‘Kadınların hayatları pazarlık konusu yapılıyor’

  • 09:06 13 Şubat 2024
  • Güncel
 
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararında imzası olan Danıştay üyesinin AYM’ye atanması kararı ile kadınların hayatlarının bir kez daha pazarlık konusu edildiğini söyleyen ÖHD üyesi ve Kadın Zamanı Derneği’nin gönüllü avukatı Ekin Baltaş, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı anayasa ve uluslararası çekilme prensiplerine aykırıydı. Bu kararda imzası olanın AYM’ye atanması ile kadınların hayatları bir pazarlık konusu yapılıyor” dedi.
 
Kurdistan ve Türkiye’de kadın katliamları her geçen gün daha da artıyor. Her gün en az üç kadının katledildiği Türkiye’de, erkek-devlet şiddeti katmerleniyor. İktidar kararları ile yargıdaki cezasızlık politikası ve “indirimler” ile failler ödüllendirilmeye devam ediyor. Türkiye, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden de (İstanbul Sözleşmesi) 20 Mart 2021’de, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın kararıyla bir gecede çekilmişti. Kararın ardından imzacı olan Danıştay üyelerinden Yılmaz Akçil 21 Ocak’ta yine Tayip Erdoğan tarafından Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) üye olarak atandı. Karara karşı her kesimden kadınların tepkisi sürüyor.
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi ve Kadın Zamanı Derneği’nin gönüllü avukatı Ekin Baltaş, karara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Sözleşmenin kaldırılması kadın katliamlarına yol açtı’
 
Türkiye’de kadın kıyımının olduğunu belirten Ekin, AKP’nin iktidara gelişinden bu yana yasalarda fiili olarak ciddi değişikliklerin olduğunu ifade etti. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının kadın katliamlarına yol açtığının altını çizen Ekin, “Çünkü İstanbul Sözleşmesi’ni düşmanlaştıran kesimin dilinde boşanma, ailenin kutsallığı gibi birçok söylem vardı. Her ne kadar iktidar bunu LGBTI+ düşmanlığı üzerinden örmeye çalışsa da bunun arka planında kesinlikle kadınların kazanımlarına vurulan bir darbe vardı. Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması kadınlar açısından bir kayıp oldu. Biz her ne kadar sahip çıksak da toplum nezdinde, ‘artık İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı, kadınların bütün haklarını koruyan uluslararası sözleşmeye Türkiye taraf değil’ düşüncesi, iktidarın ‘ben istediğim zaman kadın haklarını kadınların özgürlüklerini kaldırırım, kısıtlarım, istediğim gibi uygularım’ düşüncesi de kadınlarda çok ciddi bir güvensizlik yarattı” şeklinde konuştu.
 
Failler cezasızlıktan cesaret alıyor
 
Yargının cinsiyetçi olduğunu ve İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasıyla birlikte bu durumun pekiştiğini aktaran Ekin, iktidarın sözleşme ile ilgili kurduğu söylemlerin yalnızca kadınları ve toplumu bağlamadığına dikkat çekti. Ekin, “Yargı sistemi de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmede gerekli mesajı aldı. 6284 yasada ise farklı uygulamalara başvurdu. Örneğin delil talep etmeye, zorlaştırmaya ve tedbir verirken kısa süreli vermeye başladı. Bu da şu demek oldu, bir kadının boşanmasını engellemek aslında diğer bütün kadınlara bir mesajdır aynı zamanda. Kadın katliamları ve kıyımının arkasında tamamen faillere kalan cezasızlık politikaları mevcut” sözleriyle faillerin cezasızlık politikalarından cesaret aldığını belirtti.
 
Kadınların yaşamı pazarlık konusu!
 
Yılmaz Akçil’in AYM’ye atamasını değerlendiren Ekin, “AYM’ye atanması şu demek oluyor, sizin anayasal haklarınızı tanımıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı anayasa ve uluslararası çekilme prensiplerine aykırıydı. Bu kararda imzası olanın AYM’ye atanması ile kadınların hayatları bir pazarlık konusu yapılıyor. Belli kanunsuz kararlara imza atan herkes belli yerlere gelebilir. Bizlerin özgürlüğü ve hayatı masaya koyuluyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığında cumhurbaşkanlığının kimlerle görüştüğünü biliyoruz. Yeniden Refah Partisi ve bazı tarikatlarla görüşmeler yapıldığını biliyoruz. Bu destekleme koşulları arasında AKP’nin oy havuzunu genişletmek için İstanbul Sözleşmesi bir kart olarak kullanıldı. Ne yazık ki devlet mekanizması buna dönüşmüş. Bu kanunsuz karara imza atarak AYM’ye atanabiliyor. Çünkü bu cinsiyetçi bakış açısı her yeri doldurmuş durumda” dedi.
 
‘İktidar kadınların özgürlüğünden korkuyor’
 
Siyasal islamcı iktidarla karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Ekin, kadınların özgürlüğünden korkulduğunu vurguladı. İktidarın kadınları eve hapsetmek istediğini aktaran Ekin, “Siyasette yer alan, çalışmalar yürüten, erkeklerin arkasından evi çekip çeviren, aynı zamanda AKP’nin oy kitlesinin içinde politik alanda yer alan çok kadın var. Siyasal olarak aktifler. Kadınların yalnızca kendi özgürlük tanımları içerisinde yer almaları iktidarın işine geliyor. Çünkü kadınların özgürleşmesi tarihsel olarak baskıcı iktidarın sonunu getiren şeydir. Kadınların mücadelesi tehdit altında. İktidar kendi istedikleri kadın profilini yaratmak istiyor. Daha muhafazakar, evdeki erkeğin sözünden çıkmayan, çok daha azıyla yetinen ve yaşamı sadece verilen ile idame eden bir kadın yaratmak istiyorlar” şeklinde konuştu.
 
‘Umudumuz var…’
 
Kadınların hayatları için mücadelelerini sürdürdüğünü dile getiren Ekin, bu nedenle iktidarın kadın mücadelesinin önünü almaya çalıştığını paylaştı. Ekin, “Bu mücadele ölüm kalım meselesidir. Bugün Türkiye’deki kadın mücadelesi yürüten feminist yoldaşlarım, arkadaşlarım, kız kardeşlerim ve hepsi ile çok gurur duyuyorum. Bütün kadınlarla gurur duyuyorum. Kendimi kadınlarla daha güvende hissediyorum. Hepimize mücadele gücü diliyorum. Aktif mücadele verenler, evlerinde, iş yerlerinde olanlar, hepsinin kendi içerisinde bir mücadele sürdürdüğünü biliyorum. Hiçbir mücadelenin boş olmadığını biliyorum. Onun için umudumuz var” vurgusunu yaptı.