Yoksulluk derinleşiyor: Gençler kaygılı, toplum nefes alamıyor

  • 09:02 5 Mayıs 2021
  • Emek/Ekonomi
Sema Çağlak
 
DİYARBAKIR - Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi kriz halkın temel gündemlerinden biri. Diyarbakırlı yurttaşlar da hükümetin çözümsüzlük politikalarına tepkili: “Çözüm patates ve soğan dağıtmak değil. Gençler gelecek kaygısı yaşıyor. İnsanlar perişan… Bir yanda yoksulluk, bir yandan adaletsizlik.”
 
Pandemi öncesi Türkiye’de var olan ekonomik, siyasi ve toplumsal krizler pandemiyle beraber katbekat arttı. Çözüm üretilmeyen kriz karşısında yurttaşlar intihara sürükleniyor. Krize karşı politika üretmek yerine pandemiyi gerekçe göstererek her gün yeni yasaklar getiren hükümet, sermayedarı kurtarabilmek için paket üstüne paket açıklarken, kepenk kapatan esnafa, mutfağında tenceresi kaynamayan halka, intihara sürüklenen işsize gözünü kulağını kapatmış durumda.
 
Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) Ocak 2020’den Mart 2021’e kadar ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hasılalarında pandemi harcamalarının oranlarını gösteren raporuna göre Türkiye, yurttaşlarına en az destekte bulunan ülkeler arasında bulunuyor. Raporda Türkiye, en düşük destek veren yüzde 2,5 grubuna giriyor. Burada dahi yüzde 1,5 oranla bu kategoride de en alt sıralarda bulunan Türkiye, az gelişmiş ekonomiler sıralamasındaki ülkelerle neredeyse aynı seviyede. Benzer ekonomik çaptaki ülkelerin aksine, ülke ekonomilerinin, likidite, garanti desteği oranlarında ise Türkiye GSYH’nin yüzde 6,4’ü kadar garanti sağlıyor. Ülkede sağlık sektörüne ayrılan oran yüzde 0,3, yurttaşa sağlanan destek ise yüzde 0,4.
 
Genç ve kadın işsizlik oranının fazla olduğu kentlerden biri olan Diyarbakır’da yurttaşlara ülkede yaşanan sorunları ve ekonomik krizin yansımalarını sorduk.
 
'Patates ve soğan neye yetecek?'
 
Türkiye'de yoksulluğun arttığını belirten ev emekçisi Sevim İlhan, ekonomik krizin insanların elini kolunu bağladığını ve çaresiz bıraktığını kaydetti. Toplumda herkesin işsiz olduğunu ve bundan kaynaklı insanların farklı arayışlara girdiğini söyleyen Sevim, "Önümüzde Ramazan Bayramı var. Bizler bayramı nasıl karşılayacağımızı bilmiyoruz. Yoksulluk ve açlık kendini her yerde göstermeye başladı. İnsanlar bir yardım eli bekliyor ancak kimse bir şey yapmıyor. Toplumun ekonomik durumu çok kötü, onlar soğan ve patates dağıtmakla meşguller. Patates ve soğanlar insanların neyine yetecek? Çözüm patates ve soğan dağıtmak değil. Sözlerle insanları kandırmaya çalışıyorlar. Ancak insanlar boş sözlere kanacak durumda değil. Ne insanlık ne de merhamet kalmış. Ne yapacağımızı şaşırdık. Faturaları ve kirayı nasıl ödeyeceğimizi kara kara düşünüyoruz" sözleriyle sitem etti.
 
'Durumu iyi olan insan kalmadı'
 
İşsizliğin her geçen gün arttığına dikkat çeken ev emekçisi Güler Ayrıç, pandemi ile beraber durumların daha da kötüye gittiğini söyledi. Güler, "Buzdolaplarımız bomboş. Bu durumda olan sadece ben değilim. Tüm komşularımla aynı şeyleri yaşıyoruz. Geçen yıl bize yardım yapıldı, ancak sadece göz boyamaydı. Ailemiz 13 nüfuslu. Bayram geldi, çocuklarımıza ne alacağımızı bilemiyoruz. İnsanlar kendi hallerine bırakılmış. Evine bir tek ekmek götüremeyen insanlar var.  Koronavirüs bir yandan ekonomik kriz de bir yandan insanları mahvetti. İnsanlar açlıkla terbiye edilmeye çalışılıyor. Dağıttıkları patates ve soğanlar ile insanlar arasında izdihama neden oldular. Sokaklarda dolaştığımızda insanların ne durumda olduklarını görebiliyoruz" dedi.
 
