Amed’de Özgürlük Yürüyüşü’nden…

  • 09:11 14 Şubat 2024
  • Güncel
 
Beritan Canözer
 
AMED - “Kime özgürlük, neden Özgürlük Yürüyüşü, ne istiyor bunlar” diye soruluyor sıkça. Hatta, “Özgür değil misiniz” diyorlar. Dün Amed’de 5 bine yakın polisin ablukasında “özgürlük” için yürümeye çalışan anneler veriyor cevabını: “Özgürlük İmralı’yla birlikte tecrit altında.”
 
Qers ve Wan’dan yola çıkarak Özgürlük Yürüyüşü’nü iki koldan başlatan 75 kişi, dün yürüyüşün 13’üncü gününde Amed’de buluştu. Program akışına göre Peyas (Kayapınar) ilçesinde bulunan bir AVM önünde kitleyle buluşan ve selamlaşan yürüyüşçüler, buradan DEM Parti İl Örgütü’ne yürüyecek, orada açıklama yapacak ve daha sonra yeniden iki kola ayrılacak kentin farklı noktalarında halkla buluşacak ve ziyaretler, açıklamalar gerçekleştirecekti. Ancak Amed’de özel bir politika uygulamayı tercih edenler, yasaklama kararıyla yürüyüşlere engel olmaya çalıştı.
 
Sabahın erken saatlerinde AVM önünde toplanmaya başlayan halk, slogan ve zılgıtlarla bekleyişini sürdürürken, ünlü anons aracından sık sık “Yasadışı slogan atmayın, örgüt şarkıları söylemeyin” gibi anonslar geçilerek, gözaltı tehdidinde bulunuldu. Anonsu umursamayan halk, slogan ve şarkılarını söylemeyi sürdürdü. Beyaz tülbentleriyle ortamdaki gergin havayı bile unutturan anneler, ellerindeki kırmızı karanfillerle yürüyüşçülerin yolunu gözledi. Saat 10.00’da planlanan buluşma, hem emniyetin engellemeleri hem de yürüyüşçülerin ilçelerden çıkışının zaman alması nedeniyle gecikti. Ancak bu dikkat bile çekmedi. Her geçen dakika kitle arttı ve slogan sesleri her yerden duyulmaya başladı. AVM önünde toplanan halka Ma Müzik ve Dicle Fırat Kültür Merkezi çalışanlarının erbaneleri ve davullarıyla katılması ile beraber, halaylar çekilmeye başlandı.
 
‘Bijî berxwedana zindanan’
 
 
Yürüyüş kollarının halkla buluşması engellenmeye çalışılsa da, caddenin başından halka doğru koşarak gelen yürüyüşçüler, “Halkla buluşmamızı hiçbir güç engelleyemez” kararlılığını net olarak gösterdi. Halk da, onlara doğru koşarak gelenleri büyük coşku, zılgıt ve alkışlarla karşıladı. Sık sık “Bijî berxwedana zindanan”, “Bimre koletî, bijî azadî” sloganlarının atıldığı karşılamada neredeyse sabahın erken saatlerinden itibaren hiç susmadan ve durmadan anons aracından seslenen polisin sesini bile artık duymuyordu kimse. Evet, bir ses vardı ama kimse o sesin ne dediğiyle ilgilenmiyordu. Çünkü gündem belliydi, orada olma amaçları belliydi ve her şey en başından göze alınmıştı. Şimdi günlerce anons yapılsa, kime ne etkisi olacaktı?
 
‘Özgürlük tecrit altında’
 
 
Binlerce polisi alana yığan Valilik, yürüyüş kollarıyla kitlenin buluşmasını engellemek için ablukalar oluşturdu. Basını da alandan uzaklaştırmak istemesine karşı, yürüyüş kolunda yer alan DEM Partili vekiller basın çalışanlarını çembere alarak, polisin müdahalesine izin vermedi. Basının “haber yapma hakkını” yine basın ve “özgürlük” için mücadele edenler korudu. Uzun süreli tartışmaların gölgesinde kitle şarkılarını söylemeye, sloganlarını atmaya, halay çekmeye devam etti. Ayakta durmaktan yorulan anneler, merdivenlerde oturarak ellerindeki karanfilleri sallayarak şarkılarını seslendirdi. Yürüyüş kolunda bulunanların bir kısmı da onlara dahil olarak söyledikleri şarkılarla yürüyüşün ruhunu tüm alana hissettirdi. Bir yandan bir grubun da polislerle tartışması devam ediyordu. Abluka içinde kalan halkın öfkesi ise attıkları sloganlara yansıyordu. “Kahrolsun 15 Şubat komplosu” sloganı atıldığı sırada, polisin “Yasadışı slogan atmayın, yoksa gözaltına alırım, kişileri tespit ederiz” anonsuna karşı bir annenin, “Bize neden özgürlük istiyorsunuz, özgür değil misiniz diyorsunuz. Özgürlük müdür bu? Özgürlük İmralı’yla birlikte tecrit altında” tepkisi, yürüyüşün amacını da tüm meseleyi de özetliyordu.
 
