3 yıl 3 Newroz ve ortak ruh!

  • 09:02 14 Mart 2024
  • Güncel
 
 
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümü ve Kürt-Türk ilişkilerinde yeni bir dönem ve Orta Doğu’daki sorunların çözümünün yolunu açan Newroz mesajları iktidarların değil halkların çözümdeki rolüne dikkat çekmesi açısından güncelliğini koruyor. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, uluslararası komplo ile Türkiye’ye kaçırılarak getirildiği 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana İmralı Adası’nda tecrit altında tutulurken 3 yıldan bu yana da kendisinden hiçbir haber alınamıyor. Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için Kürt halkı eylem ve etkinliklerini sürdürürken, Kürt halkının dostları tarafından 10 Ekim 2023 tarihinde dünyadaki 74 merkezde “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası başlatıldı. Kampanyanın birinci aşaması yoğun ilgi ve kitlesel eylemlerle sürdürülürken ikinci aşaması için start verildi. 
 
Kampanyanın ikinci aşamasının Mart ayına denk gelmesi, özgürlük ve Kürt sorununun çözüm talebinin daha kitlesel bir düzeyde geçeceğini işaret ediyor. Newroz arifesinde kampanyanın ikinci aşamasının startının verilmesinin bu anlama geldiği değerlendiriliyor. Kürt sorununun çözümü başta Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Orta Doğu’da yaşanan savaşların da çözümünü beraberinde getireceğinin çerçevesini Abdullah Öcalan 2013-2014 ve 2015 yıllarındaki Newroz mesajlarında görmek mümkün.  
 
2024 Newrozu’na doğru giderken de başta Kurdistan ve Türkiye olmak üzere dünyanın birçok yerinde PKK lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü tartışılıyor. Direniş, özgürlük ve halkların birlikte yaşamı için yakılan Newroz ateşi bugün daha küresel ve evrensel bir karakter kazanmış durumda. Abdullah Öcalan’dan en son haber alınan 3 Newroz’da da verdiği mesaj, yazdığı mektuplar ve milyonların dinlediği kabul ettiği çizgi bugün de güncelliğini koruyor. 
 
Peki neydi Abdullah Öcalan’ın 2013, 2014 ve 2015 Newrozlarında verdiği mesajların ortak ruhu, çağrısı?
 
Milyonlara çağrı ilk mektup 2013…
 
Abdullah Öcalan ile 3 Ocak 2013 tarihinde Kürt siyasetçiler Ayla Akat Ata ve Ahmet Türk’ün İmralı’ya gidip görüşmesinin ardından yeni bir süreç başladı. Kürt sorununun çözümü için bu görüşmelerin başlaması Abdullah Öcalan’ın girişimleri ile oldu. İlk görüşmeden sonra gerçekleşen ilk Newroz’da ise Abdullah Öcalan’ın Amed Newrozu’nda açıklanmak üzere bir manifesto niteliğindeki mektubu okundu. Kürt sorununun çözümü dayattığı bir aşamaya geldiği bu süreci Abdullah Öcalan mektubunda “yeni bir süreç” olarak adlandırdı, mücadelenin yeni bir aşamaya, noktaya ulaştığının altını çizdi. 
 
‘Kavgamız ezilmişliğe, haksızlığa, baskıya karşı’
 
Bu yeni aşamada Abdullah Öcalan mektubunda  “Newroz ateşiyle yüreği tutuşan, meydanları hınca hınç dolduran yüz binler, milyonlar artık barış diyor, kardeşlik diyor, çözüm istiyor. İçinde doğduğumuz çaresizliğe, bilgisizliğe, köleliğe karşı bireysel isyanımla başlayan bu mücadele, her türlü dayatmaya karşı bir bilinci, bir anlayışı, bir ruhu oluşturmayı amaçlıyordu. Bugün görüyorum ki, bu haykırış bir noktaya ulaşmıştır. Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine, mezhebe veya gruba karşı olmamıştır, olamaz. Bizim kavgamız ezilmişliğe, bilgisizliğe, haksızlığa, geri bırakılmışlığa her türlü baskı ve ezilmeye karşı olmuştur. Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz. Çağrımı bağrına basan gençler, mesajımı yüreğine katan yüce kadınlar, söylemlerimi baş-göz üstüne diyerek kabul eden dostlar, sesime kulak kesilen insanlar; bugün yeni bir dönem başlıyor. Silahlı direniş sürecinden demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor” sözleri ve tespitleri ile dile getirdi. 
 
AKP’nin ağırdan almasına karşı 2014 tarihi Newroz mesajı
 
Yasaklı Newrozlardan kitlesel ve milyonların katıldığı Newrozlara geçişin de ifadesi olan Kürt sorununun çözümünün yolunu da gösteren Abdullah Öcalan’ın 2013 Newroz mektubunun ardından AKP iktidarı çözüme yönelik adımlar atmayarak süreci ağırdan aldı. 
 
İktidarın bu yaklaşımına karşı çözümün halklarla olacağının altını çizen Abdullah Öcalan 2014 Newrozu’nda daha çok Türkiye halkına seslendi. 
 
