'Avlu' dizisi ile kamuoyunun algısıyla nasıl oynanır?

  • 09:01 19 Nisan 2018
  • Medya Kritik
Safiye Alagaş
 
HABER MERKEZİ - Üç haftadır yayında olan ve cezaevinde kadınların yaşamını konu alan "Avlu" dizisi hükümetin hayata geçirmek istediği yeni cezaevi sistemini konu alıyor. Dizide tutuklulara tek tip kıyafet, çıplak arama, ayakta ve askeri nizamda sayım uygulanıyor. İtirafçılık ve pişmanlığın meşrulaştırıldığı dizinin ikinci bölümünde özgür basına sansür uygulanması da dikkat çekiyor. 
 
3 hafta önce yayına giren "Avlu" isimli dizi tamamıyla hayal ürünü olan bir cezaevinde geçiyor. Dizinin yönetmenliğini Yüksel Aksu senaristliğini ise Ahmet Yurdakul yapıyor. Erkeklerin yazıp yönettiği "Avlu"nun başrolünde Deniz karakteri var. Deniz evli olduğu Hakan isimli erkek tarafından yıllarca sistematik şiddete maruz kalıyor. Deniz evi terk etmek isteyince eşiyle tartışır tartışma sırasında eşi kendisine şiddet uygular. Deniz'in kızı Ecem annesini korumak için özsavunmada bulunarak babasını vurur. Olaylar bundan sonra başlıyor. Deniz çocuğunu korumak için polise eşini kendisinin vurduğunu söyleyerek tutuklanıp cezaevine gönderilir.
 
Yaratılmak istenen cezaevi dizide hayata geçiriliyor
 
İzleyiciyi asıl bekleyen sürpriz Deniz'in cezaevi girmesiyle başlıyor. Bir süredir Türkiye'nin gündeminde olan cezaevlerinde tek tip kıyafet, ayakta sayım, çıplak arama uygulamaları dizinin her anında seyirciye bir uyuşturucu misali enjekte ediliyor. Cezaevine gönderilen Deniz, cezaevinin girişinde ince aramadan (çıplak arama) geçiyor. Aramanın ardından tutuklulara verilen üstü açık mavi renk, pantolonlar ise siyah renkte olan tek tip kıyafet giydiriliyor. Tek tip kıyafetini giyen Deniz, hücresine götürülüyor. Her tutuklu ve hükümlünün kendisine ait bir hücresi var. Hücrenin kapısında tutukluya verilen numaralar yazılıyor. Hücre kapıları ortak alana açılıyor. Tuvaletler ayrı bir bölüm oluşturulmadan hücrenin içinde bulunuyor. Sabah ve akşam yapılan sayımlarda tutuklu ve hükümlüler askeri nizamda sıraya girerek gardiyanın elindeki ses kaydına konuşarak sayım yapılıyor. Bütün cezaevine kurulan ses sistemiyle tutuklulara, yemek saati, avluya gidiş ve dönüşler görüşlerin başlaması ve bitişi bildiriliyor.
 
Erkeklerin yazıp yönettiği dizi: Mağdur kadın, kurtarıcı erkek 
 
Erkeklerin yazıp yönettiği dizide Kadın Hakları Federasyonu Deniz'in sistematik işkence görmesi nedeniyle sahip çıkıyor. Ancak burada ilginç olan federasyonun Deniz'i savunması için erkek bir avukatı görevlendirmesidir. Deniz'i savunacak olan avukat Erhan, Deniz'in dosyasını incelerken durumunun ilginç olduğunu söylüyor. Deniz'in yıllarca yaşadığı sistematik işkenceyi "ilginç" olarak yorumlayan avukat Erhan, vurulma sırasında silahın kimin elinde olduğunu Deniz'e soruyor. Deniz'in yaşadığı işkenceye karşı özsavunmada bulunmasının hak olduğunu belirtmeden silahın eşinin elinde olması durumunda 10 yıl, kendisinin elinde olması halinde ise 25 yıl ceza alabileceğini söylüyor.
 
Kadınları cezaevinde "birbiriyle didişen", "geçinemeyen", "iktidar mücadelesi veren" olarak  göstermeye çalışan dizide, iki grup arasında anlaşmazlık var. İki grupta Deniz'i yanına çekmeye çalışır. Bir iki grup arasında kavga çıkar, kavga sırasında ortalık karışır. Cezaevinin müdürü Nihal kimliği belirsiz bir kişi tarafından öldürülür. Karışıklık sırasında kendisine emanet edilen çocuğu arayan Deniz kendini birden Müdüre Nihal'in yanında bulur. Cezaevi idaresi Deniz'in yaptığından şüphelenir.
 
İtirafçılık ve pişmanlığı meşrulaştırma
 
Cezaevi savcısı cinayeti Deniz'in işlediğinden gayet emin bir şekilde sürekli onu itirafa zorlar. Savcı Deniz'in avukatını beklemeden onu sorguya alır. Savcı Deniz'e "Nihal müdürü nasıl öldürdün. Anlat sende kurtul bizde" demesi üzerine Deniz ısrarla kendisinin yapmadığını söyler. Savcı ısrar eder Deniz'i ikna etmek için "Deniz dürüst bir itiraf kurtarır. İtiraf et Deniz itiraf et kurtul. Hukukun en sevdiği şey itiraftır çünkü itiraf oldu mu? Gerçekler ortaya çıkar. Suç kesinleşir. İtiraf edersen bir de ardına pişmanlık gelirse acıma ve vicdan harekete geçer. İşte o zaman ağırlaştırılmış müebbetle değil müebbetle hatta otuz yılla kurtarırsın. İtiraf ve pişmanlık hakimin en sevdiği ikilidir" der.
 
