'Siyanür için köyler satın alınıyor'
- 09:03 10 Kasım 2024
- Ekoloji
Neslihan Kardaş
WAN – Wan Eko-Der Eşbaşkanı Dilek Akdağ, bölgede artan ekokırımı durdurmak için toplumu bilinçlendirmek gerektiğini vurgulayarak, “Giyadîn’deki siyanür kullanımı büyük bir felakete yol açacak; bir köy tamamen satın alındı, kalan on köy ise boşaltılmaya çalışılıyor” dedi.
Kürdistan coğrafyasında yaşanan ekokırım her geçen gün artarken, ekolojik tahribatın en çok yaşandığı yerlerden biri de Wan. Kentteki ekolojik tahribata karşı 17 Ekim’de Wan Ekoloji Derneği (Wan Eko-Der) kuruldu.
Wan Eko-Der Eşbaşkanı Dilek Akdağ, yapacakları çalışmalara ve kuruluş amaçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Ekokırımı durdurmak adına bu derneği açtık’
Derneği açmalarındaki en büyük nedenlerden birinin Wan Gölü olduğunu ifade eden Dilek Akdağ, “Wan Gölü’nün statüsü konusunda yasa veya kanun gereği koruma altına almak ve buradaki ekokırımı durdurmak amacıyla bu derneği açtık. Ancak genel olarak doğa ve insan ilişkisini daha iyi gündemde tutmak, iklim değişikliği ve yenilenebilir enerji konularındaki çalışmaların görünürlüğünü artırmak, sulak ve sit alanlarının imar ve yapılaşmaya açılmasını önlemek için derneği kurduk. Günümüzde korunması gereken yerler imara açılıyor ve talan ediliyor. Ekokırımı durdurmak adına bu derneği açtık ve çalışmalarımızı bu şekilde sürdüreceğiz” dedi.
‘Giyadîn’deki köyler devlet tarafından satın alınmaya çalışılıyor’
Kürdistan’ın büyük bir ekokırımdan geçtiğinin altını çizen Dilek Akdağ, toprakların altüst edildiğini ve suların siyanürün etkisi altında kaldığını belirtti. Dilek Akdağ, “Şu an hemen yanı başımızda Giyadîn’de Koza Holding’in kurduğu büyük bir şantiye ile altın araması yapılıyor ve bu çok büyük yıkım getirecek bir şantiyedir. Aynı şekilde Şirnex’te korucular eliyle ormanlar ve ağaçlar kökünden sökülüyor. O alan tamamen ormansızlaştırılmaya çalışılıyor. Colemêrg ve Wan’da da madencilik faaliyetleri var. Wan’ın birçok yeri delik deşik edilmiş durumda. Ancak şu anda en önemli konu Giyadîn’dir. Çünkü oradaki siyanürler çalışmaya başladığında, bu, Gelîyê Zilan’a kadar büyük bir felakete yol açacak. Oradaki bir köy tamamen satın alınmış; geriye kalan on köy ise hâlâ devlet tarafından satın alınmaya çalışılıyor ve oradaki köylüler yerlerinden çıkarılmaya çalışılıyor. O topraklar bir şekilde satın alınıp insansızlaştırılmak isteniyor. Kurulacak şantiye bölgedeki en büyük şantiye olacak. Orada siyanür kullanılmasıyla Murat Nehri etkilenecek. Murat demek, Mezopotamya demek ve büyük bir bölge tehdit altında olacak. Biz, bu durumu elimizden geldiğince halkla birlikte durdurmaya çalışacağız” ifadelerini kullandı.
‘Halka toprağının ne kadar değerli olduğunu anlatmak gerek’
Bölgede yaşanan ekokırımı durdurmak için önce toplumu bilinçlendirmek gerektiğini vurgulayan Dilek Akdağ, “Bu işi tek başımıza yapmaya kalkarsak başarılı olamayız. Bu nedenle toplumla bütünleşerek toplumsal bir eylemselliğe geçmek ve halka sahip oldukları toprağın ne kadar değerli olduğunu anlatmak gerek. Aynı zamanda yaşamın, o toprak ve suda olduğunu anlatmalıyız. Eğitimler düzenleyerek, halkla bir araya gelerek yapılan yanlışların karşısında durmaya ve mücadeleye devam edeceğiz. Bu mücadele, oradaki yerel halkla birlikte eylemselliğe geçilerek yapılabilir” sözlerini kullandı.
‘Bu yıkıma ‘dur’ demeliyiz’
Ekolojinin, aslında yaşamın özü olduğunun altını çizen Dilek Akdağ, “Toprak, su ve yeşillik olmayan bir doğada insanların ne hale geleceğini hepimiz az çok gördük. Elimizdekilerin değerini bilmezsek kaybederiz. Ve biz kaybettiğimizde, o bölgeler artık insansızlaşacak. Az önce siyanürden söz ettik. Örneğin, o suyu içen hayvanlar etkilenecek; suyu içmezlerse hayvanlar yok olacak ve bölge hayvansızlaşacak. İnsanlar siyanürden kansere yakalandıklarında göç edecek ve bölge insansızlaşacak. Bu da aslında bir sosyal yıkımdır. Bu nedenle insanlar, yaşamlarını bırakmasınlar. Topraklarını ve sularını bırakmasınlar. Biz de bu yıkıma “dur” demek için elimizden geleni yapmalıyız” diye konuştu.