Abdullah Öcalan: Kadın baharlaşması başlamıştır!

  • 09:01 24 Şubat 2024
  • Güncel
 
 
HABER MERKEZİ - 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısı ile kadınlar özgürlük taleplerini daha güçlü dile getirmeye hazırlanırken PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “2000’li yılların başından itibaren kadın baharlaşması başlamıştır. Uygarlık tarihi boyunca kadın cinsine yönelik yalancılığa ve zorbalığa dayalı egemenliğe, sert kışına ve sert karına karşı karı ve buzu delen kardelenler gibi kadın özgürleşmeleri gerçekleşmektedir” mesajı kadın özgürlük mücadelesi için güncelliğini koruyor. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirildiği tarihten bu yana İmralı Adası’nda ağır tecrit koşulları altında tutuluyor. İmralı sistemine karşı Abdullah Öcalan geliştirdiği düşünceler, paradigma ve kadın özgürlük çizgisi ile başta kadınlar olmak üzere halklara “yeni bir dünyanın mümkün” olduğunu gösterdi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün yaklaştığı bugünlerde kadınlar bir kez daha eşitsizliğe, baskıya ve sömürüye karşı  alanlara çıkıp taleplerini dile getirmeye hazırlanıyor.
 
Biz de PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası’nda 8 Martlarda yaptığı değerlendirmeleri ve verdiği mesajları derledik. 
 
‘Kadınla yüreğim ve aklımla ilişkilendim’
 
“Kadın özgürlüğü, özgürlük mücadelemizin en temel direğidir” diyen Abdullah Öcalan, “Kadınların özgürlüğe kavuşması için bugüne kadar yaptığım çalışmalar biliniyor. Benim kadın sorununa yaklaşımım bilinmektedir. Ben kadınla yüreğim ve aklımla ilişkilendim. Kadınla benim bütünlüğüm alnımdan, beynimden bir bütünlüktür. Hani alnımdan yaratılmak denir ya! Benim kadına yaklaşımım tamamen özgürlükçü temeldedir. Bu halk için olduğu kadar, kadın için de böyledir hatta erkek için de böyledir. Onların düşünsel, siyasal ve felsefi anlamda özgürleşmesi için yoğun bir emek sarf ettim” ifadelerini kullanıyor. 
 
‘Kadın sorunu bir iktidar sorunudur’
 
Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ni kadınların özgürleşmesi için geliştirdiğini dile getiren Abdullah Öcalan’ın  mesajı şu şekilde: “Ben kadın özgürleşmesi konusunda kendimi çok yetkin bir hale getirdim. Kadın ve cinsiyet özgürlüğü konusunda felsefi olarak çok önemli bir yerdeyim. Aslında kadın sorunu bir iktidar sorunudur. Kapital finansla insanları kandırıyorlar. Tekeller böylece dünyayı yönetiyor. Bu işi de hiçbir üretim yapmadan trilyon ve katrilyon parayı ortaya sürerek yapıyorlar. Kapital finans, her şeyi denetimi altında tutmak istiyor. Bu söylediğim çok inanılmaz da gelebilir ama kendinizi doğru tanımadan mücadele edemezsiniz. Hatta bu iktidarı doğru tanımlamaz ve anlayamazsanız tasfiyeci durumuna düşersiniz. Hatta sizi kullanırlar, nasıl kullanıldığınızı bile anlayamazsınız. Kapital finans beni denetleyemediği için bugün buradayım. Bizim özgürlükçü çizgimiz ile işbirlikçi çizgi mücadele halindedir. Sizi para pul, kadınlarla kandırmaya çalışacaklar. Kendi çizgilerini böylece oturtmak istiyorlar. Kapital finans, kadını bu anlamda korkunç kullanıyor. Reklâmlar tamamen kadın üzerine kurulmuştur. Kapital finansın iktidar mantığı ya bu iktidara tabi olursunuz ya da ölürsünüz üzerine kurulmuştur. Başka bir seçenek tanımıyor. Kadını bu iktidarın aracı olarak kullanıyorlar.
 
Ya iktidarıma tabi olursun ya ölürsün!
 
