‘Özgür sandığımız alanlarda en büyük tecridi yaşıyoruz’

  • 16:26 24 Şubat 2024
  • Güncel
 
 
MÊRDÎN - “Toplumsal tecrit ve hapishaneler” konulu panelde konuşan kadın hakları aktivisti Beritan Anahtar, “Tıptaki tecrit kavramı ile sosyal tecrit mantığı aynı. Özgür olmaya çalışan her bireyi izolasyona tabi tutmaya çalışıyorlar. Cezaevi bir tehdit olarak kullanılıyor. Farkında değiliz ama özgür sandığımız mekanlarda en büyük tecridi yaşıyoruz” dedi.
 
Mêrdîn’de (Mardin) Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Mêrdîn Barosu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Mêrdîn Şube, Türk Mimar ve Mühendis Odası Birliği (TMMOB), İnsan Hakları Derneği (İHD) Mêrdîn Şubesi, Türk Tabipleri Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB) ve Komeleya Wêjekarên Kurd (Kürt Edebiyatçılar Derneği) tarafından “Toplumsal tecrit ve hapishaneler” konulu panel düzenledi. Mêrdîn Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda gerçekleşen panele kurum temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
 
Saygı duruşuyla başladı
 
Devrim, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan panelin moderatörlüğünü avukat Melek Bozkurt yaptı.
 
Panelin açılış konuşmasını yapan Mêrdîn Barosu Sekreteri Ali Kahraman, tecridin derinliğine dikkat çekerek tecridin Kürtler başta olmak üzere herkesin sorunu olduğunu vurguladı. Kürtlerin demokrasi ve hukuk mücadelesinde önemli bir noktada olduğunu ifade eden Ali, cezaevi koşullarına ve orada derinleşen tecrit sistemine değindi.
 
Sağlık ve tecrit
 
Ardından panelin amacına değinen moderatör Melek Bozkurt, sözü “Hapishanelerde Sağlık ve Tecrit” başlıklı konunun sunumunu yapmak üzere Mêrdîn Tabip Odası (MTO) Başkanı Volkan Binbaş’a verdi. Tecride ve hak ihlallerine dikkat çeken Volkan,  Cezaevlerinde tutulan siyasi tutsakların yaşadıklarına vurgu yapan Volkan, tutsakların sağlık haklarına erişimi noktasında maruz kaldıkları sorun ve ihlalleri anlattı. Volkan, “Başta sağlık hakkı olmak üzere beslenme gibi birçok haklardan mahrum tutuluyorlar. Bu ikinci bir cezalandırma ve işkence yöntemi olarak kullanılıyor” dedi. Barınma, beslenme, muayene, tedavi hakkı, sağlık denetimi, hastaneye sevk, infazı engelleyecek hastalık hali gibi sağlığı etkileyen konulara dikkat çeken Volkan, sağlık hizmetlerine erişime dair yasal düzenlemeleri hatırlattı. Beden ve ruh sağlığının korunmasıyla ilgili de cezaevlerinde ciddi sorunlar yaşandığını aktaran Volkan, tüm bu durumların ciddi kalıcı hastalıklara neden olduğunu ifade etti. “Niye toplum tecrit altına alınıyor” diye soran Volkan, devletin uygulamalarına dikkat çekti.
 
‘Cezaevi reklamları yapılarak cezaevi inşaları normalleştirilmeye çalışılıyor’
 
Ardından “Hapishanede kadın olmak” başlıklı sunumu yapmak üzere kadın hakları aktivisti ve 7,5 yıl cezaevinde kalarak 4 ay öne tahliye edilen Beritan Anahtar söz aldı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için açlık grevinde olan tutsaklar ile Adalet Nöbetinde bulunan Barış Anneleri’ni selamlayarak sözlerine başlayan Beritan, tecrit politikasını kınadı. Kendisinin sadece cezaevi çıkışlı değil aynı zamanda YİBO çıkışlı olduğunu ifade eden Beritan, “Cezaevleri ve YİBO’lar arasında hiçbir farklılık olmadığı için cezaevindeki politikalarında pek sorun yaşamadım. Cezaevi reklamları yapılarak cezaevi inşaları normalleştirilmeye çalışılıyor. Ben henüz 4 ay önce cezaevinden çıktım ama bu 7,5 yıllık süre zarfında toplumda o kadar büyük değişimler olmuş ki uygulanan politikaları görmek güç değil. Bir robotlaşma sistemi yaratılmaya çalışılıyor. Biz bugün robotlaşmayı normal görebiliyoruz ama kölelikten çok daha ağır bir şey. Hissizleştiriliyoruz. Cezaevinde kadın olmayı anlatmaya çalışacağım. Sağlık hakkı en büyük örneklerinden biridir. Ama bir kadın olarak defalarca Kadın Doğum kliniğinde kelepçeli muayene nedeniyle tedavi olamadan döndüm. Cezaevinde çocuklu annelerimiz vardı. Onların maruz kaldığı hak ihlalleri oluyordu. Bir annenin çocuğunun geleceği noktasında kaygı yaşaması bir zulümdür. Tüm bu nedenler mücadelenin büyümesi için bir neden. Tıptaki tecrit kavramı ile sosyal tecrit mantığı aynı. Özgür olmaya çalışan her bireyi izolasyona tabi tutmaya çalışıyorlar. Cezaevi bir tehdit olarak kullanılıyor. Farkında değiliz ama özgür sandığımız mekanlarda en büyük tecridi yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘Aramalarda kadın arkadaşlar tacize maruz kalıyor’
 
