‘Cezalarla kişiler değil mücadele hedef alınıyor’

  • 09:04 30 Nisan 2021
  • Emek/Ekonomi
Melike Aydın
 
İZMİR - Pandemi sürecinde verdikleri mücadele gerekçe gösterilerek, çalıştığı hastaneden uzaklaştırılan iki kadından biri olan Günseli Uğur, “Cezalarla kişiler değil, mücadele hedef alınıyor. Uzaklaştırma kararı ile mücadeleyi bitiremezler” dedi. 
 
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) işyeri temsilcisi Günseli Uğur hakkında, pandemi sürecindeki hak gaspları ve pandemi nedeniyle hayatını kaybeden sağlık emekçileri için başlatılan eylemlilikler nedeniyle hastane yönetimi tarafından uzaklaştırma kararı alındı. Aynı şekilde 4-B’li Arzu Sert’in ise SGK çıkışı yapıldı. 1 Mayıs İşçi Bayramı’na girilirken, Günseli Uğur ile yaşadıkları süreci, nasıl bir mücadele verdiklerini ve sağlık emekçilerinin talepleri üzerine konuştuk.
 
‘Usule uyun olmadığı halde işten uzaklaştırma’
 
Hastanede 16 yıldır çalışan ve 2010 yılından itibaren de işyeri temsilcisi olan Günseli hakkında ayrıca 2020 yılı Haziran ayında başlayan SES’in de içinde olduğu 10’un üzerindeki meslek örgütü, sendika ve derneğin ortak kararlar doğrultusunda hastane içinde gerçekleştirilen eylemlilikler gerekçe gösterilerek yevmiye kesme, uyarı ve kınama cezaları verildi.
 
Saygı duruşuna ceza
 
Benzer cezaların yanı sıra 6 ay sürgün cezası da verildiğini dile getiren Günseli, hastaneye tekrar çalışmaya başladıktan 1 hafta sonra da açığa alınma kararının tebliğ edildiğini belirtti. Günseli, hastaneden uzaklaştırma sürecini “Yemekhanede sendikamızın aldığı karar doğrultusuna 1-14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri sürecinde Covid-19 nedeniyle kaybettiğimiz sağlık emekçileri için saygı duruşunda bulunacaktık. Biz de bunu 5 Mart Cuma günü yaptık. Aktif olarak ben ve Arzu Sert isimli arkadaşım çağrıyı yaptık ve yemekhanede pek çok çalışan, bu çağrıya cevap vererek saygı duruşunda bulundu” sözleriyle anlattı.
 
Saygı duruşu kalkışma ile ilişkilendirildi
 
Saygı duruşundan bir ay sonra kendilerine gelen tebligatla açığa alındıklarını ifade eden Günseli, “Devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne zarar vermek tehditte bulunmak. Niyetimizden ve çağrımızdan o kadar uzak ki. Kalkışma ile tanımlanmış bir soruşturma. Pandemi nedeniyle sağlık çalışanların sağlığını tehdit etmek ve sağlık politikalarına karşı gelmek ve bu kalkışma ile ilişkilendirilerek tedbiren soruşturma sürecinde açığa alınmamıza karar veriliyor. Konuşmada da böyle bir niyet yok” şeklinde konuştu.
 
Kişiler değil örgütlenmenin kendisi hedef 
 
Kendisine ve Arzu’ya verilen uzaklaştırma cezasının simgesel bir anlamı olduğunu ve insanları sindirme amaçlı yapıldığını söyleyen Günseli, 10 ay içerisinde kendilerine 23 sarı zarf gönderildiğine dikkat çekti. Günseli sözlerini şöyle sürdürdü: “Güzel şeyler başardık. Öncelikle farklı çizgiden birçok sendikayla bir araya geldik. Sağcı solcu ayrımı yapmadan ve meslek örgütleri, hemşire derneği, tabip odası gibi 11 örgütün bir araya getirilmesi, bunların Meclis’e taşınması. Bu, artık halkın katılımının da sağlanması demekti. O nedenle durdurması gerekiyordu. O nedenle önce eylem yasakları başladı. Sadece Türkiye’de ve İzmir’de sağlık kurumlarının 100 metre yakınında eylem yapılması yasak. Bu da mücadelenin bir yanı. Gerek hukuki mücadelemiz gerekse alandaki dayanışmamız, birliğimiz devam ediyor.” 
 
