
Bir mesajın anlattıkları (1)
- 09:01 25 Mart 2025
- Dosya
‘Ana kadın’ kültürü
HABER MERKEZİ - Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 8 Mart’a ilişkin paylaşılan mesajı, tarihi, ana kadın kültürünü nasıl yorumlamak ve anlamak gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta açıklanan “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının etkileri giderek yayılırken, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla alanlarda okunan “Temel İlkem Sizlerle Büyüleyici Yaşamdır!” başlıklı mesajı kadınlar tarafından büyük bir coşku ile karşılandı. Mesajın okunmasının ardından içeriğinde belirtilenler bir perspektif olarak ele alınıyor, tartışılıyor.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın mesajındaki kimi noktaları bir yazı dizisi olarak ele aldık.
“Ana kadın” tanrıçalık kültürüne yaptığı vurgu kadının toplumsallaşmanın inşasındaki rolünü ortaya koyarken, tarihsel olarak adım adım kadının toplumsallığını dışına nasıl itildiğini anlamak açısından önemli bir yerde duruyor.
Tarihi araştırmalar ve arkeolojik kazılar, MÖ 10 ve 4 bin yılları arasında, Neolitik Dönem ve sonrasında insan topluluklarının sosyal ve ekonomik yapılarını derinden etkileyen bir unsur, “Ana Tanrıça” kültürü olduğunu ortaya koyuyor. Kadın eksenli toplumsal yapının yaşam bulduğu bu dönemde, verimlilik, bereket ve yaratıcılık, tanrıça figürleriyle sembolize edilir.
Tarihsel kökenler
Ana Tanrıça kültürü ya da inancı Mezopotamya başta olmak üzere Anadolu ve Avrupa'daki birçok erken yerleşime sahip topluluklarda görülmüştür. Arkeolojik kazılar, çalışmalar bu dönemde kadının sosyal statüsünün ön planda olduğuna işaret ediyor. Kazılarda ortaya çıkan figürler bunu ortaya koyuyor.
Bu dönemde kadın, sadece biyolojik olarak değil, aynı zamanda sosyal olarak da bir yaratıcı gücün temsili olarak görülüyor. Tarım devriminin başlangıcında, tohumun ekilmesi ve ürünlerin büyütülmesi, kadının toplumsal statüsünü daha da pekiştirdiği gibi, doğurganlığın, bereketin, yaşamın ve doğanın döngüselliğinin simgesi olarak görülüyor ve kutsal kabul ediliyor.
Uygarlıklar farklı, ortak yan ise tanrıçalık
Tanrıça kültürünün toplumda ilk yaşamsal güç ve inanç olduğunu tarihsel süreç içerisindeki uygarlıklarda görüyoruz. Uygarlıkların isimleri, coğrafyaları farklı olsa da ortak yanın tanrıçalık kültürü ve inancı olduğunu görmek mümkün.
Mezopotamya coğrafyasındaki uygarlıklardan Sümerler toplumunda Ana Tanrıça İnanna, aşkın, bereketin ve savaşın tanrıçası olarak kabul edilirken, Babil’de ise bu figür, İştar adıyla anılıyor.
Anadolu’da ana tanrıça, Hititler ve Friglerde, Kybele olarak karşımıza çıkarken, hem doğanın hem de bereketin koruyucusu olarak görülüyor.
Mısır uygarlığında da İsis ile ana tanrıça olarak kabul edildiği gibi aynı zamanda doğurganlık, büyü ve annelik tanrıçası olarak halk tarafından büyük saygı gören figür olarak karşımıza çıkıyor.
Antik Yunan’da Demeter ve Gaia, doğa ve bereketin tanrıçaları olarak tanımlanırken, Roma’da bu figürler Magna Mater (Büyük Anne) olarak anılıyor.
Hindistan’da ise Durga ve Kali figürleriyle tanrıça figürleri öne çıkıyor. Hindistan’da özellikle de “Şakti öğretisi”, dişil enerjiyi kutsal bir güç olarak tanımlar.
Farklı uygarlıklardaki örneklerden de anlaşıldığı üzere tanrıçalık kültürü sadece dini bir inanç sistemi değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı da şekillendiren önemli bir yaşamsal bir güç olduğu görülüyor.
Ancak zamanla erkek egemen sistemin ortaya çıkışı, bu düzeni değiştirdi ve kadının konumu giderek arka plana itildi. Fakat günümüzde erkek egemen sistemin kadına yönelik her türlü saldırısı ve yok saymasına karşı tarihsellik içerisinden süzülüp günümüze kadar gelen tanrıçalık kültürü kadın mücadelesinin ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Kürt Halk Önderi’nin 8 Mart mesajındaki vurgusu
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tanrıçalık kültürüne ve kadının toplumsal yaşamın ilk inşa edilmesinden bu yana olan rolüne dikkat çekmesi de, bu tarihsel gerçeklikten kaynaklanıyor. Günümüzde yok sayılmaya çalışılan kadını yeniden toplumun yeniden demokratik temelde inşa edilmesinde öncülük etmesinin olmazsa olmaz olduğunu vurgulaması da bundan dolayıdır. Kürt Halk Önderi’nin kadına yönelik değerlendirme ve çözümlemelerinde de tarihin en eski dönemlerindeki toplumsal yapının inşasının kadın öncülüğünde ve kadın eksenli geliştiği sıklıkla ele alınıyor. Kadın, sadece biyolojik olarak değil, aynı zamanda toplumsal anlamda yaşamın her alanında öncü güç olarak değerlendiriliyor. Bu bağlamda tanrıçalık kültürünün de “kadının toplumsal gücünün ifadesi” olarak okunmasına vurgu yapılıyor. Ancak, tarım devrimi sonrasında kadın, önce ailenin bir parçası olarak erkeğe bağımlı hale getirildi, sonra da tanrıçalık statüsü erkek tanrılar lehine zayıflatıldı. Mezopotamya'da Gılgamış Destanı gibi anlatılarda, tanrıçaların itibarsızlaştırıldığı görülüyor.
Tarihi okuma mevcut olana eleştiri ve yeni sistem
İşte bundan dolayıdır ki Kürt Halk Önderi, toplumsal kurtuluşun temelinde kadının yeniden "doğal toplum" içindeki yerine dönmesi ve günümüzde de “demokratik toplumun” inşasındaki öncü rolüne ve yerine kavuşmasının önemine vurgu yapıyor. Tarihi 8 Mart mesajı da bunun kısa ve yalın bir ifadesini ortaya koyuyor. Bu sadece tarihi bir okuma değil aynı zamanda mevcut toplumsal yapının eleştirisi ve alternatif bir sistem yani “demokratik toplum” önerisi anlamındadır.