Kapital finans, insanlığın reddidir. Kapital finans, kadın cinsiyetçiliği üzerinden topluma egemen olmuştur. Bununla kadın üzerinde, toplum üzerinde iktidar oluyor. Gazetede okudum, doktor olan bir kadın asker eşinden boşanmak istediği için on iki kurşunla öldürülmüştü. İşte Kapital finans, kadına bunu söylüyor, ‘ya benim iktidarıma yüzde yüz tabi olursun, ya da yüzde yüz ölürsün’. Tecavüz kültüründen bahsetmiştim. Kadınlar her gün tecavüze uğruyorlar. Böyle bir tecavüz kültürü içinde bir kadının ne ruhu, ne beyni sağlam kalır, ne güzellik anlayışı kalır, ne de sevgisi ve aşkı.
 
Kendinizi tanıdığınız oranda tanrıçalaşırsınız
 
Kadınlar, namus kavramını bilmiyorlar. Namusu tanımlayamıyorlar. Namus, Eko-nomos’tan geliyor. Eko-nomos, ev yasası, kadının yaptığı işler, ev işleri, kadına ait işler anlamına geliyor. Eko-nomos, ekonomi, kadın işidir, üretime dayalıdır, ekonomist de bu işi yapandır, ekonomist kadındır. Yanlış yorumlanan bir namus kavramı var. Ben daha önce de tanrıçalaşma demiştim. Bu da kendini tanımak demektir. Kendini tanımak da bilgelik, yetkinlik, kavramaktan geçer. Kadınlar önce tarihi bilsinler, kendi tarihlerini öğrensinler, Neolitik tarihi bilsinler, sosyolojiyi, ekonomiyi, felsefeyi bilsinler, böylece kendilerini tanırlar. Kendinizi tanıdığınız oranda tanrıçalaşırsınız. İnannalaşmak, İştarlaşmak anlamaktan, kavramaktan geçer. Böylece toplumsal baskıyı, baskıcı sistemi aşabilirler. Her gün tecavüz kültürüne maruz kalıyorsunuz. Önce günlük tecavüz kültürünü aşmalısınız. Bu günlük tecavüz kültürünü bile aşarsanız bravo derim.
 
Kadının özgürleşmesi toplumun özgürleşmesidir
 
Hegel felsefesine girişte kadın-erkek ilişkisinden yola çıkıyor. Ancak daha sonra bu ilişkinin varacağı yer ailedir, aileden de felsefe çıkmaz diyor. Ben de buna katılıyorum. Ancak Hegel daha sonra felsefesini efendi-köle ilişkisinden başlatıyor. Bu ilişkiyi ele alıyor. Hegel’in burada köle olarak aldığı erkektir. Hegel’in düşüncesi Avrupa’da Napolyon, sonra da Prusya’yla iktidarlaşıp, ulus devlete ulaşıyor, ulus devletle sonuçlanıyor. Benim görüşüm Hegel’inkinden farklıdır. Ben ise uygarlıkta köle olarak kadını ele alıyorum. Ben şöyle değerlendiriyorum: Neolitik çağlardan beri gelişen ‘güçlü ve kurnaz adam’ şişirilerek bugüne kadar geldi ve ulus devletle büyük bir canavara dönüştü. Burada Leviathan kavramını kullanıyorum. Leviathan bir canavardır. Evet, büyük bir deniz canavarına dönüşmüş ulus devlet. Kadının özgürleşmesi toplumun özgürleşmesidir. Kadın özgürleşirse toplum da özgürleşir. Benim anlayışımda kadını bir obje olmaktan çıkarıp özgür bir özne haline getirmektir. Kadın bir özne seviyesine yükselirse özgürleşirse toplumu da kenti de, demosu da, halkı da, komünü de özgürleştirir. Kadın kendi özgürlüğünü başarabilirse o zaman özgür toplumu da, özgür komünü de kurulabilir.
 
Kadının beş yıllık direnişi var
 
Beş bin yıllık bir meseledir ve kadının da buna karşı görkemli direnişi vardır. Ancak nasıl yaşamak gerektiğini iyi anlamak lazım, kendini bu temelde iyi tanımak lazım. Bana da özgürlükçü temelde yaklaşsınlar. Ben kadınla tamamen özgürlük temelinde ilişkilendim. Kadın için olduğu kadar halk ve erkek için de özgürlükçü çizgi esas olmalıdır. Şam’da kızlara söylüyordum. Ne olursa olsun sürekli özgürlük temelinde yaşayın, erkeğe bu temelde yaklaşın diyordum. Bu konuda beni eleştiriyorlar, ben de bir erkeğim, benden de kendinizi sakının. 
 
