‘Özgür Basın gizlenen gerçekleri ortaya çıkarıyor’

  • 09:18 22 Eylül 2024
  • Güncel
 
WAN- Gazeteci Rabia Önver’in Colemêrg’teki uyuşturucu ve fuhuş çetesine dair yaptığı dosya haber nedeniyle evi basılması ve hakkında yakalama kararı çıkarılmasına tepki gösteren kadınlar, Özgür Basın’ın gizlenen gerçeklerin ortaya çıkmasını sağladığını belirtti. 
 
İktidarın Kürt halkına yönelik inkar, imha ve asimilasyon politikaları her geçen gün devam ederken,  bu politikaları açığa çıkaran Özgür Basın çalışanları ise hedefte. Colemêrg’in (Hakkari) Gever (Yüksekova) ilçesinde bir süre önce Ayşegül Akdoğan isimli bir kadın tarafından şiddete maruz kalan 17 yaşındaki P.K. isimli çocuğun şiddete maruz kaldığı görüntülerinin ortaya çıkması üzerine dijital medya platformlarından tepkiler yükselmeye başladı. Bu görüntülerin yayılmasıyla konuya ilişkin araştırma yapmaya başlayan muhabirimiz Rabia Önver, Ayşegül Akdoğan’dan şiddet gören ve yine Ayşegül Akdoğan tarafından uyuşturucu ve fuhuşa zorlanan kadın ve çocuklara ulaştı. Konuya ilişkin dosya haber yapan Rabia Önver’in haberlerinin yoğun ilgi görmesi üzerine iktidar, Ayşegül Akdoğan’ı cezalandırmak yerine Rabia’nın evine baskın düzenleyerek hakkında yakalama kararı çıkardı.
 
Rabia ve Özgür Basın’a yönelik saldırılara kadınlar tepki gösterdi.
 
‘Kadın gazetecilere yönelik baskının arttığı çok net görülüyor’
 
Feminist Özlem Şen, Colemêrg’e kayyım ataması yapıldığı süreçte bir grup feminist olarak yaptıkları ziyarette de halkın bu durumlardan bahsettiklerine şahit olduklarını belirtti. Özlem, “Bu konuya dair başka haberler de çıkmıştı. Ama son haberlerden sonra çıkan bu yakalama kararının sebebi aslında haberi toplumun da konuşmaya başlaması detayıydı. Yani Özgür Basın’a yönelik baskının temel sebebi halkın konuşmaya başlamasıydı. Aslında bunun hem bir yanıyla ifade özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik hem de devletin uygulamış olduğu bu politikaya karşı tepkinin bastırılmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Özellikle de kadın gazetecilere yönelik bu baskının arttığı çok net görülüyor. Her ne kadar Kürdistan’daki kadın gazeteciler buna karşı ciddi bir mücadele veriyor olsa da ülkedeki tüm basın organlarının buna toplu bir tepki vermesinin bunun önünde durabileceğini düşünüyorum” dedi.
 
‘Uyuşturucunun yayılmasında devletin sorumluluğu var’
 
Haberin konusuna dikkat çeken Özlem, uyuşturucunun yaygınlaşmasına karşı devletin bu noktada belli görev ve sorumlulukları olduğuna değinerek, “Bunu yerine getirmek yerine yaygınlaştırmaya dair adımlar attığı ve bunun karşısında duran, sessiz kalmayan basına baskıyı arttırması aslında üretmiş olduğu politikanın açığa çıkmasını sessizleştirmeye yöneliktir” diye konuştu.
 
‘Özgür Basın’a ihtiyacımız var’
 
Konunun sadece uyuşturucu olmadığına işaret eden Özlem, ülkede faillere yönelik cezasızlık sistemi olduğunun altını çizerek, “Kadına yönelik şiddette de faillerin korunduğu, aklandığı bir durum var. Bunu en son Diyarbakır’da Narin’in katledilmesinde de gördük. Her şiddet durumunda görüyoruz ki devlet bunu baskılıyor. Faillere karşı ses çıkmaması ve susturulmasına yönelik ürettiği bir politika var ve bunu bir baskı aracına dönüştürmüş durumda. Diyarbakır’da Hakkari’de olanlara kamuoyunun bir tepki göstermesi adına ülkenin her köşesinde bunları duyabilmemiz için bizim Özgür Basın’a ihtiyacımız var. Aslında her ilin kendi temel bir sorunu var ve bu sorunun her yerden duyulup kitleselleşmesinin önüne geçilmek isteniyor. Özgür Basın’a tüm baskılara rağmen mücadele ettiği için ben kendi adıma teşekkür ediyorum. Olmasalardı ben İstanbul’da yaşayan biri olarak bu yaşanılanları öğrenemeyeceğim, duyamayacağım ve buna karşı politika üretmekte zayıf kalacağım. Ve bunu zayıflatmayı hedefliyorlar, amaçlananın bu olduğunu görüyorum. Ama bu yıllardır sürdürülen bir politika ve yıllardır baskılanamayan bir durum. Yine baskılanamayacak. Bu baskıların devam edeceği de bir gerçek ama özgür mücadelenin devam edeceği de bir gerçektir” şeklinde konuştu.
 
