8 Mart’a doğru giderken: Hem depremzede hem kadın olmak

  • 09:05 1 Mart 2024
  • Güncel
 
Öznur Değer
 
MELETÎ - 8 Mart’a doğru giderken hem depremzede hem de kadın olmanın zorluklarını anlatan Halime Sancak, kadınların en büyük sorununun güvenlik olduğuna işaret ederek, “Kadınların gidecek yeri olmadığı için boşanamıyor, boşananlar da evlenmek zorunda kalıyor” dedi.
 
Kadınların giderek baskılandığı, erkek ve devlet şiddetine maruz kaldığı bir süreçte 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne giderken, baskının yanı sıra kadın direnişi ve mücadelesi de ön plana çıkıyor. Ülke genelinde kadınların hakları gasp edilirken, deprem bölgesinde kadınlar daha büyük ihlallere maruz kalıyor. Deprem sonrası hayatta kalmayı başaran ve yaşama tutunmak için direnen kadınlar, kaldıkları konteynerlerde temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamak için mücadele ediyor.
 
Depremin en çok etkilediği kentlerden biri olan Meletî’de (Malatya) de kadınların yaşadıkları farklı değil. Deprem sonrası evi yıkılan ve iki çocuğuna 21 metrekarelik konteynerde bakmak zorunda olan Halime Sancak (33),  8 aydır kaldığı konteyner kentte yaşadıklarını anlattı.
 
‘Evlerden enkaza, enkazdan çadıra, çadırdan konteynere…’
 
Deprem sonrası yaşadıklarına dikkat çeken Halime, çadırdan konteyner kente geçişin hızlı ama kolay olmadığını belirtti. Halime, “Evlerden enkaza, enkazdan çadıra, çadırdan konteynere bir geçiş var. Bu geçişlerde alışma süreci, alt yapının oluşmasının tamamı ciddi sorundu. Özellikle de su ciddi sorun. Deprem sonrası uzunca bir süre sular çamur aktı. Konteyner alanına alındıktan sonra teknik açıdan çok sorunumuz vardı. Yazın ortasında klimamız yoktu, çocuklar hastalık kaptı. Konteyner kentlerde bile eşitsizlik var. Her konteyner kent aynı değil” dedi.
 
‘21 metrekareye bir yaşamın sığması mümkün değil’
 
Kadınlarla alakalı en büyük sorunun “güvenlik” olduğunu vurgulayan Halime, çocukların zamanlarının çoğunu dışarıda geçirdiği için kendilerinin de dışarıda olduklarını kaydetti. 21 metrekareye bir yaşamın sığmasının mümkün olmadığına işaret eden Halime, bununla birlikte farklı kültürlerin de iç içe geçmeye başladığını ekledi. Halime, “Diğer insanlarla kapı komşusu olmaktan ziyade oda yakınlığındayız. Bu şekilde iyi-kötüyü de ayırt edemiyoruz. Güvenlik sağlanmadan insanların yerleştirilmesi yanlıştı. İnsanlar büyük kavgalar ettiler. Taşkınlık ve kavgaların yapıldığı bir yerde kadın ve çocukların bulunması büyük bir tehdit. Yaşanan elektrik ve su sorununa karşı insanlar eylem yaptılar. Kaymakamlığa yürüdüler. Konteyner kent alanında ciddi ulaşım sorunu da olduğu için insanlar ekmek almak için yol yürümek zorunda kalıyorlar. Sunulan hizmet soruna dönüşüyor. Bazı şeyler basında gündemleştikten sonra düzeldi. Günlerce elektrik olmadığı oluyordu. Biz bu durumlara tepki gösterdiğimizde ise kışkırtma yapmakla suçlanıyorduk polis tarafından” şeklinde konuştu.
 