Başhekim görüşme taleplerini cevaplamadı
 
Pandemi sürecinin başlarında Sağlık Bakanı’nın ek ödeme vaadini değil korunarak çalışma, yeterli ekipman, sağlıklı beslenme ve en fazla 8 saatlik çalışma süreleri talep ettiklerini belirten Günseli, “8 saatlik çalışma hastanemizde sağlandı. Pek çok sendika ile ortak taleplerimiz oldu. Başhekimle görüşme talep ettik ama bir türlü yanıt alamadık. Pandemi nedeniyle ertelendiği söylendi. Biz de hastane bahçesinde maskeli, mesafeli olarak yaptık eylemlerimizi. Her gün görüşme talebimiz reddedildi”  dedi. 
 
Taleplerimizin karşılığı ceza olmamalı
 
Süregelen taleplerini 1 Mayıs’a giderken de yineleyeceklerini aktaran Günseli, emekliliğe yansıyan yoksulluk sınırının üzerinde temel ücret istediklerini vurguladı. Bu taleplerin karşılanabilir olduğu gibi ifade edilmesinin de ceza ile karşılanacak talepler olmadığının altını çizen Günseli, “3600 ek gösterge ile maaşımız hesaplansın kadro farkları olmasın, tüm sağlık emekçileri güvenceli istihdam ile çalışsın ve kadrolar yine bu güvenceli kadrolar ile sağlansın. Pandemi döneminde zirveye ulaşan sorun yıpranma payı. Her seçim öncesinde bize vaatte bulunuluyor ama hiç verilmedi. Pandemi döneminde kaybettiğimiz, pandemi koşullarında çalışmaya devam eden sağlık emekçileri için fiili hizmet zammı yıpranma payı öncelikli taleplerden biri oldu. Bu talepler için sağlık işçileri yine kıdem tazminatının fona devredilmesi söz konusuydu. Kıdem tazminatında hak kaybı olmaması için aynı taleplerle birlikte hastane bahçesinde ortak mücadele verdiler” diye belirtti.
 
‘Aksaklıkların nedeni emekçiler değil sağlık sistemi’
 
Sağlık hizmetinde yaşanan aksaklıkların sağlık emekçilerinde de görüldüğünü dile getiren Günseli, ancak sorunu asıl yaratanın performansa dayanan ve artan özelleştirme politikaları olduğunu kaydetti. Günseli, “Bunu herkese söylemeye çalışıyoruz. Biz de sağlık hizmeti alan insanlarız ve biz de alamıyoruz. Aslında etik açıdan ve pek çok mevzuata göre personelin önceliği vardır. Ama sistem o kadar kötü ‘önceliğim ben’ diyemiyoruz. Sağlık hizmeti kamusal olsaydı bunlar karşılanabilirdi. Sağlık hizmeti alan herkesin bize destek olması gerekiyor ki bu sağlansın” ifadelerini kullandı.
 
‘Hastaneler işletme, emekçiler köle, hastalar müşteri değildir’
 
Sağlık sistemindeki aksaklıkların da pandemi de bir halk sağlığı sorunu olduğunu ifade eden Günseli, “Herkes için nitelikli, eşit ücretsiz ve ulaşılabilir kamusal sağlık sağlanmalı. Hastaneler işletme, bizler ücretli köle, hastalar da müşteri değildir. Ne zaman ki sağlık sistemi sosyal devlet anlayışıyla kamusallaştırılır ve tedavi edici sağlık hizmetlerinden değil de koruyucu sağlık hizmetlerine geçilirse o zaman sağlık hizmetleri adına güzel adımlar atılmış olacak. Beş kişinin işini bir kişi yapmayacak, ekonomik ve sosyal kaygıları olmayacak. Kreş süt izni sorunu en önemli sorunumuzdur. 7-24 çalışıyoruz ama 7-24 çalışan kreş yok” şeklinde dile getirdi.
 
