4 yıl önce manşetlerden verildi: Dolmabahçe Mutabakatı’ndan inkar sürecine nasıl gelindi?

  • 09:50 28 Şubat 2019
  • Siyaset
 
ANKARA - Bundan 4 yıl önce "Şimdi barış zamanı" diye duyurulan Dolmabahçe Mutabakatı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Hükümet yetkilileri tarafından 2 ay sonra "Yok hükmündedir” denilerek inkar edildi. O dönem İmralı ile yapılan ilk görüşmede yer alan Ayla Akat Ata, gelinen aşamayı “Bu bugün yok sayılabilir ama yarın hepimizi bekleyecek olan yine bu maddelerdir” diye değerlendirdi. 
 
Kürt meselesinde çatışmalı dönemin sonlandırılmasına yönelik yürütülen çözüm sürecinde, PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından kaleme alınan 10 maddelik Dolmabahçe Mutabakatı’nın İmralı Heyeti ve Hükümet yetkilileri tarafından 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe’de bulunan Başbakanlık ofisinde kamuoyuna deklere edilmesinin üzerinden 4 yıl geçti. Demokratik bir Anayasa ve özgürlüklere dair 10 maddenin yer aldığı Mutabakat, aralarında dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) İmralı Heyeti üyeleri Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken'in bulunduğu heyet tarafından canlı yayınla kamuoyuna açıklanırken, kısa bir süre sonra ise “Yok böyle bir mutabakat” denilerek bir kez daha inkar süreci izlendi. 
 
“Peki bu 4 yılda gelinen noktada ne oldu?’ denilirse savaş ve çatışmalı süreç daha da arttı. Dolmabahçe Mutabakatı’nın kapsamı neydi ve o dönem iktidar cephesinin Mutabakat’a bakış açısı nasıldı?
 
İlk olarak çözümün devam etmesi ve çatışmasızlığın ortadan kalkması adına PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın PKK’ye silah bırakma çağrısının okunacağı Mutabakat kamuoyu ile paylaşıldı. Dolmabahçe Ofisi’nde yapılan toplantıda İmralı Heyeti’nden Sırrı Süreyya Önder’in okuduğu Mutabakat metni ise şöyle idi: 
 
“Uzun bir sürecin önemli bir aşamasına geldik. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar süregelen demokratikleşme sorunları ve son 30 yılda 40 binden fazla insanın, insanımızın yaşamına mal olan Kürt meselesinin çözümüyle ilgili yürütülen çözüm süreci çalışmalarında tarihi bir karar sürecinin eşiğinde bulunmaktayız. Başlangıcından bugüne bu sorun devletin dönüşümüyle ilişkilidir. Bugüne kadarki egemen devlet zihniyeti, bu meseleyi salt iktidarlaşma aracı olarak düşünmüş ve kör şiddetin kurbanı haline getirmekten çekinmemiştir. Dolayısıyla çözümün barış ve evrensel demokrasiyle bağı sağlıklı kurulmadıkça, kurmaya çalıştığımız demokratik barışın devlet ve toplum yapısında haktan, adaletten ve eşitlikten yana bir dönüşüm sağlaması düşünülemez. Bu itibarla süreç Cumhuriyet tarihi boyunca varlıkları yadsınan ve dışlanan tüm unsurların özgür ve eşitçe tanınması ve yeni norm sisteminde kendileri olarak yer almalarıyla gelişmek durumundadır.
 
Tarihin bizlere yüklediği büyük sorumluluk, çözümün de çözümsüzlüğün de salt bizim toplumlarımızla ilgili olmayıp, tüm bölgeyi hatta dünyayı etkileyen muhtevası olmasıdır. Dolayısıyla, bölgenin yüz yıllık dengeleri altüst olurken, küresel ve bölgesel zorbalıkların yol açtığı algısal ve iradesel yaklaşımlar, evrensel insani değerler ölçüsünce geliştirilerek aşılmalıdır. Muhtevası gereği çok hareketli ve dinamik bölgesel koşullar göz önüne alındığında, sürece de dinamik bir yaklaşım gereklidir. Bütün bu belirlemelerin ışığında, zaman zaman aksamalar ve kırılmalarla yürütülen diyalog süreci resmî, ciddi ve sorumlu bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır.”
 