‘Bu mücadele devam ediyor ve edecektir’
 
Özlem, ulus devletlerin yüzyıllardır kendi şiddetlerini kendi normları çerçevesinde meşrulaştırmaya çalıştığını ifade ederek, bu şiddeti kendince gerekçelerle temellendirdiğinin de altını çizerek, “Ama bunun toplumsal bir karşılığı olmadığı gibi ‘devlet toplum için var’ amacının da karşısında durmuş oluyor. Şu son zamanlarda şahit olduğumuz kirli ilişkilerin, devletin baskısını yoğunlaştırmak için bir takım yapılarla kurduğu ilişkinin Özgür Basın sayesinde açığa çıkmasının son zamanlarda çok önüne geçemediğini görüyoruz. Bu böyle olunca da haliyle, ister istemez şiddeti artıyor. Ama bir sonuca varamaz. Bu mücadele devam ediyor ve devam edecektir” ifadelerini kullandı.
 
‘Açığa çıkan şiddet karşısında örgütlenmeyi hedeflemeliyiz’
 
Özel savaşın bertaraf edilmesi için öncelikle açığa çıkarılması gerektiğini vurgulayan Özlem, “Bu bir noktada açığa çıkmış durumdadır. Ama bir de bu açığa çıkan şiddet karşısında örgütlenmeyi hedeflememiz gerekiyor. Bu örgütlenmenin karşısında da aslında devletin çok net yaptığı şey ise bu ortak mücadeleyi örebilecek demokratlar, feminist hareket, kadınlar, kadın hareketi ve radikal demokratları birbirinden ayıran, parçalayan bir savaş yürütülüyor. Belki bu noktada biz buna karşı daha farkında olmalıyız. Ortak mücadeleyi örmek için her daim devletin söyleminden uzaklaşmak ve bu söyleme karşı kendi söylemimizi kurmak durumundayız” diye belirtti.
 
‘Yapılan saldırı son derece çirkin, mesnetsiz’
 
Barış Akademisyeni Yasemin Özgün de halkın haber alma hakkı adına çalışmalar yapan gazetecilere yönelik ciddi saldırılar olduğunun altını çizdi. Özgür Basın’ın bugüne kadar birçok bedel ödediğini belirten Yasemin, “Son yaşanan olayda ise gerçek anlamda saldırıya uğrayan kadınları korumak, kadınların mücadelesini dile getirmek isteyen bir gazeteci arkadaşımıza yönelik bu saldırıyı son derece çirkin, mesnetsiz buluyorum. Özel savaş politikalarının devamı olarak da nitelendirilebilir bu saldırı. Bu kabul edilebilir değil. Gazetecilik görevlerini yerine getiren birinin evine baskınlar düzenlemek, gözaltına almak uyuşturucu karşıtı olduğunu iddia eden bir hükümetin, devletin yapacağı bir şey değil. Bu kabul edilemez bir yerde” sözlerine yer verdi.
 
‘Rabia’yı susturmayı seçmelerinde başka bir niyet aramak gerekiyor’
 
Yasemin, gerçek faillerin yakalanması ve Rabia’nın haberini bir ihbar kabul edip harekete geçilmesi gerektiğini ifade ederek, “Rabia’yı susturmayı seçmelerinde başka bir niyet aramak gerekiyor. Sonuçta bu uyuşturucu ve kadınları bir şekilde aşağılayan, köleleştiren bir düzenin devamından yana olanların yapacakları bir şey olabilir bu. Uyuşturucu ve benzeri şeylerle halkı esir etmek, köleleştirmek için yapılan müdahaleler olarak değerlendiriyorum” dedi.
 
‘Bu karanlığa karşı mücadele etmek gerekiyor’
 
Yasemin, halkın haber alma ihtiyacını ancak Özgür Basın’ın giderebileceğini belirterek şunları söyledi: “Olan bitenden bizleri haberdar eden, bir şeylerin su yüzüne çıkmasını, saklanan, gizlenen gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayandır Özgür Basın. Bu noktada sadece gazetecileri değil halkın haber alma hakkını da tutuklamış oluyorlar. Buna yönelik de bir saldırı olarak görüyorum. ‘Halk gerçekleri bilmesin, öğrenmesin ve bir şekilde susturalım ve mücadelelerini engelleyelim’ mantığıyla hareket eden bir bakış açısı bu. Bunun her daim karşısında olmak lazım. En son Narin’in katledilmesinde de görüldüğü gibi bir aya aşkın bir süredir gazetecilerin çabasına rağmen hiçbir bilgi aydınlığa kavuşmuyor, gazeteciler tehdit ediliyorlar, deliller karartılıyor ve bunlarla bir şekilde işbirliği yapan çevreler var. Bu karanlığa karşı, gerçeklerin ortaya çıkması için mücadele etmek gerekiyor. Gazetecilerin mesleklerini yapması ve gerçeklerin ortaya çıkması için verdikleri mücadele ile özel savaş politikaları bertaraf edilebilir. Aynı zamanda hem haber alma hakkımız için hem de gerçeklerin ortaya çıkması için gazetecilerin yanında olmamız gerekiyor. Onlarla dayanışmamız gerekiyor. Ve onların mücadelesini bir şekilde yükseltmemiz gerekiyor.”