Tülay Hatimoğulları: Ciddiyseniz İmralı kapılarını açın
- 15:17 17 Kasım 2024
- Güncel
ÊLIH – İktidara ve devlete seslenen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Bir devlet ciddiyeti ile davranacaksanız öncelikle İmralı kapılarını açın, Sayın Öcalan dışarı çıksın, mesajını bütün Orta Doğu’ya versin” diye seslendi.
Demokratik Kurumlar Platformu öncülüğünde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununun çözülmesi talebiyle düzenlenen, “Demokrasi ve Özgürlük” mitingi coşkuyla sürüyor.
Miting de söz alan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, halkı Kürtçe selamladı. 45 yıl önce katledilen Êlih Belediye Başkanı Edip Solmaz’ı anarak, söze başlayan Tülay Hatimoğulları, “Şu bilinsin ki o dönem Edip Solmaz’a kurşun yağdıranlar şimdi belediyelerimize kayyım atayan zihniyetin ta kendisidir. O dönemde o kurşunları yağdıranlar daha sonra asker postallarıyla sokaklara inerek, darbe yapanlarla şimdi belediyelerimize kayyım atayanlar aynıdır, darbecidir. Colemêrg’de Esenyurt’ta , Êlih’te, Mêrdîn’de ve Xelfetî’de…Halkın iradesine katlanamayanlar seçim kaybedenler, seçimle belediye yönetimine gelemeyenler halkın istemediği o saraylı iktidarlar kayyım atayarak bizlerin iradesini yok saymaya çalışıyorlar. Êlih burada, halk burada, irade burada. Duy sen Ankara duy” dedi.
‘Bu yöntemlerin adı demokrasi olmaz’
Kayyımlarla halkın seçme ve seçilme hakkının elinden alındığını dile getiren Tülay Hatimoğulları, “Seçimleri ortadan kaldırmak istiyorlar. Bu yönetimlerin adı demokrasi olamaz. Bu yönetimin adı olsa olsa faşizm olur. Bizler faşizme karşı omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz. Êlih’in kayyımı tweet atıyor ve diyor ki; Türkler ve Kürtler aynı kaderi paylaşıyor, aynı umutları yaşıyor. Yalanın daniskası, Êlih halkı burada Êlih halkının umudu anladığı kardeşlik anlayışı senin temsiliyetine zuhur edemez. Sen kayyımsın sen hırsızsın sen polis kalkanlarıyla belediyeye zorla yerleştin. Halk her seferinde belediyelerimize kayyım atandığı halde oyununu katlayarak belediye sayısını artırarak bugüne kadar geldi. Bu da siz değerli Kürt halkının ve diğer halkların ortak mücadelesiyle gerçekleşti. Son seçimlerde kayyıma ve kayyım seçmenlere rağmen belediyelerimizi ve oylarımızı artırarak kazandık. Bu sizlerin başarısıdır değerli halkımız size sonsuz teşekkürler” diye konuştu.
‘İmralı kapılarını açın’
Kürt sorununa dair açıklamalara da dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, şöyle devam etti: “Şuan bütün Türkiye bu soruyu konuşuyor ve tartışıyor. Bir tokalaşma ile başlayan ve tam olarak ne istediklerini bilmediğimiz çeşitli gelişmeler var. Biz DEM Parti, Kürt halkı, Türkiye halkları olarak elbette onurlu barışın yanındayız. Bizler 40 yılı aşkın mücadelemizi barış için veriyoruz. Bizler bu ülkeye adalet ve demokrasi gelsin diye halklar arasına gerçekten bir kardeşlik ve eşitlik olsun diye mücadele ettik. Onlar ne yaptılar, her seferinde Kürdün başını ezmeye kalktılar. Kürt halkıyla dayanışan Türkiye’deki devrimcilerin başını ezmeye kalkıştılar. Ama başaramadılar. Başaramadıkları bu alanda bu meydanda siz değerli halkımız onlara gösterdiniz. Buradan Ankara’ya sesleniyoruz. Bizler onurlu bir barış demokratik zeminde bir çözüme hazır olduğumuzu her fırsatta, her yerde ifade ettik. Bunun için de dedik ki şayet bu konuda oyun oynamıyorsanız, bu konuda insanların umutlarıyla alay etmiyorsanız, ciddiyseniz bir devlet ciddiyeti ile davranacaksanız öncelikle İmralı kapılarını açın, Sayın Öcalan dışarı çıksın, mesajını bütün Orta Doğu’ya versin. İktidarın küçük ortağının kamuoyuna verdiği mesajlarda eğer ciddiyse öncelikle bakanlıklarını devreye koysun ve İmralı kapıları sonuna kader açılsın, sayın Öcalan çıksın, Kürt halkına Orta Doğu halkına ve barışla ilgili mesajlarını versin diyoruz.”
