‘Öcalan etkisini ortaya koyma zamanı!’

  • 13:55 2 Mart 2024
  • Güncel
 
İSTANBUL - “Tecride Karşı Uluslararası Hukukçular Delegasyonu” ve ÖHD’nin gerçekleştirdiği “Tecrit Siyasetine Karşı Barış ve Özgürlük Mücadelesi” başlıklı konferansın iki oturumunda, “Tecridin ortadan kaldırılması Kürt sorununu çözümünün kabulüdür. Kurdistan gerçekliğinde Öcalan etkisini ortaya koymanın zamanıdır. Bir arada yaşanabilirliğe yaptığı vurguyla, Sayın Öcalan bu açıdan bir fırsattır” vurgusu öne çıktı.
 
İmralı Adası’nda 26 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan ve 36 aydır da hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecride ilişkin İsveç, Güney Afrika, İspanya, İtalya ve Norveç’ten 12 avukatın yer aldığı “Tecride Karşı Uluslararası Hukukçular Delegasyonu” ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) Beyoğlu’nda bulunan bir otelde gerçekleştirdiği “Tecrit Siyasetine Karşı Barış ve Özgürlük Mücadelesi” başlıklı konferansın iki oturumu sona erdi.
 
Her kesimden yoğun ilgi
 
Delegasyon ve ÖHD üyesi avukatların yanı sıra konferansa, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Esengül Demir, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) İstanbul Büyükşehir Belediye eşbaşkan adayı Meral Danış Beştaş, DEM Parti milletvekilleri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İHD üyeleri, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Cumartesi Anneleri, çok sayıda hukukçu, siyasetçi ve insan hakları savunucusu katıldı.
 
İlk oturum ‘Hapishane ve Tecrit Mekanları’
 
Üç oturum şeklinde gerçekleşecek olan konferans, ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan ve Türkiye Barış Vakfı adına Hakan Tahmaz’ın açılış konuşması ile başladı. Konferans, moderatörlüğünü avukat Sezin Uçar’ın yapacağı “Baskı ve Direniş Alanları Olarak Hapishane ve Tecrit Mekanları / Uluslararası Deneyimler” başlıklı ilk oturumla devam ediyor.
 
Urko Aiartza Azurtza: Kurdistan ve dünyada mücadele sürecek!
 
Oturumda ilk olarak, ELDH Eşbaşkanı Urko Aiartza Azurtza, “Bask deneyimi ve hapishaneler” başlıklı sunum yaptı. Bask ülkesindeki cezaevi uygulamalarına değinen Urko, tutuklama politikalarının bir “cezalandırma” yöntemi olarak uygulandığını dile getirdi. Bask Ulusal Hareketi’nde yer alan üyelerin tutuklandığını ve açlık grevlerine girdiğini söyleyen Urko, “Franko’ya karşı yürüttükleri mücadeleye karşı cezaevlerine konuldu. Faşist rejimin savcıları tarafından siyasi üyeler yargılandı. Af sonrası mücadele kriminalize edildi ve baskı uygulandı. Bask hareketi Avrupa’nın ülkeleri tarafından da desteklendi. Çokça bedel ödendi, mahpuslar intihara zorlandı, öldürüldü. Cezaevleri özgürlük hareketinin bir parçası, her zaman en ön saflarda yer alıyor. Kurdistan dahil dünyanın dört bir yanında bu mücadelenin süreceğini biliyoruz. Mücadelemiz her zaman sürecek” bilgisini verdi.
 
Faik Özgür Erol: 13 yıldır İmralı’ya gidebilmemize izin verilmedi
 
Daha sonra Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Faik Özgür Erol, “İmralı tecrit sistemi” başlıklı sunum gerçekleştirdi. Faik, “Tecrit karşıtı mücadele eğer Kürt sorununun siyasi ve hukuki yollarla mücadele yolu ise bunun kuşkusuz özneleri Kürtlerdir. Sayın Öcalan’ın 18 yıldır avukatıyım. 18 Temmuz 2001 İmralı’ya gidebildiğim son tarih. Yaklaşık 13 yıldır İmralı’ya gidebilmemize izin verilmedi. Sevgili Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi periyodunun sonucunda bir görüşme gerçekleşmişti. İmralı’da hiçbir zaman avukat görüşmelerini düzenli gerçekleştirmezlerdi. İmralı’dan haber alabildiğimiz son tarih 2021 yılının Mart ayında yapılan telefon görüşmesi. O süreden beridir ne avukatları ne de ailesi ile görüştürülmedi” diye konuştu.
 
‘Öcalan etkisini ortaya koymanın zamanı!’
 
