Popülizm, tüketim ve şiddet yarışmaları…

  • 09:07 27 Aralık 2020
  • Medya Kritik
Leyla Ayaz
 
HABER MERKEZİ - Tüketim ve popülizm kültürü TV’lerde yayınlanan yarışma programları ile topluma empoze edilmekte ve bir yöntem olarak yaygınca kullanılmakta. Farklı kodlar ile saniyeler için de toplum şekillendirilmeye çalışılmakta. 
 
İnsan hangi yöntemlerle toplumu ekonomik ve siyasi krize karşı sessiz bırakabilir? Bunun cevabı çok rahat. Bu tür süreçlerde yöntem ve araçlar her zaman bellidir. Televizyon araç, programlar ise yöntem olarak kullanılıyor. Bu durum ustaca yapılarak toplum adım adım gerçeklerden uzak tutuluyor. Programların yayın saatlerinden tutalım yayın gününe kadar tüm süreçler birbir planlanıyor. İzleyicilerin hiçbir anı boş bırakılmıyor. Program tekrar tekrar veriliyor, arada verilen reklamlarda bile o programın reklamı yapılıyor. Bu sürecin amacı bilinçaltına kodlar göndermek. 
 
Türkiye de daha çok TV8 yarışma programlarına öncülük ediyor. TV8'ê nasıl bir rol ve misyon biçiliyor? Bu yarışma programlarının amacı nedir? Acaba tesadüf olarak mı bu yarışmalar seçiliyor? Biz daha çok yaygınca izlenen Maasterchef üzerinde durmak isteriz. 
 
Yarışmanın hazırlıkları aylar önce başlıyor. Her aşama adım adım organize ediliyor. Stüdyo, aksesuar, mutfak malzemeleri, yiyecekler, ses, kostüm vb… Yarışmacıların seçimi, program sunucuları ve programa katılan misafirler vs. Tüm bu aşamalar incelikle hesaplanıp yapılıyor. Tabii ki boşuna bu hazırlıklar yapılmıyor. Programın her aşaması birçok sektöre hizmet ediyor. Bu sektörlerin yegane hedefi ise tüketim ve popülist kültürün topluma enjekte edilmesi. 
 
Bu programların uzun ömürlü olması için de reytingler önemli, bunun için de reklama ihtiyaç var… Reklam için de iyi bir şovun yapılması gerek... Bunun için de formatın iyi tespit edilmesi ve yarışmaya katılanların özenle seçilmesi gerekir. Burada temel format aşçılık, ustalık ve yetenek değil. Yarışmacıların rol ve misyonları kamera arkasında yazılıp çiziliyor ve belirleniyor. Kamera önünde ise sadece pratize ediliyor. Yarışmaya katılanların çoğu genç kesimden. Yarışmada ki performans, hitap, lakap ve yaklaşımlar ele alındığında toplumun düzeyini görebiliyoruz. Burada amaç sadece para kazanmak değil kameranın önüne bir kez bile geçmek onlar için yeterli ve bir başarı göstergesidir. Burada kim ve kimler iyi şov yaparsa diğer yarışma programlarına katılmayı da garanti ediyor. Yarışmacılar için yegâne hedef popüler olmak. 
 
Tabii ki bu yarışmada da kadınlar unutulmadı. Toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde kadınlar yarışmada yerlerini aldı. Bu roller kameralar önünde bir kez daha sergilendi. Programa katılan her kadının muhakkak ki bir mağduriyeti hikâyesi vardı. Kadınların hikâyesi reytingler için önemli ama çok uzatmamak gerekir. Sadece bir iki dakika hikâye anlatılır, gerisi zaten kimseyi ilgilendirmiyor. Cinsiyetçi söylemler, küçük düşürme, bağırmak, ikinci plana atmak programın selameti için önemli noktalardı. Kadınlar zaten toplum içinde her gün bu söylemlerle yüz yüze kalıyor. Söylemler ve yaklaşımlar bu programla sıradanlaştırılıp meşrulaştırıldı. 
 
Birazda izleyici kitlesi üzerinde duralım. Bazıları yapılan yemekleri merak ediyor ve izliyor. Bazıları mutfak araç gereçleri dikkat çekici olduğu için izliyor. Bazıları da başka program olmadığı için izliyor. Velhasıl bir şekilde bu program izleniyor. İzleyicilerin, izledikleri yarışmanın toplum içinde neler yarattığının bilincinde mi bilinmez ama yarışmanın her bir anı toplum için de bir kültür ve bakış açısını geliştiriyor. Bunlar bilinçaltına saniyelik olarak yerleştiriliyor. 
 
Program tekrar tekrar yayınlamakta kalınmıyor sosyal medya üzerinden de veriliyor. Hiçbir an boş bırakılmıyor. Toplum farkında olmadan bu tarz programlarla beğeni ölçülerinden tutalım, ilişki biçimine, konuşma tarzına ve yaşam alışkanlıklarına kadar şekillendiriliyor. Bu tür programlar iktidarlar için bulunmaz bir nimet. Ortaya şiddet, popülizm ve tüketim kültürü çıkıyor.