‘Yaylaları bildiğimiz kadar şehir işlerini bilmeyiz’
- 09:02 15 Ağustos 2024
- Yaşam
WAN - Mevsime göre hayvanları ile birlikte yollara çıkıp bazen yürüyerek konaklaya konaklaya, bazen araçlarla ulaşıyorlar yaylalarına koçerler. Yolları, zorlu ve yorucu aynı zamanda alıştıkları yaşmalarını anlatan Züleyha İlbaş ve “Yaylalarda bildiğimiz işler kadar şehirlerdeki işleri bilmeyiz’ diyor.
Wan’ın Elbak ilçesine bağlı Nedîrok yaylasında çadır kuran Koçerlerden biri olan Züleyha İlbaş, yaşamlarının en zor süreçlerinden birinin yolda geçen süreçler olduğunu vurgularak, “Yolda geçen bir ay çok zorlu geçiyor çünkü yoruluyoruz, aç kalıyoruz, susuyoruz, sabah erken saatlerde kalkıyoruz, uykusuz kalıyoruz” dedi.
Koçerler, yıllardır süregelen sürekli bir göz halinde olan yaşam tarzları ile biliniyorlar. Kurdistan’ın birçok bölgesinde olan koçerler, iklim şartlarına göre bulundukları yaylalardan başka yaylalara göç ediyorlar. Genellikle geçimlerini küçükbaş hayvancılık yaprak sağlayan koçerler, kışın sıcak yerlere doğru göç edip çadırlarını kurarken yaz aylarında ise kendileri ve hayvanları için en verimli olabilecek yaylalara doğru yol alıyorlar. Sabit bir yerleşim yerleri olmayan koçerler, çadırlarda yaşıyorlar. Bir yerden farklı bir yere geçerken çoğu zaman yaya olarak yol alan koçerlerin bazen gidecekleri yaylaya varmaları aylarını alıyor. Kadın, erken, çocuklar ve hayvanlarla birlikte yola koyulan Koçerler, göç esnasında dinlene dinlene, her kalacakları yere çadırlarını kurarak yol alıyorlar. Toplumun birçok kesiminde olduğu gibi koçerlerde de kadınların yükü daha ağır ve koşullar kadınlar için daha zorlu.
Sêrt’ten (Siirt) havaların ısınmasıyla birlikte Wan’ın Elbak (Başkale) ilçesine bağlı Nedîrok yaylasına göç eden ve yaz boyunca yaşamlarına burada devam edecek koçer kadınlardan biri olan Züleyha İlbaş yaşamlarına ilişkin konuştu.
Şu an bulundukları yayladan havalar soğuduğu zaman göç ettiklerini ifade eden Züleyha, Sert’te havalar ısınmaya başlayınca hayvanlarını ve eşyalarını arabalara yükleyip Serhat tarafına gönderdiklerini söylüyor. Züleyha, havalar ısındıktan sonra çadırlarını kurduklarını anlatarak, “Yaz ayları bitip de sonbahar geldikten sonra tekrar Sêrt’teki ovalara yerleşiyoruz. Nisan ayında geliyoruz sonbahara kadar havanın durumuna göre tekrar buradan da taşınıyoruz” diyor.
‘Koçerlik yaşamı göründüğü gibi kötü değil’
Koçerliğin şehir hayatından daha güzel olduğunu dile getiren Züleyha, bu yaşam tarzına alıştıklarını ve şehir hayatına hem alışamadıklarını hem de bilmediklerini işaret ederek, “Biz de bazen sadece evde oturmak istiyoruz ama geçmişten bu güne atalarımız bu işi yapmış ve biz de bunu devam ettiriyoruz. Koçerlik yaşamı göründüğü gibi kötü değil. Koyunlarımızı sağmaya gidiyoruz sonra oradan dönüyoruz çadırlarda yani evlerimizdeki işimizi yapıyoruz. Zamanımız bu şekilde geçiyor. Biz bu hayata alıştığımız için kendi işimizi biliyoruz örneğin bu yaylalarda bildiğimiz işler kadar şehirdeki işleri yapmayı bilmiyoruz” sözleri ile yaşamlarını dile getiriyor.
Koçerlerin evleri çadırları
Koçer bir kadın olarak bir gününün nasıl geçtiğini paylaşan Züleyha, “Sabahın erken saatlerinde kalkıyoruz, işlerimiz halledip kahvaltımızı yapıyoruz. Çobanlarımız için öğlen yemeği hazırlıyoruz ondan sonra burada ürettiğimiz peyniri yapıyoruz. Ürettiğimiz peynirleri çoğu zaman gelen mandıracılara satıyoruz onlar alıp götürüyor. Evlerimizin temizliğini yapıyoruz sonrasında da koyun sağmaya giden kişileri bekliyoruz” diyor.
‘Bir ay boyunca yollarda kalıyoruz’
Bir yerden başka bir yere göç etikleri dönemlerden bahseden Züleyha, yolculuklarının değişkenlik gösterdiğini, bazen arabalarla, bazen binek hayvanlarla, bazen de yürüyerek yol aldıklarını belirtiyor. Züleyha, “Bu sene göç ederken hiç yürüyerek gelmedik neredeyse tüm yolu arabayla geldik. Hayvanlarımızı Elbak’ta indirdik sonra biz de araçlara binip buraya yani yaylalarımıza geldik. Yürüyerek geldiğimiz zamanlarda ise konaklaya konaklaya geliyoruz. Bir ay boyunca yollarda kalıyoruz. O bir ay çok zorlu geçiyor çünkü yoruluyoruz, aç kalıyoruz, susuyoruz, sabah erken saatlerde kalkıyoruz, uykusuz kalıyoruz. En zor yanı o dönem oluyor. Yolda olduğumuz bir ay boyunca her mola verdiğimiz yerde bir tane geçici çadır kuruyoruz ve hepimiz orada kalıyoruz. Ağır olan hiçbir eşya almıyoruz yanımıza. Her gün farklı bir yerde kalarak geliyoruz, hayvanlarımız da aynı şekilde bizimle oluyor” sözleriyle göç esnasında yaşadıkları zorlukları anlatıyor.
‘Kış ayları çok zor geçiyor’
Yaz ayları boyunca kaldıkları yaylaları kiraladıkları söyleyen Züleyha, yaylaların çok pahalıya mal olduğundan söz ederek, dört yüz bin liradan başlayarak yaylaların ücretlerinin daha da arttığını ifade ediyor. Koçerliğin en zor yanlarından birinin de kış ayları olduğuna dikkat çeken Züleyha, yaşadıkları zorlukları da “Koyunların doğum yaptığı aylar çok zorlu geçiyor ve o zaman koyunları otlatabileceğimiz alanlar da pek olmadığından otlarını veya besinlerini biz veriyoruz bu sebepten o dömen de çok zor geçiyor. Yazın yine rahat geçiyor ama kışın çok zor geçiyor” sözleriyle dile getiriyor.