Değersiz ilişkilere girmeyin
 
Kendinizi bu ilişkilerden, bu erkeklikten sakının. Asla ucuz, değersiz ve acılara anlam vermeyen ilişkilere girmeyin. Tüm ilişkileriniz acılardan süzülmüş, büyük ve anlamlı, sevgi değeri olmalıdır. Dogmatik olmayın ama asla ilkesiz de olmayın. Kendini iyi tanımak ve tanımlamak gerekiyor. Özgürlüğün olmazsa olmaz olduğu tartışmasızdır ama özgürlük, beyin ve ruhsal bir durumdur. İnsanın duygularıyla kendini tanıması, kendi düşüncelerine hâkim olması ve ne yaşamak istediğini tanımlaması gerekir. Özgürlük budur. Ben kızlara hep bunu söylüyordum. O yüzden eğer kadın özgürlüğü diyorlarsa bana bu temelde yaklaşsınlar, seveceklerse böyle sevsinler, yoksa boşuna kendilerini yormasınlar. Geleceklerse bu temelde gelsinler. 
 
Kadınlar çok çalışmalı çok örgütlenmeli
 
Bütün kadınlara şunu söylemek istiyorum: Kadının beş bin yıllık boyunduruk altından kurtuluşu yönünde çok önemli çalışmalar yapmalı, kendilerini çok geliştirmeliler. Çok çalışmalı ve çok örgütlenmeliler. Kadın özgürlüğü konusunda cinsiyetçilik yapılmamalı. Beni doğru algılamaları gerekiyor. Cinsiyetçilik en az milliyetçilik ve diğer bazı fikirler kadar tehlikelidir. Bana bağlı olduğunu beyan eden kadınlar, kızlar var. Eğer bana bağlı ya da bu özgürleşme yolunda ciddilerse, kadının siyasi ve zihniyet devrimini gerçekleştirmelidirler. Yani tek başına cinsiyet özgürlüğü yetmez diyorum. Bu bir inanç meselesidir, kadının özgürlüğü kolay bir iş değildir. Benim imkânım olsa, daha önce olduğu gibi bu konudaki fikirlerimi kitaplarıma da yansıtacağım. Onlara her zaman katkıda bulunacağım… Benim, bir özgürlük mücadelecisi olarak aile konusunda, nesil olarak üremelerine ve diğer konularda bu aşamada bir şey diyecek değilim. Ben daha çok işin fikri ve felsefi boyutunu oluşturmaya çalışıyorum. Ben onların özgürleşmesi için mücadele verdim. Ancak dediğim gibi kendi örgütlenmelerini ve özgürlüklerini geliştirmeliler. Kadınlara ilişkin yaklaşımımdan dolayı bana çok saldırdılar. Evet, bütün kadınlar benim. Biz kadınlarımızı karılaştırmayacağız. Onların karılaştırdığı kadınları da ellerinden alırım. Hepsi bizim, biz sınırsız birbirimiziniz; aşk budur. Bunları mülkiyet anlamında değil, ruh olarak söylüyorum. Ben hiçbirinin yüzünü görmem. Ama onlarla birbirimize böyle bağlıyız…
 
Kadınla özgürlük temelinde yaşadım yaşayacağım
 
Tanrıça kültürü var, bunlar destansı yaklaşımlardır. Onların emeği var. İnanna’nın Tanrı Enki ile diyaloglarını biliyorsunuz. Kadınlarımız yücedir; biz onların oğlu, sevgilisi ve aşığıyız. Bu bedensel değil, ruhsal, düşünsel bağlılıktır. Buradaki ruhsal bağlılık önemli. Ben kadınla özgürlük temelinde yaşadım, yaşayacağım. PKK’de bu konuda korkunç bir savaş da yürütüldü. Erkek arkadaşlara da şunu söylüyorum. En eski, en saldırgan faşizm, erkeğin kadın karşısındaki yaklaşımıdır. 
 
