Mutlu kadın anne olan değil ‘özgür’ olandır

  • 09:03 1 Kasım 2020
  • Medya Kritik
Aysel Işık
 
HABER MERKEZİ - Kadınları çocuk doğurmakla kutsayan dizi senaristlerinin, Türkiye’de artan kadına ve çocuğa yönelik şiddetten haberi var mı acaba? Kadınlara çocuk doğurmanın “en büyük mutluluk” olduğunu söyleyen senaristlere ve erk akla bizlerin en büyük mutluluğunun “özgürlük” olduğunu söylemekte fayda görüyoruz.
 
Akşam işten eve geldiğimizde ya da tatil günlerinde televizyonun açma tuşuna basıyoruz ve erkek algısına, cinsiyetçiliğe çıkan program, dizi ve reklamlarda şahit olabiliyoruz. Sabah programları, gündüz kuşağı dizileri ve araya verilen reklamlar nasıl da buram buram kötülük ve erkeklik kokuyor. Bir toplumun mayasıyla bu kadar acımasızca oynamak acaba TV sahiplerini hiç mi rahatsız etmiyor? 
 
Her sezon birçok dizi TV başında zaman geçirenlerin hayatına giriyor. Bu dizilerin en “önemli” temaları da hiç değişmez noktada kalan kadına biçilen rol ve misyonlar oluyor. Kadının rollerini belirleyen senaristler için “iyi, sadık, evine hanım, çocuğuna iyi bir anne” ve tabi ki “kötü, entrikacı kadın” modelleri, kurgunun olmazsa olmazları arasında bulunuyor. Erkek akıl kadını nasıl kategorize edeceğini iyi biliyor. Topluma, “Bakın iyi kadın ve kötü kadın var, katledilecek ve sevilecek kadınlar var” algısını iyi bir şekilde yansıtırlar.  Çokça konuşulacak kareler ve sahneler var elbette. 
 
Bu yazdıklarımızı az da olsa destekleyecek bir diziden size bahsetmek istiyorum. Tüm dünyada kadınların hakları ve yaşamları için mücadele ettiği bir süreçte erkek-devletlerin kadınları koruyacak sözleşmeleri ve hakları kaldırma çabası içerisinde olduğu hepimizce biliniyor. Bizler nasıl daha iyi ve özgür bir toplumda yaşamımız gerektiği konusunda kafa yorarken, TV’lerde kadınlara rota vermekten yorulmamış gibi. 
 
TRT 1 kanalında bu aralar gündüz kuşağında ‘Acemi Anneler’ diye bir dizi dönüyor.  “Dört yakın arkadaşın annelik serüvenlerini” konu alan bu dizi şirin mi şirin “kocalar”, “tatlı mı tatlı bir aile” ve “entrikacı kadınları” bağrında taşıyor…
 
Velhasıl adından da anlaşıldığı gibi anneler ve olmak isteyen kadınlar bu dizide “acemi”. “Anne olmak kolay değil” diyor akıllı senaristimiz. Senaristin ince ince ördüğü bu diziyi biraz anlatmak isterim size. Diziyi Google’dan aradığımızda, hikaye bölümünde tam da bu satırlar karşımıza çıkıyor: “Çocukluklarından beri her dertlerini her mutluluklarını paylaşan dört candan arkadaş Nil, Sevda, Beyza ve Ceren bu kez bir kadının hayatta yaşayabileceği en büyük mutluluğu, annelik heyecanını yine hep birlikte yaşayacaklar. İş hayatının zirvesinde olan Nil’in hiç beklemediği anda hamile olduğunu öğrenmesi, hamileliği sırasında defalarca bebeğini kaydeden Beyza’nın hayal kırıklığı, hepsinden önce evlat sahibi olan Sevda’nın üçüncü çocuğunun ardından yaşayacağı sürpriz durum, yıllardır tüp bebek tedavisi gören Ceren’in umutlu bekleyişi, seyirciye sıcacık, bizden, tanıdık hikayeler anlatacak.”
 
En büyük mutluluk nedir?
 
Evet çok üzgünüz ki bunlar yazıyor özet bölümünde. Biz kadınlara çocuk doğurmanın “en büyük mutluluk” olduğu söyleniyor. Tabi doğurmayan ve bunu kabul etmeyenlere de şiddetin ve mutsuzluğun yolunu kapalı bir şekilde -yok aslında çok açık bir şekilde- söylüyorlar. Ve üstelik “makul kadını yaratma” çabası ile “araç” olan da kadın. Yani kadın, kadın üzerinden hedef yapılıyor.
 
Tabi durum bundan ibaret değil. Bir diğer nokta da kadını kategorize etmek. Bu sadık işi yapan ve çocuk doğurmak isteyen kadın kategorisinin yanında, “entrikacı” bir kadın ve kadınlar mevcut. İyi ve kötü kadın… Hepimiz bununla sık sık karşılaşırız. Var olan düzeni kabul etmeyen ‘erkeğe köle’ olmayan kadın kötüdür. Yumuşak ve itaatkar olacaksın ki iyi kategorisini hak edebilesin. Bu dizide de ‘kötü’ kadın var ve Nil adlı kadının müdür olmaması için her türlü yolu deniyor. Ve nihayetinde başaramadığını senarist izleyicilerine gösteriyor. İlk bölümü bu şekilde olan bu gündüz kuşağı dizisi bu ve bunun gibi sahnelerle devam edeceğe benziyor. Tabi dediğimiz gibi bu bir örnekti bunun gibi yüzlerce dizi bu gibi kanallarda mevcut.
 
Bu roller de oynayan kadınlar ne düşünüyor?
 
Açıkçası daha fazla anlatarak hem kendimi hem de sizleri zehirlemek istemem. Ama ne yazık ki çok sayıda kişi bu dizilere kendilerini mahkum ediyor. Ve sonuç olarak dizilerde uygulanan şiddet, entrika, şüpheli ölümler ve çocuklara çokça kötü örnek olacak bu kareler, gerçek yaşamda bire bir örnek alınarak uygulanıyor. Ve kadınlar her an, her yerde katlediliyor. Acaba diyorum kadınlar şiddete maruz kaldıklarında ve bunu basın aracılığıyla “Beni döven erkek şu diziden etkilendi” dediğinde o rollerde ve dizilerde oynayanlar bunu düşünüyor mu? Peki bu dizilerde oynayan kadınlar, kendi yaşamlarında şiddete maruz kaldıklarında ne tepki veriyor?
 
Örgütlü kötülüğün yayıldığı bu süreçlerde en etkili olanın da kadınların örgütlü mücadelesi olduğuna değinmeden geçmemek gerekir. Evet, bu söz öylesine söylenmiyor ve bizleri kategorize eden her türlü söylem ve pratiğe her alanda karşı çıkmamız gerekir.  Bunun bedeli olacaktır elbette ama sonunun da özgürlük olacağını unutmamalıyız...