Faik, “Bu coğrafyada birbirimizi boğazlamadan nasıl yaşayabiliriz? Bunun üzerine bu kadar derinleşmiş, en somut tezlere sahip kişi Sayın Öcalan’dır. Bu etki ve gücü de işte buradan geliyor. İmralı tecridinin Kürt sorununun çözümünde şiddetle paralellik göstermesi bundan dolayıdır.   Tecridin sürdüğü dönemde hükümetin veya bölgesel güçlerin herhangi bir olumlu adımı, herhangi bir hukuki girişimi var mı? Tecridin ortadan kaldırılması Kürt sorununu çözümünün kabulüdür. Kurdistan gerçekliğinde Öcalan etkisini ortaya koymanın zamanıdır. Bir arada yaşanabilirliğe yaptığı vurguyla, Sayın Öcalan bu açıdan bir fırsattır. Kürtlerin inatla bu seçeneği güçlendirme vurgusunun sebebi de budur” ifadelerini kullandı.
 
Kisten Govender: Mandela Öcalan ile görüşmeyi çok istiyordu
 
Kisten, “Burada bulunduğumuz süreçte birçok şey öğrendik. Amed’de olsun, burada annelerle görüşmeler olsun yaptığımız görüşmelerde bilgiler edindik. Nelson Mandela ile Abdullah Öcalan’ın bir araya gelememesi halklar açısından büyük bir kayıp. Mandela Abdullah Öcalan ile görüşmeyi çok istiyordu. Öcalan da Mandela ile görüşmek istiyordu. Ama Kenya ve MOSSAD şeytani güçleri tarafından yakalanıp tutsak alındı. Mandela eğer Abdullah Öcalan ile bir araya gelmiş olsaydı Kürt halkının mücadelesi Mandela’nın alanına daha çok girerdi. Afrika halkı için düşündüklerini Kürt halkı için de düşünürdü. Çünkü Mandela halkların özgürlüğü için çok kafa yoran bir liderdi. Adaletsiz rejimler değişmek zorunda ve bu değişimler ancak ve ancak mücadele ile mümkün olabilir. Yaşamların yitirildiği mücadeleler baskıcı rejimlerin göstergesidir. Halklar açısından düşmanlık yaratarak toplukları parçalamayı amaçlıyor” dedi.
 
İlk oturum sonrası konferansa ara verildi.
 
İkinci oturum ‘Hukukun Askıya Alınması’
 
Aranın ardından konferans, “Türkiye’de Yönetim Tekniği Olarak Hukukun Askıya Alınması” başlıklı ikinci oturuma geçildi. Moderatörlüğünü İHD İstanbul Şube Sekreteri Oya Ersoy’un yaptığı oturumda, ÖHD üyesi avukat Şevin Kaya “Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulanmaması”, Amed Baro Başkanı Nahit Eren “Siyasi tutsaklara yönelik ağırlaşan infaz rejimi” ve yazar Ali Duran Topuz’un “Türkiye’de yargı krizi” başlıklı sunumu ile devam etti.
 
Ayla Akat Ata: Mücadele içerisinde Öcalan gerçekliği var
 
Oturum, Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan tutsak siyasetçi Ayla Akat Ata’nın konferansa gönderdiği mesajın Oya Ersoy tarafından okunması ile başladı. Ayla’nın mesajının tamamı şöyle: “Yirminci yüz yılda yaşanan iki büyük paylaşım savaşının sonunda dünya coğrafyasında çizilen sınırlar, halklar ve dolayısıyla kültürler ve inançlar açısından bölünmüşlükleri, yarım kalmışlıkları beraberinde getirdi. Zamanında ve yerinde yapıldığına inandığım konferansınız, üçüncü yılına giren Ukrayna-Rusya savaşı, soykırıma varan şiddet ve savaş suçlarının yaşandığı İsrail-Filistin sorununun yarattığı siyasi gerilim içerisinde Kürt halkının gündemleri ve bölgesel ulus-devletlerin yüzyılı aşan inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı varlığını koruma iradesini ve mücadelesini ele alacak ve tartışacaktır. Bu mücadele içerisinde Öcalan gerçekliği ise ortaya koyduğu demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü sistemi yaşamsallaştırma arayışı ile vardır. Adadır, dağdır, ovadır. Bir yanı sürgün, bir yanı zindandır. Bilgi kuşanmış gençlik, bilinçle var olan kadındır. Amed ve Ankara'dır, Süleymaniye ve Bağdat, Mahabad ve Tahran, Qamışlo ve Şam'dır. Verdiğiniz emek ve gösterdiğiniz özenin bizler için çok değerli o0olduğunu bilmenizi isteriz. Demokrasinin güçlenmesine ve barışa vesile olması dileğiyle kutluyor, selam ve saygılarımızı iletiyoruz.”
 
