‘Şebnem Korur Fincancı hekimlere örnek oldu’

  • 09:03 24 Şubat 2024
  • Güncel
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - Bir dijital medya platformunda yayınlanan “Adnan” isimli belgeselde TTB Başkanı ve adli tıp uzmanı Şebnem Korur Fincancı’nın hedef gösterilmesi ve işkencenin meşrulaştırılmaya çalışılmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan İzmir Tabip Odası üyesi Selma Güngör, suçlanması gereken kişilerin işkenceyi yapan kişiler olduğunu söyledi. Selma ayrıca, “Şebnem Korur Fincancı hekimlere örnek oldu” dedi. 
 
Geçtiğimiz günlerde dijital medya platformu YouTube’da, 140Journos tarafından yayınlanan “Adnan” belgeselinde Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı ve adli tıp uzmanı Şebnem Korur Fincancı, belgeselde konuşan kişiler tarafından açık bir şekilde hedef gösterildi. Bir gözaltı durumunda işkenceye uğrayan kişilerin işkence gördüğünü raporlayan Şebnem Korur Fincancı, söz konusu belgeselde suçlanarak Şebnem’in, Adnan Oktar’ın suç örgütünün “güçlenmesine” katkıda bulunduğu söylendi. Belgeselde en dikkat çeken noktalardan biri de Şebnem’den bahseden kişilerin, Şebnem’in “feminist” ve “sol görüşlü” olmasını vurgulamaları oldu. Diğer yandan belgeselde, Şebnem’in “İşkence Atlası” adlı kitabı ile Adnan Oktar’ın “Yeryüzü Atlası” adlı kitabı arasında “atlas” kelimesi nedeniyle bağlantı kurulmaya çalışıldı.
 
Bütün bunların yanında Türkiye’de gözaltında işkenceyle ifade alma durumu, geçmişten bu yana devam ederken işkencenin bu yolla meşrulaştırılmaya çalışılması hem işkenceye uğrayanlar hem işkenceyi uygulayanlar hem de işkenceyi raporlaştıracak hekimler için bambaşka anlamlar ifade ediyor. İşkence ile katletme olaylarının çokça yaşandığı Türkiye’de topluma, kolluk tarafından yapılan işkencelerin “normal” olduğunu kabul ettirmeye çalışanlar diğer yandan, toplumsal hafızayı silmeye çalışarak işkencede katledilen kişilerin bunu hak ettiği algısını yaratmaya da çalışıyor.
 
Konuya dair ajansımıza konuşan İzmir Tabip Odası üyesi Selma Güngör, işkencenin kime yapılırsa yapılsın meşrulaştırılamayacağını vurguladı.     
 
‘Devletlerin bilgi almak için yaptığı işkence de suç’
 
İşkencenin bir insana devlet eliyle ya da kişilerin eliyle herhangi bir amaç doğrultusunda kötü muamelede bulunması olduğunu ifade eden Selma, işkenceyi yapan kişilerin suç işlediğini ve devletlerin işkenceyi bilgi almak amacıyla yaptığını söyledi. Selma, “Devletlerin bilgi almak için yaptığı işkence de suç kapsamında. Çünkü devletin elinde o suçun kovuşturulması için çok fazla olanak var. Bir polis gücü var, bunlar araştırma olanağına sahip. Savcılık bunları istediği gibi görevlendirerek gerekli tahkikatı yapmalarını sağlama olanağına sahip. Bunları yapmak yerine kişilere işkence yaparak haklarında ifade almak gibi bir yol ne yazık ki yıllardır ülkemizde uygulanmakta” dedi.
 
Suç işleyerek başka bir suçu cezalandırmak doğru değil
 
Selma, bu durum bilindiği için hem dünyada hem de Türkiye’de gözaltına alınanların işkence görmemesi için gözaltına alınmadan önce ve alındıktan sonra muayene edilmeleri gibi bir uygulamanın var olduğunu belirtti. Uygulamanın bir yandan işkence olabileceğini kabul ettiğini diğer yandan da kişilerin işkence görmelerini engellemeye yönelik olduğunu kaydeden Selma, “İşkence yoktur diyemeyiz. Türkiye’de hep şu yapılıyor, kişilerin suçlarının adli makamlarca, adli sorgu tarafından araştırılarak suçların ortaya konması yerine işkenceyle ifadelerin alınması ve buradan da cezalandırılması gibi bir hedef var. Oysaki biz bir suç işleyerek başka bir suçun cezalandırılmasının doğru olmadığını düşünüyoruz. Ayrıca işkenceyle herkese her şeyin kabul ettirilebildiğini de biliyoruz. Bu nedenle işkence altında alınan ifadeler kabul edilmemekte” şeklinde konuştu.
 
