OHAL’de kadının sesini duyurdu: Şujin’in mirası devam ediyor

  • 09:03 24 Ağustos 2024
  • Güncel
Melike Aydın 
 
İZMİR - Gazete Şujin’ın OHAL sürecinde Kurdistan ve Türkiye’de kadınların sesini duyurduğunu ve Kürt basın tarihinde önemli bir yer edindiğini söyleyen Gazeteci Nişmiye Güler, 2016 sürecinde de olduğu gibi baskılara karşı birlik olunmaması halinde gazete kapatmaların daha çok yaşanacağını ve genişleyeceği uyarısında bulundu.  
 
Türkiye’de meclis ve bakanlıkların yetkilerinin büyük ölçüde cumhurbaşkanında toplanması ilkesine dayanan yeni rejimin inşasını hızlandıran olağanüstü hal (OHAL) süreci, 20 Temmuz 2016’da başladı ve 17 Temmuz 2018’e kadar sürdü. Bu dönemde ifade özgürlüğüne yönelik en sert müdahaleler, Kürt basın geleneğinin temsilcilerine karşı gerçekleştirildi. 16 Ağustos 2016’da, Özgür Gündem gazetesi İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından "örgüt propagandası" iddiasıyla kapatıldı. 25 Ağustos 2017’de ise 693 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Gazete Şûjin, DİHABER ve Kürtçe yayın yapan Rojeva Medya, "terörle iltisaklı" olduğu iddiasıyla kapatıldı. Ancak, bu gazetelerin eski çalışanları ve destekçileri, farklı isimlerle yeni medya kuruluşları kurarak gazetecilik faaliyetlerine devam ediyor.
 
Yaklaşık 9 ay süren yayın hayatı boyunca Gazete Şûjin, OHAL sürecinde hak ihlallerini, halkların ve farklı kesimlerin sesini Türkçe, Kürtçe, Arapça ve İngilizce olarak duyurmaya devam etti. Gazete Şûjin’de muhabirlik yapan Nişmiye Güler, gazetenin OHAL sürecinde kadınların sesini duyurarak kısa süren yayın hayatında basın tarihinde önemli bir yer edindiğini belirtti. Gurbetelli Ersöz ve Ayfer Serçe’lerden Gazete Şûjin’e uzanan Kürt kadın gazeteciliğinin mirasının devam ettiğini vurgulayan Nişmiye, Kürt kadın gazetecilerinin bugün daha da örgütlenerek bu noktaya ulaştığını ifade etti. 2016’da Kürt basınına yönelik kapatmalara karşı muhalif basının yeterli tepki göstermemesinin, bugün dijital medya platformlarının kapatılmasına kadar vardığını belirten Nişmiye, bütün muhalif basının tek bir cephede örgütlenmemesi durumunda daha fazla baskı ve kapatmaların yaşanabileceği uyarısında bulundu.
 
Sansür ve kapatmalara ‘demokrasi şöleni’ denildi!
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerin yapıldığı ve ‘Çözüm Süreci’ olarak adlandırılan 2013-2015 yılları arasında, Kürt sorununun çözümüne dair adımlar atıldığı izleniminin yaratıldığını belirten Nişmiye, bu süreçte daha demokratik bir ortamın oluştuğunu; ancak hemen ardından tüm ülkede 90’lı yılları aratan baskıların hayata geçirildiğini dile getirdi. Nişmiye, 2015’te yaşanan darbe girişiminin ardından AKP hükümetinin ana muhalefet partisini de yanına alarak yeni bir konsept getirdiğini kaydederek, “Birlik ve beraberlik mesajları verildi, ama birçok insan işinden edildi, birçok basın yayın kuruluşuna sansür getirildi ve bu kuruluşlar süresiz olarak kapatıldı. Sonrasında bu süreci çelişkili bir şekilde demokrasi şöleni olarak adlandırdılar. O süreçte yayın yapabilselerdi, bunun böyle olmadığını ortaya koyacaklardı, bu yüzden kapatıldılar. Yıllardır Kürt basınına yönelik baskılar vardı. 2015 darbe girişimi bu baskıları artırmak için bir bahane oldu, çalıştığımız basın kuruluşları peyderpey kapatıldı. Öncesinde de ifade özgürlüğü ihlalleri vardı, ama o süreçte bu ihlaller dünyanın gözü önünde ayaklar altına alındı” şeklinde ifade etti.
 