Şevin Kaya: AİHM’in Öcalan’a dair verilen kararları uygulanmıyor
 
Daha sonra ÖHD üyesi avukat Şevin Kaya “Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulanmaması” başlıklı sunum yaptı. Hukukun yok sayılmasının temel gündemlerinden biri olduğunu ifade eden Şevin, “Bu kriz bugün başlamadı. Uzunca yıllardır bunun mücadelesini yürütüyoruz. Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerden AİHM kararlarına uymadığı bir süreçten geçiyoruz. 12 Mayıs 2005 tarihinde AİHM’in verdiği ‘Öcalan Türkiye’ kararı var. Fakat 2005 yılından beridir uygulanmıyor. 18 Mart 2004 tarihinde de, ağırlaştırılmış müebbet cezasını ele alan, yasal mevzuatın değiştirilmesi gerektiğine dair kararı var. Tecrit uygulamalarının işkence olduğunu ve giderilmesi gerektiğini belirtiyor karardı. 2015 yılından beridir de mutlak tecride varıyor” cümlelerini kullandı. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi’ne (İHK) başvurular yaptığını paylaşan Şevin, başvurulara karşı verilen kararların da yine Türkiye tarafından uygulanmadığını dile getirdi.
 
‘Mutlak tecridin kaldırılması meşru bir taleptir’
 
Tutsak Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Gezi Davası’nda tutuklanan Osman Kavala için AİHM’in verdiği “hak ihlali” kararlarını da ele alan Şevin, hem bu kararların hem de Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği benzer kararların da aynı şekilde uygulanmadığını belirtti. Şevin, “İmralı’da bir hukuk yaratıldı. Ama orayla sınırlı kalmayıp yayıldı. Mevcut iktidar, hukuku elinde sopa olarak kullanıyor. Sorumluluğumuz ise mücadelemizden vazgeçmemek. Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması talebi hukuki olduğu kadar meşru bir taleptir” diyerek sunumunu sonlandırdı.
 
Nahit Eren: İmralı’daki tecride son verilmeli
 
Amed Baro Başkanı Nahit Eren de, Kürt halkının katliam ve sürgünlerden geçirilmesi ile tutsak edilmesine rağmen barış talebini sürdürdüğünü dile getirerek konuşmasına başladı. Tüm sistemlerin Kürt halkı ve taleplerini kriminalize ettiğini vurgulayan Nahit, “İnfaz rejimi eşitsizlik üzerine kurulmuştur. Tıpkı İmralı’daki gibi özel alanlar oluşturuluyor. İnfazdaki bu eşitsizlik, ayrımcılık üzerine kuruluyor. Eğer İmralı’daki tecride son vermezsek, hiçbir yerde bu hukuksuzlukların önüne geçemeyiz. Bizlerin barışı her fırsatta dile getirmek, Kürt sorunun demokratik, barışçıl çözümüne katkı sunmak için her birimizin ayrı çaba göstermesi lazım” yorumunu yaptı.
 
Ali Duran Topuz: Rejim kriz yaratıyor
 
Daha sonra yazar Ali Duran Topuz “Türkiye’de yargı krizi” başlıklı sunum gerçekleştirdi. Ali, “Bugün cumhuriyetin bütün kazanımlarını mahvederek bir rejim kuruyorlar. Cumhuriyetin kuruluş zamanında da yargının benzer şekilde kullanıldığını görebiliyoruz. Özellikle 1921 Koçgiri ile başlayıp Dersim ile biten yargı görünümlü yürütülen süreç bunun örneğiydi. Bugün bu süreci az sayıda parlamenter dile getirse de akademide 1990’lara kadar bunun eleştirisini göremiyoruz. Cumhuriyetin kuruluş kadrolarının yargıya yüklediği anlam ve işlevini bugün Erdoğan yürütüyor. İktidarın aparatı olmak istemeyen kesimler, bunu bir kriz olarak yaşıyor” dedi.
 
Oturum, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
 
Üçüncü oturum ‘Barış ve Demokratik Çözüm’
 
Konferans, moderatörlüğünü İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin’in yapacağı, “Barış, Demokratik Çözüm ve Özgürlük Diyalektiği” başlıklı üçüncü oturum ile devam edecek. Bu oturumda, gazeteci ve yazar Fatih Polat “Tecrit ve savaş siyasetinde ısrar ve ekonomik-toplumsal yıkım, DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar “Kürt sorununda çözüm olanakları” ile İtalyan hukukçu Gianni Tagnoni “Tarihsel-politik sorunların çözümünde hukuk ve adalet mücadelesinin rolü ve etkisi” başlıklı sunumlar gerçekleştirilecek.