‘Kadınlar için sosyalleşecek ortamların oluşması gerekiyor’
 
“Biz hakkımız olanı istiyoruz. Kimseden sadaka istemiyoruz” sözleriyle kendilerine dönük yaklaşımlara tepki gösteren Halime, “Ben ödediğim vergilerin bedelini istiyorum” dedi. Konteyner kentte her insanın farklı mahalle ve yapılardan geldiğini hatırlatan Halime sözlerine şöyle devam etti: “İletişim sıkıntısı yaşanıyor. Bu sorunu dile getirdiğimizde ise ‘Burası çok büyük bir alan’ diyorlar. O zaman neden bu kadar büyük bir alan tercih edildi. Bu kadar büyük bir konteyner alanında neden bir kreş yok? Çalışmak isteyen birçok kadın işi bırakmak zorunda kaldı. Bunlardan biri de benim. Bir park var, ancak çok küçük bir alan. Oturma alanı yok. Kadınların da bir birey olduğunu, ihtiyaçları olduğunu, onların da bir yerlerde oturup bir çay içmek isteyebileceği unutulmamalı. Kadınlar için sosyalleşecek ortamların da oluşması gerekiyor.”
 
‘Boşanan eşler tekrar evlenmek zorunda kaldı’
 
Kadınlar için alan oluşmadığından aile içi şiddetin de artmaya başladığını dile getiren Halime, boşanan eşlerin tekrar evlenmek zorunda kaldığını belirtti. Halime, “Bunu birçok kişi işçi tazminatı almak için yaptı. Çünkü maalesef kanunlarımızda olası afet durumunda işçilerin faydalanabileceği bir tazminat hakkı yok. Burada bir sağlık ocağı var ama tek doktor bakıyor. Bu büyük bir yetersizlik. Daha büyük bir alanın sağlık hizmetine ayrılması gerekirdi. Yine eğitimde de sıkıntılar var. Çocuklarımız konteyner kente yakın okullara gitmek zorunda kalıyor. Başka okula göndermek istediğimizde ise servis ücreti ödemek zorunda kalıyoruz” dedi.
 
Şiddete uğrayan kadınların konteynerden gönderilmesi isteniyor
 
Kadınların konteyner kentlerde maruz kaldıkları şiddet durumunu örneklendiren Halime, bir depremzede kadının yaşadıklarını şöyle anlattı: “Kadın eşi tarafından sürekli şiddete uğruyordu. Eşi sürekli içip şiddet uyguluyordu. Kadın da bu duruma artık çözüm bulamadığı için şikâyetçi olup uzaklaştırma kararı aldırıyor. Uzaklaştırma kararının ardından erkek evi bıçakla basmaya başlıyor. Ardından ise kadının komşuları kadını kaymakamlık ve polise şikâyet ederek konteyner kentten gönderilmesini istiyorlar. İnsanların bu durumdan rahatsızlık duyması anlaşılır. Kimse kapı komşusu tarafından rahatsız edilmek istenmez ama kadının bunda ne suçu var? Kadının yapabildiği tek şey şikâyet etmek. Kadının güvenliğini sağlaması gereken kişiler neden kadının güvenliğini sağlayamıyor? Bunu birçok kadın yaşıyor. Eğer güvenlikleri mevcut ortamda sağlanamıyorsa o zaman onlar için başka bir alan yaratılmalı. Burada kadınların güvenliği söz konusu. Kadınların gidecek yeri olmadığı için birçok kadın boşanamıyor. Eve geri dönmek zorunda kalıyor.”
 
‘Beslenme çantası hazırlayamadıkları için okula gönderemiyorlar’
 
Depremzede kadınların konteyner kentlerde yaşadıkları ekonomik sıkıntılara da değinen Halime, “Kimi kadınlar çocuklarının beslenme çantalarına bir şey koyamadıkları için çocukları okula gönderemiyor. Kadınlar ciddi ekonomik sorunlar yaşıyorlar. Verilen destek yetmiyor. İnsanlar hayatta kalmaya çalışıyor sadece. Herkesin tek beklentisi temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek” dedi.