HDP’den kayyım raporu: Kayyımlar hala belediyeleri işlemez hale getirme peşinde

  • 14:11 28 Şubat 2019
  • Siyaset
DİYARBAKIR - HDP, bölge belediyelerine atanan kayyımlara ilişkin hazırlanan raporu kamuoyuyla paylaştı. Yerel Yönetimlerden Sorumlu Yurdusev Özsökmenler raporu paylaşarak, “Kayyımların bütün bu marifetleri anlatmak hem bir kitabın sayfalarına sığmayacak kadar fazladır hem de şu anda bile kayyımlar kaybedeceklerini anladıklarından belediyelerimizi talan etmek, seçim sonrası işlemez hale getirmek için yeni icraatlar peşindedirler” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP), bölge belediyelerine atanan kayyımlara ilişkin hazırladığı raporu Diyarbakır’ın Sur İlçesinde bulunan Demir Otel’de düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı. Toplantıya, HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, HDP’li milletvekilleri, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Bedran Öztürk, Demokratik Toplum Kongresi Eş Genel Başkanı (DBP) Mehmet Aslan, HDP belediye eşbaşkan adayları, ittifak kurulan Kürt parti başkanları, HDP MYK üyeleri ve çok sayıda kişi katıldı. Raporun açıklanacağı salona “İrade ya me ye” pankartının yanı sıra, “İrademize kayyım atanamaz” yazılı tutuklu eşbaşkan adaylarının fotoğraflarının olduğu pankart asıldı. Salonda ayrıca “Tecride karşı özgürlük bizim”, “Em xwedî ne ew rêwî ne”, “Jin bi hev re azad dibin û zad dikin”, “Berxwedana zindana ya me y”, “Roja yewiti ya me ye” yazılı pankartlar asıldı. Ayrıca kayyım raporunun yer aldığı kitapçıklar girişte hazır edildi.
 
‘Devletin utanç raporunu tüm dünyaya açıklayacağız’
 
Toplantıda ilk olarak 2016 yılında belediyelere atanan kayyımları ve devlet saldırılarını anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı. Ardından HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli konuştu. Sezai, kayyım raporunu tüm dünya ile paylaşacaklarının altını çizerek, devletin utancını tüm dünyaya anlatacaklarını söyledi. “Unutulmasın” diye tarihe not düşeceklerini ifade eden Sezai, kayyımlarla hareket edenlerin “kadim halkların vicdanında yargılansın” diye paylaşacaklarını belirtti. Sezai, “Erdemsizlik dayatılan baskıda ve zulümdedir. 31 Mart’ta bu utançtan herkesi kurtaracağız. Türkiye’de Sayın Abdullah Öcalan 20 yıldır tecrit altındadır. Ağırlaştırılmış tecrit koşulları dayatılan hukuksuzluktur. Kayyımlardan söz ediyorsak 5 Nisan 2015 tarihine bakmak gerekiyor. Bu tarihten itibaren hukuksuzluk açığa çıkmıştır” dedi.
 
 ‘Kendi yasalarınıza uyun!’
 
Yaşanan hukuksuzluklara ses çıkaranlardan birinin de Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven olduğuna dikkat çeken Sezai, Leyla öncülüğünde çok sayıda tutsak ve dünyanın birçok yerinde eylemlerin sürdüğünü belirtti. Kendilerine düşen sorumluluğun da tüm direnişçilerin sesine ses olmak ve mücadelelerini yükseltmek olduğunu vurgulayan Sezai, tüm kamuoyuna çağrıda bulunarak, artık geç kalınmaması gerektiğini söyledi. Taleplerin meşru olduğunu ifade eden Sezai, Türkiye hükümetinin kendi yasalarına uyması çağrısını yapıldığını hatırlattı. Sezai, Adalet Bakanı’na çağrıda bulunarak, “Hukukun gereğini bir an önce yapın ve bunu seçi çalışmalarına alet etmeyin. Biz nasıl ki biz bunu siyasetin parçası yapmadıksa sizde adalet ve hukuk seçim propagandası yapmayın” diye konuştu.
 