‘İşkence meşrulaştırılmaya çalışılıyor’
 
İşkence nedeniyle insanların yapmadıkları şeyleri kabul edebildiğine dikkat çeken Selma, bu nedenle hekimlerin “İşkence görmüştür” raporunun, işkence uygulayanların suçunu ortaya koyduğunu ve alınan ifadenin geçersiz olduğunu ortaya koyduğunu dile getirdi. Selma, “Burada yapılması gereken adli kolluğun araştırmasını düzgün yapması, gerekli belgelere ulaşması, gerekli izlemeyi yapması ve suç kayıtlarını öyle oluşturması, ifadeye dayanan suç kanıtı oluşturmaması olması gerekirken yalnızca ifadelere dayanan suç kayıtları olduğunu görmekteyiz. Bu doğrudan doğruya, kamuoyu vicdanını rahatsız eden Adnan Oktar gibi kişilerin davalarında bir işkence raporu verildiği belgesi ortaya çıktığında kamuoyu vicdanını rahatsız eden bu konu kullanılarak işkence meşrulaştırılmaya çalışılıyor ne yazık ki” diye ifade etti.
 
‘Suçlanması gereken işkenceyi yapan olmalı’
 
Bu durumun kabul edilebilir bir şey olmadığını dile getiren Selma, “Adnan Oktar’ın kadınlara yaptığı ne kadar vicdanı rahatsız eden bir şeyse işkenceyle ifade almak da bir o kadar kamuoyunu rahatsız eden bir suç olmalı. Burada da suçlanması gereken bu raporu veren hekimler ve bu örnekte olduğu gibi Şebnem Korur Fincancı değil, doğrudan doğruya işkence yapan olmalı. İşkence yapmayı gerektirecek biçimde soruşturmayı derinleştirmeyen, işkenceye ihtiyaç duymaya yol açan bir soruşturma sürdüren adli kolluğun ve emniyet memurlarının kendisi olmalıdır diye düşünüyorum” diye belirtti.
 
‘Şebnem Korur Fincancı hekimlere örnek oldu’
 
İşkencenin kime yapılırsa yapılsın meşrulaştırılamayacağını vurgulayan Selma,  “Çünkü o zaman insanların başka birisine de işkenceyle zorla çeşitli ifadelere kabul ettirilerek haksız uygulamalar, haksız cezalandırmalar, toplumdan haksız yere dışlama ortamının oluşması gibi davranışlara yol açabilir. Şebnem Korur Fincancı, kolluğu görevini yapmaya zorlayarak Adnan Oktar hakkında gerekli delillerin toplanmasını, bunun işkenceye dayanmadan yapılmasını sağlamak için böyle bir raporu vermiştir. Hekimlerin üzerindeki baskının kalkması için de bu tür şeytanlaştırıcı ifadelerden kaçınmak gerekir. Şebnem Korur Fincancı da bu tür raporları yazması gereken hekimlere örnek olmuştur. Korkmamaları gerektiğini bir kez daha göstermiştir” dedi.
 
‘Şebnem, kadın hareketine ve kadın sağlığına katkıda bulunmuştur’
 
Şebnem’in feminist bir kadın olduğunu ve kadın hareketine ve kadın sağlığına yönelik katkısına dikkat çeken Selma, Şebnem’in kadına yönelik şiddetin belgelenmesi için adli tıp çalışmaları yaptığını da sözlerine ekledi. Selma son olarak şu ifadelere yer verdi: “Burada kadınlara karşı suç işlemiş olan Adnan Oktar’ın işkence görmesi işlemiyle bir tercih yapmak zorunda kalmıştır. Ama o hem kadınlar için hem de tüm insanlar için insanlık onurunu seçerek işkencenin herkes için yasaklanmasını, şiddetin herkes için suç olması için mücadele ettiyse şiddet uygulayanın ceza alması için gerekli raporlama konusuna katkıda bulunduysa şimdi de işkencenin suç olması, bir daha yapılmaması ve yapanların cezalandırılması için gerekli olanı yapmıştır. Bu ikisi arasında kadına yönelik şiddete olan tutumuyla işkence raporu vermesi arasında hiçbir çelişki yoktur.”