Böyle kardeşlik mi olur?
Erdoğan konuşmuyor. İktidar makamı olan sizsiniz. Küçük ortağın açıklamasına Erdoğan’ın nasıl yaklaştığı akıllarında bir çözüm var mı, bu konuda mesajını vermiş değildir. İcra makamında olan AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanının kendisidir. Bu konuda çözüm önerileri varsa çıkıp konuşacaklar bir program açıklayacak. Kendisi bugüne kadar ağzını açmadı. Kim konuşuyor onun yerine danışmanları konuşuyor, sözcüleri konuşuyor. Diyorlar ki; kayyım ‘terörle mücadeleymiş’ hadi oradan. Asıl ‘terörü’ siz yapıyorsunuz. Gülistan Sönük Êlih halkının yüzde 65 ile Türkiye’deki en yüksek oy oranı ile seçilmiş ama siz kalkmış kayyım atıyorsunuz. Buna da ‘terörle mücadele’ diyorsunuz ve Kürtler kardeşimiz diyorsunuz. Böyle kardeşlik olmaz. Biz Kürtlerle kardeşiz diyorlar ama kırmızı çizgiler sayıyorlar. Bu kırmızı çizginin içinde Kürt yok, farklı halklar ve inançlar yok. Bu kırmızı çizginin içinde yüzyıllık inkar ve imha, tekçilik anlayışı var. Buna rağmen diyorlar ki; bizler kardeşiz, ama senin adın olmasın, Kürtlüğün olmasın, Kürtçe konuşma, Anadilde eğitim talep etme. ‘O zaman gel kardeş olalım’ diyor. Böyle kardeşlik olur mu? Bu yanıtı bizler değil alanlardan değerli halkımız veriyor. Bunu Saray duysun, Ankara duysun. İktidarın ortakları duysun.
Uzatılan el barış eliyse o eli tutmaya hazırız
Yine aynı sözcüler diyorlar ki; DEM Parti barış sürecini elinin tersiyle itiyor. Külliyen yalan. Elimize her mikrofona aldığımızda partimiz adına kim konuşursa konuşsun, ‘Onurlu bir barış için hazırız’ dedik. Demokratik zeminde bir çözüme hep birlikte ‘hazırız’ dedik. İktidar şuna karar vermeli. Devlet şuna karar vermeli. Uzatılan el tunç eli mi barış eli mi? uzatılan el barış eliyse bizler o eli tutmaya hazırız. Ama uzatılan el tunç eliyse biz o ele karşı halklarımızla beraber bugüne kadar olduğu gibi onurlu bir mücadeleyi vermeye hazırız. Uzatılan el tunç eliyse tunç yasalarını devreye koyacaklarsa bilsinler ki onlara karşı en güçlü mücadeleyi bizler yürüteceğiz.
Müzakereye de mücadeleye de hazırız
Bugün bir yandan Kürtler kardeşimizdir diyenler iki yasa hazırlıyor. Daha doğrusu iki gündemli yasa hazırlıyorlar. Birisi milletvekili seçimleri diğeri belediye seçimleriyle ilgili. Diyorlar ki bu yaklaşımı biz 1980 darbesinde gördük. Bir gözaltınız varsa herhangi bir cezanız olmadığı halde onlar ne yapmak istiyor? Baştan yasaklı kılmak istiyor. İşte bu elin adı tunç elidir, bu barış eli olmaz, olamaz. Halklarımızla beraber devlet aklı ve iktidara bir kez daha çağrı yapıyoruz. Onurlu barış istiyoruz. Kürt halkı anadilinde eğitim hakkını istiyor. Kürt halkı müzakere ve diyalog sürecinin demokratik zeminde gelişmesini istiyor. Sizler devlet aklı ve iktidar olarak buna hazır mısınız? Bunun cevabını başta Batman halkı olmak üzere Kürdistan halkları, Türkiye halkları hep beraber bu sorununun yanıtını bekliyor. Bizler her fırsatta mesajımızı verdik, bizler müzakereye de mücadeleye de hazırız.
