Akademisyen Arzu Yılmaz: Rusya Türkiye'yi köşeye sıkıştırdı, AKP 31 Mart'a oynuyor

  • 09:05 31 Ocak 2019
  • Siyaset
Habibe Eren
 
ANKARA - Bu aşamada Adana Mutabakatı’nın yeniden hayata geçmesinin mümkün olmadığını belirten akademisyen Arzu Yılmaz, Mutabakat’ın işlerlik kazanması için her şeyden önce Türkiye’nin Suriye topraklarından çıkması gerekir” dedi. Rusya’nın Türkiye'ye Şam rejiminin egemen güç olarak tanınmasını dayattığını ve köşeye sıkıştırdığını kaydeden Arzu, 31 Mart seçimleri öncesi hem ekonomik krizden hem de kaybettiği oylardan dolayı sıkıntıya düşen AKP’nin ise başka bir krizi göze alamadığı için uzlaşmacı bir tavır sergileyerek zamana oynadığını söyledi. 
 
Suriye iç savaşı, 2019’un ilk günlerinde ABD’nin “çekiliyoruz” ve “Güvenli Bölge oluşturacağız” açıklamaları, İdlib'te yaşanan çatışmalar ile Rusya ve Türkiye arasında gündeme getirilen Adana Mutabakatı tartışmalarıyla sürüyor. Rusya Başkanı Vledemir Putin tarafından gündeme getirilen Adana Mutabakatı, 1998 yılında Suriye-Türkiye arasında sınır güvenliği için yapılan bir anlaşma olarak biliniyor. Kürt karşıtlığı üzerine oturtulan 10 maddelik anlaşma sonucu PKK Lideri Abdullah Öcalan Suriye’den çıkarıldı. Mutabakat, Suriye iç savaşının başladığı yıl olan 2011’den bu yana ise yürürlükte değil. Akademisyen Dr. Arzu Yılmaz, Adana Mutabakatı’nı ve Suriye'deki gelişmeleri değerlendirdi. 
 
‘Türkiye'nin olası operasyonuna yeşil ışık yakılmadığının göstergesi'
 
Mutabakat’ın tekrar gündeme gelmesinin Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapmayı planladığı askeri operasyona Rusya’nın yeşil ışık yakmadığının göstergesi olduğunu belirten Arzu, Rusya’nın bu tercihiyle Şam Rejimi’nin mevcut Suriye sınırları dahilindeki tüm topraklarda egemen güç olarak tanınmasını Türkiye’ye bir anlamda dayatmış olduğunu vurguladı. Arzu, “Bu durumun hiş kuşkusuz Rusya’nın oluruyla Türkiye’nin Cerablus-Al Bab ve Afrin’de sağladığı askeri ve idari kontrolün ömrü konusunda da bir mesaj verdiğini göz ardı etmemek gerek“ dedi. 
 
‘Mutabakat’ın hayata geçmesi mümkün değil’
 
Mutabakat’ın yeniden hayata geçmesinin mümkün olmadığını dile getiren Arzu, bunun gerekçelerini ise şöyle sıraladı: “Birincisi, Şam hem askeri hem idari açıdan bu Mutabakat’ın gereğini yerine getirecek bir pozisyona hala gelebilmiş değil. Mutabakat açısından kritik önem taşıyan Suriye-Türkiye sınırında örneğin tek bir noktada Şam Rejimi’nin mutlak bir kontrolü yok. Bunu sağlaması da yakın gelecekte mümkün görünmüyor. Öte yandan bu Mutabakat’ın işlerlik kazanması için her şeyden önce Türkiye’nin Suriye topraklarından çıkması gerekir. Zaten Şam Rejimi de bunu istiyor. Türkiye ise her ne kadar son günlerde sıklıkla ‘Suriye toprağında gözümüz yok’ dese de işgal ettiği topraklardan geri çekileceğine ilişkin henüz bir işaret vermiş değil. Dolayısıyla nedir o halde durum diye soracak olursanız. Benim görebildiğim kadarıyla 31 Mart seçimleri öncesi hem ekonomik krizden hem de kaybettiği oylardan dolayı sıkıntıya düşen AKP iktidarı, Suriye nedeniyle doğabilecek başka bir krizi göze alamadığı için uzlaşmacı bir tavır sergileyerek zamana oynuyor. Nitekim ABD Başkanı Donald Trump’ın açık tehditlerini de aynı şekilde duymazdan geldi. Rusya da belli ki henüz ABD’nin atacağı adımlardan emin olamadığı için Türkiye’yi sıkıştırmayı taktik açıdan doğru bulmuyor; o da ihtiyaç duyduğu zamana oynamayı yeğ tutuyor. Sanırım tablonun netleşmesi için bahara kadar bekleyeceğiz.”
 
‘Rusya Türkiye’yi köşeye sıkıştırdı’
 
Rusya Başkanı Vledemir Putin’in 2011'den bu yana fiilen uygulanamayan protokolü tekrar gündeme getirmesine değinen Arzu, Rusya’nın Suriye krizinin başından bu yana sahadaki en tutarlı dış aktör olduğunu belirtti. Temelde Suriye’de statükonun korunmasından yana tavır alan Rusya’nın hem askeri hem de diplomatik adımlarının da bu amaca uygun olduğunu ifade eden Arzu, “Bugün geldiğimiz aşamada hem Şam Rejimin yeniden kazandığı güç hem de ABD’nin çekilme kararı bir bakıma Rusya’yı Suriye politikasında zafer ilan etme aşamasına getirdi. Ama bu nihai zaferin ilanı önünde nerdeyse tek engel Türkiye. Hem Suriye’deki askeri mevcudiyeti hem Suriye muhalefetine verdiği siyasi destek hem de Cenevre ve Astana süreçlerinde çıkardığı diplomatik engellerle Türkiye, Rusya perspektifinden Suriye’de bir çözümün önünde nerdeyse tek engel. Rusya bu hamlesiyle Türkiye’yi deyim yerindeyse köşeye sıkıştırmış oldu” diye konuştu. 
 