‘Erdoğan inkar etse de halklar asla unutmaz’
 
Darbe mekaniğinin Cumhuriyet tarihinden beri çalıştığını ifade eden Sezai, “O gün özgürlükten bahsedenlerin bir kısmı bugün iktidardalar ve baskıyı, zulmü onlar uyguluyorlar. 8 Şubat postmodern darbesine karşı çıkanlar bugün hafızalarını sildiler. 28 Şubat 2015 Dolmabahçe masasını devirerek hafızlarını sildiler. O gün sunulan 13 madde tüm Türkiye ve Ortadoğu halklarının sorunlarını çözecek bir manifestoydu. Çözümün arandığı bir zemini oluşturma hedefindeydi. Barışı kalıcılaştırmanın zemini olan bu mutabakat ne yazık ki 5 Nisan 2015’de başlayan tecrit koşulları nedeniyle ortadan kaldırıldı” diye belirtti. 
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Bizim hasretle beklediğimiz bir süreçti” sözlerini hatırlatan Sezai, Cumhurbaşkanı’nın bugün söylediğini yarın inkar ettiğini ancak halkların bunları asla unutmayacağını vurguladı. Sezai, “Eğer tarih geri aksaydı bunca acı ve zulüm yaşanır mıydı?” sorarak, Türkiye’nin bugün ekonomik kriz, uluslararası kriz, toplumsal krizle uğraşmak zorunda kalmayacağını belirtti.  Sezai, “Bu süreci elinin tersiyle itenler bugün Türkiye’yi kaosa sürüklemiştir. Bu ülkeyi ikiye bölmeye çalışmaktadırlar. Buna izin vermemek adına tüm gücümüzle direniyoruz. İnanıyoruz ki 31 Mart’ta bu gidişata dur diyeceğiz” diye vurguladı.
 
‘Tekçi zihniyete karşı 31 Mart’ta el ele vermemiz gerekiyor’
 
DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Aslan, konuşmasına Leyla ve tüm açlık grevinde olanları selamlayarak başladı. Mehmet şunları kaydetti: "Türkiye darbelerle anılan bir ülkedir. Ancak 28 Şubat biz bir yanıyla darbeyi hatırlatırken diğer yandan tüm sorunlara çözüm olabilecek Dolmabahçe mutabakatını bize hatırlatıyor. Ancak AKP’nin darbeci zihniyeti barışın önüne engel oldu. Türkiye ya darbe zihniyetiyle yüzleşecek ya da bu darbeci anlayışıyla ortak yaşam anlayışını karartacaktır. 28 Şubat 1997 postmodern darbesiyle yüzleşilebilseydi eğer Türkiye demokratik sürece ulaşabilirdi. Eğer o süreç tarihi anlamda boşa çıkarılmamış olsaydı sanıyorum 28 Şubat 2015 Türkiye barış yolunu açacaktı. Sadece Sayın Öcalan şahsında geliştirilen bir tecrit söz konusu değildir. Sayın Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecrit bugün tüm Türkiye ve Ortadoğu halklarına uygulanmaktadır. 
 
Kayyım Kürtlerin iradesine atanmak istendi ancak bununla sınırlı kalmayarak kalıcı hale getirilmeye çalışıldı. Bizler AKP’nin bize dayattığı tekçi anlayışa karşı çoğulcu yönetim anlayışını sürdüreceğiz. Tutuklanan eşbaşkanlarımızın hesabını sormak için 31 Mart’a en güçlü şekilde gitmemiz gerekiyor. Bu nedenle her belediye eşbaşkan adayımızın aldığı sorumluluğun çok değerli olduğuna inanıyoruz. AKP’nin tekçi zihniyetine karşı 31 Mart’ta yan yana gelip el ele vermemiz gerekiyor.”
 