Özgür basına sansür
 
Cezaevinde yaşanan olayın ardından gazeteciler olayla ilgili bilgi almak için cezaevi önünde toplanır. Müdür yardımcısı kızgın bir şekilde gazetecilerin kameraları kapatmasını ister. Bir gazeteci cesaret edip cep telefonuyla çekim yapar ve yaralanan müdürle ilgili cezaevinin ihmali olup olmadığını sorar. Telefonuyla yaptığı kaydı silmesini isteyen müdür yardımcısına gazeteci, "Halkın haber alma özgürlüğü var" deyip kaydı silmez. Tam bu sırada eski bir özel harekat polisi olan, cezaevinde sıradan bir gardiyan olan Oktay telefonu gazetecinin elinden zorla alıp kaydı siler. Gazeteci bu sırada "Özgür basın" deyip telefonu almaya çalışır.
 
'İsyan demek daha sıkı güvenlik, daha çok hak mahrumiyetleri demek'
 
Olayın ertesi günü cezaevi yönetimi bütün kadınları avluya toplar. Burada tutuklulara konuşan savcı, cezaevi şartlarının iyileştirilmesi için "ilgili bakanlıkların ve idarenin elinden geldiğini yaptığını" söyler. Savcı konuşmasının devamında, bir eli cebinde diğer eli havada parmağını tutuklulara sallayarak "Ancak sizin anlamanız gereken ve iyice kafanıza sokmanız gereken şu var. Hiçbir isyan cezaevi şartlarını iyiye götürmez. İsyan demek daha sıkı güvenlik tedbirleri daha sıkı kontroller, daha çok hak mahrumiyetleri ve daha büyük cezalar demek" diyerek tutuklara gözdağı verir.
 
'İsyanın mazereti olamaz!'
 
Cezaevi psikologu Melis ise hukuk bitirmiş 3 yıl avukatlık yapmış. Psikoloji bölümünü bitirdikten sonra cezaevine psikolog olarak atanmış. Cezaevinde sosyal aktiviteler resim, müzik atölyeleri açmış. Tutukluları rehabilite etmeye çalışan yardımsever gibi görünüyor. Avluda savcının konuşmasından sonra devreye giriyor. Tutuklulara seslenen Melis, yüzündeki öfkeyi bastırmaya çalışarak tutuklulara şöyle sesleniyor: "İsyan çözüm değil hiçbir mazereti de olamaz. Size hatırlatmak zorunda olduğu bir şey var. Dünyada bugüne kadar bastırılmayan tek bir cezaevi isyanı yoktur. Bedeli ne kadar ağır olursa olsun bütün isyanlar bastırılmıştır. Çünkü aksi mümkün değildir. Çünkü bir grup insanın bir devletten daha güçlü olması mümkün değildir. Sizin için de aynı şey geçerli. Çıkardığınız tüm isyanlar bir şeklide bastırılacak" diyerek tutukluları bu koşullarda yaşamaya ikna etmeye çalışır.
 
Gardiyanlar sürekli tutukluları gözetliyor
 
Cezaevinde yaşamın her alanında tutuklular sürekli kontrol altında tutulmaya çalışılırken, çalışan gardiyanlar sürekli sinirli agresif ve öfkeli bir hal içindeler. Açık görüşte tutuklular yakınlarıyla görüşürken gardiyanlar görüş yerinde köpeklerle dolaşıyor. Gece yarısı aniden hücrelere baskın yapılarak arama yapılıyor. Avlu yüksek duvarlarla örülü bir alan. Ancak bu alanın içinde tel örgüler çevrilerek duvar ve tel örgüler arasında boşluk bırakılmış. Tutuklular avluda (Havalandırma) oldukları sırada gardiyanlar duvar ve tel örgülerin arasındaki boşlukta bekleyerek tutukluları sürekli gözetliyor. Burada anneleriyle birlikte kalmak zorunda bırakılan çocuklar için ise hiçbir oyun alanı yok. Sosyal aktiviteden uzak olan çocuklar bütün zamanlarını yetişkinlerle geçiriyor.
 
Bakanlık diziye dikkat çekmek amacıyla mı RTÜK'e şikayet etti?
 
Dizi yayımlanmadan bir hafta önce Adalet Bakanlığı RTÜK'e başvurdu. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Şaban Yılmaz, RTÜK'e gönderdiği yazıda dizinin bağlı kurum ve çalışanlarını zan altında bırakacağı gerekçesiyle tedbir getirilmesini talep etmişti. Hükümetin bir süredir hayata geçirmek istediği sistemi anlatan dizide Adalet Bakanlığı çalışanları zan altında bırakacağı iddiasında bulundu. RTÜK dizide herhangi bir sansüre gitmezken, akıllara "Bakanlık diziye dikkat çekmek amacıyla mı RTÜK'e şikayet etti?" soruları geldi.