‘Nihai son uzayabilir ama resim tersine dönmez’
 
ABD, Türkiye ve Rusya’nın Suriye'deki pozisyonlarını değerlendiren Arzu, Suriye’deki mevcut tabloya göre yolun ucunun gözüktüğünü aktardı.  Bu bağlamda aslında “Arap Baharı”nın vurduğu her ülke için geçerli olacak bir biçimde Ortadoğu’da statükonun korunmasından yana uluslararası bir mutabakatın olduğunu söyleyen Arzu, şöyle dedi: “Buna mukabil yaşanan kafa karışıklığının nedeni temelde ABD içi iktidar mücadelelerinin yansımaları. ABD Suriye’den çekilecek. Bu net. Ama belli ki ABD yönetiminde, Suriye’den ayağını çekmek zorunda kalsa de elini çekmek istemeyen bir grup var. Bu grup Amerikan iç siyasetinde zor günler yaşayan ve giderek güç kaybeden Trump’ın istediği gibi bir çekilmeyi hayata geçirmesini engelliyor. ‘Tampon ya da güvenli bölge’ formülü ise tam da bu aşamada Trump’a bu baskıyı öteleme, Suriye’den çekilmeyi Amerikan çıkarları açısından doğru bulmayanlar içinse orta vadede bir manevra alanı garantisi sağlıyor. 
 
Türkiye’de bu çerçevede ABD ile yürüttüğü müzakerelerle hem yukarıda sözünü ettiğim seçim takvimine uygun bir kriz öteleme ve iç kamuoyunu canlı tutma gerçek gündemi öteleme fırsatı buluyor hem de Rusya’ya karşı ABD kartını elinde tutuyor. Yoksa ‘tampon ya da güvenli bölge’ projesinin hayata geçmesini sağlayacak bir ortamın olmadığı açık. Her şeyden önce askeri uzmanların da teyit ettiği üzere böyle bir proje hayata geçirildiğinde ABD’nin hali hazırdaki askeri angajmanından çok daha yüksek bir maliyeti göze alması gerekecek ki buna niyeti olmadığı açık. Bu tabloya göre Suriye’de yeni bir başlangıçtan çok nihai bir sona doğru Suriye’de kaybedenlerin gösterdiği zayıf dirençler olarak okuyorum. Gelinen aşamada artık Suriye’de resmi tersine çevirecek bir güç görünmüyor. Nihai son ilanı uzayabilir ama resmin tersine dönmesi zor görünüyor. Ne yerel ne de küresel aktörlerin bu savaşı uzatmak ayetinde olmadığı açık. Ve bu resimden de Esad’ın bir süre daha Suriye’nin başında kalacağı belli. Ama biz Irak örneğinden de çok iyi biliyoruz ki Esad iktidarı için geri sayım başka biçimlerde zamana yayılarak devam ediyor ve edecek.”
 
‘Kürtler Kürdistan topraklarının siyasi temsilinde artık muhatap’
 
Mutabakat’ın ilk uygulanma sürecinden sonra Kürt sorununun giderek küresel bir sonuca evrilmesine değinen Arzu, bugün hiç kimsenin göz ardı edemeyeceği bir gerçek olduğunu ve bunun da Kürtler’in Kürdistan topraklarının siyasi temsilinde artık muhatap olduğunu vurguladı. Her bir ülkede mevcut egemen iktidarın zora, baskıya ve askeri güce dayalı kontrolüne rağmen Kürdistan’ın yönetiminde Kürtlerin dahili sağlanmadan sürdürülebilir bir istikrarın sağlanmasının mümkün olmadığını dile getiren Arzu, “Bu haliyle de artık bir Kürt sorunu değil Kürdistan sorunundan bahsetmek daha doğru olur. Zira Kürt sorunu genel kabul gördüğü biçimiyle her bir ülke sınırları içinde yaşayan Kürtlerin vatandaş olmalarından kaynaklanan temel haklara tekabül eder. Ama bugün ortaya çıkan Kürdistan sorunu bağlamında mevcut durum Kürtlerin Kürdistan topraklarında egemenlik hakları için verdiği bir mücadeleye işaret ediyor” dedi. 
 
‘Ulusal bilinci güçlenen örgütlü milyonları ne yapacaksınız?’
 
Kürtlerin hem bölgesel hem küresel olarak anlayış birliği içinde olmaları gerektiğine dikkat çeken Arzu, “Kürt siyasal aktörlerinin askeri ve siyasi zayıflıklarına ve zorluklarına rağmen bunun başlatılması artık eskisi gibi kolay değil. Zira on binlercesini öldürseniz yüz binlercesini hapsetseniz de her geçen gün sahip olduğu ulusal bilinci güçlenen son derece politik ve örgütlü milyonları ne yapacaksınız?” diye sordu.