‘Şujin, JINHA’nın mirasını devraldı’
 
Dünyanın ilk kadın haber ajansı olan JINHA’nın 2012’de yayın hayatına başladığını ve darbe girişiminin ardından KHK ile kapatıldığını belirten Nişmiye, bu mirası ardından kurulan Gazete Şûjin’ın devraldığını dile getirdi. Nişmiye, “JıNHA da Gurbetelli Ersözlerden, sonrasında Ayfer Serçe’den devralınan bir mirastı. JINHA, hem Kürt basını hem de Türkiye için bir ilkti. Haberciliğe yeni bir soluk getirdi. Cinsiyetçilikten beslenen haber dilini arındırmayı hedefledi. Bu süreçte hem Türkiye ve Kürt kadın hareketleri açısından hem de genel basın açısından belirli bir ivme ve farkındalık kazandırdı. Çünkü toplumun cinsiyetçi yargılardan ve dilden arındırılması yönünde ilerliyordu. Sonrasında KHK ile kapatıldı. JINHA’dan elde ettiğimiz deneyimle Şûjin ile devam ettik. Mesele isim değildi. Şûjin, 8-9 aylık bir süre boyunca yayın hayatına devam edebildi. Bu süre içinde pek çok haber yapıldı. Bu süreçte tecavüze, tacize uğrayan, ekonomik krizle boğuşan, siyasette yer alan kadınların sesleri duyuruldu. Yayıncılık anlayışımız, kadını ön plana çıkarmak üzerine kuruluydu” dedi. 
 
‘KHK’ler Kürt basın mirasını yok edemedi’
 
Gazete Şûjin’ın, 2016’da kapatılan Kürt basın kuruluşlarının yerine kurulan Rojeva Medya, DİHABER ve Özgür Gündem gibi medya organlarının, 2017 yılı Ağustos ayında KHK ile gerekçesiz şekilde yeniden kapatıldığını ifade eden Nişmiye, “Bu dönem, ülkedeki siyasal durumlarla paralel olarak AKP-MHP ortaklığının başladığı, tekleşmeye gidilen ve tek adam rejimi olarak adlandırılan sürecin adımlarının atıldığı bir dönemdi. Muhalif basın ve Kürt Özgür Basını çalışanları direndi, tutuklamalar yaşandı. O dönemde cezaevine giren bazı arkadaşlarımız yeni yeni çıkmaya başladı. Ape Musa’ların, Gurbetelli Ersöz’lerin mirası devam ettirildi. KHK’lerle bizi susturmak istediler, ama istedikleri şeyi başaramadılar. Yola JINNEWS ve Mezopotamya Ajansı, Yeni Yaşam ve Xwebûn ile devam ediyoruz. Bu miras devam edecek; durmayacağız, susmayacağız” sözlerini kullandı. 
 
‘Kadın hareketlerine yapılan saldırıların devamıydı’
 
Hükümetin kadın politikalarının aynısını kadın basınına da uyguladığını dile getiren Nişmiye, kadın aktivistlerin tutuklandığı gibi, kadını ön plana çıkaran basın çalışanlarının da tutuklandığını söyledi. Şûjin’ın o süreçte “Medyanın diline çuvaldız niyetine” sloganını kullandığını hatırlatan Nişmiye, “O dönemde, çuvaldızın dillerine batırıldığını gördüler. Kadınların bu yaşamın içinde yer almasını istemedikleri ve kadının öne çıkmaması için yapılan bir saldırıydı. Bugün Rojhilat’taki saldırılar, kadınların ‘Jin, Jiyan, Azadî’ demesi nedeniyle gerçekleşiyor. Türkiye’de de kadınlar, bir çatı altında birleşmeye çalıştığı ve eşbaşkanlık modelini hayata geçirdiği için hedef alınıyor. Kürt basınına yönelik saldırı furyası da bunun bir devamı niteliğindeydi. Aslında bunu, bütünlüklü bir politik konseptin parçası olarak değerlendirmek gerekir”  diye belirtti.
 
‘OHAL hep vardı’
 
Şûjin’ın OHAL sürecinde birçok hak ihlalini ortaya çıkardığını ve basına yapılan baskıların yanı sıra devletin uyguladığı şiddeti kamuoyuna duyurduğuna dikkat çeken Nişmiye, “OHAL sürecinde yapılan gazetecilik, kıymetli bir gazetecilikti. 80’lerden sonra Kürt illerinde OHAL hep vardı ve devam ediyordu, ancak 2016’dan sonraki süreçte ülke genelinde OHAL’in hakim olduğu bir dönemde yayın yaptı. Belki sadece 8-9 ay yayın yaptı, ama basın tarihinde önemli bir yere sahip olacak bir noktada duruyor. Kadın gazeteciler, OHAL’de yaşanan hak ihlallerini duyurma rolünü yerine getirdi” ifadelerini kullandı. 
 