Engel için üretecek sebep de kalmadı
 
İlk günden beri iki ayrı kolda toplam 75 kişiyle yürüyüşün gerçekleştirildiğini tüm ülke duymuşken, Diyarbakır Emniyeti, “Biz sizi 6 kişi biliyorduk, bize öyle aktarıldı” diyerek, 75 kişinin yürümesine izin vermeyeceklerini belirtti. Buna karşı tartışmalar büyüse de, özgürlük yürüyüşçülerinin kararlılığı netti. Bir süre tartışma devam ettikten sonra, yürüyüş başladı. Daha başlar başlamaz 3 kere durdurulan yürüyüşçülere, artık gülünecek sebeplerle engel olmaya çalışan polisler, bir süre sonra yürüyüş sırasında söylenen şarkılara ritim tutmaya  (farkında olmadan, refleks olarak) başlamıştı. Halkın içinden biri “DEM’li olmak bulaşıcıdır” diyerek polisin ritim tutmasına gülümseyerek karşılık verdi.
 
Amed zindanı selamlandı
 
Yürüyüş boyunca halkın yürüyüşe dahil olması engellenmeye çalışıldı. Öyle ki balkon ve pencerelerinden zılgıt ve zafer işaretiyle selam verenlere bile tehditler yağdırılmaya başlandı. “Terörle mücadeleden hakkınızda işlem başlatılır” tehditleri 8 saatlik yürüyüş boyunca, bin 500 kez anons edildi ama gelin görün ki, Kürt halkı 90’ları yaşamış bir halk, 90’lardan bu yana bu sistemin her türlü işkencesini, gözaltısını, tutuklamasını yaşamış, tanık olmuş bir halk. Hiçbir tehdit onları korkutamazdı. Anonslara rağmen yürüyüşe dahil olmaya çalışmaları, her fırsatta yürüyüşü sloganlarla selamlamaları da bunu gösteriyordu. Yürüyüşçülerin, boşaltılan ve tarihin en işkenceci cezaevi olarak hafızalara kazınan, birçok mücadeleye tanıklık etmiş E Tipi Kapalı Cezaevi önünden geçerken, “Zindana Diyarbekir em ê bişkînin” (Diyarbakır zindanını biz yıkacağız) şarkısını söylemeleriyle hem duygusal anlar yaşanırken, hem de bir yandan o direnişin ruhu yürüyüşü daha da coşkulandırdı ve heyecanlandırdı.
 
Öncülük Kürt kadınların
 
 
AVM önünden yürüyüşün başladığı andan itibaren, en önde yürüyen anneler, sloganlarıyla adeta yürüyüşe öncülük etti. Annelerin, polis önünü kesse de dönüp arkadan bir sokaktan dolanıp yeniden yürüyüşün önüne geçmesi, yürüyüşü asla terk etmemesi, bu devletin Kürt kadınlara, annelere bir özgürlük ve barış borcu olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Kürt kadınlar, Kürt anneler her şeye olduğu gibi bu yürüyüşe de gizli öncülük ediyordu. Günlerdir Adalet Nöbeti’nde olan anneler, sokaklarda sanki bu anı bekliyormuş gibi ses telleri koparcasına “Bijî berxwedana zindanan”, “Bijî azadî” sloganları atıyordu.
 
Koşuyolu Parkı güzergahında yürüyüş devam ettiği sırada, aynı anne ağır ağır yürümeye başlayınca artık yorulduğunu anladık ve “Daye/Anne, yoruldun bak sen bırak artık. Yürüyemiyorsun bacağına bir şey olacak” diyoruz ama o bize Kürtçe, “Hayır, hayır asla bırakmam. Sonuna kadar gideceğim” diye cevap veriyor. Başında beyaz tülbent, kolunda yürüyüş sırasında sıcakladığı için çıkardığı hırkası ile kararlı şekilde önümüze geçip yürümeye devam etti.
 
‘Güneşimizi karartamazsınız’
 
Polisle köşe kapmaca oynayan halk, tüm abluka ve engellemeye rağmen yürüyüş boyunca destek vermeye devam etti. Bazı noktalarda halka müdahaleler de gerçekleşirken, buna rağmen geri adım atılmadı. Yürüyüş kolu Sûr’a gelerek burada Tahir Elçi’nin katledildiği 4 Ayaklı Minare önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Yürüyüşçülerden önce yine sokağı önce polisler doldursa da, yürüyüş yine de gölgelenemedi. Minarenin önüne gelen yürüyüş kolu, burada “Şehîd namirin” sloganları atarak, basın açıklamasını gerçekleştirdi. Açıklamanın ardından ise Tahir Elçi anısına ve barışın, özgürlüğün simgesi olarak zılgıtlar eşliğinde güvercin uçuruldu. Ardından Ongözlü Köprü’ye doğru yeniden yürüyüşe geçen heyet, yol boyu şarkılar söylemeye ve sloganlar atmaya devam etti. Ongözlü Köprü’de üzerinde “Tecrit insanlık suçudur. Güneşimizi karartamazsınız” yazılı pankartın açılmasının engellenmesi üzerine, kadınlar pankartı açıp altına girerek, “Kahrolsun 15 Şubat komplosu” sloganları attı. Ardından çevrede bulunan halkla birlikte şarkılar eşliğinde halay çeken yürüyüş heyeti, Amed yürüyüşünü sonlandırdı.