. Tüm sömürü biçimlerinin kaynağı ekonomik işgaldir. Demokratik komünal ekonomiyle ekonomik alanın özgürleştirilmesi, toplumun ve doğanın özgürleşmesidir. Kapitalist modernitenin sömürü çarklarına demokratik komünal ekonomiyle son verilecektir. Kapitalist sistem, zengini daha da zengin, yoksulu daha da yoksul yapar; emeği sömürür ve eşitlikten uzak bir düzen yaratır. Bu düzende, yurttaşlarımız emeğin değersizleştirilmesi ve açlığa mahkûm edilmesi gibi büyük adaletsizliklerle karşı karşıya kalmaktadır. Oysa ekonominin asıl aktörleri, emekliler ve emekçilerdir; onlar, toplumun gerçek güç kaynaklarıdır ve adil bir ekonomi ancak onların haklarının savunulmasıyla inşa edilebilir.”