İliştirilmiş gazetecilik sadece savaş ve çatışma alanında değil, her yerde!

  • 09:06 19 Eylül 2021
  • Güncel
 
Habibe Eren
 
HABER MERKEZİ - Literatürde “İliştirilmiş gazetecilik” ya da “embedded” olarak geçen “gazetecilik türü”, savaş ve sıcak çatışma alanlarında, çatışmanın bir tarafındaki askerlerle beraber hareket eden ve savaşı onların açısından görüp sahte bir algı yaratan gazeteciliği tanımlamak için kullanılıyor. Ancak son yaşananlarla birlikte iliştirilmiş gazeteciliğin sadece savaş ve çatışma alanına değil yaşamın her alanına sirayet ettirilmeye çalışıldığını görüyoruz.
 
Türkiye’de özellikle 2015 yılından bu yana süren kaotik ve sancılı süreçte var olan ihlalleri ya da yaşanan mağduriyetleri görünür kılmak, kamu gazeteciliği yürütmek önemli bir işlev olarak karşımızda dururken; havuz medyanın ortaya koyduğu pratik kara propaganda, dezenformasyon ve yurttaşların hedef gösterilmesini esas alıyor. Elbette “gazetecilik ilkeleri” ve “etik” çoğu kuruluş için yalnızca okulda gördüğü derste veya söylemde kalıyor. Hesap verilebilirlik, doğruluk ve bağımsızlık uzun zamandır ana akımın kaybettiği ve aramaya dahi çalışmadığı bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor.
 
Medya destekli provokasyon
 
Kamuoyunda geçen hafta tartışılan konulardan biri çocuğunu dağa götürdüğü iddiasıyla Ankara’da HDP Genel Merkezi önünde çadır kurmak isteyen Mehmet Laçin’in “yürüyüş” haberiydi. Genel merkez önüne getirilmek istenen kişiye karşı HDP’liler parti binasına  "Deniz Poyraz’ın katillerini ve katillerin destekçilerini tanıyoruz. Hesap soracağız" ifadeleri yer alan pankartı astı ve bu duruma asla izin vermeyeceklerini belirtti. Ardından uzun süredir aileleri yönlendiren ve bunu haberlerinde açıkça dillendirilen Sabah, Yeni Asır, Yeni Akit, Star gibi gazeteler attıkları manşet ile provokasyonlarını sürdürdü. Deniz Poyraz’ın katledilmesinde gözcülük yaptığı iddia edilen söz konusu kişinin yönlendirilmesi ve medyanın da haber ve haberde geçen bu söylemlerle bu provokasyonu desteklemesi başka bir sorunu da beraberinde getiriyor.
 
Gündeme getirdikleri iddiaların dışında HDP’yi hedef alan ve tüm odağa HDP’nin yerleştirildiği haberlerde HDP’nin hazine yardımlarının kesilmesine ve kapatılmasına kadar birçok çağrı yer alıyor. Söz konusu çağrıları iktidarın uzun süredir gündemine alması da yapılan haberler ve başlıklar da var olan “kurgu”nun tesadüf olmadığını açıkça gösteriyor.
 
İliştirilmiş gazetecilik yanı başımızda
 
Literatürde “İliştirilmiş gazetecilik” ya da “embedded” olarak geçen “gazetecilik türü”, savaş ve sıcak çatışma alanlarında, çatışmanın bir tarafındaki askerlerle beraber hareket eden ve savaşı onların açısından görüp sahte bir algı yaratan gazeteciliği tanımlamak için kullanılıyor. Ancak son yaşananlarla birlikte iliştirilmiş gazeteciliğin sadece savaş ve çatışma alanına değil yaşamın her alanına sirayet ettirilmeye çalışıldığını görüyoruz. İşlevsel olarak depremden kadın katliamlarına, ekonomik krize vb. birçok haberde işlenen, yönlendirilen hatta ne söyleneceği bile önceden belirlenen haberler bu tarzın ana akım için vazgeçilmez olduğunu gösteriyor. Star TV haber spikeri Nazlı Çelik’in gittiği Yüksekova’da sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü 2016 yılında “Dağlıca’nın hakimi Mehmetçik, teröristlerin inlerine giriyor!” başlığıyla ajans, gazete ve televizyonlardan servis edilen operasyon kurgu çıkmıştı. Nazlı’nın kurgu operasyon haberi, “Patlatıyorum çek” alıntısıyla ifşa olmuştu. Gelinen aşamada Mehmet Laçin’e ve çocuklarını dağa götürdükleri iddiasıyla HDP önlerine getirilmek istenen ailelere yönelik haberler de gerçekten uzak bir mantığa oturtul(maya) çalışılıyor.
 
Tüm yollar provokasyon için açılıyor
 
Söz konusu aileler HDP Diyarbakır İl binası önünde çadır kurabilirken, Mehmet Laçin her yere yürüyüş gerçekleştirirken hatta Ankara’ya gelmeden önce özel olarak genel merkeze çıkan yollar dahi açılırken Cumartesi Anneleri/İnsanlarına 3 yıldır meydanlar kapalı.
 
Demokratik talepleri için sokağa çıkan hak arayışı içinde olan Barış Anneleri’nden Boğaziçi öğrencilerine, Cumartesi Anneleri’nden işçilerin direnişine kadar “izinsiz eylem ve gösteri” denilerek yalnızca hedef göstermek için servis edilen haberlerde tüm bu kesimler kriminalize ediliyor. Akit gazetesi, 2017 yılında Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü haftasında gerçekleştirmek istediği ve polis saldırısı ile sonuçlanan eylem için “PKK'nın çağrı yaptığı eyleme izin yok!” başlığını atmıştı.
 
İkili mekanizma
 
HDP’ye atanan kayyımları, Kemal Kurkut’un, Deniz Poyraz’ın, Konya’da 7 kişilik Kürt ailenin katledilmesini, polis işkencesini-saldırısını, kadınlara yönelik taciz ve tecavüzü görmeyen medya kendi belirlediği mağduriyet üzerinden iliştirilmiş gazeteciliğini her seferinde bir üst perdeye taşıyor.
 
Toplumun tüm kesimlerine kapalı olan alanlar, belirli kesimlere açılırken ikili bir “devlet, hukuk ve medya” mekanizması da bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortaya konuyor.
 

Etiketler:

Okumadan geçme!