Portakal bahçesinde Berivan, Narenciye fabrikasında Ula…

  • 09:06 20 Kasım 2021
  • Kadının Kaleminden
“Bir yolculuk başlıyor doğudan batıya doğru, ya da güneye. Çocuk bindiği aracın camına hohluyor. Oluşan buğuya gülen yüzler çiziyor. Yol turuncu bir bahçede bitiyor. Çocuğun üzerinde turuncu bir elbise. Portakallar toplanacak, sepetler dolacak, Berivan ve ailesi doyacak… İki avucu yan yana gelince bir portakal büyüklüğü ediyor. Berivan, turuncu elbisesi ile bir ağacın altında, iki avucu ile bir portakala uzanıyor, dal büyüyor, Berivan büyümeden ölüyor.” 
 
Arjîn Dilek Öncel  
 
“Doyuran biz giydiren biz
Aç kalan çıplak kalan biz
Bu kaderi biz yazmadık
Bozacak olan biziz” 
 
Kızılırmak grubu bu sözleri konfeksiyonda çalışan işçiler için bestelemiş. Bir kenti giydirecek kadar çalışan işçilerin alınlarında ter soğumuş, buz olmuş ancak hala haklarını alamamıştı. Kaderi yazmayan ama bozmaya yeminli işçilerin başkaldırısı ile bu düzenin değişeceğine inandık. Bu inancı hala diri tutmanın mücadelesi veriliyor. 
 
Son günlerde sanal medyada Mardin’de çekilen bir görüntü hepimizi biraz gülümsetti. Bir çocuk çitos (cips) alamamaktan bahsediyordu. Bir de çikolatanın 5 TL olduğundan. Ekonomik krizi çocuk dilinde nasıl anlatabilirdi ki. Sonra heyecanlı bir şekilde babasının sürgün yollarında ölümlerden döndüğünden söz ediyordu. Neyse ki baba hayatta ama gurbette, bir çocuğa bu sözleri söyleten ekonominin çöküşünü hissetmeyen yoktur herhalde. Yoksulluğu dibine kadar yaşayan bu halkın çocuklarının ne yaşadığını ne hissettiğini anlatıyordu bize çocuk. 
 
"Sokakta serseri olmasın, bir altın bileziği olsun” diye fırına, berbere, kuaföre çırak olarak gönderilen çocukların yerini, devletin politikaları sonucu, yerini yurdunu terk etmek zorunda, ailesine bakmak zorunda bırakılmış, kardeşlerinin sorumluluğunu üstlenen çocuklar aldı. Çocukların haylazlık yaparak çocukluklarını yaşama imkanları ellerinden bir bir alındı. 
 
Portakal bahçesinde bir çocuk
 
Yoksul ailelerin batıya tarım işçisi olarak giden yoksul çocuklarının omuzlarına hep birlikte dünyanın yükünü bindirdik. Bu yükü omuzlayan çocuklardan biri de 13 yaşındaki Berivan’dı. Berivan Karakeçili Urfa’nın Viranşehir ilçesinden Antalya’nın Kumluca ilçesine portakal toplamaya giden ailenin en büyük çocuğuydu. Babasının anlatımına göre “Çalışan tek çocuğuydu."
 
8’inci sınıf öğrencisi olan Berivan, narenciye toplayarak günlük yevmiye karşılığında çalışıyordu. 24 Ocak 2019’da kötü hava koşullarına rağmen patronun, “taşta yağsa çalışacaksınız” uyarıları karşısında durmadan çalıştı Berivan. Ve taş yağdı, çıkan hortumda birçok yerin çatısı uçtu, herkes bir yerlere kaçıştı, kaçamayan Berivan’ın başına sac levha isabet etti. Berivan öldü. Tarla sahibinin kar hırsına kurban edilen Berivan’ın ardından portakal tezgahları önünde çalıştırılan yaşıtları için çocuklar eylem yaparak, çocuk haklarına ve ekonomiye dikkat çekti. 
 
Bir yolculuk başlıyor doğudan batıya doğru, ya da güneye. Çocuk bindiği aracın camına hohluyor. Oluşan buğuya gülen yüzler çiziyor. Yol turuncu bir bahçede bitiyor. Çocuğun üzerinde turuncu bir elbise. Portakallar toplanacak, sepetler dolacak, Berivan ve ailesi doyacak… İki avucu yan yana gelince bir portakal büyüklüğü ediyor. Berivan, turuncu elbisesi ile bir ağacın altında, iki avucu ile bir portakala uzanıyor, dal büyüyor, Berivan büyümeden ölüyor. 
 
Savaşın çocukları 
 
Berivan son olmadı. 2019’dan 2021’e sayısız çocuk yaşamını yitirdi. 15 yaşındaki topraklarında egemenlerin başlattığı savaştan kaçmak zorunda kalan Suriyeli Ula Kerem’in ölümü de savaş ve yoksulluğun en trajik örneklerinden biri idi. Ula, savaştan kaçıp ailesi ile birlikte yerleştiği Mersin’in Akdeniz ilçesinde bu defa ekonomiyi ayakta tutmak için bir savaş vermeye başlamış. Narenciye paketleme fabrikasında işe başlayan Ula’nın hayat hikayesini bilmiyoruz henüz. Ancak bir çocuğu topraklarından süren, başka ülkelerde yaşamak zorunda bırakmanın yanı sıra aç bırakan ve fabrikalarda “işçi” yapan bir sistemin karşısında Ula’nın yaşamını tahmin etmek güç olmasa gerek. 
 
15 Kasım’da eşarbı narenciye paketleme makinesine sıkışan Ula, makineye kapılarak yaşamını yitirdi. Ula gibi Suriyeli olan Şehed El İbrahim ise çocuğu kurtarmak isterken kolunu makineye kaptırdı. 
 
Ula’yı topraklarından koparan, onu çocuk yaşına rağmen narenciye fabrikasında çalıştıran sistem ile Berivan’ı topraklarından koparıp batıda çalışmaya mecbur bırakan sistem aynıydı. Ve Mardin’deki çocuğun isyanı sadece çitos alamamak değil, babasının sürgün yollarında tehlike atlatması da değildi. Berivan ve Ula gibi yaşıtlarının çocuk olabilme, çocuk kalabilme çağrısı ve ekonomiye bir isyandı.
 

Etiketler:

Okumadan geçme!