Mahkum edilen kadından özgür kadına büyük yürüyüş
 
Bu anlamda Özgür Kadın Partisi bir devrimin ifadesidir. Buna saygılı olmak gerekir. Dar cinsellik temelindeki yaklaşım doğru değildir. Saygılı olunmalı, dostça ve yoldaşça bir yaklaşım hâkim olmalıdır. Kendilerini dönüştürme kararlılığını korumalılar. Partileşme adımı tarihidir; mahkûm edilen kadından özgür kadına büyük yürüyüştür. Özgür kadına ulaşmak onurdur. Buna yanlış yaklaşmak onursuzluktur. Parti adına atılan adım, onurun kazandırılması adımıdır. Dünyada ilktir. Bu bilinçle ortaya koymak gerekir. Çok tarihi bir görevdir. Ben de kendi adıma yardımcı olmaya çalıştım. Bu hususta kişiliğimi sonuna kadar değerlendirebilirler. Kadın deyip geçmesinler, yeni kadını anlasınlar. Yeni kadın, vatan ve toplum özgürlüğünden de önceliklidir. Bizim için özgür toplumu yaratmada birinci derecede önemlidir. Biz neden kadını inceliyoruz? Sümerlerden beri kadın düşürülmüş, piyasalık yapmışlar. Kim yapmış? Sınıflı toplum bunu yaratmış. Biz kadını kaldırmaya ve yeniden yaratmaya çalıştık.
 
Kadın yüceleşecek yaşam da onunla güzelleşecek
 
Erkeklerin de kıskançlıktan ziyade kadını yüceltmeleri gerekir. Kadın yücelecek, yaşam da onunla güzelleşecek, erkeklerin bunu gururla taşımaları gerekir. Benim senin olduğundan ziyade, toplumun oldu demek. Bana bağlılık demek, bunları kavramak demektir. Şam’dayken yanıma bizim en değme kızlarımız geliyordu, ‘özgürleşeceğiz’ diyorlardı ama büyük çoğunluğunun gözleri oynuyordu. Erkekler de geliyordu onların da gözleri oynuyordu. Benim diyeceğim, önce boş bakan gözlerini kapatsınlar, kör etsinler. Bunun yerine beyin-zihin gözlerini açsınlar, bu gözle baksınlar. Ancak o zaman özgürlük yolunda ilerleyebilirler. Bunu yapmadan karşıma çıkan kadını kovarım. Kızlarımızı uyaracağım. Kadınlarımız bu konuda çok uyanık olmak zorunda. En önemli uyarım şu olacak: Kürt halkını üst düzeyde emperyalist bir planlama dahilinde ilkel milliyetçiliğin eline vermek istiyorlar. Kürt halkı küresel düzeyde bir planlama ile esir bırakılmak isteniyor. Irak’taki oluşumun eline verilmek isteniyor. İşte bu kaçan hainleri de biliyorsunuz. Sözde para var, kadınları da kullandılar. Beş bin yıllık bir fırsat yakalanmış. Her birine, hepinize birer saray bile verseler yüzlerine tükürün. Kızlar kıyameti koparsın, tekrar sizleri cendereye sokmak istiyorlar.
 
Ben kadının yiğitliğini biliyorum
 
Büyük bir oyun var kadınların üzerinde. Herkes dağdan inse bile, onlar kendilerinin onurlu barışı sağlanıncaya kadar mücadele edecekler, inmeyecekler. Beritan direnişini biliyorsunuz. Dersimliydi, biliyorsunuz. Uçurumun kenarındayken, peşmergeler ‘Gel öldürmeyeceğiz’ diye çağırıyorlar. Ama o teslim olmamak için kendini uçurumdan bırakıyor. Beritan çizgisini takip edecekler. Ben bu çizginin bir neferiyim. Onurlu barış gelene kadar bu çizgiyi sürdürecekler. Ferhat alçağı gitti biliyorsunuz. Ama kadınlarımız onurludur. Çok onurlu kızlarımızın olduğuna inanıyorum. Özgürlük savaşına, özgürlük mücadelesine bağlı kadın yoldaşlarım, dağda, ovada, şehirlerde büyük özgürlüğün garantisi olmalıdırlar. Bunun dışında her şey boştur. Namus, onur halkının özgürlük teminatı olmaktır. Buna da güçleri var. Ben kadının yiğitliğini biliyorum. Şimdi bizim kızlar biraz böyle, zaten biz de bununla biraz yaşıyoruz. Her erkek bir türlü yaşar, ben de biraz böyle yaşıyorum. Bu kadar iyi kadın olmasa ben yaşayamam. Şimdi bir erkek de şunu söyler, daha çarpıcı anlamanız için ‘bir karım olsun da yüzde yüz benim olsun ancak onunla yaşarım’ şimdi ben de diyorum ki özgür kadın ordum olmazsa ben yaşayamam. Bu bir tutku, bir aşk. Güçlü kadın, yiğit kadın, örgütlü, güzel kadın, dili, iradesi, savaşı olan kadın. Sanırım bir yiğitlik ancak böyle bir yaklaşım içinde olabilir.
 