‘Kadın gazeteciliğinin farkını görebiliyoruz’
 
JINHA ve Gazete Şûjin geleneğini sürdüren kadınların, Kürt basınında yer alan kadınları Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği çatısı altında topladığını paylaşan Nişmiye, “Böylece daha geniş bir alanda yer alan kadınlar bir araya geldi. Sadece gazetecilik yapılmadı; basın dilinde de gelişim sağlandı. Hem havuz medyada hem de muhalif basında kadın gazeteciliğinin farkını görebiliyoruz. 2012 yılından önce de kadın gazeteciler vardı, ön planda olan kadın gazeteciler de vardı, ama bunlar bireysel düzeydeydi. Örgütlü bir cephe olarak değil. İlk defa 2012’den sonraki süreçte bir arada durarak, örgütlenerek cephelerini genişlettiler ve daha fazla kişiye hitap ederek seslerini duyurmaya başladılar. Gazeteciliğe yeni bir anlayış kattılar. Hala da bu noktada yoluna devam ediyorlar. Şûjin’in ve JINHA’nın bıraktığı mirasa bu açıdan da bakmak lazım” dedi. 
 
‘Kürt basını ülke gündemine etki ediyor’
 
Baskıların tüm basına yöneldiği 2016 sürecinden sonra, zemini olmasına rağmen Kürt basınıyla dayanışmanın zayıf kaldığını hatırlatan Nişmiye, Kürt basınının terörize edilmesi nedeniyle yalnız bırakıldığını kaydetti. Aslında bu durumun bir tercih olduğunu ifade eden Nişmiye, “Kürt basınında çalışan herhangi birine yaklaşamazsın, çünkü her an yakalanabilirsin. Cezaevinde de yalnız bırakıldılar. Görünürde dayanışma vardı, ancak bu yeterli değildi. Medyanın belki yüzde 80’i iktidarın tekelinde. Muhalif medya yüzde 20’yi bile kapsamıyor. Buna rağmen, manipüle edilmeye ve susturulmaya çalışılsa da hem muhalif medya hem de Kürt basını yaptıkları yayıncılıkla ülke gündemine etki ediyor. Ancak mesele Kürt basını olunca, aynı zeminde bir araya gelme konusunda geri durma ve yeterince ses çıkarmama hali var. Yaklaşık bir ay önce, 9 arkadaşımız 50 yıla yakın ceza aldı. Çıkan tepkilere baktığımızda, bu durumun çok normalleştirildiğini görüyoruz. Küçük çaplı eylemler oldu, ama bu haliyle dayanışma yeterli değil. Yıllardır baskı altındayız, bütün teçhizatımıza ve arşivimize el konuyor, ama dayanışma noktasında yine Kürt Özgür Basını kendi imkanları ve gönüllü çalışanlarıyla ayakta kalmaya ve kendini sürdürmeye çalışıyor” şeklinde konuştu. 
 
‘Ev hapsindeyiz ama farkında değiliz’
 
Hükümete hem dokunan hem de dokunmayan bir orta yolu benimseyen muhalif medyanın varlığına değinen Nişmiye, bu medyanın Kürt basınına da yanaşmadığını dile getirdi. Sonuç olarak, 2016’da Kürt basınının yasaklandığı noktadan, bugün dijital medya platformu Instagram’ın bile yasaklanabileceği bir duruma gelindiğine dikkat çeken Nişmiye, “İlerleyen yıllarda özgür bir şekilde haberlere ulaşmak da mümkün olmayacak. Güçlü bir ses çıkmadıkça, bütün platformlar peyderpey kapatılacak. O süreçte dayanışma sergilenmediği için bugün bu durumu yaşıyoruz. Buna karşı ses çıkarılmadıkça, durum daha da kötüleşecek. Bir savaş durumu var. Savaşın yansımaması için her türlü manipülasyon yapılıyor, insanlar katlediliyor ve bu haberlerin yansımaması için her şey yapılıyor. Gazeteciler ceza alıyor, arkadaşlarımız yaptıkları haberlerde 'ülkede tecrit var' diyorlar. Aslında ülke olarak bir nevi ev hapsindeyiz ama farkında değiliz” sözlerine yer verdi. 
 
‘Muhalefet ve basın bir arada durmalı’
 
Tüm bunlara karşı durabilecek güçlü bir muhalefet ve basının bir arada durması gerektiğini vurgulayan Nişmiye, “Yani bir cepheye ihtiyaç var, ama bu cephe oluşturulmadığı sürece daha fazla baskı ve kapatılmaları konuşmaya devam edeceğiz” diye konuştu.