Darbelerle mi demokrasiyle mi yola devam…
 
Abdullah Öcalan’ın Türkiye halkına seslendiği ve çözümün halkla olacağına ilişkin belirttikleri şu şekilde: “Tarih bize göstermiştir ki eğer kararlı bir barış önderliği sergilenmezse tarihsel sorunlar bildiğini okur ve genellikle çok kayıplı dönüşümlerle cevaplarını üretirler. Önümüzde en yakıcı bir şekilde cevap bekleyen şey, birbirini tekrarlayan darbelerle mi yoksa tam ve radikal bir demokrasiyle mi yola devam edeceğimiz sorusudur.
 
Son Newroz’dan bugüne yaşadığımız güncel somut durum tam da çatallaşmaya başlayan bu yol ayrımını ifade etmektedir. Ya son 200 yıllık kapitalist moderniteye dayalı komplocu-darbeci rejim kendini yeniden restore ederek sürdürecektir ya da tarihsel rotasına oturtulmuş Türk-Kürt ilişkileri en kapsamlı demokratik reformlardan geçerek demokratik anayasal bir rejimle komplocu-darbeci mekanizmaları parçalayarak çözümlenecektir. Bütün ara yollar ve geçici biçimler artık miadını doldurmuştur. Şu ana kadar yürütülen bir diyalog süreciydi ve önemliydi. Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini, yeterliliğini test etmiştir. Bu testten hükümetin ağırdan alma, tek taraflı yürütme, yasal temelden kaçınma ve uzatma tutumuna rağmen iki taraf da barış arayışından kararlılıkla çıkmıştır. Gel gelelim; diyalog süreçleri önemli olmakla birlikte bir bağlayıcılık içermezler. Bundan dolayı da kalıcı bir barış için yeterli güvence oluşturamazlar. Gelinen noktada müzakere sistematiği için yasal bir çerçeve kaçınılmaz olmuştur. Barış savaştan daha zordur ama her savaşın da mutlaka bir barışı vardır. Biz direnirken korkmadık, barışırken de korkmayacağız.”
 
Bu mektupta Abdullah Öcalan, özellikle Kürt sorununun çözümü konusunda AKP iktidarının, hükümetin ağırdan alma durumunun olduğunun, çözümün yasal temellerini oluşturmaktan kaçındığının altını çizer ve kendisinin çözümden yana ısrarını ortaya koyar. 
 
2015 Newrozu, Dolmabahçe Mutabakatı
 
2014 yılı ve 2015’e doğru giderken kapitalist modernite güçlerinin Orta Doğu’yu yeni bir savaşa ve halkların kırımına doğru götürdüğü bir süreç yaşanır. Kapitalist modernite güçleri ile eliyle geliştirilen DAİŞ’in Kürt halkı ve bölge halklarına saldırtıldığı bir süreçte halkla korku salınmak istenir. 
 
Böyle bir ortamda Newroz karşılanırken, Abdullah Öcalan bir kez çözüme işaret eder, halklara mevcut durumu anlatır. 
 
Kapitalist modernitenin halklara dayattığı savaşı Abdullah Öcalan 2015’te yazdığı ve yine Amed’de milyonlara okunan mektubunda “Emperyalist kapitalizmin ve despotik yerel işbirlikçilerinin tüm dünyaya dayattığı neo liberal politikaların yol açtığı kriz, bölgemiz ve ülkemizde çok yıkıcı bir şekilde yaşanmaktadır. Halklarımızın ve kültürlerinin etnik ve dini farklılıkları, bu kriz ortamında, anlamsız ve acımasız kimlik savaşlarıyla tüketilmektedir. Ne tarihi ne çağdaş ne de vicdani ve siyasi değerlerimiz bu tabloya asla sessiz ve bigâne kalamaz. Bilakis acil bir müdahale, dini inançlarımız, siyasi ve ahlaki sorumluluğumuzun gereğidir” ifadeleri ile özetler. 
 
Kürt sorununun çözümü, Kürt-Türk ilişkilerinde yeni bir sürece girmenin ve bu temelde de tüm Orta Doğu’da sorunların çözümünün adımı olan ve daha sonra Dolmabahçe’de açıklanan deklarasyonu ilan etmenin önemine değinir. 
 
‘Zorbalık IŞİD görüntüsü ile ortaya çıkmıştır’
 
Abdullah Öcalan mektubunda şu noktalara dikkat çeker: “Bilmeliyiz ki Ortadoğu üzerindeki emellerinden vazgeçmeyen emperyalist güçlerin yol açtığı son zorbalık IŞİD görüntüsünde ortaya çıkmıştır. Barbarlığın bile anlamını zorlayan bu örgüt, kadın çocuk demeden, Kürtler, Türkmenler, Araplar, Êzidîler ve Asuri-Süryaniler başta olmak üzere bütün bölge halklarına ve inançlarına dönük vahşice katliamlar sergiledi. Artık gün, bu acımasız ve yıkıcı tarihi sonlandırıp gerçek geçmişimize uygun barış, kardeşlik ve demokrasiye geçiş yapma günüdür. Doğru bildiğim ve inancım gereği; çatışmacı, tüketici, yıkıcı milliyetçiliğin doğurduğu ulus devletleri demokratik siyasetle aşarak açık demokratik kimliklerle bir ortaklaşmaya geçmenin mecburiyetidir. Bunun için ulus devletleri kendi içinde demokratik siyasetle demokratik ortaklaşmanın yeni bir türünü gerçekleştirmeye ve yine ulus devletleri kendi aralarında Ortadoğu'nun demokratik ortak evini inşa etmeye çağırıyorum.”