‘Kayyımın marifetleri bir kitapçığa sığmaz’
 
Ardından konuşan Yerel Yönetimlerden Sorumlu Yurdusev Özsökmenler, tecride karşı açlık grevi eyleminin 113’üncü gününde olan Leyla, cezaevlerinde ve dünyanın dört bir yanındaki açlık grevi eylemlerini sürdürenlere selamlarını gönderdi. Yurdusev, raporu hazırlarken 95 belediye ile GAAB Belediyeler Birliği’ne atanan kayyımların bütün marifetlerini ortaya dökecek ayrıntılı bir rapor hazırlayamayacaklarını bildiklerini kaydetti. Yurdusev, “Bütün bu marifetleri anlatmak hem bir kitabın sayfalarına sığmayacak kadar fazladır, hem de şu anda bile kayyımlar kaybedeceklerini anladıklarından belediyelerimizi talan etmek, seçim sonrası işlemez hale getirmek için yeni icraatlar peşindedirler” dedi.
 
‘Rant araçlarını yok etmeyi hedefleyen bir yol benimseyeceğiz’
 
Yurdusev, parti olarak yerel yönetimleri, doğrudan katılımı esas alan, şeffaf, hesap verebilir yol ve yöntemlerin oluşturulduğu, halkın öz örgütlülük ve yönetim alanları olarak gördüklerinin altını çizdi. Mevcut belediyeciliği aşan, halkın yerinden yönetim ve katılımcı belediyeciliğini önceleyen bir yol izleyeceklerini dile getiren Yurdusev,  rant ve sömürünün tüm araçlarını yok etmeyi hedefleyen bir pratiği benimsediklerini ifade etti. Yurdusev, “Devleti küçülterek yerel ve bölgesel yönetimleri güçlendirmeyi esas alan anlayışımız, toplumsal sorumluluğu ve yönetimi yerele devretmektedir. Partimiz, herkesin kendi kimliği, kendi kültürü ve anadiliyle aktif bir şekilde yaşama katıldığı, ahlaki ve politik insan olma gerekliliklerine inandığı, toplumcu bir yaşamı benimsemektedir” diye konuştu.
 
Hazırlanan 83 sayfalık kayyım raporunun özetini Yurdusev şu şekilde sıraladı:
 
“* Ekolojik toplumsal yaşam, doğa insan ve insan doğa dengesinin kurulması ve alternatif yaşam örgütlenmelerinin oluşturulmasıyla inşa edilebilir. Bu anlayışı benimseyen, yerleşik yaşam alanlarını ekolojik köy ve kent olarak gören, tekelleşmenin her biçimine karşı durarak, toplumla, toprakla, kırla ve tarımla yeniden buluşan bir belediyecilik programına sahibiz.
 
* 1999’da HADEP ile başlayan demokratik belediyecilik geleneği, kültürel soykırım ile karşı karşıya olan Kürtler, Êzidîler, Süryaniler, Mıhelmiler, Aleviler gibi halkların ve inançların korunmasını temel ilke olarak benimsemiş; kültürel zenginlik, kültürel çeşitlilik ve çok dilli yaşamı pratikleştirmiştir. Kadınlara, gençlere, engellilere ve bütün dezavantajlı gruplara yönelik sosyal çalışmalar belediyelerimizde önemli bir yer tutmuştur.
 
* AKP iktidara geldiği günden bu yana Kürtlerin demokratik siyasette elde ettiği kazanımları çeşitli biçimlerde yok etmeye çalışmıştır. Bir yandan Kürt sorununun varlığını dillendirirken diğer yandan ise kapalı kapılar ardında imha ve inkar planları hazırlayarak hayata geçirmiştir.
 
* Kayyım Rejimi ifadesi, kayyımların belediye yetkilerini önemli oranda aşan yetkilerle donatılarak, ortak bir amaç çerçevesinde ve planlarını sistemli bir şekilde hayata geçirmesi nedeniyle kullanılmıştır. 
 