Süreçte gelinen aşamaya ilişkin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın belirlemesi de şöyleydi:
 
“Bu 30 yıllık çatışma sürecini kalıcı barışa götürürken, demokratik bir çözüme ulaşmak temel hedefimizdir. Asgari müşterekin sağlandığı ilkelerde, silahlı mücadeleyi bırakma temelinde, stratejik ve tarihi kararı vermek için PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum.”
 
‘Bu sadece lafla olmaz’
 
Abdullah Öcalan'ın 10 maddelik çağrısının okunduğu toplantı sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Mutabakatı “İstikrarın tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacak” diye tanımlayarak, "Terör örgütünün silah bıraktığını açıklaması ülkemizde demokrasinin, hukukun, huzurun, güvenin, istikrarın tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacaktır. Bu sadece lafla olmaz. Temenni ederim ki bu son gelişmeler de sözde kalmaz, uygulamaya geçilir. Devlet, hükümet ve tüm kurumlarıyla bu konuda üzerine düşenleri titizlikle metanetle yerine getirmiştir, getirmeye devam ediyor" dedi. 
 
Ahmet Davutoğlu: Türk, Kürt Ermeni ayrımı yaşanmayacak 
 
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, "Artık silah dili sona erecek, demokratik yaklaşımın önü açılacak. Gençler artık dağlarda sokaklarda savaşmayacak yan yana yürüyecekler. Bugün yapılana açıklama ile Türk, Kürt ve Ermeni ayrımcılığı yaşanmayacak" diye Mutabakat’ın önemini vurguluyordu. 
 
Yalçın Akdoğan: Gök kubbe altında konuşulmadık bir şey kalmadı
 
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, süreci nihai sonuca ulaştırmaya kararlı olduklarını belirterek, şöyle diyordu: “AKP iktidarı olarak,  12 yıldır akan kan dursun, analar ağlamasın diyerek sessiz devrim niteliğinde adımlar attık. Her türlü sorunun çözüm yeri olarak siyaset kurumunu gördük. Demokrasimiz sorunları konuşabilecek, tartışabilecek, çözüm yoluna koyabilecek imkan ve kabiliyete ulaşmıştır. Demokrasimizin daha ileri noktalara ulaşması için bütün toplum kesimlerinin siyasi partilerin, STK’ların el birliğiyle gayret göstermesi gerektiği de açıktır. Silahların devre dışı kalması, demokratik gelişime hız katacaktır. Bir kısım konu başlıkları uzun yıllardır konuşuluyor, tartışılıyor. Bundan sonra da özgüven içinde tartışmaktan, konuşmaktan geri durmamamız gerekiyor. Aslında gök kubbe altında konuşulmadık bir şey kalmadı. Demokrasilerde halkın desteğini alan görüşler, düşünceler ve politikalar değer kazanır. Biz de milletimizin hayır duası ve desteğiyle süreci nihai sonuca ulaştırmakta kararlıyız.”
 
Gazeteler manşetten duyurdu
 
İktidara yakın olan tüm gazeteler de o gün Mutabakatı manşetten duyurarak barış çağrısına kulak vermişti. Özellikle iktidara yakınlığı ile bilinen gazetelerin, 1 Mart’ta Mutabakata dair manşetleri şu şekildeydi:
 
AKŞAM: “Barış’a dev adım, Öcalan’dan PKK’ya silahları bırakma çağrısı” 
 
GÜNEŞ: “Güzel şeyler oluyor”: Öcalan’dan PKK’ya silah bırakma çağrısı geldi. Hükümet ve HDP 30 yıldır süren savaşı bitirecek olan tarihi açıklamayı birlikte yaptı. Sona gelinen süreçte, PKK’nın mayıs ayında silah bırakması planlanıyor. 
 
