Kürt edebiyatında cinsiyetçi söylemler

  • 09:05 26 Temmuz 2020
  • Medya Kritik
 
Roza Metîna
 
HABER MERKEZİ - Kürt edebiyatına baktığımızda cinsiyetçi söylemlerle sık sık karşılaşıyoruz. Roman ve hikâyelerde kadınları obje olarak görme ve kadını arka perdeden okuyucuyla buluşturmak toplumun kadına bakışında olumsuz sonuçlara neden oluyor. 
 
Kürt edebiyatı Kürt halkının var oluşu sanatı ve kültürüdür. Kürt edebiyatına baktığımızda bir deniz misali tarih, coğrafya, yaşam ve toplumsal deryayı içinde barındırıyor. Fakat Kürt edebiyatında ne yazık ki erkek eliyle yazılan bazı cinsiyetçi kelimeler edebiyata zarar veriyor. Aynı zamanda ‘güçsüz kadın’ kurgusu da toplumun gelişimi yönünde engel teşkil ediyor.
 
‘Kalıplar erkek egemen zihniyetin kalıpları’
 
Yazarlar, şairler, sanatçılar ve ressamlar toplum içinde önemli bir yere sahip. Konuştuklarında eleştirdiklerinde,  toplum içinde bir etkileri oluyor. Şarkı, hikâye, romanların yazımında kadınlara büyük bir rol düşüyor. Cinsiyetçi yazılar ve kullanılan dil toplumun kadına dönük şiddetin artmasına yol açabilir. Bazı kalıplar var ki kullanıldığında, kadının iradesini ve yaşamını hedef alıyor. Bu kalıplar erkek egemen zihniyetinin kalıbıdır. 
 
Bu kalıplardan bazıları şu şekilde: “Küçük gelin, halkların erkek kardeşliği, baba ve ataların diyarı, Allah erkek kardeşini korusun, tandır üzerinde yapılan dedikodu. Bu minvalde anlatılan, hikâyeler, romanlar kadının tüm emeğini yok sayıyor.
 
Halk arasında kalıplaşan bir diğer söylem ise, hal hatır sorulduğunda ‘Allah erkek kardeşini bağışlasın’ cevabı oluyor. Demiyorlar ‘Allah abla ve abini bağışlasın’. Bir diğer husus ‘küçük gelin’ cümlesinin kullanılması çocuk yaşta evliliği meşrulaştırıyor. Kürtçede ‘Biratiya gelan' diye söylenen cümlenin karşılığı Türkçe de   ‘Halkların erkek kardeşliği’ olarak karşılık buluyor. Toplumun tüm kesimi tarafından bu cümleler rahatça kullanılıyor.
 
‘Ekmek bereketin sembolüdür’
 
Eril zihniyetin kodladığı kimi kalıplar olabilir zihnimizde fakat bizler bunları kullanmaya mecbur değiliz. “biratiya gelan” tabiri yerine “kız kardeş ve erkek kardeşlerin eşitliği” veya “halkların eşitliği”ni kullanabiliriz. Kalıplar konusuna gelirsek “tandır önlerinde dedikodu” kavramının üzerinde de kişiliğimiz ve bilinçaltı üzerine durmamız gerekiyor. Tandır Kürt halkının tarihinde kıymetli, anlamlı  bir motiftir. Tandır, emek ve bereketin sembolüdür. Kadınların sabır ve emekleriyle bugünümüze kadar gelmiştir. Fakat Kürtçe birçok yazı, şiir ve öyküde emeğin sembolü olan tandır, “dedikodunun” yapıldığı yer alarak karşımıza çıkıyor.  Zerdeşt Cemal’in “Sê Koçrewan” isimli şiir kitabına baktığımızda içinde yer alan bir şiirde tandır nesnesinin “dedikodu yapılan yer” olarak geçtiğini görüyoruz. Kadınlar vatanları için verdiği mücadele ile öncülük yapmalarına rağmen, “welatê bav û kalan” yani “dedelerimiz ve babalarımızdan kalan vatan” olarak söylenerek bu emek ayaklar altına alınıyor. Bu kalıplar kimileri için çok önemsenmiyor olabilir ya da “kullanırsak ne olacak ki” diyenler olabilir ama bu meseleye o kadar basit bakılmaması lazım. 
 
‘Ciddi değişimler yaşanacaktır’
 
Erkekler tarafından yazılan birçok kitapta kadın cinsiyetçi bir obje olarak görülmüş ve sönük bir kişilik ile ön plana çıkmıştır. Bununla da bağlantılı Kürt halkının yurtseverliği üzerinden bir saldırı olmuştur. 
 
Hemen hemen her romanda böylesi hikâyeler ile karşılaşmak mümkün. Artık bu klasik kalıplardan kendimizi sıyırmamız ve kurtarmamız gerekiyor. Kadının cinselliği değil duruşu, kendinden eminliği, güçlü karakterinin verdiğimiz zaman kadına dönük bakış açısında ciddi değişimlerin yaşanacağını göreceğiz.