* 11 Eylül 2016 tarihinde başlayan kayyım atamaları, 3 büyükşehir belediyesi olmak üzere, 10 il, 63 ilçe ve 22 belde ile DBP’li toplam 95 belediyede gerçekleşmiş ve bu belediyelere kayyımlar atanmıştır. Bu süreçte pek çok belediye başkanımız tutuklanmış ve 1 yıl ile 18 yıl arasında değişen cezalara çarptırılmıştır. Şu anda 40 belediye eşbaşkanımız hala tutuklu ya da hükümlü olarak cezaevlerinde bulunmaktadır.
 
* Vesayet ile mücadele ettiğini iddia eden AKP hükümetleri, Kayyım Rejimi ile yerel yönetimler üzerinde tam bir bürokratik vesayet alanı kurarak eleştirdiği tek parti dönemindeki iktidarlar ile aynı konuma düşmüştür.
 
* Seçimle alamadığını zorun gücüyle almaya çalışan AKP iktidarının belediyelere kayyım atamasının asıl amacı ise ekolojik, kadın özgürlükçü ve demokratik belediyecilik modelini yani hep birlikte inşa etmeye çalıştığımız yeni yaşamı bir bütün olarak ortadan kaldırmaktır. Bu nedenle demokratik toplum belediyeciliğine yapılan müdahale önceden hazırlanmış ideolojik bir arka plana sahiptir.
 
* Batman’da her ay 600’ü aşkın dar gelirlinin ihtiyacını karşılayan ‘Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (Batman Gıda Bankası)’, Diyarbakır’da 32 bin yoksula ulaşan ‘Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’ Diyarbakır merkezli olarak birçok ilde şubesi bulunan, binlerce yoksulla ulaşan ‘Rojava Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ Siirt’te yüzlerce aileye gıda ve giyim yardımında bulunan ‘Bin Umut Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’ Van’da 450 aileye her ay düzenli gıda ve giyim yardımında bulunan ‘Van Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (VAN-DER) kapatılmıştır.
 
* En önemli çalışma ‘Çok Dilli ve Çok Kültürlü Belediyecilik’ ilkesiydi. Kayyımların yaptığı ilk iş ise Türkçe ile birlikte kullanılan Kürtçe, Arapça, Süryanice tabelaları indirmek olmuştur. Kürtçe eğitim veren kreşler ve okullar masal kitapları, çocuk oyunları, resimli sözlüklerin olduğu çalışmalar, kurslar ve kütüphaneler gibi kültürel projeler iptal edilmiş Belediyelere ait kütüphanelerdeki binlerce kitap yakılarak imha edilmiştir.
 
* Kayyımlar Kürtlerin tarihsel, kültürel değer isimlerini taşıyan park, mahalle ve sokaklar ile kültür merkezlerinin de ismini değiştirmiştir. Kayyım Rejimi ile başta Diyarbakır’da bulunan Cigerxwîn, Aram Tigran ve Dicle Fırat Kültür Merkezlerinde verilen kurslar, dersler ve çalışmalar olmak üzere birçok belediyede açılan kültür-sanat merkezlerinin hizmet içeriği tamamen değiştirilmiştir.
 
* Van, Mardin, Batman gibi il ve ilçe belediyelerinde anadilde hizmet veren birçok kreş ve eğitim destek evi kayyımların keyfi kararları ile kapatılmış ya da içeriği değiştirilmiştir.
 
* Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Kürtçe dilinde ve müfredatında hizmet veren Zarokistan ile Xalxalok kreşleri kayyımların eliyle değiştirilerek Türkçeleştirilmiştir. Gençlik kültür merkezleri, madde bağımlıları ile mücadele kurumu, gençlik danışma ve sosyal etkinlik merkezleri, eğitim destekevleri kapatılmıştır.
 
* Ceylan Önkol’un adı, Lice Belediyesi’ne atanan kayyım tarafından parktan kaldırılmış, parka Silvan’da bir patlama sonucu yaşamını yitiren 13 yaşındaki Fırat Sinpil’in adı verilmiştir. Önkol’un ailesi, ‘İkisi de çocuk, ikisi de savaş mağduru. Fırat için de bir park açılabilirdi’ şeklinde tepkilerini dile getirmiştir. Lice kayyımı Medeni Yıldırım’ın isminin verildiği parkın ismini Şehit Binbaşı Ümit Çelik Parkı olarak değiştirmiştir.
 