HaberTürk: “Bu bir çağrıdır”: Hükümet temsilcileri ile HDP heyeti, Dolmabahçe’de Başbakanlık Ofisi’nde bir araya geldi. 45 dakikalık tarihi zirvede, Öcalan’ın Kandil’e “Silahlı mücadeleyi bırakın” çağrısı açıklandı. 
 
MİLAT: “Tarih Yeniden Yazılıyor”: Tüm Türkiye bu çağrıya gönülden destek veriyor.
 
MİLLİYET: “PKK’ya silah bırakma çağrısı”: Hükümet ve HDP’nin Dolmabahçe açıklamasında; silahsızlanma, siyasi çözüm ve yeni anayasa vurgulandı. 
 
POSTA: “Barış çok yakın”: Kürt ve terör sorunun çözümü için 2009’dan beri kesintilerle süren devlet PKK- devlet görüşmelerinde en büyük adım dün atıldı. 
 
SABAH: “Şimdi Barış zamanı”: Bugüne kadar karşılıklı ateşkes önerisinden öte gitmeyen Öcalan ilk kez olarak PKK’dan kongresini toplayıp silah bırakma kararı almasını istedi. 
 
STAR: “Barış Baharı”: Çözüm sürecinde beklenen mesaj geldi,  umutlar zirveye çıktı. Türkiye’nin 30 yıllık mücadelesinde en kritik eşik aşıldı. Sonraki yol haritası; demokratik sürecin başlatılması. Nihai hedef ise Anayasa ile kalıcı çözüm…
 
TAKVİM: “Tarihi çağrı”: Hükümet ve HDP çözüm sürecinde izlenecek yol haritasını belirledi. 
 
TÜRKİYE: “Tarihi Gün”: Çözüm sürecinde en kritik eşiklerden biri daha aşıldı. HDP, Öcalan’ın mesajını okuyup örgüte “silahları bırakın” çağrısında bulundu. 
 
YENİ ŞAFAK: “Silahlara veda çağrısı”: Çözüm sürecinde en kritik adım dün atıldı. Hükümet temsilcileri ve HDP heyeti Dolmabahçe’de ortak bir açıklama yaparak mutabakata varıldığını duyurdu.
 
20 gün sonra manşetler değişti!
 
20 gün sonra Cumhurbaşkanı “Hasretle beklediğimiz çağrı” diye adlandırdığı mutabakatı 21 Mart’ta “doğru bulmadığını” açıkladı. Bunun üzerine iktidara yakın gazeteler “Dolmabahçe Mesajları Yanlıştı”, “O Resmi Doğru Bulmadım”, “Dolmabahçe Pozu Yanlıştı”, “İzleme Heyeti Adayı Meşrulaştırır” gibi manşetlerle hızlı bir şekilde dilini değiştirdi. 
 
2 ay sonra: Böyle bir mutabakat yok
 
Tayyip Erdoğan, 24 Nisan 2015’te Adana’da “Bugün terör örgütlerin sırtını sıvazlayanlar aynı kuyuya kendileri düşecekler. Dün biri çıkmış Dolmabahçe Mutabakatı’ndan bahsediyor. Böyle bir Mutabakat yok. Bu iktidarın terör örgütüyle bir Mutabakatı söz konusu değildir” diyerek bir kez daha Mutabakatı yalanladı. 
 
‘Bu ifadeyi cımbızlamak durumundayım’
 
17 Temmuz’da HDP yetkililerinin Başbakan ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun partiyi ziyareti sırasında bir kez daha gündeme getirdikleri Dolmabahçe Mutabakatı yeniden reddedildi. Cumhurbaşkanı, "Ben bu ifadeyi cımbızlamak durumundayım. ‘Dolmabahçe Mutabakatı’ ifadesini asla kabul etmiyorum" dedi ve şöyle ekledi: "Ortada bir hükümet vardır diğer tarafta grubu olan bir siyasi parti vardır. Neyin mutabakatını nasıl yapıyorsunuz? Ülkemizin geleceğine yönelik atılacak bir adımsa bunu yeri parlamentodur. Bu parlamentodan güçlü bir şekilde çıkınca onun bir değeri olur. Bölücü örgüte sırtını dayamış olanlarla bir mutabakat asla yapılamaz, böyle bir şey düşünülemez."
 