‘İş güvenirliği ile düzenleme yok’ 
 
Pandemiye yakalanan ve hayatını kaybeden sağlık emekçilerini ‘iş kazası geçirmiş’ ve ‘meslek hastalığı’ olarak bildiren hastaneler olsa da iş güvenliği ile ilgili bir düzenleme olmadığı için o hakkı tanzim edecek bir fon bulunmadığını söyleyen Günseli, “Sadece kayıtlara ‘iş kazası’ diye geçmesi bir şey ifade etmiyor. Mevzuat nedeniyle ölen kişinin ailesi buna dair bir tazminat alamıyor” diye belirtti.
 
‘Mücadeleyi bitirebilmeleri mümkün değil’
 
Günseli, mücadelenin cezalara, uzaklaştırmalara rağmen devam ettiğini belirterek en önemli sorunun eylem yasağı olduğunu söyledi. Günseli, “Çünkü sorunlar devam ediyor. Talepler de artan şekilde devam ediyor. Yoksulluk da arttıkça ekonomik taleplerin şiddeti artıyor” dedi. 
 
‘Uzaklaştırma kararı usulsüz’
 
Kendilerine verilen uzaklaştırma kararının hukuksuz olduğunu belirten Günseli, bunun için delilleri ortadan kaldırma durumu olması gerektiğinin altını çizdi.  Günseli şöyle devam etti: “Eylem görüntülerini biz yayınladık ve onlarda da aynısı var. Ortada kaldırılacak bir delil yok ki. Karar dayandığı noktalar açısından usule aykırı. Dava açıldı, hem suç duyurusunda bulunuldu hem de mobbing davası açıldı. Elbette döneceğiz. Arzu’nun durumu daha önemli bir konuda. 4-B’li ve hukuken sözleşmeli bir çalışanın açığa alınması diye bir ihtimal yok. Açığa alınan bir kişinin maaşının 3’te 2’sinin yatırılması gerekiyor. Ama 4-B’li bir çalışan için böyle bir seçenek olmadığı için Arzu’nun SGK’den çıkışını vermişler. O hiç maaş alamadı. Daha doğrusu bize yatan maaşı geri istediler, benden üçte birini istediler ondan tamamını istediler. Yaptıkları şeyin hukuka uygun hiçbir yanı yok. Mahkeme kararıyla dönünce geriye dönük ödeme alacağız”  ifadelerine yer verdi.
 
İLO ve bakanlıkla yazışmalar yapılıyor
 
Hukuki durumun dışında SES Genel Merkezi’nden doğru Çalışma Bakanlığı ve İLO (Uluslararası Çalışma Örgütü) ile yazışmalar sağlandığını dile getiren Günseli “Bizdeki sendika sözleşmelerini yasalar tanınmıyor. O halde biz uluslararası sözleşmelere de başvururuz. Bunun dışında da arkadaşlarımız bizim için maddi ve manevi dayanışma içinde” şeklinde ifade etti.
 
‘1 Mayıs’ın yasaklanması üzücü’
 
1 Mayıs İşçi Bayramı’na girerken, pandeminin bahane edilerek yapılan eylem yasaklarının üzücü olduğunu söyleyen Günseli bunun nedenini ise şu sözlerle özetledi: “Çünkü pek çok etkinlik tıklım tıklım salonlarda olurken açık havada yapılacak 1 Mayıs’ın engellenmesi hiç hoş değil. Ama mücadelenin önünde engel değil. Tüm meslek örgütlerinin konfederasyonların bir araya gelerek yapacağı etkinliklerle özgürlük ve demokrasi mücadelesinin yoksulluğa karşı mücadelenin yükseltilmesi gerektiği bir dönemdeyiz.”