* Çatak Belediyesi’ne kayyımı Baro Başkanı Tahir Elçi’nin isminin verildiği parkın adını Şehit GK Ali Ogün Parkı olarak değiştirmiştir.
 
* Dicle kayyımı Saddam Hüseyin’in kararıyla Bağdat’ta idam edilen Leyla Kasım’ın isminin verildiği parkın adını, Şehit Er Ekrem Dinç Parkı, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının adını simgeleyen Üç Fidan Parkı’nın ismi, Şehit Uzman Çavuş Hacı Osman Ayyıldız olarak değiştirilmiştir.
 
* Kadınların ekonomik gelişmesine katkı sunacak kadın organik ve semt pazarları ile mor satış noktaları kapatılmıştır. Bunun en sıcak örneğini bugünlerde Bağlar ilçemizdeki kadın semt pazarında yaşananlarda görüyoruz. Kadınlar pazaryerini savunmak için hala gece gündüz nöbet beklemektedirler.
 
* Kayyımların gelişi ve hukuki süreç ne kadar hukuk dışı ise kayyımların belediyelerde gerçekleştirdikleri mali uygulamalar da bir o kadar hukuktan yoksundur. Usülsuzdur ve belediye kaynakları yandaş firmalara peşkeş çekilmiştir.
 
* Sadece 2017 yılında Kayapınar Belediyesi gelirinin yüzde 71’i kadar, Mardin Büyükşehir Belediyesi yüzde 25’i kadar ve Van Büyükşehir Belediyesi ise yüzde 18’i kadar borçlanmıştır. Oysa Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin 2016 yılı gideri 250 milyon 747 bin 812 TL iken geliri 252 milyon 662 bin 107 TL olarak gerçekleşerek bütçe fazlası vermişti. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ise 2016 yılında 515 milyon 844 bin 585 TL gidere karşın 541 milyon 961 bin 823 TL gelirle yaklaşık 26 milyon TL bütçe fazlası vermişti. Van Büyükşehir Belediyesinin 2016 yılında 20 milyon TL olan bütçe açığı kayyımların gelişiyle 95 milyon TL’yi aşmıştır.
 
* Kayyumlar ayrıca belediyeye ait taşınmazları çeşitli kurumlara tahsis etmeye başlamışlardır. Kayapınar kayyımı Belediyeye ait çocuk kreşi olan Zarokistan’ı, Eğitim destek evini, spor kompleksini, eski belediye binasını ve çocuk merkezi ile 100 dönümlük serayı Kaymakamlığa, Cigerxwin Kültür Merkezinin Halk Eğitim Müdürlüğü’ne, Ekin Ceren Parkı’nın işletmesinin ise Bilal Erdoğan’ın başkanlığını yaptığı TÜRGEV’e 25 yıllığına kiralamıştır. Yapımına devam eden belediye kütüphanesinin Kütüphaneler il Müdürlüğü’ne devredildiği belirtilmektedir.
 
* Dersim Belediyesine atanan kayyım ise belediye mülkiyetindeki daireyi İlim Yayma Cemiyeti’ne tahsis etmiştir.”
 
Yurdusev son olarak, “31 Mart’ta yapılacak belediye seçimlerinde halkımızın bu asimilasyoncu, gaspçı ve talancı zihniyete sandıkta gereken dersi vereceğine inanıyoruz. HDP olarak büyük bir kararlılıkla, demokrasiye, halklarımıza, inançlarımıza ve belediyelerimize sahip çıkacak kayyımları geri göndereceğiz. Çünkü bu kadim kent bizimdir. Bu sokak, bajar, ax u av, klam u stran, dicle ve fırat, Sur, Cizre, Şırnak ve Şemzinan bizimdir. Ve elbette zafer bizim olacaktır. Gaspçı Kayyımlar gidecek ve halkların iradesi kazanacaktır. Bu inançla hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum” dedi