Toplumla tanışma, erkekle hesaplaşma, yaşamla buluşma
 
 Zorlu ama bir o kadar da onurlu bir mücadelenin içerisindeyiz. Kadınlı devrimi biz büyük bir çaba halinde sürdürmekteyiz. Her gün 8 Mart’ın klasik anılmasının da çok üstünde geçmektedir. Hatta bizde işler öyle bir hal almış ki, bu konuda aşama yapamayan bir kadın veya erkeğin pek yaşama hakkını bulacağını da sanmıyorum. Elbette bu günlere kolay gelinmedi. Özgürlüğe büyük susamışlığın verdiği güçle soruna yüklendim. Çok sayıda çözümlemeler, diyaloglar, derinlikli konuşmalar yaptım. Doğrultumuzu derinleştirmeliyiz; ‘toplumla tanışma, erkekle hesaplaşma ve yaşamla buluşma’ perspektifiyle yürüdüğümüz ölçüde başarı bizimle olacaktır. 5 bin yıllık kirli tarihe rağmen, giderek daha iyi olmanızı, erkeğin kararttığı dünyaya karşı arınarak kendi gerçekliklerinizi yaratmanızı diliyorum. Hem ana saygısı, hem de aşka dair söyleyeceğim bunu. Çünkü kadın sürecin en büyük teminatı, değeridir. Böyle yaşanılmaz. Ben ahım şahım bir erkek değilim. Annem bana sen aile reisi bile olamazsın diyordu. Bu benim umurumda değil. Başka bir erkek olmam çok önemli. Erkeği öldürmek derken bunları belirtiyorum. Bu konuda cesaretli olmak en büyük cesarettir. Kadın yaşamın, toprakların sahibi. Aşk adına kadının ruhunun, fiziğinin katliamını önlemeliyiz. Bir erkek olarak kendimdeki erkeği iyi öldürdüm; bu cesaretlerin en büyüğüdür.
 
İnkara dayalı kültürü yıktım
 
Uygarlık tarihinden daha eski, şiddetli veya şiddetsiz bütün baskıyı çözümledim. Kadın konusunda uygarlığın dayattığı ihanete, inkâra dayalı kültürü yıktığıma inanıyorum. Size saygımın ifadesi budur. Bunu ne şairane duygularla, ne de felsefi metinlerle ifade edemem, ancak erkek egemenliğine, zora, baskıya karşı olan yanım görkemlidir. Tarih bilinci yüksek bir çözümleme ortaya koydum. Sevgiyi, onuru, gururu geliştirmek istiyorsanız, ben bunun için kırk yıl uğraştım, hala buradayım. İdam sehpası altında kaldım. Gücünüz varsa okuyacaksınız. Sevgiyi, hırsı yaratmayı, umudu, acıyı, kendini yeniden yaratmayı böylece insan olmayı, özgür halk olmayı başaracaksınız. O zaman kendinizi tanıyacaksınız. 
 
Sevginin işçisi olarak tanımlıyorum kendimi
 
Ben kadınların özgürlüğüne onuruna inanıyorum, bunun yılmaz savunucusuyum. Sevginin işçisi olarak tanımlıyorum kendimi. Sizler için yaşıyorum. Sizlerin özlemleri yaşam gerekçemdir, sizinleyim. Kazanılacak özgür bir dünya var. Kazanılacak özgür bir yaşam var. Hepinize çok büyük bir sevgi hazırlamış, sunmaya çalıştım. Üzerinde büyük durun, mutlaka ulaşın. Özgücümüze güvenerek dönemin ruhuna uygun düşünsel ve eylemsel duruşumuzla sürece yanıt olmalıyız.
 