Koğuş aramalarında yapılan ihlallere değinen Beritan, “Koğuş aramalarında kadın arkadaşlar tacize maruz kalıyor. Yine kameralar banyo ve lavaboları görüyor. Bu nedenle kadınlar tacize maruz kalıyor. Çıplak aramalar yapılıyor. Buna karşı gelen arkadaşlarımız cezalandırılıyor. Buna karşı çıkan arkadaşlarımızdan biri olan Garibe Gezer’i de buradan saygıyla anıyorum. Ailelere yaşatılan maddi manevi zorluklar var. Aileler yakınlarını birkaç yılda bir görebiliyor. Çünkü yeterince imkana sahip değiller. Ailelerimiz aramalarda tacize maruz kalıyor” dedi.
 
Mekan ve tecrit
 
Ardından “Mekan ve tecrit” konusunda sunum yapmak üzere Mêrdîn Mimarlar Odası Başkanı Diyar Kut söz aldı. Tecridin mekan üzerindeki etkisine dikkat çeken Diyar, tarihten bu yana cezaevlerinin mimari yapılarına ve uygulamalarına dikkat çekti. Son yıllarda Türkiye’de inşa edilmeye başlanan “S”, ve “Y” tipi cezaevlerini anlatan Diyar, bu yapıların tecrit sistemini derinleştirdiğini ifade etti.  cezaevlerindeki görüş odalarının da mimari yapısına dikkat çeken Diyar, “Cezaevine bir saat görüşe giden bir kişi bir saat cezaevi yatmış gibi oluyor. Mekan konforlu olması gerekirken aksine tecridi hissettiren bir sistemle inşa edilmiş. Renkten bile tecrit edilme hali var. Hapishanelerde soğuk renkler kullanıldığı için kişi cezaevinden çıktıktan sonra renkli şeyler ilgisini çekmeye başlıyor” dedi.
 
Tecrit: Sessiz ölüm
 
Panelin son konuşmacısı ÖHD Mêrdîn Şube Eşbaşkanı Lokman Emen ise “Hukuk ve tecrit” başlıklı sunumunu yaptı. Tecridin sindirme ve teslim alma amacıyla uygulanan bir yöntem olduğunu ifade eden Lokman, tecrit için “sessiz ölüm” benzetmesi yaptı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 25 yıldır kesintisiz tecritte olduğunu ifade ederek bunun hukuki hiçbir dayanağı olmadığını, keyfi bir tutum olduğunu dile getirdi. Lokman, “İmralı’da uygulanan tecrit sisteminin dünyada başka bir örneği yok. Sayın Abdullah Öcalan 25 yıllık süre zarfında ailesiyle sadece iki defa telefonla görüşebildi. 7 Ağustos 2019 tarihinden bu yana avukatlarıyla hiçbir görüşme sağlanamadı. Orada bambaşka bir sistem var. tamamen hayali ve soyut bir sistem. 25 Mart 2021 tarihinde ailesiyle telefon görüşmesi yaptı ve telefon görüşmesi de yarıda kesildi. O tarihten bu yana, yani 3 yıldır kendisinden hiçbir şekilde haber alınamıyor. Türkiye’de ‘özel tecrit’ ve ‘genel tecrit’ olmak üzere iki türlü tecrit var. Özel tecrit İmralı’da uygulanan tecrit sistemidir. Genel tecrit ise toplumsal tecrittir. Kürt sorununun çözümünü devlet istiyorsa bunun yolu diyalogtur. Devletin İmralı’da tecridi uyguladığı her an ‘Ben bu sorunu çözmüyorum’ mesajının deklaresidir. Bu da savaş politikasının devam edeceği anlamına geliyor. Toplumsal tecridin özü İmralı tecridine dayanıyor. Genel tecrit toplumun her alanına ve bireyine sirayet eder. Fiziki ve zihni tecrit vardır. Fiziki tecrit sadece kişinin hapishanede kalması değildir. Bireyin sokakta özgürce yürüyememesi de fiziki tecrittir” diyerek tecridin boyutlarına dikkat çekti.
 
Konuşmaların ardından panel serbest kürsü ile devam etti. Serbest kürsüde konuşan katılımcılar tecridin farklı boyutuna değindi.
 
Panel serbest kürsünün ardından son buldu.