Savaş politikaları vurgusu
Şu bilinsin ki bugün Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmediği için Türkiye halklarının ekmeği küçülmüştür. İHA ve SİHA’lara yaptıkları yatırımlarla Türkiye’deki emekçiler işçiler Türkler, Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkez, Ermeniler yani bu ülkede yaşayan 72 milletten insan aç. Daha geçtiğimiz günlerde 5 çocuk yanarak yaşamını yitirdi. Bunun sorumlusu bu iktidardır. Ama onlar savaşa İHA’ya, SİHA’ya özel harp politikalarına para ayırdıkları için Kürtleri kardeş olarak görmedikleri için Rojava’daki Kürt kardeşlerimize sınır ötesi operasyonu mubah gördükleri için; Türkiye halkları mutsuz, aç ve demokratik olmayan bir ortamda yaşıyor. Buradan Türkiye halklarına seslenmek istiyorum. Bugün burada atadıkları kayyımların benzerini Esenyurt’a da atayarak bunun Kürdistan’la sınırlı kalmayacağını gösterdiler. Şayet benden değilsen hangi siyasi partiye oy vermiş olursan ol ben senin iradeni tanımıyorum. Bugün Ahmet Özer hapishaneye konuldu. Ahmet Özer belediye başkanı olmadan önce Erdoğan imzalı teşekkür mektubu ona gönderilmiş. Çünkü Kürt sorunuyla hemhal olmuş, çözüm önerileri sunmuş bir akademisyen. Ama o akademisyen o Kürt bilim insanı başka siyasi partide siyaset yaptığı için onu hapishaneye koydular ve kayyım atadılar.
Birbirimizi yalnız bırakırsak, Türkiye’deki halklar olarak demokrasi güçler olarak yan yana durmazsak, her şeye kayyım atarlar ve bizim yaşayacağımız bir ülke bir toprak bırakmazlar geriye. Gelin dayanışmayı büyütelim gelin haksızlıklara karşı çıkalım. Gelin Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesine hep birlikte öncülük edelim. Gelin Türkiye halkları için demokratik cumhuriyet için barış diyelim hep beraber.
Kadınlara yönelik şiddet
Bu iktidar en fazla zulmü kadınlara uyguluyor. Kadınların siyasette var olmasına kamusal alana çıkmasına tahammülleri yok. Bizler bunun deneyimlerini Hizbul-kontranın bu konudaki etkilerini bizzat Êlih’te bu seçim sürecinde deneyimledik. Buna rağmen Êlih halkı büyük bir onurla partisini sahiplendi ve partimizin adayını seçti. Burada kayyım ataması başta olmak üzere bu anti-demokratik uygulamalar biz kadınların her yerde temsil edilmesine karşı bir duruştur. Bizlerin mor çizgisi olan eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet çizgisini bunlar kabul etmediler. Bunlar kadınların siyasette aktif rol oynamasını kabul etmiyorlar. Elinin hamuruyla siyasette ne işin var hadi evine git diyorlar. Oysa biz kadınlar, ‘Kadın, yaşam, özgürlük/ Jin jiyan azadî’ diyenleriz.
Kürt sorunun demokratik çözümü hayatidir
Türkiye başta olmak üzere Orta Doğu’ya barışın gelmesi için bizler gece gündüz demeden emek vermeye devam edeceğiz. Kızıl denizde bütün dünyanın savaş gemilerinin demirlediği, bu kadar sert bir sürecin yaşandığı, 3’üncü dünya savaşından bahsedildiği bir dönemde Kürt sorunun barışçıl ve demokratik çözümü hayatidir. Biz buradan bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. Gelin Türkiye’de Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle hep birlikte çözelim. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye, Orta Doğu barışına daha güçlü bir şekilde öncülük edebilir. Buna yürekten inanıyoruz. İşte bu nedenle diyoruz ki bir kez daha değerli gençler, sevgili kadınlar hep beraber ‘İmralı kapıları açılsın’ diyoruz. Sayın Öcalan dışarı çıksın diyoruz. Yapacağı çağrıların Türkiye halklarına değil, Ortadoğu halklarına sunacağı katkıları bilerek bunları söylüyoruz. O nedenle buradan hep birlikte son bir kez alkış ve zılgıtlarımızla barış için haykırışlarımızı yapalım.”
Miting Kolektîfa Rîtmên Azad’ın sahne almasıyla sürdü.