Ne yani gerçekleri yazmayalım mı?

  • 09:08 9 Mayıs 2021
  • Medya Kritik
 
Nişmiye Güler
 
HABER MERKEZİ - Tam kapanma süreciyle hummalı bir çalışmaya giren RTÜK, fetvalarıyla gerçekleri gizleme çabasında. Şunu sormak istiyorum; boş sokakları gösterip gerçekleri yazmayalım mı?
 
Covid-19 süreci tüm dünyanın yakından takip ettiği ve her anın büyük bir titizlikle incelendiği bir konu. Bir yıldır kısmi önemlerin alındığı fakat halkın doğru bilgiye ulaşamadığı Türkiye’de yasaklarla var olan kaos örtülmeye çalışılıyor. Sürecin en baştan beri medya yoluyla götürülmesi ise durumun en vahim yanını gözler önüne seriyor. Bir gazeteci olarak televizyonu açtığımda ve iktidar medyasını takip ettiğimde "Neden" sorusu kafamda dolanıp duruyor.
 
Hakikat gizlenebilir mi boş sokaklarla?
 
Etki ve kapsamı nedeniyle büyük bir enformasyona sahip olan medya, her gün toplumun her kesimine ulaşıyor. Bir tuş kadar insanlara yakın olan medya, toplumu bir ağın içerisine hapsetmiş ve doğru bilginin halka ulaşmaması için büyük bir efor harcıyor. İktidar bunu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yoluyla çok açık bir şekilde açıklamalar yaparak halkı kandırmayı buyur ediyor. Bunun son örneğini RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in medya kuruluşlarına sokağa çıkma haberlerinin görüntüleri ile ilgili bir yazı göndererek "dolu olan sokakların boş gösterilmesi" emriyle gördük. Boş sokakları göstererek var olan hakikati gizleyebilirler mi ya da her gün sokakta, fabrikada binlerce kişiyle çalışıp evine ekmek götürmek zorunda olanların gözlerini kapatabilirler mi acaba?
 
Toz pembe bir çerçeve
 
Var olan durumun tersinin yansıtılması ve açık bir deyimle yalan haber yapılması fetvası bir medya üst kuruluşundan geliyor. Bu durumda insanlar gerçekten buna mecbur mu? Bir medya organı için en ahlaki olan görev nedir? sorusunu sormak gerekir. Ahlaki olan gerçeği gizlemek midir? Yoksa olanı en şeffaf haliyle verip yorumu kitlelere bırakmak mıdır? Zaten pandemi sürecinin en başından beri şeffaf yürütülmediğine dair eleştiriler her gün sağlıkçılar ve sağlık örgütleri tarafından dillendirilen bir konu. Bu süreci medya eliyle götürmek ancak iktidar aklıyla yapılabilirdi. Medya ile toz pembe bir çerçeve çizip, var olanın üstüne süngü çekmek. Ve “yaşasın iktidar, en büyük iktidar, süreci mükemmel götürdü” naralarını duyarak kendi egosunu tatmin etmek. Gerçekten toz pembe mi her şey? Medyada boş sokakları görmek her şeyin yolunda, mükemmel gittiğine mi işaret edecekti?
 
Yayınlar büyük hassasiyetle servis ediliyor
 
RTÜK’ün tam kapanma sürecinde verdiği başka bir emire de değinmek istiyorum burada. 29 Nisan-17 Mayıs tarihleri arasındaki tam kapanma süreci boyunca medya kuruluşlarına başka bir talimat gönderildi. Yayınların “hassasiyetle” hayata geçirilmesi ve salgın haberlerinin de “büyük bir titizlikle” verilmesi gerektiği belirtildi. RTÜK’ün düşünce ve ifade özgürlüğünü hiçe saydığı ve medyayı tekeline aldığı tartışılmaz bir konu. Mükemmel bir medya ağı var da acaba biz mi görmüyoruz? Televizyon kanallarının yayın akışlarındaki cinsiyetçi yayınlar, kadınların yaşamlarının her gün masaya yatırıldığı programlar bulunmaz velinimet RTÜK için. Tam da istediği yayınları kitlelerin önüne sunuyor. Ve bunların büyük bir “hassasiyetle” verilmeye devam edilmesini istiyor. Buradaki hassasiyetten kastı anlamadığımı da belirtmek isterim. Acaba yarattıkları medya kadınların pandemi sürecinde çıkarılan bir genelge ile hijyen pedlerine ulaşamayacaklarını da “büyük bir hassasiyet” gözeterek verecek mi?
 
Yeni nesil bu medya ile büyümemeli
 
RTÜK’ün de medya kuruluşlarından "okumaya, araştırmaya, sorgulamaya teşvik eden yayınlar yapmasını; gerçeği, var olanı vermesini istemek" uç bir nokta olur herhalde. Çünkü hizmet ettiği iktidar aklı için, belirttiğimiz az önce belirttiğimiz yayın içerikleri tehdit oluşturuyor zaten. Düşünen toplum, iktidar için en tehlikeli unsurdur. Bu yüzden özenerek bezenerek yarattıkları medyalarına karşı durmak gerek diye düşünüyorum. O çok düşündükleri ve onlar için yayınların yapılması gerektiğini düşündükleri yeni neslin bu medya ile büyümemesi gerek. Aksi takdirde cinsiyetçi kodlara bürünmüş, düşünme yetisini kaybetmiş, insanların hayatlarını irdeleyen, sorgulayan, saygı göstermeyen bir nesil ile karşı karşıya duruyor olacağız. 
 
Bu yüzden elinizdeki kumandayı yavaşça indirip elinize bir kitap almanızı tavsiye ederim.