8 Mart'ta erkeklikte ortaklaşan medyaya karşı özgür medya

  • 09:06 14 Mart 2021
  • Medya Kritik
Zuhal Atlan 
 
HABER MERKEZİ - Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü daha geride bıraktık. İsyanlarını sokağa taşıran kadınlar, ülkenin dört bir yanında meydanlara akarak bir kez daha kendilerine dayatılan toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı rollere itirazlarını yükseltti, seslerini çıkarttı. 
 
Van’dan Diyarbakır’a, İstanbul’dan Samsun’a, Batman’dan Ankara’ya kadınlar her yerde dillerinde sloganları, ellerinde yaratıcı dövizleriyle erkek egemenliğine boyun eğmediklerini gösterdi. Meydanları dolduran farklı fikir ve renklerdeki kadınların isyanı bir mücadelesi ortak, şiarları özgürlüktü. 
Kadınlar, artık kendi hayatları hakkında karar verdikleri için katledildiklerinde yargının, fail erkeklerin tarafında olmasına,  KOD 29 uygulaması ile işten çıkartılarak erkeğe muhtaç hale getirilmelerine, elektronik kelepçeyle ev hapsi dayatmasına itiraz etti. Tüm dünya basınında yankı bulan kadınların bu isyanı, Türkiye’deki ana akım medya tarafından haliyle haber değeri olarak bile görülmedi, aksine kadına yönelik şiddet konusunda absürt açıklamalar yapan AKP’lileri ekranlara çıkartarak kadınların itirazlarını görmezden geldi. 
 
Gazete manşetleri şaşırtmadı
 
8 Mart’tan bir gün sonra yani 9 Mart günü hangi gazete kadınların eylemlerini nasıl vermiş diye gazete manşetlerine bakarken yine şaşırmadık. Kudret sahibi iktidar yandaşları ve muhalif olduklarını iddia eden kimi basın-medya kurumları, kadınların seslerinden rahatsız olmuş olacaklar ki küçük bir karede bile yer vermedi. 
 
Akşam gazetesi, “Türk kadını icat liginde zirvede” şovenist, kutuplaştırıcı, cinsiyetçi dili ile sanki kadınlar icat edemezlermiş gibi bir manşetle çıkarken, AKP karşıtı olduğunu iddia eden Sözcü gazetesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 8 Mart kutlama mesajına atıfta bulunarak, “Ortalığı karıştıran 8 Mart mesajı” manşetiyle çıktı. Bir erkek aracılığıyla kadınları birbirine karşı kışkırtma politikasıyla “habercilik” adı altında sansasyonelgazeteciliğin bir örneği oldu. 
 
İsyana gözlerini kapatmayanlarda vardı
 
Neyse ki Yeni Yaşam, Evrensel, Bir Gün gibi kadın isyanına gözlerini kapatmayanlar da vardı. Yeni Yaşam, “İsyanımız özgürlük İçin”, Bir Gün de “Kır zincirlerini bu isyan bizim”, Evrensel, “İş yerlerinden sokaklara, kadınlar her yerde” manşetiyle çıktı. 
 
Reuters, “Kadınlar, İstanbul'da Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlenen eylemde yürüdü” diye başlık atarken; Guardian “İstanbul'da Taksim Meydanı'nda planlanan bir gece yürüyüşü polis tarafından durduruldu. Grup bunun yerine Taksim'den Karaköy'e yürüdü” diye feminist gece yürüyüşünden fotoğraf ile kısa bir haber geçti. 
 
Medya erkeklikte ortaklaşıyor
 
Muhalif olduğunu iddia eden medya ile havuz medya, konu kadın mücadelesi olunca erkeklikte ortaklaşıyor. Kadınları sadece katletme ve erkek şiddeti ile gündem yapan, kadın cinayetlerini de haber yaparken münferit vakalarmış gibi sayfada ya da  ekranında yer veren yine aynı medyanın pornografik diline yabancı değiliz. “Aşk cinayeti”, “kıskançlık cinayeti” “cinnet geçirdi, öldürdü” gibi manşetlerle “romantize ederek” kadınların katledilmesini adeta meşrulaştıran aynı medyanın,bu 8 Mart’ta da kadınların isyanından, mücadelesinden yana değil, kadın mücadelesine saldıranların, kadın kazanımlarını gasp edenlerin yanında saf tuttuklarına tanıklık ettik.  
 
8 Mart’a cezaevinde giren gazeteci de vardı çalışanda 
 
Oysaki kadınların sesini, sözünü duyan, mücadelesini yazan Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve serbest gazeteci Nazan Sala gibi gazeteciler de bu 8 Mart’ı cezaevinde karşıladı. Gerçekleri kamuoyundan gizlemeyen kadın gazeteciler, bedelini dört duvar arasında hapsedilerek ödüyor. Yine, 8 Mart’ta çalışmak zorunda kalan kadın gazetecilerin yazdıkları haber, çektikleri fotoğraflar, erkek meslektaşlarınınki kadar görülmedi. 
 
Özgürlük, eşitlik, adalet, demokrasi mücadelesi veren kadınlar, siz duymasanız da facebook, twitter, youtube gibi sosyal medya aracılığıyla seslerini duyurabiliyor. Devasa medya şirketleriniz, televizyon kanallarınız kadınların isyanına kulak tıkasa da, algı operasyonlarıyla makbul kadın olmayı dayatsa da “buradayız, korkmuyoruz” diyor kadınlar. 
 
Tam da erkek medyanın kadınları yok sayan, taleplerini görmeyen, mücadelesini yazmayan diline karşı kadınların kendi tarihini kendilerinin yazmalarının zamanı.
 
Yazımızı Mısırlı feminist yazar Nawal El Saadawi’nin sözleriyle sonlandıralım: “Bana tehlikeli bir kadın olduğumu söylediler. Ben gerçekleri söylüyorum. Gerçekler de tehlikelidir.”