Yalnızlık güç ve kudret kaynağına dönüştürülmeli
 
Bu 8 Mart dolayısıyla acı çektik, kutladık kadınlarımızı mı diyeceğiz, hayır. Gözümüzü büyük açacağız. En çok konuştuğumuz gün deniliyor. Evet sadece konuşmakta yetmiyor. Proje kurduğumuz gün, yaşam hayallerimizi geliştirmemiz gereken gün, aşkımızı geliştirmemiz gereken gün. Ama gerçekçi, ama unutmamak için bir daha. Bu temelde derinleşmenizi diliyorum. Yalnızlığa dair yazdıklarınıza şöyle diyorum: Yalnızlık güç ve kudret kaynağına dönüştürülmelidir. Her biriniz kendinizi bir dergâh kılabilir, bir ana kaynak haline getirebilirsiniz. Kendi akademilerinizi kurabilir, kendinizi yetiştirebilirsiniz. Bu sorunları akademik çalışmalarla daha da derinlemesine araştırabilir ve kavrayabilirsiniz. Ben bunun için Özgür Kadın Akademisi demiştim. Burada akademik çalışmalarınızı yaparsınız. Aynı zamanda yemek yerleri açarak ve çeşitli ekonomik faaliyetlerde bulunarak üretime katılabilirsiniz. Burada kendi öz savunma gücünüzü geliştirir, bu öz savunma gücüyle fiziksel, zihinsel ve ruhsal bütünlüğünüzü koruyup, geliştirin. Siyaset ve sömürüye dayalı sistemleri, kadının köleleşme sürecini inceleyerek derinleşmenizi, kendinizi adeta yeniden yaratmanızı diliyorum. Kampanya, bunlar pratik şeyler, kadının üzerinde örülen ağların yanında çok hafif kalır. Bu ağları aşmak için ideolojik ve teorik düzeyinizi güçlendirmelisiniz. Bunun için bir araya gelerek gruplar ve birlikler kurmalısınız. Geçmişte bunlara tarikat deniyordu, ben de buna birlik diyorum. Diyarbakır’da ve başka yerlerde bitki isimleri kadar sayısız dernek kurabilirler, doğa ve çevreyle ilgili de dernekler kurabilirler, örgütlülüklerini bunlar üzerinden geliştirip derinleştirebilirler. Her insanın bir grubu, bir örgütü olmalı. Bence örgütsüz insan bir hiçtir.
 
Kadın baharlaşması başlamıştır
 
Benim bu yıl ki sloganım; demokratik ve özgür düşünmeye cesaret edin! Uygarlığın karanlık çağlarında kadın derin bir yokluğu yaşamıştır. Aslında ben bu uygarlığı karanlık, buzlu, karlı bir çağ olarak görüyorum. Fakat 2000’li yılların başından itibaren kadın baharlaşması başlamıştır. Uygarlık tarihi boyunca kadın cinsine yönelik yalancılığa ve zorbalığa dayalı egemenliğe, sert kışına ve sert karına karşı karı ve buzu delen kardelenler gibi kadın özgürleşmeleri gerçekleşmektedir. Bunu kadın baharlaşması, kadın baharına doğru, sert kışa ve kara karşı çiçeklenme, kadının özgürlük hareketinin çiçeklenmesi olarak görüyorum. 2000’li yıllarda kadının baharlaşma ve özgürlük çiçekleşmesine bin selam diyorum. Kimliğim budur, formasyonum budur, kadına bakışım budur. Kadın özgücünün açığa çıkışını selamlıyor, Viyan Soran şahsında, çok soylu çabalarla, büyük emeklerle demokrasi ve özgürlük mücadelesi vererek bizleri yeniden yaratanların anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Bir gün mutlaka gerici ve zorba erkeği hizaya getirecek güçlü kadına ulaşacaklarına dair duyduğum inançla, sürecin ruhuna uygun mücadelenizi yükseltmenizi diliyorum.
 
8 Mart’ta kadınların çıkış yapacağına inanıyorum
 
Kadın özgürlüğü üzerine büyük düşünme ve kişilikte derinleşme çabamı sürdürüyorum. Kadınlara öz tutku ile bağlılığımı sunuyorum. Sterk olarak doğuşunuzu selamlıyorum. Kadının demokrasinin zaferinin gerçek teminatı olduğunu belirtiyorum. 8 Mart’ta kadınların görkemli bir çıkış yapacaklarına inanıyorum. 8 Mart mitinglerini yapacaklar. 8 Mart’ı bu temelde kutluyorum. Benim için çaba içinde olanlara teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum, hepsine selam ve sevgilerimi sunuyorum."