'Sesimizi yükseltmemiz lazım'
 
Öğrenci Tuba Aslan da geleceğe dair kaygılarının olduğunu ve hayal kurmaktan dahi kaçındığını vurguladı. Tuba, özellikle kadınlarla ilgili yaşanan sorunlarda Türkiye’nin çok gerilediğini belirterek, kadın kurumları ve örgütlerinin bu gerilemeye karşı mücadele ettiğine işaret etti. Kadınların ekonomik özgürlüğü olmadığı için ekonomik anlamda da sömürüldüklerini belirten Tuba, "İstanbul Sözleşmesi'nin iptali ile kadınların yaşamları daha da tehlikeye girdi. Kadınlar için İstanbul Sözleşmesi büyük bir başarıydı, ancak hükümet bunu kabullenmedi ve feshetti. Kadın hakları açısından Türkiye hiçbir zaman bir yol kat etmedi. Bana göre kadın örgütleri daha da çoğalmalı. Çünkü bizim daha çok sesimizi yükseltmemiz lazım" ifadelerini kullandı.
 
'Öğrencilerin durumu kulak arkası ediliyor'
 
Ülkede var olan eğitim sistemine dikkat çeken Tuba, eğitimde düzgün ve öğretici bir sistemden bahsedemediklerini söyledi. Öğrencilerde gelecek kaygısı olduğunu ancak var olan eğitim sisteminin bu kaygıları gideremediğini vurgulayan Tuba, birçok öğrenci ve öğretmenin mağdur edildiğine değindi. Tuba, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'de var olan eğitim sistemini şu şekilde örnek vererek anlatmak istiyorum: Fil, karınca, balık ve farenin yan yana bırakılarak iki metrelik bir duvarı aşmaları gerektiği söyleniyor. Şu an biz öğrencilerin yaşadığı durum tam da bu. Her birimiz farklı güçlere, ekonomik duruma ve yeteneklere sahibiz. Ancak hepimize aynı koşul konuluyor. Öğrencilerin durumu kulak arkası ediliyor. Öğrencilerin pandemide sınava girmeleri gerekiyordu. Fakat buna dair herhangi bir önlem alınmadı. Sağlık sorunlarından kaynaklı birçok öğrenci sınava giremedi."
 
'İnsanlar doğruyu söylediği için tutuklanıyor'
 
Sözlerine “kentsel dönüşüm” adı altında Sur’da tarihin yok edildiğini vurgulayarak başlayan Meliha Bozdoğan da daha önce evlerinin Sur'da olduğunu ancak özyönetim süreçlerinde yıkıldığını söyledi. Evleri yıkıldığı için Ben û Sen Mahallesi’nde eşinin ailesiyle kaldığını dile getiren Meliha, “Türkiye'de insanlara çok fazla baskı oluyor. Bu baskılar her geçen gün daha da artıyor. Lakin böyle olmamalıydı. Devletin toplumla ne sorunu var. Devlet topluma yardımcı olacağına daha da eziyor. Hepimiz perişan bir durumdayız. İnsanlar doğruyu söylediği için tutuklanıyor. Kimsenin var olan durum ile ilgili konuşmasına izin vermiyorlar. Allah hakkımızı bunlara bırakmasın" sözleriyle yaşadıklarını değerlendirdi.
 
'Ekmek bulamıyoruz, kirayı nasıl ödeyelim'
 
Türkiye'nin adalet ve hukuk sorunu karşısında sağır ve dilsiz olduğunu ifade eden ev emekçisi Zarife Aytaş, "Türkiye'nin her alanda kötü durumda. İnsanlar perişan, yoksulluk bir taraftan, adaletsizlik bir taraftan kol geziyor. İnsanlık ve vicdan ölmüş. 4 aylık kiramız birikmiş, lakin ekmek alacak paramız dahi yok nasıl kira ödeyelim" diye sordu.
 
Halime Bozdoğan ise 50 yıldır Ben û Sen Mahallesi’nde yaşadığını belirterek, yoksulluktan kaynaklı zorlandıklarını ve yaşamlarının altüst olduğunu vurguladı. İnsani olarak sahip oldukları haklarının ellerinden alındığının ve bunun üzerinden de cezalandırıldıklarının altını çizen Halime, ülkede yaşanan sorunlardan kaynaklı nefes alamadıklarını dile getirdi.
 
'Halkı kaosa sürüklüyor'
 
Fatma Korkutan da en çok gençlerin sorun yaşadığını ifade ederek, aileden herkesin işsiz olduğunu söyledi. Fatma şunları kaydetti: "Gençlerimiz işsiz, okul okuyor ancak bir fayda etmiyor. Öte yandan kadınlar üzerinde de ciddi bir baskı var. Türkiye'de çok sorun var ama saymakla bitmez. Hükümet bu sorunları çözeceğine daha çok halkı kaosa sürüklüyor."