Sebahat Tuncel’den 8 Mart mesajı: Yeni yaşamı inşa etme zamanı

  • 09:02 3 Mart 2024
  • Güncel
 
Dilan Babat
 
ANKARA - Tutsak bulunduğu Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin mesaj yollayan Sebahat Tuncel, bu karanlıkta çıkışın mümkün olduğunu belirterek, “Bu mücadele ve direniştir umudu diri tutan ve kendi geleceğimizi, kendi ellerimizle kurma azmini güçlendiren yeni bir yaşamı inşa etme zamanı gelmiştir” dedi.
 
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin JINNEWS’e yazı gönderdi.
 
Sebahat’ın kaleme aldığı yazı şu şekilde:
 
“Bir 8 Mart Kadınlar Günü’nü daha zindanlarda geçiyoruz. 8 Mart’ta ilişkin yazı yazarken, 6 Mart 2013 yılında Meclis’te yaptığı konuşmamı hatırladım. Meclis’te yaptığım konuşmam şöyle; ‘Binlerce kadın bugün kadına yönelik şiddete karşı eşit işe eşit ücret, demokrasi, eşitlik, özgürlük, talebiyle alanlarda. Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) bu yıl Rozalardan, Sakinelere yolunuz yolumuz, mücadeleniz mücadelemizdir sloganıyla alanlarda. Tabi bugün sokaklarda olamayan kadın arkadaşlarımız da var. Bizimle birlikte mücadele eden, siyaset yapan, milletvekili ve belediye başkanı arkadaşlarımızın da olduğu 300’e yakın kadın arkadaşımız zindanlarda.
 
Kürt kadınlarına yönelik baskı Türkiyeli kadın hareketin zayıflamasına neden oldu
 
Yıl 2024 Türkiye’de ne kadınların talebi değişti ne kadın katliamları, kadına yönelik şiddet ortadan kalktı nede zindanlar boşaldı. Bu on bir yıllık süreçte kadınların hayatları daha da zorlaştı. 2015 yılında AKP’nin Sayın Abdullah Öcalan’la başlatmış olduğu diyalog ve müzakere serüveni sonlandırılması, masayı devirmesiyle Kürt düşmanı, kadın düşmanı politikalar devreye konuldu. Kadına yönelik şiddet, ayrımcılık, taciz, tecavüz vakaları arttı. Ekonomik krizin faturası yoksul emekçilere, en çok da kadınlara ödetiliyor. Muhalif kadınlara, Kürt kadınlara yönelik baskı, gözaltı, tutuklama, sistematik hale geldi. On bir yıllık süreçte binlerce Kürt kadını yargı tacizine ve devlet şiddeti ile karşı karşıya geldi. Kadın kurumlarımız, örgütlü kadın yapımız hedef alındı, kriminalize edildi. DÖKH, KJA, TJA’nın yaptığı çalışmalar kadın özgürlük çizgimiz, kadın politikalarımız yargılama konusu yapıldı, yapılıyor. Kürt kadın hareketine yönelik siyasi soykırım operasyonları, eşbaşkanlık sistemi bahane edilerek belediyelere kayyım atanması, belediye bünyesinde açılan kadın kurumlarının, gasp edilmesi, milletvekili ve belediye eşbaşkanları, aktivistlerin tutuklanması sistematik hale geldi. Kürt kadınlara yönelik erkek-devlet-yargı şiddet sadece Kürt kadınlarına kaybettirmedi. Tüm Türkiye’ye kaybettirdi. Erkek egemen kapitalist sisteme karşı en örgütlü yapı olan Kürt kadın hareketine yönelik baskı, zulüm, politikaları Türkiye kadın hareketlerinin de zayıflamasına neden oldu. 
 
Barış hareketini geliştirmeye çalışıyoruz
 
Ancak devletin tüm baskı, zulüm politikasına rağmen Kürt kadınları olarak mahallerde, sokaklarda, meydanlarda, zindanlarda kadın özgürlük mücadelemizi yükseltmeye, faşizme ve erkek egemenliğine karşı direnmeye devam ediyoruz. Kayyım rejimine, İmralı işkence sistemine ve Kürtlere karşı yürütülen savaş politikalarına karşı İsrail'in Filistin işgaline, Rusya’nın Ukrayna işgaline, Türkiye’nin Kuzey Doğu Suriye’ye ve Irak Federal Kurdistan topraklarının işgaline karşı kadınların barış mücadelesini yükseltmeye, barış hareketini geliştirmeye çalışıyoruz. Türkiyeli kadınlar için ölüm, şiddet, yoksulluk, taciz, tecavüz, ayrımcılık, ırkçılık üreten, savaş politikalarına karşı barış hareketi mücadelesini pekiştirmeye, savaşa karşı dayanışmayı büyütmeye, Kürt kadınlara yönelik erkek-devlet yargı şiddetine karşı dayanışmayı yükseltmeye…
 
Bu karanlıktan çıkış mümkün!
 
Kadın cinayetleri politiktir. Türkiye’de hergün en az iki-üç kadın katlediliyor. Sadece kadınlar değil çocuklarda katlediliyor. Şiddet tüm topluma yayılmış, toplumu çürütmüş durumda. Bu yaşananlar AKP-MHP-Ergenekon faşist erkek ittifakının politikalarından bağımsız değil. Erkekliği kutsayan cinsiyetçi, milliyetçi, dinci, militarist politikalar kadınların katliamına, köleliğine yol açıyor. Kadınlara nefes alacak alanlar bırakmayan, sadece kadınları değil tüm toplumu refah, şiddet sarmalı toplumda ahlaki- politik çöküntüye İmralı değerlerinin aşınmasına yol açıyor. Eşitsizliği, zulmü, ataerkiliği derinleştiriyor. Peki, bu karanlıktan çıkış mümkün mü? Elbette ki mümkün. Bu karanlıktan çıkış için ilk yapılması gereken kadın özgürlük çizgisini örgütlemek ve toplumsallaştırmaktır. Kadına yönelik şiddet, ayrımcılık, kadın cinayetleri politik ise o zaman önce politik mücadeleyi yükseltmek ve erkek egemen siyaseti değiştirmek gerekir. 
 
Kadınlar erkek egemenliğine karşı direnmeye devam ediyor
 
Erkek egemen siyaseti değiştirmek için önümüzde bir fırsat var. Yerel seçimlerde kadınların eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış mücadelelerini esas alanları destekleyerek başlayabiliriz. Eşbaşkanlık, eşit temsili esas alan DEM Parti'nin yerel seçimlerde elde edeceği kazanım aynı zamanda kadınların kazanımı olacaktır. Kadınlar olarak sıfırdan başlamıyoruz, kadınlar tarihin her aşamasında erkek egemenliğine karşı direnmiştir, direnmeye de devam ediyor. Bu mücadele ve direniştir umudu diri tutan ve kendi geleceğimizi, kendi ellerimizle kurma azmini güçlendiren yeni bir yaşamı inşa etme zamanı gelmiştir. Bunun için yapılması gereken ise yan yana gelmek, Jin Jiyan Azadi sloganı etrafında buluşan kadınlar olarak; özgürlüğü, özgür yaşamı birlikte örmektir diyen tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyoruz. Jin jiyan azadî.”