Mutabakatın inkar edilmesinin ardından mevcut siyasal iklimim giderek daha da karanlık bir hal alırken, iktidarın kullandığı dil ve saldırı alanı daha da genişledi. 
 
‘Cumhuriyet tarihi boyunca tartışılmayan şeyler tartışıldı’
 
İmralı ile görüşmelerin olduğu ilk ziyaret sürecinde yer alan o dönem Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)  Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, demokratik çözüm sürecinin çok değerli ve anlamlı bir süreç olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu: “Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmayan,  söylenmeyen ve tartışılmayan şeyler tartışıldı.  En önemlisi buydu. Parlamento çatısı altında çerçeve çözüm yasası hazırlandı ve müsteşarlık kuruldu bu konuda. Aynı zamanda bu yolun haritası olan 10 maddelik Dolmabahçe Deklarasyonu açıklandı. Bunlar çok önemliydi. Darbeleri Araştırma Komisyonu ve Kürt sorunun nasıl çözüleceğine dair Araştırma Komisyonu ve Akil İnsanlar Komisyonu oluşturuldu. Akil İnsanlar Komisyonu  7 bölgede çok anlamlı bir çalıma yürüttü.” 
 
‘Asıl darbelenen çözüm süreci oldu’
 
15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişimini hatırlatan Ayla, asıl darbelenenin çözüm süreci olduğunu belirterek, “Çözüm için oluşturulan tüm komisyonlar kapatıldı. Bu süreç, darbe girişiminin öncesinde seçim süreci ile zaten ciddi bir sekteye uğramıştı.  İktidarda kalma kaygısı hükümetin iradesinin önüne geçti.  7 Haziran’a kadar deklarasyondan hemen sonra Erdoğan’ın ‘hükümleri kabul etmiyorum’ açıklaması olmuştu. Seçim propagandasını ortaya koyan iktidar milliyetçi kesimlere hitap etmek adına ortaya koyulan emek ve iradeyi yok saydı. İktidarda kalma kaygısı daha ağır bastı ve bu süreci kabul etmediklerini deklare ettiler. Bu ağır bir darbeydi çünkü o masada bizim siyasi heyetimizle birlikte oturan hükümet üyeleri Tayyip Erdoğan’ın talimatı ve izni olmadan herhangi bir açıklama yapamazlardı. Seçim öncesi de böyle bir süreç gelişti. Bunu sınırlarımızda 3. Dünya ve vekalet savaşlarının yaşandığı Rojava’da ki gelişmelerden bağımsız ele alamayız" dedi. 
 
'Bugün yok sayılsa da yarın yine olacak aynı maddelerdir'
 
Çözüm süreci içinde seçim sürecinin var olmasının sürecin sekteye uğramasına neden olduğunu vurgulayan Ayla, “Bu süreç inkarın ardından da devam etti. Kazanımların tamamı ve atılan tüm adımlar yok sayıldı. Çözüm sürecinde yapılan görüşmelerde zaten bir darbe mekanizmasının olduğu ve demokrasinin tesis edilmemesi durumunda bu darbe mekaniğinin hayata geçileceğine dair ciddi tartışmalar vardı. Ve bu hayata geçirildi. Çözüm süreci darbelendi. Bu bugün yok sayılabilir ama yarın  hepimizi bekleyecek olan yine bu maddelerdir” diye belirtti.  
 
Dolmabahçe Mutabakatı’nda yer alan 10 madde ise şöyle:
 
1- Demokratik siyaset tanımı ve içeriği
 
2- Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması
 
3- Özgür vatandaşlığın, yasal ve demokratik güvenceleri
 
4- Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına dönük başlıklar
 
5- Çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutları
 
6- Çözüm sürecinde demokrasi güvenlik ilişkisinin kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması
 
7- Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri
 
8- Kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi
 
9- Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması
 
10- Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir Anayasa.