İktidar medyasının illüzyonları: Gözlerden kaçırma, hedef gösterme, tekrar, ısrar

  • 09:06 4 Ekim 2020
  • Medya Kritik
Melike Aydın
 
HABER MERKEZİ - Her biri insanlığımızda ağır yaralar açar nitelikteki gerçekler kısa aralıklarla gözümüzün önünden akarken, çoğu zaman durup düşünmeye bile fırsatımız kalmıyor. Bu illüzyon haberlerin izlerinden oluşan tortunun temizlenmesi ise kuşkusuz ki haber etiğine sahip medya kuruluşlarının daha görünür olmasına bağlı.
 
Padişahlara övgüler düzülen vakanüvistlikten günümüze ulaşan iktidar medyası o günden bugüne şekil olarak değişse de özünü koruyor. İktidar ideolojisinin oluşturulduğu ve yayıldığı alan olarak medya, iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda bükümlediği olgu ve olayları bakış açısını yansıttığı üslubuna bireyleri ve kitleleri maruz bırakıyor. İktidarın yönetim araçlarının başında gelen medya kitlelerin neye inanacağını, nasıl yaşayacağını, ne söyleyeceğini adeta dikte ederken yakın gelecekte yapacaklarının da hazırlığını yapıyor. Üstelik bir yandan kitleyi kendisine düşman gördüklerine karşı konumlandırırken, öte yandan düşman algısı yaratarak yönetilmesi kolay yığınlar oluşturuyor.
 
Tek sesli medya korosu
 
İktidarın literatürünün yer ettiği baskın medya ile kitlelere şekil vermek için kullandığı taktiklerinden biri de tekrar ve ısrar. Kuşkusuz ki bu ısrar ve tekrarı yapabilmesi kontrolü altında tuttuğu medyanın sayısı ile orantılı. Ne kadar çok medya kuruluşuna sahip olunursa ya da etkisi altında bırakırsa, sesinin de o kadar gür çıkacağı düşünülüyor belli ki. Medyada tek seslilik olarak tanımlanan bu duruma ulaşmak demokrasinin temsili olduğu kara parçalarında çok da zor olmasa gerek. İktidar medyasının koro halinde aynı şeyi aynı ritimde söylemesi sadece daha gür ses çıkarmayı hedeflemiyor elbette. Bir olgunun kırk kere aynı içerikle farklı basın organları tarafından sunulması o olgunun inanılırlığını da arttırıyor. Bu nedenledir ki iletişim çağı teknolojilerini kullanan parmaklarımızın arasından kayan hakikatler sır olup kayıp gidiyor. Tabi bu koroya katılmayan cırtlak sesleri hesaba katmazsak.
 
İktidar kanaatini dikte etmek
 
Sadece birkaç gün öncesine gidelim. 1 Ekim günü sabahı Kars’ta Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve belediye yöneticilerinin evlerine polis baskın düzenledi, içinde HDP’li yöneticilerin de olduğu 19 kişi gözaltına alındı. Henüz netleşmiş bir yargı kararı bile yok ortada ama medya çoktan kitle adına kanaatte bulunmuş, hatta bu kanaati kitleye dikte etmeye çalışıyor olacak ki koro halinde aynı başlıklar, aynı literatürle kullanılıyor. Aslında kanaatte bulunanın da iktidar olduğu su götürmez. Hele ki Azerbaycan Ermenistan arasındaki gerginlikte Kars’ın bir sınır ili olarak konumunun iktidar için önemi büyük olmalı. Bu nedenle bir yönetim şekli haline gelen pandemiye ek olarak kayyım atamak, muhalifleri ‘temizlemek’ için gerekçe mutlaka vardır. Gözaltıların siyasi olduğunu herkes zaten biliyor. Zamanlama manidar değil mi? Burada medyanın payına düşen konu yitirilen etiktir. Haber kimin için ve ne için yapılır? Gazetecilik iktidarın menfaati için mi halkın gerçekleri öğrenme hakkını teslim etmek için mi vardır?
 
1 Ekim günü verilen haber başlıkları şöyle:
 
Sözcü: Kars’ta PKK-KCK operasyonu! HDP’li yöneticiler de gözaltında
 
Haber Türk: Son dakika haberi Kars'ta PKK operasyonu! HDP'li yöneticiler dahil 19 gözaltı!
 
TRT Haber: PKK/KCK'ya yönelik Kars merkezli operasyon: 19 gözaltı
 
Takvim: Son dakika: Kars merkezli PKK/KCK operasyonu: Aralarında HDP'li yöneticiler de var
 
Cumhuriyet: ‘Kars Belediye Eşbaşkanı Alaca ve çok sayıda HDP’li gözaltına alındı’ başlıklı haberi Twitter hesabından ‘Kars merkezli PKK operasyonu: Aralarında HDP yöneticilerinin de bulunduğu 19 kişiye gözaltı’ cümlesiyle servis ediyor.
 
Hakikatleri görünmez kılmak
 
İktidar medyasının bir başka görevi de hakikatleri gözler önünden çekip almaktır. Bunu da bir çeşit illüzyonla yapar. Bir gazete için haber değeri yüksek bir olay, diğer gazete için önemsiz ya da ancak birkaç satırı hak edecek kadar önemli olabilir. Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde işkence edilerek helikopterden atıldığı tanık beyanlarıyla doğrulanan Osman Şiban ve Servet Turgut hakkında iktidara yakın medya kuruluşları önce haberi görmezden geldi. Ancak gündeme gelen olay karşısında kayıtsız kalamayan iktidara yakın gazetelerden Sabah, yaşanan olayı yalanlarken hastanede hayatını kaybeden Osman Şiban’ın ayağı kayarak kayalıklardan düştüğünü yazabildi.
 
Olaylar arasındaki bağlantıları gözler önünden kaçırmak
 
Baskın medyanın inkar edemediği olaylar karşısındaki tavrı da olaylar arasındaki bağlantıları saklamak. İpek Er’i intihara sürükleyen ve cinsel saldırıda bulunan uzman çavuş Musa Orhan hala serbest. Gülistan Doku’nun kaybedilmesinde baş şüphelisi ve üvey babası polis memuru olan Zaynal Abakarov hala sorgulanmadı. Van’da, Şırnak’ta, Mardin’de kolluğun benzer şekilde Kürt kadınlarına yönelik saldırılarının da tesadüf olmadığı ortada. Medyada Kürt kadınların maruz kaldığı soykırım ne kadar gündemde?
 
Kuşkusuz medyanın her türlüsüne maruz kalanlar olarak bize gösterilen illüzyonun ve arkasındaki gerçeklerin ne olduğunu bilemeyiz. Gözlerimizin önüne gerilen perdeyi ve arkasında saklanan gerçeği birilerinin göstermesi gerekir. Her biri insanlığımızda ağır yaralar açar nitelikteki gerçekler kısa aralıklarla gözümüzün önünden akarken çoğu zaman durup düşünmeye bile fırsatımız kalmıyor. Bu illüzyon haberlerin izlerinden oluşan tortunun temizlenmesi ise kuşkusuz ki haber etiğine sahip medya kuruluşlarının daha görünür olmasına bağlı. Tabi bu da hem medyanın içinde hem de dışında demokrasinin temsili değil özde olması ile mümkün.