İHD Marmara Cezaevleri Raporu: İmralı tecridinin hukuki altyapısı yok!

  • 16:46 13 Mart 2024
  • Güncel
 
İSTANBUL -  İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu’nun 2023 yılı, “Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu”nda, 7 bin 472 hak ihlali yaşandığını açıklarken, İmralı Adası’nda uygulanan tecridin ise hukuki bir altyapısının olmadığı vurgulandı.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, 2023 yıllı “Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu”nu, Beyoğlu’nda bulunan dernek binalarında düzenledikleri basın toplantısı ile açıkladı. Derneğe yapılan başvurular ve basın taraması sonucu oluşturulan raporda, 268 başvuru yapıldığı ve toplam 7 bin 472 ihlal tespit edildiği paylaşıldı.
 
72 kadın başvuruda bulundu
 
Toplantıda, İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu üyesi Meral Nergis Şahin, hak ihlallerinin hangi başlıklarda gerçekleştiğini aktardı. Meral, “196 erkek, 72 kadın başvurucu mevcut. 51 adli, 217 politik mahpusun başvurusu söz konusu” dedi. Yaşam hakkı ihlali ve yaşama dönük saldırıların 129 kez gerçekleştiğini belirten Meral, “2 bin 257 işkence ve kötü muamele, 857 sağlık hakkı ihlali, 693 yeterli ve sağlıklı beslenme ve temiz suya erişim hakkı ihlali, 42 açlık grevi, 456 adalete erişim hakkı ihlali, bin 653 iletişim hakkı ihlalleri, tecrit, ağır tecrit ve izolasyona tabii tutulma, 230 infazda eşitlik ilkesine aykırılıklar, İdare ve Gözlem Kurulu kararlarının mahpusların temel haklarına etkisi konularında tespitlerimiz var” sözlerini kullandı.
 
Cezaevlerinin doluluk oranı sürüyor
 
Ardından söz alan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri de, Türkiye’de resmi olarak belirtilen cezaevleri sayısı ile derneğin hesaplamaları sonucunda açığa çıkan sayının örtüşmediğini dile getirdi. Gülseren, “Hapishanelerin doluluk sorunu 2023 yılında da devam etti. Kadın, çocuk, yaşlı, yabancı ve LGBTI+ mahpusların hem sayıları hem durumlarına ilişki ayrıntıları göreceksiniz. Hapishanelerde annesiyle beraber kalan çocuk sayısı 552, LGBTI+ mahpuslara ilişkin sayısal veri 200’e yakın” diye belirtti.
 
Kurulların iptaline yönelik başvurular sonuçsuz!
 
Hak ihlallerinin hangi başlıkta gerçekleştiğinin sorunun çözümü noktasında büyük bir önem teşkil ettiğini aktaran Gülseren, “Ceza İnfaz Kanunu’nda, ‘terörle mücadele kanununda’ ve bağlı çıkarılmış yönetmelikler ve genelgelerde, infazda eşitlik ilkesinin mevzuatta ayrılıklar içerdiğini görüyoruz. Mahpusların hem özgürlük haklarını hem de tüm haklarını yakından ilgilendiren bir çalışma yürütüyor İdare ve Gözlem Kurulları. Bizim bu kurulların iptaline yönelik yaptığımız başvuru sonuçlanmış değil” ifadelerini kullandı. Gülseren, “Özellikle çocuklara ve farklı etnik gruplara yönelik ayrımcılık noktasında mahpusların da bu farkındalık çalışmalarına ihtiyacı olduğunu gösteren kim örnekler söz konusu. Bu konuda idaren sivil toplumla işbirliği yapmasını önemine bir kere daha dikkat çekiyoruz” dedi.
 
‘Maddeler hasta tutsakların aleyhine kullanılıyor’
 
Cezaevlerinde yaşam hakkı ve sağlık hakkını bir adım daha önde değerlendirmek durumunda kaldıklarını belirten Gülseren, “Ceza İnfaz Kanunu’nun 16’ncı maddesindeki düzenlenmenin hasta mahpuslar aleyhine kullanılabilir olması ve bunun sıklıkla yapılıyor olması, sağlık hakkı ve sağlık hakkının engellenmesi suretiyle yaşam hakkının ihlaline varan bir sürece gelmesine neden oluyor. 16’ncı maddenin mahpuslar lehine yeniden düzenlenmesi gerektiğini tekraren dile getirme ihtiyacı duyuyoruz” şeklinde konuştu.
 
Keyfi ve hukuksuz tutuklamalar!
 
İktidarın sürekli yeni cezaevleri yaparak tutsak sayılarını arttırdığına dair bir politik perspektif sunduğunu dile getiren Gülseren, “2023 yılında 16 yeni hapishane yapıldı ve 2024 yılında yeni hapishaneler yapılacağına dair açıklamalar mevcut. Oysa tutuklamanın istisna olduğu, tutuksuz yargılamaların esas olduğu hukuk ilkelerinin hayata geçirilmesi yani 4 ayda 53 binin üzerinden kişinin tutuklanmasına neden olan keyfi, hukuk dışı tutuklamaların son verilmesi noktasındaki duruma dikkat çekmek ve yetkililerin de bu konuda adım atmasına dair duyarlılık çağrısı yapma ihtiyacı duyuyoruz” sözlerini kullandı.
 
‘İmralı tecridinin hukuki altyapısı yok!’
 
Cezaevlerinde uygulanan tecridin “bir işkence yöntemi” olduğunun altını çizen Gülseren, “Politik saiklerle uygulanan tecridin örgütlenme hakkına, örgütlü insanların birlikte hareket etmelerinin önüne geçmeye ya da topluma siyasi mesajlar vermeye yönelik. Burada İmralı Ada Hapishanesi’nin altını çizmeye ihtiyaç duyarız. Çünkü İmralı Ada Hapishanesi’nde uygulanan tecridin hukuki bir altyapısı olmadığı gibi tamamen siyasi saiklerle yürütüldüğünü ve Çözüm Sürecinde görüşmeler yapılıp sonradan yeniden görüşmelerin engellenmesinin tam da devletin Kürt meselesine, barışa bakışıyla ilişkili olduğunu görebiliyoruz” değerlendirmesini yaptı. Bu uygulamaların 314 bin tutsağın tamamını etkileyen hak ihlallerine neden olduğunu aktaran Gülseren, “Hapishanelerde yaşanan sorunlara topyekun bir duyarlılığa ihtiyacımız var. Her rapor döneminde söylediğimiz gibi bu raporu sadece kamuoyuyla paylaşmak amacıyla yapmıyoruz. Hem yetkililerin hem kamuoyunun bu gerçeklerle yüzleşmesi ve çözmeye yönelik adım atmasının zorlanmasını umuyoruz” dedi.
 
Başvuruların önemi
 
Ne kadar başvuru olursa ve güncel durum derneğe bildirilirse o kadar etkili çalışma yürütüleceğini vurgulayan Gülseren, “Buradan mahpus yakınlarına, avukatlarına bir kere daha seslenmek istiyoruz. Her türlü sorunu derneğimize bildirmeniz sonucunda hem sorunun çözümü konusunda gayret gösteriyoruz hem de farkındalık oluşturmak açısından dikkate değer bir raporlama çalışması yapabileceğimizi bildirmek istiyoruz” diye konuştu.
 
Toplantı, komisyonun cezaevlerindeki hak ihlallerine dönük çalışmaların süreceği vurgusu ile son buldu.